Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/133 E. 2021/27 K. 15.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/133 Esas
KARAR NO : 2021/27

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 09/06/2020
KARAR TARİHİ : 15/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 09/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, bu markanın tanınmış bir marka olarak tüm sınıflarda korunması gerektiğini, müvekkilinin “X” ibaresi ve “…” şeklinde markalarının bulunduğunu, davalı tarafın … sayısı ile “…” markasını 25. sınıfta tescil ettirmek istediğini, “X” harfinin adeta müvekkili ile özdeş hale geldiğini, davalının “x” harfi yanına “…” kelimesi ekleyerek oluşturmak istediği markanın müvekkili markalarından yararlanma kastı taşıdığını, “…” şeklindeki bir markası ile ilgili olarak Ankara … FSHHM’nin … sayılı dosyası kapsamında düzenlenen raporda anılan marka ile müvekkili markalarının benzer görüldüğünü, yine Ankara …. FSHHM’nin sayılı dosyasında da “X-Jİ” markasının müvekkili markaları ile benzer görüldüğünü, dava konusu markanın müvekkiline ait “X …”, “X”, “…” markasının kullanıldığı şekliyle kullanıldığı, “x” markalarının tanınmış olduğunu, başvurular kapsamındaki emtiaların 25. sınıf olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın bu şekilde kullanıldığı takdirde müvekkiline ait olan markaların ürünlerini üreten alt markası olarak algılanacağını, X harfinin Türkçede herhangi bir şey ifade etmeyen, tek başına kullanıldığı zaman anlamı olmayan bir harf olduğunu, davalının markasının aynı zamanda kötü niyetle başvuru konusu edildiğini beyan ederek; … YİDK’nın … sayılı kararının iptali ve … nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 16/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda dava konusu markaların “X” harfi unsurunu ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte markalarda ortak olarak yer alan “X” ibaresinin giyim sektöründe büyüklük belirttiğini, ticaret alanında yaygın kullanıldığını, ayırt edici nitelikten yoksun bir ibare olduğunu, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen tanınmışlığa ilişkin koşulların gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, davalı başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddiaların da hukuka uygun olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili yasal cevap süresi sona erdikten sonra ibraz ettiği 30/10/2020 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markalarına yaptığı yatırımlar ile ayırt edicilik kazandırdığını, müvekkili şirket markasının görsel, işitsel ve kavramsal olarak davacı markaları ile bir benzerliğinin bulunmadığını, markalardaki şekil unsuru ve kullanılan renkler itibariyle, markaların birbirlerinden farklı algılanacaklarını, tüketiciler nezdinde taraf markalarının benzer olarak görülüp değerlendirilmelerinin mümkün olmadığını, kurum tarafından da zaten taraf markalarının benzer görülmediğini, “x” ibaresinin tek başına zayıf ayırt edici olduğunu, bu ibarenin pek çok firma tarafından kullanılmakta olduğunu, davacı yanın “x” ibaresi üzerinde bir tanınmışlığının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “X, X …, THIS IS …, …, …, … …” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “…” ibaresinin 25. sınıfta bulunan “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” emtialarının tescili amacıyla 06.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2019 tarih ve 325 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 29.07.2019 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahıs tarafından 09.09.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, …. sayılı markalara ilişkin kullanmama def’i ileri sürüldüğü, davacı şirketin kullanım ispatına ilişkin olarak 04.11.2019 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 28.12.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 03.02.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı … vekiline 09.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 18.06.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “25.Sınıf:Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” emtiaları ile davacıya ait …. sayılı markalarda yer alan bilirkişi raporunda altı çizili ve koyu renk ile belirtilen 25.sınıftaki emtiaların aynı, aynı tür ve benzer oldukları tespit edilmiştir. Zira bu malların giyim – moda ürünleri oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılamaya yönelik, birbirlerini tamamlar nitelikte emtialar oldukları tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; başvuru konusu edilen logonun düz siyah renkte oluşturulduğu, sol kısım “X” harfinin sol aşağıdan sağ yukarı giden kolu düz ve uç kısımları kesik, sol yukarıdan sağ aşağıda giden kolunun ise kesitli bir şekilde stilize edildiği, logonun sağ kısmında “…” kelimesinin yer aldığı görülmektedir. “…” kelimesi dilimizde de birebir “enerji” olarak yerleşmiş “Maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan güç” anlamıyla yer alan bir kelimedir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “X, X …, … …, …, X … …, … ….” gibi ibareleri farklı yazım stili ve renklerle bir arada barındıran markalardan oluşmaktadır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu, bu markasal mizanpajın davaya konu 25.sınıfta yer alan emtiaları doğrudan tanımlamadığı, dolayısıyla somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olduğu, karşılaştırılan markalarda müşterek olarak yer alan “X” harfinin alfabemizde yer alan 29 harften biri olmamakla beraber, İngilizce’de kullanımı bulunan ve ülkemiz ortalama tüketicisinin de aşina olduğu harflerden biri olduğu, tek başına harf markalarının ayırt ediciliği düşük zayıf ibareler oldukları, bu durumda tek harf benzerliğine ilişkin değerlendirme bakımından görsel benzerlik veya farklılıkların önem kazandığı, somut olayda görsel olarak dava konusu markada yer alan “X” harfi ile davacıya ait markalarda yer alan “X” harfinin farklı şekilde stilize edildiği ve görsel benzerliklerinin bulunmadığı, ayrıca dava konusu markanın bir bütün olarak “…” şeklinde genel görünümünün oluştuğu, “…” kelimesinin davacıya ait itiraz markalarında yer almadığı, bu nedenle bu ibarenin da taraf markalarını farklılaştıran başkaca bir unsur olduğu, bu hale göre daha önce davacıya ait itiraz markalarını gören, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, davaya konu “…” markasını 25.sınıfta yer alan emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı başka bir marka olarak algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, markalarda müşterek olarak yer alan “X” ibaresinin giyim sektöründe beden ölçüsü olarak (XS, S, M, L, XL, XXL gibi beden ölçüleri hazır giyim sektöründe yaygın olarak kullanılan, malın niteliğini tasvir eden ibarelerdir.) yaygın kullanılan bir ibare olması nedeniyle özellikle “X” ibaresini “…” ibaresinden ayırarak bu ibareye özel bir önem atfetmeyeceği, bir bütün halinde oluşan genel görünümün oluşturduğu farklılığın söz konusu tüketici kesiminin davacı markaları nezdinde yanılgıya düşmesinin engelleyeceği, bu nedenle SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın “…” markalarının, ülkemizin en bilinen ve tanınmış spor giyim markalarından biri olduğu ve davalı … nezdinde de özel korunan markalar statüsünde koruma altında olduğu görülmekle birlikte, uyuşmazlığın temelinin anılan kelime markasından kaynaklı olmadığı, davacı yanın “X” logolarından kaynaklı olduğu görülen uyuşmazlıkta, davacının bu logosunun tanınmışlığını ispatlamaya dönük yeterli delili işlem ve dava dosyasına ibraz etmediği, ayrıca karşılaştırılan markaların birbirinden farklı olduğu anlaşıldığından SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Davacı vekili, davalı şahsın kötüniyetli olduğunu dava aşamasında ileri sürmüştür. Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu iddia, aşağıdaki şekilde irdelenmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 136,50TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.653,01 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/01/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA