Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/135 E. 2021/77 K. 12.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/135 Esas
KARAR NO : 2021/77
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2020
KARAR TARİHİ : 12/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 11/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının ”…” ibaresini … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, Elmadağ ilçesinin ve Elmadağ ilçesine bağlı …kasabasının ismi kullanılan bir su markası olan bu marka hakkında ilçenin suyu olduğu düşünülerek Belediye’ye sıkça şikâyetler yapıldığını, şikâyetler üzerine yaptıkları araştırmalar sonucu söz konusu markanın Elmadağ ilçesinde faaliyet göstermemesine, coğrafi kaynağı Elmadağ olmamasına rağmen halkı yanıltıcı biçimde sanki coğrafi kaynağı Elmadağ ilçesi …kasabası gibi bir ifade ile bir coğrafi yer ismi olan ”…, Elmadağ”ın esas unsur olarak kullanılmakta olduğunu tespit ettiklerini, markanın mal ve hizmetlerin niteliği, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltacak biçimde yanlış anlaşılmaya neden olduğunu, bunun bir iptal sebebi olduğunu, davalı markaya ait suların logosunda da ELMADAĞ ifadesinin büyük, …ve doğal kaynak suyu ifadelerinin küçük bir şekilde yazılarak kullanılmakta olduğunu, tüketici nezdinde bu suyun coğrafi kaynağının Elmadağ ilçesi olarak algılamasına ve yanılmasına yol açacak biçimde bir kullanımın mevcut olduğunu, dava konusu markanın başvuru aşamasında TPE nezdinde mutlak red nedeni oluşturması gözden kaçırılarak kabul edilmesinden dolayı markanın hükümsüzlüğünün mahkemeden talep edilmesi zorunluluğu doğduğunu, coğrafi yer adının üzerinde kullanıldığı ürün için özel bir anlam taşıyabilecek olması, tüketicinin ürün ile üzerinde bulunan yer arasındaki ilişkiden yola çıkarak ürünün menşeini, dolayısıyla kalitesi ve niteliğini tahmin etme sonucunu doğuracağını, su üzerinde “Elmadağ ve …” ibarelerini gören tüketicinin, bu suyun menşeinin Elmadağ olduğunu düşünebileceğini, oysa söz konusu suların kaynağı ve üretim yerinin … Köyü, Yahşihan, Kırıkkale olduğunu, dava konusu marka bakımından SMK m. 5/1-c ve f’de belirtilen mutlak tescil engellerinin bulunduğunu, tescilli marka ile ilişkili olan kamu kurum ve kuruluşlarının da dava açma ehliyetine sahip olduklarını, hükümsüzlük davasının özünü teşkil eden hukuka aykırı durumun haksız tescilin varlığını devam ettirdiği sürece açılabileceğini, hükümsüzlük davasının açılması için hak düşürücü ya da zamanaşımı şeklinde herhangi bir sürenin öngörülmediğini iddia ederek; … tescil numarası ile davalı yan adına tescilli bulunan ”…” ibareli markanın mutlak red sebepleri nedeni ile hükümsüzlüğüne karar verilmek sureti ile sicilden terkinine, davanın kabulüne karar verilmesi halinde mahkeme ilamının Türkiye’de tirajı en yüksek 3 gazetede yayın ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı … vekili 03/07/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı belediyenin aktif dava ehliyetinin olmadığını, davacının aktif dava ehliyetinin varlığı için haksız olarak delil oluşturmaya çalıştığını, dava dilekçesinde davanın esas sebebi olarak iddia edilen “Belediyemize sıkça şikâyetler yapılmaktadır” iddiasının gerçek dışı olduğunu, ayrıca öyle olmasa dahi bir şikâyetin varlığının marka hükümsüzlüğü talebinin dayanağı olarak ileri sürülemeyeceğini, “elmadağ” ibaresini içeren pek çok marka ve firma adının bulunduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin gerektiğini, yanıltma iddiasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markasının kullanıldığı ürünler üzerindeki etiketlerde tescilli marka haricinde daha büyük puntolarla “…” ifadesinin yazıldığını ve markanın bulunduğu etiket üzerinde üretim yerine ilişkin de açıklamaların yer aldığını, ürünlerde kullanılan etiket üzerinde açıkça üretim yerinin “… beldesi” olduğunun yazıldığını, markanın tam olarak “…” ifadelerinden oluştuğunu, Yahşihan ilçesi “… Beldesi” ile …arasındaki mesafenin 4 km olduğunu, Elmadağ ilçesinin, Elmadağ ve İdris Dağı arasında yer aldığını, bu bölge kaynaklı çıkan suların Yahşihan ilçesi sınırlarında … Beldesi’nden geçerek Kızılırmak’a bağlandığını, hem Kargalı deresi, hem de Balaban Çayı’nın Elmadağ ve İdris Dağı kaynaklı sulardan oluştuğunu, … Beldesi’nden geçerek Kızılırmak’a bağlandığını, Elmadağ’ın kaynak suları ile ünlü bir yer olmadığını, bu nedenle yanıltma amacı ile marka ismi belirlendiğinden bahsedilemeyeceğini, isimden yola çıkarak yanıltma iddiasının bu anlamda da temelsiz olduğunu, coğrafi yer isimlerinin hizmet veya mamul nevi ile birlikte marka olarak kullanılabileceğini, tescile konu markanın iddia edildiği gibi sadece coğrafi yer isminden ibaret olmadığını, yasa ve hukuka uygun olarak tescil edilmiş markanın mal ve hizmet bakımından ayırt edici nitelik kazandığını, iddiaları kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddiaları doğru kabul edilse dahi markanın kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamayacağını savunarak; davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, davanın hak düşürücü süreye tabi uyuşmazlıklardan olup olmadığı, davalıya ait … sayılı “…” ibareli markanın SMK m.5/1-c bendi uyarınca tasviri olup olmadığı, SMK m.5/1-f bendi uyarınca halkı yanıltıcı işaret niteliğinin bulunup bulunmadığı, kullanım yolu ile markanın ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı, genel ve re’sen gözetilmesi gereken başkaca mutlak tescil engeli barındırıp barındırmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25/1-4 hükümlerine göre; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
Belirtilen kanuni düzenlemeye ve davacı vekilinin talebine göre; eldeki dava, davalıya ait … sayılı “…” ibareli markanın mutlak tescil engeli barındırdığı için hükümsüz kılınması istemli olarak açılmıştır. SMK m.25/2 hükmüne göre; menfaati olanlar, markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. Somut olayda davaya konu marka içerisinde “ELMADAĞ” ibaresinin yer aldığı, bu ibarenin Ankara iline bağlı bir ilçe ismi olduğu, davacının da bu ilçe belediyesi olduğu, davaya konu markanın mutlak anlamda hükümsüz kılınması istemi bakımından davacı belediyenin bu markanın hükümsüz kılınmasında menfaatinin bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin aktif husumet itirazına itibar edilmemiştir.
6769 sayılı SMK m.25/6 hükmünde nispi tescil engelleri bakımından hak düşürücü süre öngörülmüşse de, mutlak tescil engelleri nedeniyle markanın hükümsüz kılınması isteminde hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Zira bir markanın mutlak tescil engeli kapsamında kalıp kalmadığı kamu düzenine ilişkin bir husus olup, bir markanın mutlak tescil engeli barındırdığı tespit edildiği takdirde, ne kadar süredir tescilli olduğuna bakılmaksızın hükümsüz kılınması talep edilebilir. Belirtilen nedenlerle davalı vekilinin hak düşürücü süre itirazına itibar edilmemiştir.
Yukarıda belirtilen usuli sorunlar çözümlendikten sonra işin esası aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.381)
6769 sayılı SMK m.5/1-f bendi hükmüne göre; Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
Hükme göre; başvurusu yapılan işaretin, re’sen reddi için objektif olarak halkı yanıltıcı nitelikte olması yeterlidir. Yanıltıcılık olgusu belirlenirken başvuranın aldatma kastı ayırca aranmaz. (A.Kaya; Marka Hukuku; İstanbul 2006; s,105)
Marka olarak tescili istenen işaretin; mal veya hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi menşei itibariyle yanıltıcı olması mümkündür. Bir markanın, mal ya da hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı gibi konularda yanıltıcı olup olmayacağı, tescil başvurusuyla birlikte verilen ve markanın kullanılacağı malları veya hizmetleri gösteren liste dikkate alınarak belirlenir. (S.Arkan; Marka Hukuku Cilt I; Ankara 1997; s.87)
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Davanın konusu davalıya ait … sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğundan, dava konusu olmayan davalı tarafın fiili olarak markasal kullanımları değerlendirme dışı bırakılmıştır. Salt davalıya ait tescilli marka umumi intiba bakımından genel görünümü nazara alınarak ileri sürülen mutlak tescil engeli iddiaları irdelenmiştir.
