Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/130 E. 2021/255 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/130 Esas – 2021/255
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/130 Esas
KARAR NO : 2021/255

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 03/06/2020
KARAR TARİHİ : 25/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/07/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/06/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1992 yılından bu yana süpermarket ve hipermarketlerde yapılan perakende ticaret faaliyeti ile iştigal ettiğini, “…” ibaresinin 1999 öncesinde tescilsiz kullanıldığını, 01/07/1999 tarihinde 35. Sınıfta tescil edildiğini, 2006 yılından bu yana Türk Patent nezdinde tescilli “… CENTER” ibaresinin tabelalarında kullandığını, müvekkilinin 5 ilde 144 şubesinin bulunduğunu, Türkiye’nin ilk 10 zincir mağazası içerisinde bulunduğunu, 210736 tescil numaralı “…”, 2011 93850 tescil numaralı “…”, 2012 99242 tescil numaralı “… CENTER”, 2009 30737 tescil numaralı “…”, 2009 30371 tescil numaralı “… AVANTAJ ŞEKİL”, 2009 26471 tescil numaralı “… GROSS”, 2010 46486 tescil numaralı “… SWEET”, 2007 54015 tescil numaralı “… TEKNOLOJİ”, 2007 54014 tescil numaralı “… TOYS”, 2010 68694 tescil numaralı “…. … ADVANTAGE CARD”, 2011 57602 tescil numaralı “… CENTER”, 2013 98005 tescil numaralı “… CLEAN”, 2014 75161 tescil numaralı “…”, 2014 71536 tescil numaralı “…”, 2012 05935 tescil numaralı “H ŞEKİL”, 2017 05183 tescil numaralı “… CAN”, 2018 56986 tescil numaralı “… CLEAN” ve 2018 99521 tescil numaralı “… SNACK” ibareli markaların müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini aktif ve yoğun şekilde kullandığını, müvekkiline ait internet sitesinin yıllık ziyaretçi sayısının 5.000.000 olduğunu, ticaret hacminin milyonlarca lira olduğunu, özellikle bebek ve çocuk ürünlerinin mağaza konseptinde 2019 yılı satış adedinin 68.056 olduğunu ve toplam cironun 1.278.539,50 TL olduğunu, davalının 25. Ve 35. Sınıflarda “… …. markası için başvuruda bulunduğunu, markaların benzer olduğunu, markaların aynı seriden algılanacağını, davaya konu marka başvurusunun tescili halinde müvekkiline ait markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline ve davaya konu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, markaların bir bütün olarak inceleneceğini, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, “…” ve “…” ibarelerinin herhangi birisinin ön plana çıkmadığını, görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklılık bulunduğunu beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 22/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin adına tescil edilen … …. markasına davacı tarafça 17-05-2019 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı nezdinde itiraz edildiğini, davacı tarafın hukuka ve hakkaniyete aykırı itirazlarının 14.11.2019 Tarihinde “Tescil Başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini,ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibini itirazı üzerine başvuru reddedilir” hükmünde düzenlenen bir hak sahipliğinin bulunmadığı kanaatine varıldığından itiraz gerekçesi yerinde bulunmamıştır” şeklinde ki gerekçeyle reddedildiğini, davacı tarafın adında … ibaresi geçen markaların tamamının kendi firmaları adına tescilliymiş gibi hareket ettiğini, davacı tarafın kendi adına tescilli markalarıyla müvekkilinin adına tescilli olan “… … markası arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını, davacı tarafın iddia ettiği mantıkla hareket edilmesi halinde ülkemizde herhangi bir kelimeyi kendisi adına tescil ettiren bir firmanın, bu kelimeyle başlayan tüm markaların da sahibiymiş gibi hareket edeceğini, bu durumun mantık dışı olduğunu beyanla; öncelikle yetki ilk itirazının kabulü ile müvekkilinin ikamet yeri olan Kocaeli Mahkemeleri’ne gönderilmek üzere yetkisizlik kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin 09.10.2020 tarihli ön inceleme duruşmasında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/31946 nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, davalı şahıs vekili tarafından ileri sürülen yetki ilk itirazının yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Ön inceleme duruşmasında; davacının, davalı şahsa yönelttiği markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen yetki ilk itirazının kabulüne karar verilerek, markanın hükümsüzlüğü istemli dava eldeki dava dosyasından tefrik edilerek mahkememizin 2020/280 Esas sayısına kaydedilmiştir. 19.10.2020 tarih 2020/280 Esas 2020/266 Karar sayılı karar ile; davalı vekilinin yetki itirazının kabulü ile SMK 156/5 maddesi uyarınca mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın talep halinde görevli ve yetkili nöbetçi Kocaeli Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmiş, verilen karar 11.11.2020 tarihinde kesinleşmiş ve talep üzerine dosya yetkili mahkemeye gönderilmiştir.
