Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/171 E. 2021/208 K. 04.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/171 Esas
KARAR NO : 2021/208

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/07/2020
KARAR TARİHİ : 04/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/06/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin markası olan “…” tanınmış marka olup tüm sınıflarda korunması gereken bir marka olduğunu, müvekkilinin “….” ibareli markasını 18, 25, 35. sınıflarda 16.09.2008 tarihinden itibaren; “X …” ibareli markasını 02, 03, 09, 10, 14, 16, 18, 21, 25, 27, 28, 30, 32, 35. sınıflarda 16.09.2008 tarihinden itibaren; “X” ibareli markasını ise 18, 25, 35. sınıflarda tescil ettirmiş olduğunu, davalılardan …’un, TÜRKPATENT’e 20.08.2019 tarihinde … başvuru numarası ile başvuruda bulunmak suretiyle “X şekil” markasını 35. sınıflarda tescil ettirmek istemiş olduğunu, söz konusu başvuruya yaptıkları itirazın YİDK tarafından reddedildiğini, dava konusu marka her ne kadar “… … x” olarak başvurulmuşsa da markadaki esas unsurun “X” olduğunun sabit olduğunu, X’in yanına her ne kadar bir ibare eklenmişse de işbu ibarelerin herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, zira davalının markasında X harfine vurgu yapmış ve markadaki diğer ibarelerden daha büyük hale getirmiş olduğunu, davalının bir “X” markası oluşturmak istemiş olduğunu, ancak bunun için “X” ibaresinin yanına anlamsız ve alakasız kelimeler ekleyerek markayı farklılaştırmaya çalışmış olduğunu, müvekkiline ait “…”, “X” ve “X …” markalarının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescil edilmiş olup, tüm sınıflardaki tescilinin korunması gerektiğini, müvekkiline ait “…”, “X” ve “X …” markalarının tüm Türkiye’deki perakende sektöründe lider markalardan biri olduğunu, bırakın orta bilinç düzeyindeki tüketiciyi, üst düzey bilinç tüketici nezdinde dahi davalı markası olan “X Şekil” markasının, müvekkiline ait “…”, “X” ve “X …” markalarının alt bir markasının veya marka serisi olarak değerlendirileceğini, dolayısıyla da her iki marka arasındaki aynılık derecesindeki benzerlik dolayısıyla iltibasın varlığının ortada olduğunu, X harfinin tek başına herhangi bir anlam ifade etmeyen ve Türk Alfabesi’nde de mevcut olmayan bir harf olduğunu, müvekkilinin markası olan “x …” ile benzerlik oluşturmakta ve özellikle “x …” markası ile yüksek derecede benzerliğinin bulunduğunu, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmışlığından haksız yere yararlanma amacıyla marka başvurusunda bulunduğunu beyan ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline, dava konusu … sayılı marka başvurusunun tescil edilmesi halinde başvuru tarihinden itibaren hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 11/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının redde mesnet markaları karşılaştırıldığında, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimallerinin asla bulunmadığını, diğer davalının başvuru markasında itiraz markalarıyla kıyaslanamayacak derecede farklı şekil unsuru ve renk kombinasyonu ve ibarelerin bulunduğunu, somut incelemede, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların tertip tarzı ve ihtiva ettiği unsurların tamamı birlikte dikkate alındığında; görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığının açıkça görüldüğünü, ret kararına gerekçe benzerlik iddiasının çekişme konusu markalarda bulunan “X” harflerinin benzerliğine dayandırıldığını, kural olarak tek harflerde ayırt ediciliği sağlayan unsurun, harfin standart yazım karakterleri dışında özel bir yazım biçimine, figüratif unsurlara ve/veya tasarıma sahip olması ve farklı ibareler kullanılması olduğunu, bu durumda, işaretler arasındaki benzerlik ve iltibas iddialarına ilişkin değerlendirmede, harflere ayırt edici nitelik katan bu unsurlar arasındaki benzerlikler ve işaretlerin bir bütün olarak bıraktığı genel görünüm ve görsel özelliklerin önem kazandığını, somut olayda, başvuru konusu markayı oluşturan “X” harfinin genel görünüm, stilizasyon, tertip tarzı ve renk gibi hususlar bakımından itiraz gerekçesi markalarda yer alan “X” figüründen belirgin biçimde farklı olduğunun görüldüğünü, kaldı ki “x” harfi ile bir bütün oluşturacak şekilde “…” ve “… ” ibareleri de kullanılarak tamamen spesifik hale getirilmiş ve ayıt ediciliğinin sağlanmış olduğunu, bu hususun yanı sıra, itiraz gerekçesi markaların bazılarında yer alan kelime unsuru (…) markaların bütünüyle bıraktığı izlenimi birbirinden daha da farklılaştırdığını, somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık ve haksız rekabet gerekçelerine dayalı itirazların da haklı görülmemiş olduğunu, son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesinin de haklı bulunmamış olduğunu beyan ederek; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali isteminin reddine, diğer davalı adına Türk Patent nezdinde tescil başvurusu yapılan başvuru markasının hükümsüzlüğüne ilişkin talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “… … X” ibareli marka başvurusu ile itiraza mesnet davacı markaları arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’un “… … X” ibaresinin 35. sınıfta bulunan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin tescili amacıyla 20.08.