Dava konusu markanın tescilli olduğu mallar; “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar”dan oluşmaktadır. Söz konusu mallar arasında yer alan sular, insanlar için en temel içecek olup, hayati önemi de dikkate alındığında günlük ve sık tüketime konu olan kolay temin edilen mallardandır.Kaynak suyu, jeolojik koşulları uygun jeolojik birimlerin içinde doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte izin verilenler dışında herhangi bir işleme tabii tutulmaksızın, ilgili maddelerinin niteliklerini taşıyan, etiketleme gerekliliklerini karşılayan ve satış amacı ile ambalajlanarak piyasaya arz edilen yer altı sularıdır. Doğal mineralli su ise; yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan, bir veya daha fazla kaynaktan yeryüzüne kendiliğinden çıkan veya teknik usullerle çıkartılan, mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan, her türlü kirlenme riskine karşı korunmuş, mikrobiyolojik yönden uygun ve Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik’te aranan özellikleri haiz olan sulardır. Dolayısıyla bu mallar da sular yerine tüketimi söz konusu olabilen aynı zamanda sofra içeceği olarak da yoğun tüketilen mallardandır. Ayrıca erişiminin kolaylığı ve görece düşük fiyatları da dikkate alındığında bu mallar da kolay temin edilen mallardandır. Sık tüketimi, ulaşılabilirliğinin kolaylığı gibi hususlar da dikkate alındığında dava konusu markanın tescil kapsamındaki mallar için ortalama seviyedeki tüketicilerin (halk kitlesi) dikkate alınması gerekmektedir.
Dava konusu yapılan markadaki esas unsur “…ELMADAĞ” ibaresidir. Bu esas unsurun yanında markada tescil kapsamında bulunan mallarla ilgili olan “doğal kaynak suyu” ibaresine tali unsur olarak yer verilmiştir.
Elmadağ, Ankara’nın ilçelerinden birisidir. …ise Elmadağ ilçesine bağlı bir dış mahalledir. Dolayısıyla dava konusu markada bir coğrafi yer adına esas unsur olarak yer verildiği anlaşılmaktadır.
Coğrafi yer adının marka olarak tescil engeli yaratmasının koşulu, coğrafi kaynağa işaret etmesidir. Coğrafi kaynak göstermeyen coğrafi yer adlarının marka olarak tesciline engel bulunmamaktadır. Yeter ki; coğrafi yer adları bağımsızlaşmış olsun. Coğrafi yer adının coğrafi kaynaktan bağımsız hale gelmesi durumunda marka olarak tescil edilebileceğine ilişkin Yargıtay’ın çeşitli kararları bulunmaktadır. Bunlara; Yargıtay 11. HD.’nin 24.10.2000, E. 2000/5319, K. 2000/8174 sayılı “Çırağan”, Yargıtay 11. HD.’nin 26.11.199, E. 1999/5790, K. 1999/9590 sayılı “Ankara Pazarları – Restaurant İstanbul – İstanbul Şarabı”, Yargıtay 11. HD., 17.04.2008, E. 2006/12860, K. 2008/5125 sayılı “Bodrum Rakısı” kararları örnek gösterilebilir.
Bu açıklamalar ışığında dava konusu markanın esas unsuru olan “…ELMADAĞ” ibaresinin coğrafi kaynak niteleme özelliğinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilirkişi marifetiyle Google arama motoru üzerinden yapılan araştırmalar sonucunda “…ELMADAĞ”ın kaynak suları ile ilişkilendirildiğini veya kaynak suları ile bilindiğini gösteren bir bilgiye rastlanmamıştır. Coğrafi işaretlere ilişkin sicil kaydında da tarama yapılmış ve burada da “…ELMADAĞ” ile ilişkili bir coğrafi işarete rastlanmamıştır. Söz konusu ibarelerin Ankara ili ilgili olması nedeniyle Ankara’ya özgü coğrafi işaret tescilleri arasında da “…ELMADAĞ” ile ilişkili bir işaret bulunamamıştır. Davacı tarafından da bu konuda somutlaştırılmış bir delilin dosyaya ibraz edilmediği gözlemlenmiştir.
Şu halde dava konusu yapılan markadaki “…ELMADAĞ” ibaresinin bir coğrafi yer adı olduğu, markanın tescil kapsamında bulunan mallar için coğrafi kaynak belirtmediği anlaşılmıştır. Markada tali unsur olarak yer alan “doğal kaynak suyu” ibaresi de dikkate alındığında tasviri işaretten kaynaklı olarak bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla SMK m.5/1-c hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
Yanıltıcı coğrafi markalar, tıpkı coğrafi kaynak belirten markalar gibi, markanın ilişkili olduğu mal/hizmet türü ile markada adı geçen coğrafi yer arasında bir bağlantının bulunduğu durumda söz konusu olmaktadır. Eğer markada adı geçen coğrafi yer, markanın ilişkili olduğu mal/hizmet ile bağlantılı ise, özellikle de bu tür mal/hizmet üretimi konusunda ünlü bir yerse, SMK m.1/-f hükmü gündeme gelebilir. Buna karşın, bir coğrafi marka coğrafi kaynak göstermiyorsa, bu durumda yanıltıcılığından da söz edilemeyecek, mal/hizmetin coğrafi markada adı geçen yerde üretilmiş olup olmamasının bir önemi bulunmayacaktır. (Yıldız, Burçak (2018) ‘Yargıtay Kararları Işığında Coğrafi Markalar’ İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:9, S:2, s.149-150.)
