Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/142 E. 2021/137 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/142 Esas
KARAR NO : 2021/137

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 17/06/2020
KARAR TARİHİ : 24/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1973 yılında başlayan ticari faaliyetleri kapsamında tarım makinalarının üretimi sektöründe faaliyet gösterdiğini, ürettiği makinaların hububat, bakliyat, tohum ve yağlı tohum ailesinde yer alan kuru sebzelerin hasatı esnasında ürüne karışan yabancı maddeleri ayıklayan makinalar olduğunu, müşteri ihtiyacına göre temizleme, boylama, sınıflandırma, paketleme gibi üretim süreçlerini planlama hizmetini de verdiğini, davacının faaliyet gösterdiği sektörde yurtiçi ve yurtdışı pazarlarında öncü konumda bulunduğunu, davalı şahsın dava konusu edilen “…” ibareli marka başvurusunun davacının tescilli ve tanınmış “…”li markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, karşılaştırılan markaların da aynı emtialarda kullanılacak olduğunu, davacının www…com alan adı altında yürüttüğü ticari faaliyetleri açısından da davalının söz konusu marka başvurusunun iltibas yarattığını, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas bulunduğunu, davalı şahsın davacının eski hissedarlarından birinin kızı ve davacının eski çalışanlarından birinin kardeşi olduğunu, bu eski hissedar ve eski çalışanın kurduğu “… Teknoloji Makina Reklamcılık San. Tic. Ltd. Şti.” ile davacı arasında ticaret unvanına/alan adına/markaya tecavüz iddiaları ile açılmış davalar ve süregelen uyuşmazlıklar olduğunu, davalı şahsın bu uyuşmazlıklardan haberdar olmamasının mümkün olmadığını, yani davalı şahsın dava konusu edilen marka başvurusunu kötü niyetli yaptığını, davacının markalarında “…” ve “…” ibarelerinin esas unsur olduğunu, davalının dava konusu edilen “…” markasını gören ortalama tüketicilerin bu markayı davacının seri markalarından biri sanma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı TÜRKPATENT’in davalı şahsa ait benzer bir başvuruya davacının itiraz etmesi üzerine verdiği … sayılı “başvurunun reddi” kararı ile huzurdaki davaya konu edilen kararının çeliştiğini iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 22/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer olmadığını, davalının markasında “…” ibaresinin bir bütün olarak algılandığını, zira bu ibareyi oluşturan kelimelerin bitişik, aynı yazım karakterinde ve aynı puntolarda yazılmış olduğunu, davacının 2010 47415 sayılı markasında ise farklı şekil, renk ve kelime unsurları kullanıldığını, “…” ibaresinin bütünsel olarak gerek “…” ibaresinden gerekse “…” ibaresinden farklı olduğunu, markaların fonetik açıdan kulakta bıraktıkları izin de tamamen farklı olduğunu, bu nedenlerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarını destekleyen delil sunamadığını, taraflar arasında ilişki bulunmasının bir tarafın diğerinden farklı markaları tescil ettirmesine engel sayılamayacağını, davacı tarafından gösterilen ve davalının fiili markasal kullanımına dair olduğu ileri sürülen durumların, TÜRKPATENT tarafından bir marka tesciline dair verilmiş karara karşı ileri sürülemeyeceğini beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 28/08/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açılarından hiç benzer olmadığını, genel görünüşlerinin de benzemediğini, taraf markalarında geçen kelimeelerin ilk üç harfinin benzemesine dayalı iddiaların zorlama iddialar olduğunu, taraflar arasında derdest olan hiçbir davanın bulunmadığını, davacının bahsettiği davalarda davalının taraf olmadığını, akrabalarının taraf olduğu davaların/uyuşmazlıkların da davalıyı bağlamadığını, söz konusu davaların davalının “…” ibareli markasıyla bağlantılı hiçbir yanının da bulunmadığını, dolayısıyla davacının kötü niyet iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının delilleri meyanında dava dosyasına sunduğu İstanbul 1. FSHHM’nin 2017/268 Esas sayılı gerekçeli kararında “…” ibaresi ile “…” ibaresinin benzer olmadığı yönünde hüküm tesis edilmiş olduğunu, yani aslında bu kararın davacının huzurdaki davasındaki iddialarının aksi yönünde verilmiş olduğunu ve somut olaya emsal nitelikte olduğunu beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, … D.İş sayılı dosyaları UYAP ortamında temin edilmiş, dava konusu ile ilintili ticari sicil kayıt bilgileri getirtilmiş, davalının detaylı aile nüfus kayıt örneği dosya arasına alınmış, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 07. sınıfta bulunan “Ahşap, metal, cam ve plastik malzemelerin ve madenlerin işlenmesi, bunlara şekil verilmesi için makineler, takım tezgahları ve bu amaçla kullanılan endüstriyel robotlar, üç boyutlu yazıcılar. İş makineleri: dozerler, kepçeler, ekskavatörler, yol yapım ve kaplama makinaları, sondaj makinaları, kaya delme makinaları, süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar, içecek yapım ve işleme makineleri. Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları: hidrolik, pnömatik kontroller, kara taşıtları için olanlar hariç frenler, balatalar, krank milleri, dişliler, silindirler, pistonlar, türbinler, filtreler; kara taşıtlarında kullanılan ve bu sınıfta yer alan parçalar: taşıtlar için yağ, yakıt ve hava filtreleri, egzozlar, egzoz manifoldları, silindirler, silindir başları, pistonlar, karbüratörler, yakıt dönüşüm cihazları, enjektörler, yakıt tasarruf cihazları, pompalar, valfler, marşlar, dinamolar, bujiler Rulmanlar, bilyalı veya masuralı yataklar. Lastik sökme ve takma makineleri. Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler. Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli, hidrolik ve pnömatik zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskürtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar. Elektrikli ve gazlı kaynak makineleri, elektrikli ark kaynak cihazları, elektrikli lehim cihazları, elektrikli ark kesme cihazları, elektrikli kaynak makine elektrotları ve bunlarla aynı işleve sahip robotlar. Matbaa makineleri. Ambalajlama makineleri, doldurma-tapalama ve kapatma makineleri, etiketleme makineleri, tasnifleme makineleri ve yukarıda sayılan makinelerle aynı işleve sahip robotlar ve robotik mekanizmalar (elektrikli plastik kapama/mühürleme cihazları [paketleme] dahil). Tekstil makineleri, dikiş makineleri ve bunlarla aynı işleve sahip endüstriyel robotlar. Makine veya motor parçası olmayan pompalar (akaryakıt dolum ve dağıtım pompaları ve bunların tabancaları dahil). Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. Otomatik satış makineleri. Galvanizle kaplama ve elektroliz (akımla kaplama) makineleri. Elektrikli açma kapama mekanizmaları. Makine ve motorlar için silindir contaları.” emtialarının tescili amacıyla 01.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.03.2019 tarih ve 320 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.05.2019 tarihinde 2018 44315, 2018 24962, 2017 48866, 2017 48865, 2017 48863, 2017 48857, 2016 03958, 2015 88557, 2015 111615, 2014 106592, 2014 106586, 2010 47415, 2007 15248 ve 2003 10572 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.11.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 21.04.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 14.06.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında 07. sınıfta yer alan “Ahşap, metal, cam ve plastik malzemelerin ve madenlerin işlenmesi, bunlara şekil verilmesi için makineler, takım tezgahları ve bu amaçla kullanılan endüstriyel robotlar, üç boyutlu yazıcılar. İş makineleri: dozerler, kepçeler, ekskavatörler, yol yapım ve kaplama makinaları, sondaj makinaları, kaya delme makinaları, süpürme makinaları ve aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar, içecek yapım ve işleme makineleri. Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları: hidrolik, pnömatik kontroller, kara taşıtları için olanlar hariç frenler, balatalar, krank milleri, dişliler, silindirler, pistonlar, türbinler, filtreler; kara taşıtlarında kullanılan ve bu sınıfta yer alan parçalar: taşıtlar için yağ, yakıt ve hava filtreleri, egzozlar, egzoz manifoldları, silindirler, silindir başları, pistonlar, karbüratörler, yakıt dönüşüm cihazları, enjektörler, yakıt tasarruf cihazları, pompalar, valfler, marşlar, dinamolar, bujiler Rulmanlar, bilyalı veya masuralı yataklar. Lastik sökme ve takma makineleri. Alternatörler, jeneratörler, elektrik jeneratörleri, güneş enerjisi ile çalışan jeneratörler. Boya makineleri, otomatik boya püskürtme tabancaları, elektrikli, hidrolik ve pnömatik zımbalama makineleri ve tabancaları, elektrikli yapıştırıcı tabancalar, basınçlı hava veya sıvı püskürtücü makineler için tabancalar, elektrikli el matkapları, motorlu el testereleri, dekupaj makineleri, spiral makineler, basınçlı hava üreticiler, kompresörler, araç yıkama makineleri ve yukarıda sayılan makine ve araçlarla aynı işleve sahip robotlar. Elektrikli ve gazlı kaynak makineleri, elektrikli ark kaynak cihazları, elektrikli lehim cihazları, elektrikli ark kesme cihazları, elektrikli kaynak makine elektrotları ve bunlarla aynı işleve sahip robotlar. Matbaa makineleri. Ambalajlama makineleri, doldurma-tapalama ve kapatma makineleri, etiketleme makineleri, tasnifleme makineleri ve yukarıda sayılan makinelerle aynı işleve sahip robotlar ve robotik mekanizmalar (elektrikli plastik kapama/mühürleme cihazları [paketleme] dahil). Tekstil makineleri, dikiş makineleri ve bunlarla aynı işleve sahip endüstriyel robotlar. Makine veya motor parçası olmayan pompalar (akaryakıt dolum ve dağıtım pompaları ve bunların tabancaları dahil). Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları. Otomatik satış makineleri. Galvanizle kaplama ve elektroliz (akımla kaplama) makineleri. Elektrikli açma kapama mekanizmaları. Makine ve motorlar için silindir contaları.” emtiaları ile davacıya ait itiraza mesnet markalar kapsamında 07. Sınıfa giren emtiaların hepsini birebir kapsamaktadır, bir kısmı da bu emtiaların 35. Sınıf altında toptan/perakende satışı hizmetlerini de kapsamaktadır. Dolayısıyla davalının markasının kapsamına giren tüm emtialar açısından somut olayda bir kısım davacı markaları açısından (2018 44315, 2017 48863, 2017 48857, 2017 48871, 2018 24962, 2017 48866, 2017 48865 sayılı markalar) emtia ayniyeti, bir kısmı açısından (2016 03958, 2015 88557, 2015 111615, 2015 88572, 2014 106586, 2010 47415, 2007 15248, 200715249, 2010 47415, 2003 10572, 2016 57294 sayılı markalar) “aynı tür olma” durumu, bir kısmı açısından da (2018 44315, 2017 48863, 2017 48857, 2017 48871, 2015 88572, 2015 88572 sayılı markalar) emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir. Bu hale göre; yukarıda aynı/aynı tür/benzer emtialar içerdiği belirtilen davacı markaları ile dava konusu marka arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markası olduğu gözlemlenmiştir. Markada “…” ibaresi ve “teknik” kelimesi bitişik olarak, düz yazı karakterindeki siyah harflerle ve baş harfi büyük yazılmıştır. Bu ibarede yer alan “teknik” kelimesinin ayırt ediciliği düşük olsa da, “…” ibaresi, aynı puntolarda, aynı renkte ve aynı karakterlerde yazılmış olduğundan, bu ibare bir bütün olarak algılanmaktadır ve dolayısıyla davalının markasında “…” ibaresinin bir bütün olarak esas unsur olduğu değerlendirilmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet markaları incelendiğinde; bir kısmının sırf kelime markası olduğu, bir kısmının da kelime unsurları yanında şekil ve bazen de renk unsurlarını da ihtiva ettiği görülmektedir. Bu markalarda ortak unsur “…/…” ibaresidir. Bu ibare, davacının tüm markalarında, ayırt edici niteliği nispeten …” şeklinde başka birer/birden fazla kelime unsuruyla bir arada kullanılmıştır. Davacının bir tek markasında “…” ibaresi tek kelime unsuru olarak geçmektedir, ancak bu ibarede yer alan şekil ve renk kompozisyonu da, davacının diğer markalarında olduğu gibi, “… ibaresinin ayırt edici niteliği zayıf diğer unsurlarla kullanıldığı” genel kompozisyonu korumaktadır. Bu markaların hepsinde, “…/…” ibarelerinin, markanın ayırt ediciliği en baskın unsuru, yani esas unsuru olduğunu söylemek mümkündür.