Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/119 Esas – 2021/117
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/119 Esas
KARAR NO : 2021/117
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/05/2020
KARAR TARİHİ : 10/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/05/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1961 yılından bugüne özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler vs. ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait “…” markasının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak kabul edildiğini, yine bu markanın WIPO nezdinde 23.02.2000 tarih ve 738993 no ile tescil edildiğini, davalıya ait … başvuru numaralı “… …” ibareli marka tescil başvurusunun yayınına müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalar ile iltibas oluşturması ve hak sahipliği bulunması sebebiyle itiraz edildiğini, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca gerekçesiz olarak reddedildiğini, kararın yeniden incelenmesi için yapılan başvurunun da YİDK tarafından hatalı ve eksik değerlendirme ile reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini ilk olarak 1985 yılında tescil ettirdiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli bir çok marka bulunduğunu, WIPO nezdinde 12.11.2009 tarihinde ‘… …’ markası için 30. sınıfta 1025647 numaralı marka başvurusunda bulunulduğunu, söz konusu başvurunun Bosna Hersek, Bahreyn, Almanya, Mısır, İspanya, Fransa, Amerika, Gürcistan, Yunanistan, Macaristan, Kenya, Kırgızistan, Fas, Polonya, Suriye, Türkmenistan, Ukrayna, Özbekistan olmak üzere 18 ülkede tescil edildiğini, WIPO nezdinde 05.07.2007 tarihinde ‘…’ markası için 30. sınıfta 949491 numaralı marka başvurusunda bulunulduğunu ve söz konusu başvurunun Arnavutluk, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, İran, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Slovakya olmak üzere 10 ülkede tescil edildiğini, müvekkili şirkete ait “… …” ve “…” markalarının Azerbaycan, Lübnan, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Batı Şeria Marka Patent Ofisleri nezdinde de tescilli olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın 09.11.2006 tarihinde T/01977 no ile tanınmış marka olarak TÜRKPATENT nezdinde tescil edildiğini, dava konusu markanın esas unsurunun müvekkili şirket markasına iltibas oluşturacak düzeyde benzer olduğunu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davalıya ait çatı marka statüsünde olduğunu, davalı adına “…” ibaresini içeren çok sayıda marka bulunduğunu, dava konusu başvuru ile asıl tescil ettirilmek istenen asli unsurun “…” ibaresi olduğunu, markaların salt kelime markası olduğunu, beyaz zemin üzerine benzer yazı fontu ile yazılması sonucu oluşturulan davalı markasının müvekkili şirket markasından farklılık yaratabilecek herhangi bir görsel unsur barındırmadığını, bu sebeple tüketicinin hatırında yalnızca markanın söylenişinin kalacağını, işitsel olarak vurgulanacak unsurun davalı markasındaki asli ve esas unsur olan “…” ibaresi olduğunu, davalı markasında müvekkili şirket markasının “…” ibaresine aynen yer verildiğini, tüketicinin dikkatini en çok çeken kısmın kelimenin ilk kısmı olması sebebiyle tüketicinin aklında “…” ibaresinin kalacağını ve müvekkili şirketin markasına ait bir seri marka algısının oluşacağını, bu durumun müvekkilinin haklı ününden faydalanılmasına sebebiyet vereceğini, “…” ibaresinin anlamsal bir karşılığı bulunmadığını, tüketici nezdinde kavramsal hiçbir çağrışım yapmayan kelime markasının müvekkili şirkete ait tanınmış markası ile karıştırılabileceğini, erişimi kolay ve uygun fiyatlı ürün grubu olan gıda ürünleri bakımından bu benzerliğin davalı markasının hükümsüzlüğünü gerektireceğini, dava konusu markaların aynı sınıflarda tescilli olduğunu, ortalama gıda tüketicisinin, gıda ürünlerinin tüketim amacı, nispeten daha ucuz olması, erişiminin oldukça kolay olması, tüketim aşamasında gerekli özenin gösterilmesinin beklenmemesi gibi çoğaltılabilir nedenlerle dikkat düzeyinin daha düşük olduğunu, bu sebeple markalar arasındaki farklılığın çok daha belirgin olması gerektiğini, hazır gıda ürünlerinin kullanıcıları arasında nispeten bilinçli tüketim algısının daha düşük olan çocukların da bulunduğunu, taraf markalarını inceleyen küçüklerin markaları ilişkilendirebilmesi veya marka sahibi şirketlerin ekonomik/idari bir bağ içerisinde olduğunu düşünmelerinin olası olduğunu, müvekkili şirketin “…” markasının yüksek ayırt ediciliğe ve tanınmışlığa sahip olduğu düşünüldüğünde işbu dava konusu markanın müvekkili şirket markalarının arasına sızabileceğinin açık olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli “…” ibareli markaların tanınmış markalar olduğunu, “… …” markalı ürünlerin tüketicilerdeki spontane hatırlanma oranı %99 olup yüksek düzeyde bir bilinirliğe sahip olduğunu, “… …” ve “…” sözcüklerinin müvekkili şirket ile özdeşleşmiş tanınmış ve ayırt edici özellik kazanmış markalar haline geldiğini, ‘… …’ ve ‘…’ markalı ürünlerin Amerika, Ürdün, Yemen Gibi Orta Doğu Ülkelerine, Hollanda, Belçika Gibi Avrupa Ülkelerine, Azerbaycan Gibi Türki Cumhuriyetlere ve daha birçok ülkeye ihraç edildiğini, bu ürünlerin Türkiye genelinde sadece 2005 yılındaki pazar payının % 14,6 olduğunu, pazar payının yıllar içerisinde katlanarak arttığını, markaların tanıtımı için müvekkili şirketin yoğun ve masraflı reklam ve promosyon çalışmaları yaptığını, müvekkili şirketin uzun bir süreden beri markayı kesintisiz kullanımı ve markasına yaptığı muazzam yatırımlar sonucu artık müvekkilinin marka üzerinde inhisari hakkının doğduğunu, davalının kötü niyetli bir şekilde müvekkili şirkete ait markanın iltibas yaratacak düzeyde benzerini kullanarak müvekkili şirketin tüketiciler nezdinde yarattığı güven ve ünden yararlanma kastı ile başvuruda bulunduğunu, davalının TTK m.18’de yer alan “basiretli tacir gibi hareket etme” yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davalının müvekkili şirkete ait tanınmış markalardan haberdar olmadığının söylenemeyeceğini, Türk Patent’in dava konusu kararının daha önce verilen mahkeme kararlarıyla çelişkili olduğunu, davalı şirketin tebligatın usulsüz olduğu yönündeki iddiasının kötü niyet teşkil ettiğini, davalı şirketin süresini kaçırmış olması sebebiyle cevap dilekçesinde iddia ve savunmayı genişletme niteliği taşıyan hiçbir hususu kabul etmediklerini, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davalının çatı markası niteliğinde olduğundan benzerlik incelemesinde dikkate alınamayacağını, davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinde markaların ortalama tüketici nezdinde benzer olduğunu ikrar ettiğini beyanla; … sayılı YİDK kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 03/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle belirgin biçimde farklılaştığını, markalar arasında aynılık veya benzerlik bulunmadığından itiraz gerekçesi markanın tanınmışlığı ileri sürülerek SMK m. 6(4) ve 6(5) hükümleri kapsamında yapılan itirazın da reddi gerektiğini, başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği yönünde davacı yanca itiraz aşamasında yeterli delil sunulmadığını,YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Mağazacılık A.Ş.
vekili 27/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve ihtiyati tedbire ilişkin kararın müvekkili şirkete fiziki olarak tebliğ edildiğini, müvekkili şirkete yapılan tebligatların elektronik tebligat ile yapılmasının zorunlu olduğunu, yapılan tebligatın usulsüz olması sebebiyle cevap dilekçesinin yasal süresi içerisinde sunulduğunun kabulü gerektiğini, işbu davanın, davacı yanın “…” markası ya da markanın tanınmışlığı ile hiçbir ilgisi olmadığını, müvekkili şirketin yaygın dağıtım ve pazarlama ağına sahip, sürekli olarak yazılı ve görsel medyada tanıtım ve reklamları yapılan “A 101” markası ile halk arasında ve sektörde bilinen bir perakende satış firması olduğunu, dava konusu markanın davacı yanın tescilli markası ile benzerlik içermeyen nevi şahsına münhasır bir tasarım olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibareli bir çok markası bulunduğunu, önceki markaları nedeniyle kazanılmış hakkının bulunduğunu,”…” ibaresinin tüketiciler nezdinde oldukça tanınır hale geldiğini, taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik veya iltibas bulunmadığını, müvekkili şirket markasının yeterli ayırt ediciliği sağladığını, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalar arasında iltibas değerlendirmesinde ortalama tüketicinin baz alınması gerektiğini, tüketicinin markaları karıştırması, aynı ticari kökenden geldiklerini varsayması ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili şirket markasının düz bir yazım stiliyle beyaz zemin üzerine siyah harflerle yazılmışken davacı yan markasının ise beyaz zemin üzerine kendine has bir yazım stiliyle ve bold olarak tarif edilen yazım şekliyle oluşturulmuş olduğunu, ortalama tüketici nezdinde gerekli görsel farklılığın bulunduğunu, davacının çatı markaya ilişkin açıklamalarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin markasının tali unsuru olan … ibaresinin … markasının önüne geçtiğinin söylenemeyeceğini, müvekkili markasının “…” ibareli seri markalardan biri olduğunu, müvekkili şirketin davacı tarafın tanınmışlığından faydalanma amacı bulunmadığını, taraf markalarının işitsel olarak da farklı olduğunu, davacı markasının esaslı unsuru “…” iken ayırt ediciliği düşük “…” kelimesini dayanak göstererek benzerlik itirazı yapılmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, ortalama tüketicinin “…” kelimesine değil “…” markasına itibar ettiğini, markaların kavramsal olarak da birbirine benzemediğini, davacı tarafça ikrar olarak sunulan cevap dilekçesinde yapılan maddi hatanın yargılamaya etki etmeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2019/79179 nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 23.08.2019 tarihinde … sayılı “… …” ibareli 30. sınıfta bulunan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtiaları bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.09.2019 tarih ve 332 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davacı şirketin 05.11.2019 tarihinde T/01977, 2018/59305, 2018/21386, 2016/38515, 2016/38509 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının itirazın yeniden incelenmesine ilişkin itiraz dilekçesi sunduğu, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 21.04.2020 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 06.07.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamındaki; “30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtiaları ile davacıya ait 2018/59305, 2018/21386, 2016/38515, 2016/38509 ve dava aşamasında ek olarak markanın hükümsüzlüğü istemine mesnet gösterilen 85/089193, 85/089888, 86/090091, 87/101491, 92/002492, 2000/03875, 2004/24773, 2005/01409, 2005/01410, 2005/01411, 2005/01412, 2005/01413, 2006/16356, 2008/64515, 2008/68566, 2009/12420, 2009/12423, 2009/49837, 2018/72700, 2018/104315 ve 2019/54025 sayılı markaların kapsamındaki bilirkişi raporunda kırmızı renk ile belirtilen emtiaların aynı, aynı tür ve benzer emtialar olduğu tespit edilmiştir. İlgili emtiaların tamamının 30. sınıfa ait genel anlamda günlük tüketimde kullanılan gıda ürünleri oldukları görülmekte olup; emtialar arasında aynı, aynı tür ve benzerlik düzeyindeki ilişkilerin varlığı ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek duyulmayacak düzeyde açıktır. İlgili emtiaların tamamı aynı ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici kitlesini hedef alan, satış, sunum ve dağıtım kanalları aynı olan emtialardır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; herhangi bir şekil veya renk unsuru barındırmayan bir kelime markası olduğu gözlemlenmiştir. İlk harfleri büyük harfle yazılmış, aynı satırda yazılmış “… …” ibarelerinden oluşmaktadır. “…” ve “…” ibareleri, Türkçe kelimeler olmamakla birlikte, bu ibarelerin gerek ayrı ayrı gerekse bir bütün halinde bilinen anlamları bulunmamaktadır. Davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yer alan önceki tarihli markaları incelendiğinde; toplamda 49 adet “…” ibaresini içeren başvuru halinde/tescilli marka kaydı bulunduğu, bu markalardan 18 adetinin, işbu davaya konu edilen markadan önceki tarihli olduğu, bu markaların dava konusu markada olduğu gibi “…” ibaresine farklı kelimeler eklenerek oluşturulduğu, “…” ibaresini içeren marka serisi yaratıldığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davaya konu markada yer alan “…” ibaresinin çatı markası niteliği taşıdığı, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin esas ve baskın unsur olduğu, tüketicilerce marka olarak algılanacak kısmın “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir. Zira davaya konu 30.sınıflarda zaten davalının “…” ibareli önceki tarihli çok sayıda markasının bulunduğu anlaşıldığından, davaya konu “… …” markasında esasen markasal etki atfedilmesi istenen ibarenin “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; çoğunluğunun “…” ibaresi ile “…”, “….” ibarelerini içerdiği, markaların bir kısmının ürün ambalajını da içerir görsellerden oluştuğu görülmektedir. “…” ibaresini içeren markalarda, “…” ibaresi üst satırda, “…” ibaresi ise alt satırda konumlandırılmış ve “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran daha küçük punto ile yazılmıştır. Davacı markaları arasında, düz yazı ile yazılmış, herhangi bir şekil unsuru içermeyen “…” ve “…” markalarının da bulunduğu tespit edilmiştir. Davacının hem ticaret unvanının hem de çok sayıda (yaklaşık 1000 adet) önceki tarihli markalarının “…” ibaresini barındırdığı gözetildiğinde, “…” ibaresinin çatı markası niteliği taşıdığı, davacı markalarında yer alan “…” ve “…” ibarelerinin esas ve baskın unsur olduğu, tüketicilerce marka olarak algılanacak kısmın “…” ve “…” ibareleri olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca “…” markası, davacı adına T/00266 sayı ile kayıtlı tanınmış marka olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; davacıya ait markalar arasında yer alan “…/…” markalarının, “…” ibaresinde aynen mevcut olduğu, “…” ibaresi ile, “…/…” markaları arasında tek harf farklılığı, “…” markası ile iki harf farklılığı bulunduğu, dava konusu marka “…” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davacı markalarının “…/…” şeklinde telaffuz edildikleri, 5 harften oluşan dava konusu markanın, toplamda 3 veya 4 harfi davacı markaları ile benzer olup, benzerlik taşıyan harflerin markanın ilk kısmında yer aldığı, bu nedenle taraf markaları arasında görsel ve işitsel açıdan yüksek seviyeli bir benzerliğin bulunduğu, “…” ibaresi, Türk Dil Kurumu nezdinde “Arkalıksız, alçak, yumuşak, ayakları gözükmeyen oturacak, Kaba, kabartılmış, yumuşak minder.” anlamlarını haiz olup, kelimenin bu anlamının davaya konu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde bilinmesinin beklenmeyeceği, “…” ibaresinin bilinen bir anlamı olmadığı, dolayısıyla “…/…/…” kelimeleri ile “…” kelimesinin makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici nezdinde bilinen bir nesneye anlamsal çağrışım oluşturmadıkları, davaya konu 30.sınıf emtiaların “yiyecek-içecek” grubuna dahil, hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, sık tüketilen gündelik ürünler olup, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünler oldukları, bu nedenle, 30. sınıf emtialar yönünden ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve düşük seviyede dikkat ve özene sahip olduğu, sonuç olarak; taraf markalarının kavramsal olarak farklı nesnelere çağrışım oluşturmamakla birlikte, görsel ve işitsel olarak yüksek seviyede benzer olduğu, davalı markasının davacının seri markaları arasına sızmış bulunduğu, dava konusu markanın emtiaları açısından ayniyet oluştuğu, taraf markalarında yer alan benzerliğin taraf markalarının ilk harflerini oluşturması, zira tüketicilerin dikkatinin markanın başına yoğunlaşması nedeniyle kelimenin başında oluşturulan benzerliğin tüketiciler nezdinde iltibasa yol açma ihtimalinin yüksek olması, davacıya ait gerekçe olarak gösterilen markalarda yer alan emtialar ile dava konusu markada yer alan emtiaların ayniyet taşıması ve benzer olarak belirtilen emtiaların hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler olmakla birlikte, uygun fiyatlı ve araştırma yapılmaya ihtiyaç duyulmayan ürünler olması nedeniyle ortalama tüketicinin dikkat seviyesinin düşük olduğu ve bu özellikler dikkate alındığında, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmaması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olayda taraf markaları arasında markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Davalı şirket vekili önceki tarihli markalarına ilişkin müktesep hak iddiasında bulunmuştur. Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “….” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren … markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın … düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen … bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; davalı yanın önceki tarihli markaları “…” ibaresini içermekle birlikte, önceki tarihli markalar arasında “… …” ibaresini içeren marka bulunmamaktadır. Salt “…” ibaresini içerdikleri gerekçesi ile önceki tarihli markaların, sonraki tarihli dava konusu markaya “kazanılmış hak” sağlaması mümkün değildir. Önceki tarihli bir markanın müktesep hak oluşturabilmesi için, sonraki başvurunun hem aynı mal ve hizmetler yönünden tescilli olması hem de ayırt edici unsurunun değiştirilmemiş olması gerekmekte, ayrıca önceki tarihli markaların fiilen kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davalının önceki tarihli markaları ile dava konusu markanın ayırt edici unsurlarının farklı olduğu tespit edilmiştir. Davalıya ait önceki tarihli “… …” markası dava konusu “… …” markasına benzerlik teşkil eden en yakın marka olsa da, bu markanın başvuru tarihi ile dava konusu markanın başvuru tarihinin oldukça yakın olduğu, celp edilen kaydına göre dava konusu marka başvuru tarihinde tescilli olmadığı da nazara alındığında gerek bu markanın gerekse davalıya ait diğer önceki tarihli markaların eldeki davaya konu marka bakımından müktesep hakka mesnet teşkil etmeyecekleri kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının dava aşamasında dosyaya tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik 2 klasörden oluşan aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• “…” ibaresini içerir marka tescil ve yenilmeme belgeleri
• Davacı şirketin hak sahibi olduğu “… …” ve “…” markalarının World Intellectual Property Organization ve European Union Intellectual Property Office nezdinde yapılmış olan marka başvuruları ve tescillerini gösterir liste
• Davacıya ait “… …” markalarının yer aldığı ürün ambalaj örnekleri
• Davacıya ait “… …’ markalarına ilişkin gıda üretim sertifikaları, bakanlık üretim izinleri
• Davacıya ait “… …” ibareli markaların markasal kullanımlar ile tanınmışlığa ulaştığını ispatlayan, 1993, 2005, 2013 ve 2014 tarihli ürün reklamları
• ‘… …’ markalı ürünlere ilişkin basında yer alan haberler, forum sitelerinde ürün hakkında yapılan yorumlar
• 1998 tarihli fatura ile bu tarihten sonraya ilişkin satış faturaları
• 2000 yılından itibaren reklam harcamalarına ilişkin fatura fotokopileri
• “… …” markalarını taşıyan ürünlerin çeşitli ülkelere satışını belgeleyen gümrük çıkış beyannameleri ve fatura fotokopileri
• TNS PIAR firması tarafından, 2004-2005 yılları için yapılan İMAJ ARAŞTIRMASI’nın neticesinde davacı şirket adına tescilli “…” markalı ürünlerin sponton hatırlanma oranının %99 ile yüksek düzeyde bir bilinirliğe sahip olduğunu tespit eden rapor ve …. Araştırma ve Dan. Aş. tarafından, 2007 yılı için yapılan bilinirlik araştırmasında ‘…’ markalı ürünlerin bilinirliğinin %92’ye kadar ulaştığını tespit eden rapor
• Benzer markalara açılan davalar neticesinde verilen mahkeme kararları
Somut olayda, davacı tarafa ait … … ibareli markasının T/01977 no. ile Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiği ve Ankara 2. FSHHM 2007/262 E. 2008/152 K. sayılı kararı ile davacıya ait “bisküvi, çikolata, şekerleme, sakız, gofret ve kraker” emtialarında tescilli 101491 sayılı “… …” markasının tanınmış marka olarak kabul edildiği, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu delillerden “… …” markasının davacı firma ile özdeş hale geldiği ve sayılan mallar bakımından tanınmış marka olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut olayda; davacının “… …” markasının sektöründe yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır kullanıldığı ve tanıtıldığı, davacı firma ile özdeş hale geldiği ve belirli bir tanınmışlığa ulaştığı, bu tanınmışlığın TÜRKPATENT tarafından da kabul edilerek davacının markasının T/01977 no. ile “tanınmış marka” olarak tescil edildiği, bu tanınmışlığın davacının sunmuş olduğu emsal mahkeme kararlarında (Yargıtay kararlarıyla onanan Ankara 4. FSHHM 2017/109 E. 2009/292 K., Ankara 4. FSHHM 2007/28 E. 2008/38 K., Ankara 3. FSHHM 2011/117 E. 2012/72 K., Kesinleşme şerhi bulunmayan Ankara 1. FSHHM 2016/184 E. 2017/401 K., Ankara 1. FSHHM 2016/414 E. 2017/309 K., Ankara 3. FSHHM 2015/245 E. 2016/237 K., Ankara 2. FSHHM 2015/235 E. 2016/115 K., Ankara 3. FSHHM 2015/277 E. 2016/413 K., Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/133 E. 2012/452 K. sayılı kararlar) teyit edildiği sabittir.Davacının tanınmış marka olarak özgülendiği “bisküvi, çikolata, şekerleme, sakız, gofret ve kraker” emtiaları, davalıya ait marka kapsamında yer alan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” emtiaları ile aynı raflarda satışa sunulmakta olup, aynı dağıtım kanallarına sahip, tüketicilerin bir alışveriş sırasında sayılan ürünlerin tamamını alabilmesi, birbirini tamamlayan ürünler olması nedeniyle benzerlik arz etmektedir. Bir diğer deyişle, bu emtialar, davacının tanınmışlığının hasredildiği emtialar ile benzer niteliktedir. Dolayısıyla, dava konusu marka başvurusunun “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” emtiaları yönünden kullanılması halinde, ilişkilendirme ve imaj transferi yoluyla haksız bir yararın sağlanabileceği, davacı markasının itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği düşünülmektedir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davacı vekilinin kötüniyet iddiası haricindeki diğer dava gerekçeleri yerinde bulunduğundan, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.845,50 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 1.962,10 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … Mağazacılık A.Ş. tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/03/2021