Yüksek Mahkeme önüne gelen emsal bir uyuşmazlıkta; İzmir’de rakı üretimi yapan davacı, davalının Tekirdağ ilinde üretim yapmasına rağmen İzmir’de üretim yapıyormuş izlenimi verdiğini ileri sürmüştür. Ancak Yüksek Mahkeme, “Herdem İzmir Rakısı” ibaresinin rakı emtiası bakımından coğrafi kaynak göstermediğini, İzmir ilinin rakı emtiası ile özdeşleşen bir özelliğinin bulunmadığını, bu ibare yönünden tüketicilerin yanılmasının söz konusu olmadığını kabul etmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 14.01.2014 T, 2013/10297 E 2014/686 K)
Yüksek Mahkeme’nin “…” kararında da; su emtiası bakımından bu ibarenin ünlü bir yer adı olduğu, bu ibarenin aynı zamanda coğrafi kaynağı işaret ettiği, ayrıca coğrafi işaret olarak coğrafi işaret siciline tescil edildiği nazara alınarak “…” ibareli başvuru markasının halkı yanıltıcı işaret niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 08.07.2019 T, 2018/2795 E 2019/5044 K)
Yukarıda yer verilen açıklamalara göre somut olayda yapılan incelemede; dava konusu yapılan markadaki “…ELMADAĞ” ibaresinin bir coğrafi yer adı olduğu, markanın tescil kapsamında bulunan mallar için coğrafi kaynak belirtmediği, bu hususun içinde iki gıda mühendisi bulunan bilirkişi heyet raporunda açıkça belirtildiği, bu hale göre “…ELMADAĞ” ibaresinin davaya konu 32.sınıf emtialar bakımından ünlü bir yer olmadığı, coğrafi kaynak bildirmeyen “…ELMADAĞ” ibaresine davaya konu markada yer verilmesinin bu suretle halkı yanıltıcı nitelik taşımadığı, davalının bu yerde üretim yapmamasının da sonuca etkili olmadığı, zira yukarıda ifade edildiği üzere bir işaretin coğrafi kaynak olarak halkı yanıltıcı nitelik taşıyabilmesi için o işaretin coğrafi kaynak göstermesi gerektiği, ancak somut olayda “…ELMADAĞ” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından coğrafi kaynak göstermediğinin alanında uzman bilirkişi heyeti tarafından ifade edildiği, coğrafi kaynak göstermeyen bir coğrafi markanın tescil edilmesi bakımından da, tescile konu emtiaların bu coğrafi yerde üretilmemesinin ilgili tüketici nezdinde coğrafi kaynak bakımından yanıltıcılık oluşturmayacağı, zira zaten söz konusu tüketicinin bahse konu coğrafi yeri tescile konu emtialarla ilişkilendirmediği ve bu coğrafi yerin söz konusu emtialar bakımından bağımsızlaştığı anlaşıldığından; davalıya ait markanın halkı yanıltıcı işaret içermediği, bu nedenle SMK m.5/1-f bendi koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda bu yöne ilişkin olarak aksi şekilde kanaat bildirilmişse de; mahkememizce, bilirkişi heyetinin tespit ettiği maddi vakıalardan yararlanılmış, hukuki sorunları çözme ödevinin mahkememizin görevi kapsamında kaldığı değerlendirilmiş (HMK m.266), yukarıda izah edilen maddi ve hukuki tespitler dolayısıyla, bilirkişi raporunun aksi yönde hukuki görüş bildiren bu kısmına itibar edilmemiştir.
Dava konusu markanın mutlak tescil engeli barındırmadığı anlaşıldığından, SMK m.5/2 hükmü uyarınca kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandığı savunması ayrıca değerlendirilmemiştir. Zira, mahkememizce davaya konu markanın başvuru aşamasında herhangi bir mutlak tescil engeli barındırmadığı hali hazırda tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu markanın herhangi bir mutlak tescil engeli barındırmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 63,50 TL posta, tebligat, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti masrafı olmak üzere toplam 1.980,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’in yapmış olduğu 16,30 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/02/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA