Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/122 E. 2021/94 K. 19.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/122 Esas – 2021/94
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/122 Esas
KARAR NO : 2021/94

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 18/05/2020
KARAR TARİHİ : 19/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 18/05/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının marka başvurusunun müvekkili şirket adına tescilli ve tanınmış 2012/22888 numaralı “… bilişim”, 2012/29125 numaralı “…”, 2012/29129 numaralı “v-…”, 2012/22889 numaralı “şirketim …”, 2012/19194 numaralı “… …”, 2012/59154 numaralı “iş ortağım … … şekil”, 2012/29127 numaralı “… Türkiye”, 2012/22884 numaralı “… teknolojileri”, 2012/29126 numaralı “… sistemleri”, 2012/22880 numaralı “… platformu”, 2012/22849 numaralı “… merkezi”, 2012/22776 numaraları “… dünyası” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve bu benzerliğin iltibasa neden olduğunu, davalının “beyaz … bilişim” ibareli marka tescil başvurusunun müvekkilinin “…” kök ibareli seri markalarına iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, söz konusu ibarenin marka olarak tescili halinde tüketiciler nezdinde karışıklık yaratarak başvuru sahibi lehine müvekkilinin aleyhine haksız avantaj sağlayacağını ve müvekkilinin markalarının itibarını zedeleyeceğini, markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, davalı markasının özellikle müvekkiline ait 2012/22888 numaralı “… bilişim” markası ile birebir aynı olduğunu, davalı markası ile müvekkilinin markalarının özellikle anlam itibariyle birebir aynı olup, müvekkilin “…” kök ibareli seri markalarının aynı anlama gelen ibareler olduğunu, davalı markasının zamanla tanınmış olan müvekkilinin seri markalarının gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına neden olacağını ve “…” ibareli seri markalarının tüketici gözünde ürün veya hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunu giderek zayıflatacağını, markaların aynı sınıfta yer alan mal ve hizmetleri kapsadıklarını, müvekkili aleyhine ikame edilen bir davada müvekkiline ait “…” ibareli bir kısım markaların tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle 8 … ibareli markasının hükümsüzlüğünün talep edildiğini ve davada 7 marka açısından hükümsüzlük talebinin reddine, 1 marka için hükümsüzlük talebinin kısmen kabulüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin “… bilişim” ibareli ve bu ibareye ekli asli ve tali unsurlar ile oluşturulan seri marka niteliğindeki tanınmış markalarından başvuru sahibinin haberdar olmamasının mümkün olmadığını, başvuru sahibinin bu şekilde “beyaz … bilişim” ibaresini içerir markayı tescil ettirerek sanki kendisinin de müvekkilinin markası ile ilişkili olduğu izlenimini yaratmak istediğini, bunun iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline,… nolu “beyaz … bilişim” markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceğini, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceğini, önceki tarihli markanın ayırt ediciliğinin oldukça düşük olduğunu ve bu nedenle koruma oranının da düşük olacağını, SMK m.6/5 anlamında ihlalin söz konusu olmadığını, maddede aranan şartların gerçekleşmediğini, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/06/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Genelleme yapılarak benzerlik iddiasından ve benzerliğin iltibas yarattığı iddiasından bahsedilemeyeceğini, davacının iddiasını somutlaştırması gerektiğini, davacının markaları ile müvekkilinin markasının benzer olmadığını ve iltibas yaratmadığını, müvekkilinin markasında şekil unsuru da bulunduğunu, dava dışı “…” ibareli markaların iptali ve hükümsüzlüğünü talep etmeyen davacının iyi niyetli olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkilinin bilişim sektöründe hizmet vermekte olduğunu, davacının ise telekomünikasyon alanında hizmet verdiğini, tarafların hizmet verdiği sektörlerin de birbirinden farklı olduğunu, Türkiye’de “…” kök ibareli markaların gerek tek başına gerek birleşik kelimeler halinde fazlaca kullanıldığını, TPE nezdinde yapılacak online araştırma neticesinde de aynı sonuca ulaşılacağını, bu durumda davacının “…” kök ibareli 12 adet seri markasının olmasının davacıya ait markalarda kullanılan kelimelerin tekel kullanım hakkını vermeyeceğini, bu kadar yaygın kullanım alanına sahip bir kelimenin (“…”) ayırt edici vasfını yitirdiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı …’e ait … nolu “…+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “…+Şekil” ibaresinin 09. sınıfta bulunan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.” emtialarının tescili amacıyla 28.02.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.03.2019 tarih ve 321 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 24.05.2019 tarihinde 2012/29125, 2012/29129, 2012/22889, 2012/19194, 2012/22888, 2012/29127, 2012/22884, 2012/29126, 2012/22880, 2012/22849, 2012/22776 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.11.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.03.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 22.05.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu … sayılı marka kapsamında yer alan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.” emtiaları ile davacıya ait itiraza mesnet 2012/22888 sayılı marka kapsamındaki “Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil) bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetler, itiraza mesnet 2012/29125, 2012/29129, 2012/22889, 2012/19194, 2012/29126, 2012/22776 sayılı markaların kapsamındaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetler, itiraza mesnet 2012/29127, 2012/22884 ve 2012/22880 sayılı markalar kapsamındaki “Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. malların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetler, 2012/22849 sayılı marka kapsamındaki “Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Müşterilerin mallan elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. mallarının bir araya getirilerek sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetler, itiraz aşamasında gösterilmeyen ancak dava aşamasında itiraza mesnet gösterilen ve bu nedenle markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından hükme esas alınabilecek davacıya ait 2012/59154 sayılı marka kapsamındaki “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları dahil). Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri aynı veya benzerdir. Bu mallar, birbirlerinin yerine kullanılabilen, aynı veya benzer ihtiyaçları karşılayan, birbirlerinin tamamlayıcısı durumunda olan, aynı veya benzer yollarla satışa sunulan, birbiriyle ilişkili (cep telefonu ve kılıfı gibi), beklenen işlevin gerçekleşmesi için bir arada kullanılan (bilgisayar – yazıcı, cep telefonu – akıllı saat, televizyon – anten gibi) mallardır.
Çekişme konusu olan ve davacı markalarının kapsamındaki bazı mallarla aynı veya benzer olan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.” için … ibaresinin somut ayırt ediciliğinin özel olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
“…” sözcüğü, coğrafya açısından “serbest bir hava kütlesinde toplanmış, gözle görülebilir su damlacıkları, buz kristalleri veya her ikisinin karışımından oluşan yapı” olarak kullanılsa da son yıllarda bilişim alanında da yaygın kullanımı olan bir sözcük haline gelmiştir.
… sözcüğü, internet için kullanılan bir metafordur. Bilişim ve iletişim sistemlerindeki diyagramlarda bir ağı belirtmekte olan bulutvari şeklin standartlaşmış kullanımını esas almıştır. Sonraları teknik dokümanlarda “internet ortamı” temel altyapının bir gösterimi olarak kullanılmıştır (karikatürlerdeki konuşma bulutları gibi). Bu simge, verinin internet üstünden gittiğini veya ortamdaki bilgisayara ya da diğer aygıtların internete bağlı olduğunu anlatmak için kullanılırdı.
“…” ibaresinin bilişim alanında kullanılan hali; bilgisayarlar ve diğer cihazlar için, istendiği zaman kullanılabilen ve kullanıcılar arasında paylaşılan bilgisayar kaynakları sağlayan, internet tabanlı bilişim hizmetlerinin genel adını ifade etmektedir. Bu yönüyle de bir malı değil hizmeti temsil etmektedir. Bu hizmet, temel kaynaktaki yazılım ve bilgilerin paylaşımı sağlanarak, mevcut bilişim hizmetinin bilgisayarlar ve diğer aygıtlardan elektrik dağıtıcılarına benzer biçimde bilişim ağı (internet) üzerinden kullanılmasıdır. Başka bir ifadeyle “…” olarak ifade edilen bilişim hizmeti, temel bir kaynaktaki (bir mail hesabı gibi) yazılım ve bilgilerin belli bir bilgisayara bağlı kalmaksızın başka aygıtlar (başka bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler vb.) üzerinden de kullanılması ile ilgilidir. Belirtilen bu hizmet yapısında “…” sözcüğü, dosyaların sağlandığı konumu ifade etmektedir. Bu kapsamda “…”, yedekleme ve çevrimiçi bilgi işlemeyle ilgili bir kavram olarak açıklanabilir.
“… Bilişim” internetin müşterilere ya da kullanıcılara hizmet sağlamak için kullanılması anlamına gelir. Kısaca internet üzerinden, erişimde bulunulan yazılım uygulamaları, veri depolama hizmeti ve işlem kapasitesi … / “… Bilişim” olarak tanımlanabilir. Bir uygulamanın web’den erişilebilir olması, bir web sayfasının yayınlanması ya da yayında olması buna örnek olabilir. … bilişim aracılığıyla kişisel bilgisayarlar üzerinde yapılan tüm işlemler, uzak sunucular aracılığıyla gerçekleştirilebilir hale gelmiştir.
İnternete bağlı cihaza kurulu herhangi bir resim işleme programı olmadan web tarayıcı üzerinden fotoğraflar üzerinde düzenleme yapabilen uygulamalar … bilişim hizmetlerine örnek olarak verilebilir. … bilişim alınacak hizmetlerdeki işlemlerin kullanıcı tarafında değil sunucu tarafında yapılarak kullanıcının en az kaynağı harcaması esasına dayanır. Sunucular üzerindeki donanım kaynaklarının da ortak kullanılarak daha verimli olmasını sağlar.
Günümüzde … Bilişimle verilen hizmetler çeşitlenmiştir ve bu hizmetler üç sınıfta modellenirler.
1- Altyapı hizmeti (IaaS): Sunucuların donanım kaynakları hizmete sunulur. Bu hizmet genellikle sunucu hizmeti veren firma ya da kuruluşlar tarafından tercih edilir.
2- Platform hizmeti (Paas): Bu … modelinde, kullanıcı belirli bir platformda (python, java, .net vb.) uyumlu olan uygulamalarını zengin bir ortamdan yararlanarak kullanır. Bu hizmet daha çok uygulama geliştiricilere yöneliktir. … ve Microsoft Azure örnek verilebilir.
3- Yazılım hizmeti (SaaS): Bu … modelinde kullanıcılara önceden belirlenmiş uygulamaları doğrudan web tarayıcısından çalıştırma imkânı sağlar. Bu hizmet daha çok son kullanıcılara yöneliktir. Örnek olarak Microsoft Office 365 verilebilir. Kullanıcılar bu hizmeti kullanarak kendi bilgisayarlarına ofis uygulamasını yüklemeden tarayıcı üzerinden Word, Excel gibi uygulamaları kullanabilirler.
… teknolojisi yazılımları web tarayıcıları üzerinden çalıştığından, bilgisayar, tablet, akıllı telefon ve Smart TV’ler de kullanılarak platform bağımlılığından korur. … ya da … gibi bir serviste depolanan dosyalara farklı birçok cihazdan erişilebilir.
Dava konusu şekil markasında, “…” ibaresi ile “… ve Wi-fi” sembollerinin birleşiminden oluşan sembolün ortasından başlayacak şekilde konumlandırılmıştır. “Beyaz … Bilişim” ibaresi incelendiğinde, bu unsurlar arasında en yüksek ayırt ediciliğe sahip unsurun koyu olarak vurgulandığından “Bilişim” ibaresi olduğu düşünülmektedir ki; bu, ilgili sektörün adıdır. Yukarıda bahsedilen hizmetleri ve kullanılan teknolojilerin adı “… Bilişim” olduğundan … ibaresinin söz konusu hizmetler bakımından ayırt edici bir özelliğe sahip olmadığı düşünülmektedir.
Çekişme konusunu oluşturan mallar bakımından ayırt edicilik derecesini değerlendirmek bakımından mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda bir işleyiş şemasına yer verilmiştir. İşleyiş şeması olarak ifade edilebilecek bu şema da dikkate alınarak çekişme konusu mallar bakımından “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu mallar şunlardır:
“Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.”
Belirtilen bu mallar, yukarıda açıklanan … hizmetinin işleyişinin temel elemanları arasında yer almaktadır. Dolayısıyla bu mallar bakımından ilgili tüketici kitlesinin … bilişim hizmeti ile ilişki kurması mümkün ve kolaydır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; “…+Şekil” ibaresinden müteşekkil, renk, şekil ve sözcük unsurlarından oluşan karma bir markadır. Markada yer alan mavi renkteki şekil unsuru, … şekli ve alt tarafında Wi-fi simgesi/kablosuz ağ sinyal gücü olarak da çok sık karşılaşılan figürdür. … şeklinin içinde yer alan Beyaz sözcüğünü takiben … Bilişim sözcükleri ise markada yer alan sözcük unsurlarıdır. Bu sözcükler hiçbir boşluk olmadan tercih edilmişlerse de ilk harflerin büyük, diğerlerinin küçük olması nedeniyle her bir sözcük ayrı ayrı algılanabilecek niteliktedir. Markada “Beyaz …” sözleri lacivert renkte standart yazı karakteri ile yer alırken “Bilişim” sözcüğü aynı renkte ve kalın olarak tercih edilmiştir.
Davacının marka işlem dosyasında dayanak olarak gösterilen markaları, standart yazı karakteri ile oluşturulmuş birden fazla sözcük ya da “…” sözcüğünün yanında harf ya da kısaltmadan oluşmaktadır. Dava aşamasında dayanaklara eklenen “Şekil+İş Ortağım … …” ibareli davacı markası ise siyah zemin üzerinde bir dairenin içinde yer alan … renkteki … şekli ile beyaz zemin rengindeki çerçeveli yapının içinde yer alan “İş Ortağım … …” ibarelerinden oluşmaktadır. Şu durumda dava konusu marka ile davacının marka işlem dosyasında dayanak yaptığı markaları arasındaki ortak unsur … sözcüğüdür.
Ancak, … ibaresinin yukarıda ifade edildiği üzere çekişme konusu mallardan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.” için ayırt ediciliğinin zayıf olduğu tespit edilmiştir.
Bu nedenle taraf markalarının karşılaştırmasının ayırt ediciliği zayıf işaretlerin karşılaştırılmasına ilişkin esasların (Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesi) dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerekmektedir. Bu doğrultuda dava konusu markada yer alan şekil ve renk unsurları ile “beyaz” sözcük unsuru marka işlem dosyasında dayanak yapılan davacı markaları ile ortak olmayan unsurlar durumundadırlar. Benzer şekilde dava aşamasında dayanaklar arasına eklenmiş olan “Şekil+İş Ortağım … …” ibareli markadaki … … şekli ve “…” sözcüğü de ortak olmayan unsurlardandır.
Bu durumda taraf markalarının çekişme konusunun temelini oluşturan … isaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu mallardan “Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri.” için içerdikleri ortak olmayan unsurların farklılığı nedeniyle görsel, işitsel ve kavramsal açıdan işaret benzerliği oluşmayacağı kanaatine varılmıştır. Ancak, çekişme konusu mallardan “Mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; bunların (cep telefonları) kılıfları” malları bakımından … sözcüğünün ayırt ediciliğinin zayıf olması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu durumda dava konusu marka ile marka işlem dosyası ve dava dosyası aşamasındaki dayanak davacı markaları arasında … ibaresinin ortak unsur olması (veya … şeklinin de bulunması), markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak ilişkilendirilmelerine neden olabilecektir. Bunun sonucunda da dava konusu markanın ilgili tüketici kitlesi tarafından, davacıya ait bir marka ailesinin serisini oluşturan üyelerden biri olarak algılanması ihtimali bulunmaktadır. Belirtilen nedenlerle; “…” ibaresinin somut ayırt edici etkisinin düşük olmadığı ve zayıf karakterli marka olarak kabul edilemeyecek “mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; bunların (cep telefonları) kılıfları” emtiaları bakımından daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…+Şekil” markasını bu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu markayı davacıya ait önceki tarihli markaların serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla bu emtialar bakımından karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır. Yukarıda izah edildiği üzere sair davaya konu emtialar bakımından ise markalarda müşterek bulunan “…” ibaresinin sair emtialar için ayırt ediciliği oldukça düşük zayıf bir ibare olması ve markaları oluşturan genel görünümde oluşan diğer farklılıklardan kaynaklı olarak karşılaştırılan markalar arasında ilgili tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahli karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapılmayan tanınmışlık ve kötüniyet iddiaları dava aşamasında ileri sürülmüştür. Her ne kadar YİDK karanının iptali istemine ilişkin olarak bu iddialar hükme esas alınamasa da, eldeki davada markanın hükümsüzlüğü istemi de bulunduğundan, bu istem yönünden söz konusu iddialar aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.

Somut olayda yapılan incelemede; marka işlem dosyasında ileri sürülen itiraz sebepleri arasında tanınmışlık düzeyine ilişkin bir gerekçe bulunmamaktadır. Dava aşamasında ileri sürülen bu nispi tescil engeli, davacının soyut iddialarına dayanmaktadır. Davacı tarafından dayanak yapılan markaların tanınmışlık düzeyini ispat edebilecek herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Davacı tarafından sunulan tek delil, dava dışı üçüncü kişi tarafından davacının markalarına karşı açılan hükümsüzlük davası hakkındaki karardır. Söz konusu kararda dava konusu yapılan markaların mutlak tescil engelleri bakımından marka olma nitelikleri üzerinde durulmuştur. Söz konusu karar kapsamında da davacı markalarının tanınmışlığı veya tanınmışlık düzeyi hakkında herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda davacının markalarının tanınmış olduğu iddiasını ispat edememesi nedeniyle değerlendirme konusu SMK m.6/4 ve m.6/5 tescil engelinin somut uyuşmazlığa uygulanma imkânı bulunmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım emtialar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının “mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; bunların (cep telefonları) kılıfları” emtiaları bakımından İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; bunların (cep telefonları) kılıfları” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/4 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL başvurma ve vekalet harcı, 1.591,50 TL posta, müzekkere ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.653,70 TL yargılama giderinin 1/4 ü olan 413,42 TL’sinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.240,28 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 3/4’ü olan 5,85 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye 1,95 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davacı vekili, davalı şahıs vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/02/2021