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.09.2019 tarih ve 332 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 08.11.2019 tarihinde T/01504, 2019/67281, 2016/54134, 2016/54132, 2016/05501, 2016/05497, 2015/84289, 2015/14818, 2015/13140, 2015/13135, 2010/04817, 2010/04816, 2010/04815, 2010/04814, 2008/55229, 2008/55228, 2008/55226, 2008/55225, 2008/55223, 2008/55222, 2008/55221, 2008/55219, 2008/55218, 2008/55217, 2008/41646, 2008/37571, 2007/00804, 2007/00803, 2007/00802 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 ve 6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 06.03.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 08.01.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı markanın tescilli olduğu “35.Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile davacıya ait itiraza mesnet 2019/67281, 2016/54134, 2016/54132, 2016/05501, 2016/05497, 2015/84289, 2015/14818, 2015/13140, 2015/13135, 2010/04817, 2010/04816, 2010/04815, 2010/04814, 2008/55229, 2008/55228, 2008/55226, 2008/55225, 2008/55223, 2008/55222, 2008/55221, 2008/55219, 2008/55218, 2008/55217, 2008/41646, 2008/37571, 2007/00804, 2007/00803, 2007/00802 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan, bilirkişi raporunda kırmızı ve mavi ile gösterilen mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür ve benzer oldukları tespit edilmiştir. Zira bunlar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında birbiri yerine ikame ya da rekabet ilişkisi bulunur, ayrıca; davacı markalarında yer alan 25.sınıf emtialarla dava konusu marka kapsamında 25.sınıf emtiaların satışını içerir 35.sınıf hizmetler arasında birbirini tamamlayıcı işlev bulunur. Dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında emtia benzerliği bulunmaktadır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; siyah büyük punto ile “…” ve “…” ibareleri alt alta ve bu ibarelerin hemen sağında siyah renkte standart “X” harfinin konumlandırıldığı, herhangi bir şekil unsuru içermediği tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar; bir kısmı sadece “…”, bir kısmı “…” “…” ibarelerini ve/veya “X” harfini stilize edilmiş şekilde içeren, bir kısmının ise sadece stilize edilmiş “X” harfini içeren markalar olduğu anlaşılmaktadır. Davacı markalarında ise “…” “…” ibaresini içeren markalarda sırasıyla “…” ve “…” ibareleri, sadece stilize edilmiş “X” harfini içeren markalarda ise esas unsurun “X” harfi olduğu değerlendirilmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Davalı markasında yer alan “…” ibaresinin İngilizce bir kelime olup anlamının ülkemiz ortalama tüketicisi nezdinde “Çocuklar” olarak bilindiği, davaya konu giyim ürünlerinin satışı hizmetleri bakımından, bu markayı gören ortalama tüketicinin, bu marka altında çocuk giyimlerinin satışının yapıldığı yönünde bir algısı oluşacağından, markada yer alan “…” kelimesinin tasviri fonksiyonu nedeniyle markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kalacağı, markada yer alan “…” kelimesinin; “Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen kimse.” anlamına geldiği, bu anlamı itibariyle davaya konu hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, bu nedenle somut ayırt edici gücünün bulunduğu, markada yer alan “X” harfinin “…” kelimesi ile birlikte davalı markasının ayırt edici esas unsurunu oluşturduğu, davacı markalarının ise; “X, …, …” harf ve kelimelerini gerek müstakil, gerekse farklı kombinasyonlarla ve yazım stilleri ile kombine muhtelif markalarının bulunduğu, bu markalarla dava konusu marka arasında müstakil olan unsurun “X” harfinden müteşekkil olduğu, “X” harfinin Türkçe alfabede yer almadığı, ancak özellikle İngilizce dilinde yaygın kullanılan harflerden biri olduğu, ülkemizde de özellikle giyim sektöründe “XS, S, L, XL, XXL” gibi tanımlamalarla beden ölçüsü olarak fonksiyonel işlevinin bulunduğu, markalar arasında salt “X” harfinin müşterek bulunmasından kaynaklı olarak iltibas tehlikesinin bulunduğunun söylenemeyeceği, nitekim markalar arasındaki müşterek “X” harflerinin tertip tarzlarının dahi birbirlerinden farklı olduğu, buna göre; daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… … X” markasını, davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü uyarınca karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacının “….” ibareli markası için, 08.02.2007 tarihinde tanınmış marka başvurusu yapıldığı, Türk Patent Marka Kurumu Markalar Dairesi’nin 13.12.2007 tarihli yazısı ile “…” markasının T/01504 numarası ile tanınmış marka statüsüne alınma talebinin kabul edildiği bildirilmiştir. Davacının T/01504 numaralı markası dışında “x” ve/ya “…” ibaresini taşıyan diğer markaları ile ilgili tanınmış marka olduğunu ispatlayan her hangi bir delil sunulmamıştır. Somut olay kapsamında her ne kadar davacının “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğu dikkate alınmakla birlikte, taraf marka işaretleri arasında tanınmışlık engeli ile ilgili olarak aranan işaret aynılığı veya benzerliği ilişkisinin bulunmadığı kanaatine varıldığından, belirtilen ön koşulların gerçekleşmemiş olması nedeniyle, SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
Davacı taraf her ne kadar marka işlem dosyasında kötü niyet iddiasını ileri sürmemişse de, eldeki davada davalı şahsın kötü niyetli olduğunu ileri sürmüştür. Davacının bu iddiası, markanın hükümsüzlüğü iddiası bakımından aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir:
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 377,60 TL posta, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 2.194,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’un yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
04/06/2021
Katip …
E imza

Hakim …
E imza