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, zira davalı markasının bir bütün halinde “…” ibaresinden oluştuğu, davacı markalarının esas unsurunu ise “…/…” ibarelerinin oluşturduğu, her ne kadar karşılaştırılan bu markaların ilk üç harfinin aynı olduğu tespit edilse bile, markaları oluşturan esas unsurların parçalanıp bölünmeden, bir bütün halinde iltibas değerlendirmesine konu edilmesi gerektiği, zira davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin markaların esas unsurlarını bölüp parçalamadan bütüncül bir şekilde markaların ayırt edici unsurlarını algılayacağı, daha önce davacıya ait “…/…” markalarını gören, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan davaya konu emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; taraf markaları benzer olmadığından, davacının “…”li markalarının ilgili sektörde tanınmış olduğu kabul edilse dahi, tanınmış markanın bir benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması somut olayda söz konusu olmayacağından ve davacı da dava/itiraz dosyalarına aksi yönde bir delil sunmadığından, davalının markasını tescil ettirmesi ve kullanması sonucunda haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi ya da tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birinin gerçekleştiği ileri sürülemeyeceğinden, tanınmışlık iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/6 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davalının tescil ettirmek istediği işaret “…” ibaresidir. Davacının ticaret unvanının çekirdeği ise, “…” ibaresidir. Bu ibarelerin aynı/benzer işaretler olmadığı, dolayısıyla, somut olayda, davacının ticaret unvanından kaynaklanan bir koruma talep etmesine yol açabilecek bir “iltibas tehlikesi” olmadığı, bu nedenle SMK m.6/6 hükmü şartlarının somut olayda meydana gelmediği tespit edilmiştir.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının “www…com” şeklindeki alan adı ile davalının tescil ettirmek istediği markasının tek unsuru olan “…” işaretinin benzemediği, davalının bu markasının davacının alan adını “içermediği”, bu alan adı ile benzer olmadığı anlaşıldığından, alan adından kaynaklı nispi tescil engelinin de somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; Davalı şahsın kardeşi ve babası ile davacı şirket arasında önceki tarihli ticari ilişki bulunduğu, davacı ile bu kimseler arasında uyuşmazlıklar bulunduğu, … markasının kullanımından kaynaklı aralarında nizalar bulunduğu tespit edilmişse de, somut olayda davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı bakımından davalı şahsın ilişkili olduğu dava dışı kimselerin veya davalı şahsın fiili … markalı kullanım eymlemlerinden ziyade dava konusu markayı oluşturan işaret üzerinden değerlendirme yapılması gerektiği, dava konusu markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak davacı markalarından farklı bir marka olduğu, iltibas tehlikesi oluşturacak niteliğinin bulunmadığı, davacı markaları ile davaya konu emtiaların hitap ettiği kitle nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali oluşturma gücü bulunmayan dava konusu marka başvurusu nedeniyle davalı şahsın kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2020 tarih 2019/2137 Esas 2020/962 Karar sayılı kararında da; her bir yeni marka tescil başvurusunda, başvuruya eklenen yeni unsurlar bakımından hem işaretsel olarak hem de tescil kapsamları bakımından bir bütün olarak başvuru markası ile itiraza mesnet markalar arasında marka tescil kapsamları itibariyle karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmekte olup, daha önce benzer ibareli marka başvurusu yapılmasının tek başına kötü niyetli marka başvurusu olarak değerlendirilemeyecek olduğunun ifade edildiği, dolayısıyla her somut marka tescil başvurusu bakımından, başvuranın kötü niyetli olup olmadığının somut olayın özelinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, eldeki uyuşmazlıkta da; davalı şahsa ait “…” markası ile davacıya ait markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, davalının “…” markasından kaynaklı olarak davacı tarafın ticari faaliyetlerini dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde baltalama, engelleme, spekülasyon, şantaj, haksız kazanç elde vb amaçlarla dava konusu markanın tescil müracaatında bulunduğuna ilişkin nesnel, somut delil ya da olgu bulunmadığından davacı tarafın kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 160,50 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 2.027,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,

6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/03/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza