Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/115 E. 2021/33 K. 22.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/115 Esas – 2021/33
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/115 Esas
KARAR NO : 2021/33

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 05/05/2020
KARAR TARİHİ : 22/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/05/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sağlık ve estetik sektöründe faal olduğunu, sektörde “…” markası ile tanındığını, bu ibarenin marka olarak tescili istemi ile Kurum’a başvurduğunda, Kurum tarafından başvuru konusu ibarenin ayırt edici niteliği bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, ancak bu markanın ayırt edici niteliği haiz olduğunu, marka hakkında yapılan değerlendirmede sadece sözcüklerin anlamlarına bakılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirket başvurusunda ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları esas unsur olarak içeren bir işaretin söz konusu olmadığını, daha önceki YİDK kararları, Yargıtay içtihatları ve tescilli markalar listesinde “international” ve “World wide” ibareli tescil edilmiş birçok marka bulunduğunu, müvekkili şirketin markayı kullanmasının başvuru tarihinden önceye dayandığını, müvekkili şirketin bu marka ile yıllardır hizmet verdiğini, yurt içi ve yurt dışından birçok müşterisinin dava konusu markanın verdiği güven ve tanınırlık dolayısıyla müvekkili şirkete başvurduğunu, müvekkili şirket markasında kullanılan harflerde bile özgün bir tasarım bulunduğunu, görsel olarak hitap ettiği kitlede anlam çağrıştırabilen bir niteliği haiz olduğunu, “…” markalarının tescil edilmiş olmasına rağmen müvekkili şirket markasının reddedilmesinin objektiflikten yoksun olduğunu, müvekkili şirketin İzlanda, ABD, Norveç, Dubai, İran ve birçok yabancı ülke vatandaşına hizmet verdiğini ve yurtdışında da tanınırlığının olduğunu beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline … sayılı markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 04/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesinde herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceğinin belirtildiğini, “…” ibaresinin “dünya çapında uluslararası estetik” anlamına geldiğini, genel kullanımı haiz bir ibare olduğunu, tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait olarak algılanmayacağını, dava konusu ibarenin kullanılmak istenen sınıflar yönünden ayırt ediciliği sağlamadığını, ortalama tüketicinin bu ibareyi başvuru konusu malların cinsi, çeşidi, vasfı olarak algılayacağını, dava konusu marka gibi kaynak bildirici bir ibarenin tek bir kişinin tekeline verilmesi halinde başka kişi veya şirketlerin dava konusu ibareyi tek unsur, esas unsur hatta yardımcı unsur olarak kullanamayacaklarını, bu durumun rekabeti haksız bir şekilde sınırlandıracağını, davacı vekilinin 6769 sayılı 5/2 maddesi anlamında kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazandığı iddiasını ispat edemediğini beyan ederek; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … nolu “Şekil+…..” ibareli marka tescil başvurusunun davaya konu emtialar bakımından somut ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığı, doğrudan tanımlayıcı olup olmadığı, kullanım yolu ile ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı, genel olarak başvuru konusu bakımından mutlak tescil engeli bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde, davacının 11.05.2019 tarihinde “Şekil+…..” ibareli işaretin 36, 39, 41, 43, 44 ve 45. sınıflardaki bir takım hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK m.5/1-b uyarınca “36. sınıf: Sigorta hizmetleri. 39. sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri. 41. sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri. 43. sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri. 44. sınıf: Tıbbi hizmetler. Güzellik bakımı hizmetleri. Veterinerlik ve hayvan üretme, besicilik, nalbantlık ile ilgili hizmetler. Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri. 45. sınıf: Hukuki hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil). Güvenlik hizmetleri. Evlendirme büroları hizmetleri. Cenaze hizmetleri. Giysi kiralama hizmetleri. Yangın söndürme hizmetleri. Refakat etme hizmetleri. İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri. Sosyal ağ oluşturma hizmetleri.” hizmetleri bakımından ve m.5/1-c bendi uyarınca “44. sınıf: Tıbbi hizmetler.Güzellik bakımı hizmetleri.” hizmetleri bakımından marka başvurusunun reddine karar verildiği, davacının 31.12.2019 tarihli dilekçe ile karara itiraz ettiği, ancak söz konusu itirazın … sayılı YİDK kararı ile reddedildiği, bu kararın davacı marka vekiline 18.04.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.381)
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Davaya konu marka başvurusu; ilk satırda “WORLD WIDE” ibaresi ile alt satırda “… ibareleri ile bu kelimelerin üstünde konumlandırılmış şekil unsurundan oluşmaktadır. Marka başvurusunda yer alan kelime unsurları, beyaz zemin üzerine siyah renk ve büyük harflerle yazılmıştur. İlk satırda yazılan “WORLD WIDE” ibaresi, alt satırda yazılan “….” ibaresine göre daha küçük font ile yazılmıştır. “WORLD WIDE” ibaresi, İngilizce’de “dünya çapında”, “international asthetic” ibaresi ise “uluslararası estetik/güzellik” anlamına gelmektedir . Kelime unsurları haricinde, marka başvurusunda bir adet şekil yer almakta olup, bu şekil 3 adet yaprağın bir arada bulunmasından oluşan, bir çiçeği anımsatan bir şekildir.
Dava konusu marka başvurusunda yer alan kelime unsurları, gerek bütün olarak değerlendirildiğinde, gerekse ayrı ayrı kelime öbekleri olarak değerlendirildiğinde, verilen “estetik” hizmetinin “uluslararası, dünya çapında” yapıldığı anlamını barındırmaktadır. Bu anlamda, dava konusu marka kapsamında yer alan kelime unsurlarının somut ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığının tespiti için başvurunun kapsamından çıkartılan yani tescili reddedilen herbir mal için davaya konu başvurunun ayırt edicilik taşıyıp taşımadığının tespiti gerekmektedir.
Dava konusu marka başvurusu, salt kelime unsurundan oluşmamakta, ayrıca bir şekil unsurunu barındırmaktadır ve marka başvurusu bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Şeklin, değerlendirme dışı bırakılması mümkün değildir. Üç yaprağın birleşiminden oluşan ve bir çiçeği andıran şeklin, redde konu hizmetler ile hiçbir bağlantısının bulunmadığı, baskı yoluyla çoğaltılıp, çizimle görüntülenebilme özelliğine sahip olduğu, dolayısıyla “kelime+şekil” kombinasyonundan oluşan davaya konu marka başvurusu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuruya konu edilen hizmetlerin tamamı yönünden SMK md.4 ve 5/1.a anlamında marka olma vasfını haiz olduğu, yani SOYUT ayırtediciliğe haiz olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Somut olayda, dava konusu marka başvurusunun kelime unsurunu oluşturan “world wide international asthetic” ibaresi, yukarıda açıklandığı üzere, “dünya çapında, uluslararası estetik/güzellik” anlamına gelmekte, bu ibare ile karşılaşan tüketicilerin aklına ilk anda, marka sahibi şirketin sunduğu estetik hizmetini sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda tüketicilere sunduğu, dünya çapında hizmet verdiği izlenimi oluşacak, bir diğer deyişle hizmetin sunulduğu yer bakımından, ortalama tüketicide bir izlenim oluşturacaktır. Bununla birlikte, dava konusu marka sadece kelime unsurundan oluşmamakta, aynı zamanda kapsamında bir adet şekil barındırmaktadır. Davaya konu markada, başvuruya konu hizmetler ile hiçbir ilgi ve bağlantısı olmayan ayırt edici şekil unsuru, marka kompozisyonunun ortasına, konumu, boyutları ve kapladığı yer itibarıyla özel vurguyla ilk ön plana çıkartılan, markayı temsil eden, hakim, asli, baskın ve ayırtedici unsurdur. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalarda “ses görünümden daha yüksek sesle konuşur“ ilkesi gereği prensip olarak kelime unsurunun daha fazla önem arz ettiğinin kabul edileceği dikkate alındığında, markanın kelime unsuru olan “WORLD WIDE INTERNATIONAL AESTHETIC” ibaresi geri planda bırakılamayacak, tali unsur olarak değerlendirilmez ise olsa olsa markanın diğer esas unsur niteliğini taşımaktadır.
Esasen, davaya konu markanın kelime unsurunun ihtiva ettiği sözcüklerden biri olan “aesthetic” ibaresi Türkçe’de “estetik bilimi, güzellik ilmi, bediiyat: felsefenin bir dalı, güzellik karşısındaki duygu ve heyecanların incelenmesi”, “güzellik ilmi”, “estetik bediiyat” ve “estetik” gibi anlamlara gelmektedir. Üstelik, Estetik Tıp için “aesthetic” değil “aesthetic medicine” ibaresi kullanılmaktadır. Her halükarda, davaya konu markanın kelime unsurunun “Aesthetic” sözcüğünü de içermesi, bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken davaya konu markayı otomatikman tescili reddedilen 44. Sınıfa konu “Tıbbi hizmetler” veya “Güzellik bakımı hizmetleri” bakımından tanımlayıcı hale getirmemektedir. Zira, “Estetik” kelimesi dahi, “Tıbbi yardım hizmetleri, hastane hizmetleri, tıbbi klinik hizmetleri, kan bankası hizmetleri, diş hekimliği hizmetleri, hemşirelik (tıbbi) hizmetleri, optik hizmetler, fizik tedavi hizmetleri, tıbbi amaçlı masaj hizmetleri, ilaç önerme, eczacılık hizmetleri, psikologlara ait hizmetler” gibi muhtelif hizmetleri kapsayan “Tıbbi hizmetler”den herhangi birini veya “Türk hamamı hizmetleri, güzellik salonu hizmetleri, masaj hizmetleri, kuaför salonları hizmetleri, manikür hizmetleri” gibi muhtelif hizmetleri kapsayan “Güzellik bakımı hizmetleri”nden herhangi biri bakımından markayı ve bu hizmetlerden herhangi birini aralarındaki sıkı ilişkisi sebebiyle refleks halinde derhal doğrudan, bir başkasının hatırlatmasına gerek olmadan, hatırlatma ve üstü kapalı şekilde anımsatmaktan öte akla getirecek nitelik taşımamaktadır.
Aynı şekilde, davaya konu YİDK Kararında “Şekil+….” markasının veya YİDK Kararındaki kabule göre “estetik” ibaresi, aralarındaki sıkı ilişkisi sebebiyle refleks halinde derhal doğrudan, bir başkasının hatırlatmasına gerek olmadan, davaya konu markanın diğer reddedilen hizmetleri yani “36. sınıf: Sigorta hizmetleri”, “39. sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri”, “41. sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri”, “43. sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri”, “44. sınıf: Veterinerlik ve hayvan üretme, besicilik, nalbantlık ile ilgili hizmetler. Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler; peyzaj tasarımı hizmetleri. İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” ve “45. sınıf: Hukuki hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil). Güvenlik hizmetleri. Evlendirme büroları hizmetleri. Cenaze hizmetleri. Giysi kiralama hizmetleri. Yangın söndürme hizmetleri. Refakat etme hizmetleri. İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri. Sosyal ağ oluşturma hizmetleri”nden herhangi birini derhal ve refleksif olarak ilgili tüketici nezdinde tanımlamamaktadır.
Bu açıklamalar kapsamında, dava konusu markanın ortalama düzeydeki yararlanıcı/tüketici kitlesi tarafından hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan doğrudan doğruya davacının kısmi redde konu olan hizmetler açısından cins, çeşit, vasıf, amaç, değer, hizmetlerin karakteristik özelliğini bildiren bir ibare olarak algılanmayacağı düşünülmektedir. Tüketicinin bu markayı taşıyan hizmetlerle karşılaştığında ibarenin söz konusu hizmetleri tanımladığı, hizmetin cinsini belirttiği, reddedilen hizmetleri doğrudan tasvir ettiği, kategorisini belirttiği şeklinde bir düşünceye varmayacağı, tescili reddedilen hizmetlerin hiçbirisi bakımından tanımlayıcı olmadığı ve aksine tescili reddedilen hizmetlerin tamamı bakımından somut ayırtediciliğinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 15.04.2020 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Belirtilen açıklamalara göre; marka işlem dosyasında yer alan 31.12.2019 tarihli karara itiraz formunda, dava konusu marka başvurusunun kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandığı olgusunun maddi vakıa olarak ileri sürülmediği, bu hususun dava aşamasında ileri sürüldüğü, YİDK kararının denetimine ilişkin olarak açılan eldeki davada, marka işlem dosyasında ileri sürülmeyen bir vakıanın dava aşamasında değerlendirilmesinin imkânı bulunmadığından, davacı tarafın SMK m.5/2 hükmü bağlamında ileri sürdüğü kullanım yolu ile ayırt edicilik iddiası değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun SMK m.5/1-b bendi uyarınca kısmen reddedilen hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, SMK m.5/1-c bendi uyarınca kısmen reddedilen hizmetler bakımından doğrudan tanımlayıcı, tasviri bir ibare olmadığı, SMK m.5 hükmünde düzenlenen diğer mutlak tescil engellerinin dava konusu marka başvurusunda bulunmadığı anlaşıldığından davanın kabulü ile; … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde dava konusu marka başvurusunun tescilini de talep etmişse de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/03/2017 tarih 2017/11-78 Esas 2017/521 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, markanın tescili 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu) sisteminde idari ve yargısal bir sürecin neticesinde gerçekleşir. Marka başvuru sahibi, başvuru ile bir hukuki durum içine girer ancak başvuru, sahibine şarta bağlı bir talep hakkı verir. Söz konusu olan beklenen bir haktır. Gerekli şartların yerine getirilmesi ile birlikte bir sonuca (tescile) ulaşacaktır (Arslan K., Marka Hukuku, İstanbul 2006, s.75). Somut olayda davacı, Kurul kararının iptali isteminin yanında marka başvurusunun tescilini de talep etmiştir. Adı geçen KHK (somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu) kapsamında mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmamaktadır. Tescil işlemi idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuçtur. Tescil istemi ayrı bir dava olarak değerlendirilemez. Bu nedenle davacının marka başvurusunun tescili talebi hakkında ayrıca hüküm kurulmamış, YİDK kararının iptaline karar verilmesi ile yetinilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.855,00 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 1.971,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/01/2021