Sonuç olarak; eldeki dava, salt YİDK kararının iptali istemi bakımından yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyası getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “… …” ibaresinin 25. ve 35. sınıflarda bulunan “Sınıf Kodu 25: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. Sınıf Kodu 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerinin tescili amacıyla 28.03.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/31946 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2019 tarih ve 322 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 17.05.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında 2019/11844, 2018/99521, 2018/56986, 2017/05183, 2014/75161, 2014/71536, 2013/98024, 2013/98005, 2012/99242, 2011/93850, 2011/57602, 2010/70138, 2010/46486, 2009/30737, 2009/30731, 2009/26471, 2007/54015, 2007/54014, 2006/41398, 99/010604 sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şahsın 01.08.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından 30.12.2019 tarihli itirazın yeniden incelenmesi talebinde bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 21.02.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 24.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. (7226 sayılı Kanun Geçici 1.maddesinde belirtilen durma süreleri de dikkate alınmıştır.)
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu 2019/31946 sayılı başvuru kapsamında yer alan “Sınıf Kodu 25: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. Sınıf Kodu 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerini kapsamaktadır.
Davacı muterize ait dava konusu markalardan 2012/99242 ve 2018/98024 başvuru numaralı markaların reddedildiği ve “MÜDDET” durumda olduğu; bununla birlikte 2010/68694, 2011/57062, 2018/56986, 2018/99521, 2018/118144 ve 2010/70138 sayılı markaların ise tescil sınıflarının davaya konu marka başvurusundan farklı olduğu; öte yandan davacı muterize ait kalan markalar ile davaya konu marka başvurusunun tescil sınıflarının aynı veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Başka bir deyişle; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler ile davacıya ait itiraza mesnet; 99/01064, 2011/93850, 2009/30731, 2010/46486, 2007/54015, 2013/98005, 2014/75161, 2014/71536, 2012/05935, 2017/05183 ve 2006/41398 sayılı markaların kapsamında yer alan ve kırmızı ile belirtilen hizmetler arasında aynılık ya da benzerlik ilişkisi bulunmaktadır. Her ne kadar dava konusu marka kapsamında 25.sınıfta yer alan emtialar, itiraza mesnet markalarda doğrudan bulunmasa da, davacıya ait 2011/93850, 2014/75161, 2014/71536 ve 2012/05935 sayılı markaların kapsamında 35.sınıfta 25.sınıf emtiaların pazarlanması/mağazacılığı hizmetleri bulunmaktadır. Bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın satışı/pazarlanmasıdır. Dolayısıyla satış/mağazacılık/pazarlama hizmetinden bahsedilebilmesi için ortada bu hizmete konu ürün bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; bir malın imalatı ile bu malın satışı hizmeti arasında birbirini tamamlayıcılık ilişkisi bulunur. Belirtilen nedenlerle; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 25.sınıf emtialar, davacıya ait 2011/93850, 2014/75161, 2014/71536 ve 2012/05935 sayılı markaların kapsamında 35.sınıfta yer alan 25.sınıf emtiaların pazarlanması/mağazacılığı hizmetleri ile benzerdir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler açısından, yine yukarıda yer verilen davacıya ait itiraza mesnet markalarla SMK m.6/1 hükmü uyarıcı emtia benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Dava konusu 2019/31946 sayılı marka incelendiğinde; beyaz zemin üzerinde herhangi bir renk yahut şekil unsuru içermeyen kelime markası olduğu, “… …” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı yanın itiraza mesnet olup, dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı ya da benzer hizmetleri içeren markaları incelendiğinde; “…, …, Şekil+… avantaj, … SWEET, … Teknoloji, Şekil+… Clean, … VİEWS, …, Şekil+H, Şekil+… Can, Şekil+… Center” ibarelerinden oluştukları, bir kısmının herhangi bir şekil yahut renk unsuru içermeyen kelime unsurları olduğu, bir kısmının şekil ve renk unsurları içeren kompozisyon markalar olduğu, markalardan 2014/71536 ve 2012/05935 sayılı markalar haricinde tamamının “…” kelimesi çerçevesinde yaratılan seri markalar olduğu, bu kapsamda markaların esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Ayrıca davacının müstakil salt “…” kelimesinden ibaret itiraz markaları da bulunmaktadır.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Davacı markalarında yer alan “…” esas unsurlu markaların davaya konu mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği güçlü bir ibare olmadığı, zira “…” kelimesinin “Mutlu” anlamına gelen İngilizce bir kelime olup, anlamının ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından yaygın olarak bilinen, çeşitli sektörlerde yaygın kullanılan bir ibare olduğu, nitekim bu ibarenin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu hususunun Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin 30/01/2020 tarih 2018/1931 E 2020/132 K sayılı kararında da belirtildiği, zayıf işaretleri barındıran markalar üzerinde yapılan ufak çaplı değişikliklerle iltibas tehlikesinin bertaraf edilebileceği, ancak bu durumun; her hal ve şartta zayıf karakterli markaların koruma görmeyeceği anlamına da gelmediği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 21.09.2012 tarih 2010/15117 E 2012/14012 K sayılı kararında belirtildiği üzere; tescilli olduğu sürece, zayıf karakterli markaların da hukuken koruma altında olduğunun kabul edilmesi gerektiği, somut olayda; davacının müstakil “…” ibareli markalarının da bulunduğu, dava konusu markanın ise “… …” ibaresinden oluştuğu, markada bulunan “…” kelimesinin “Küçük, genç” gibi anlamları bulunan İngilizce bir kelime olduğu, ülkemizde bu kelimenin anlamının bilindiği ve özellikle tekstil sektöründe yaygın kullanıma konu olduğu, başka bir deyişle; bu kelimenin özellikle davaya konu marka başvurusunun tescil sınıfları olan “kıyafet” emtialarında “çocuk kıyafeti”ni karşılar şekilde tasviri nitelikte sıklıkla kullanılagelen bir ibare olduğu, “…” kelimesinin ayırt ediciliğinin bu derece düşük bir ibare olmasından kaynaklı olarak, dava konusu markada yer alan “…” ibaresini markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda bırakan bir kelime olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle dava konusu markada yer alan “…” ibaresinden kaynaklı olarak; dava konusu bu marka ile davacıya ait “…” esas unsurlu markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, bu hale göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… …” markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı yan “…” markasının tanınmış olduğunu beyan etmiş olup Türk Patent ve Marka Kurumu Tanınmış Markalar Sicilinde yapılan araştırmada anılan ibarenin tanınmış marka olduğuna dair herhangi bir tescilin bulunmadığı görülmüştür. Davacı vekili tarafından dava aşamasında ibraz edilen, ancak marka işlem dosyasında bulunmayan, dosyada mübrez bilirkişi raporları, kataloglar, reklamlar, plaketler, reklamlar, ihracat belgeleri, gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde “…” ibaresinin 35. Sınıf bakımından, davacı adına belirli bir bilinirliğe ulaştığı kanaatine varılmışsa da, eldeki dava salt YİDK kararının iptali davası olup, marka işlem dosyası kapsamında mevcut bilgi ve belgelerle sınırlı olarak bu kararın denetiminin yapılması gerektiğinden, davacı vekili tarafından dava aşamasında ibraz edilen ancak marka işlem dosyasında bulunmayan bu belgeler dolayısıyla, YİDK kararının iptali istemi bakımından, davacı tarafın ileri sürdüğü markalarının tanınmış olduğu iddiasının kanıtlamadığı kanaatine varılmıştır. Zira; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 21.02.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.566,50 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 1.683,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … tarafından yapılan 16,30 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
25/06/2021