Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/104 E. 2021/124 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/104 Esas
KARAR NO : 2021/124

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/04/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, dava konusu … sayılı “…” marka başvurusunun, müvekkiline ait “…” esas unsurlu markalar ile benzerlik ve karıştırılma ihtimaline neden olacağı, müvekkilinin tanınmış markalarından haksız yararlanacağı gerekçeleriyle gerçekleştirdikleri itirazların, davalı kurum tarafından reddedildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu markalarının 1978 yılından beri tescilli olduğunu, “… … /…” şeklindeki markaların ilk kez müvekkili tarafından kullanıldığını, meşhur ve maruf hale getirildiğini, gerek ülkemizde gerekse de yurtdışında çok sayıda tescillerinin bulunduğunu, “…” markalarının tanınmış olduğunu, buna dair dosya kapsamına sunulan marka araştırma raporlarının bulunduğunu, bu raporlarda da tanınmışlığın ortaya konulduğunu, tüketici nezdinde “…” markalarının ciddi bir bilinirliğinin bulunduğunu, yine pek çok mahkeme kararında “…” markalarının tanınmışlığının tespit edildiğini, “….” gibi markalar ile müvekkili markaları benzer görülürken, müvekkili markalarının tanınmışlığının da yine ilgili kararlarda tespit edildiğini, dava konusu “…” markasının da müvekkili markaları ile iltbasa sebebiyet vereceğini, tanınmışlığın, karıştırılma ihtimalini arttırıcı etkisinin bulunduğunun pek çok mahkeme kararında tespit edildiğini, taraf markaları kapsamında sınıfsal benzerlik bulunduğunu, başvuru konusu markanın da müvekkili markaları gibi 29 ve 30. Sınıf emtiaları kapsadığını, bu anlamda taraf markalarının tüketiciler tarafından benzer görüleceklerini, gıda ürünlerinin tüketici kitlesinin ortalama tüketiciler olduklarını, yargı kararlarında gıda ürünlerinin dikkat seviyesinin düşük olduğunun kabul edildiğini, somut olayda da müvekkilinin “…” markalarının birebir dava konusu marka içerisinde kullanıldığını, tüketicilerin taraf markalarını aynı iktisadi – idari kaynağa ait markalar olarak algılayacaklarını, dava konusu marka ile müvekkili şirket markalarının benzer/ayırt edilemeyecek derecede benzer olup bahse konu benzerlik iltibasın oluşmasına sebebiyet vereceklerini, dava konusu markadaki “…” ibaresinin doğrudan tescil edilmiş olduğu mal ve hizmetler için zaten zayıf bir kelime olduğunu, “beslenmek” anlamına geldiğini, dolayısıyla dava konusu marka içerisinde de müvekkilinin “…” markalarının bağımsız ayırt edici karakterini korumaya devam ettiğini, başvurunun kötü niyetle tescile konu edildiğini beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptalini ve … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/05/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının birbirinden farklı olduğunu, başvuru konusu marka davacı markalarına benzer olmadığından, tanınmışlığın davaya etkisinin olmayacağını, davacının, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edemediğini, dava konusu kararın usule ve hukuka uygun olduğunu beyan ederek; davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … temsilcisi … 22/07/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; … markası ile davacı markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, “…” kelimesinin davacı tekeline bırakılmaması gerektiğini, davacı iddialarının gerçekçi olmadığını, firmalarının markasının davacı markasını çağrıştırmayacağını, davacının tanınmışlığının “…” ibaresinden kaynaklı olduğunu, davacının emsal yargı kararlarına dayanarak markalarının iptalini talep etmesinin abesle iştigal olduğunu, emsal gösterilen kararlara konu markalarının kendi markaları ile hiçbir benzerlik taşımadığını, davacının firmalarının markasını değersizleştirmeye çalıştığını, “…” ibaresinin marka dahi olmadığını, davacı firma gerekçelerinin tamamının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, …” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 29. ve 30. sınıflarda bulunan “29.Sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” mallarının tescili amacıyla 09.07.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.07.2019 tarih ve 329 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 23.08.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında 2015/78887, 2018/59279, T/02202 sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 23.10.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 23.12.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.02.2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 02.03.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 06.03.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu, emsal yargı kararları ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan “29.Sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez ” mallarının, davacı yanın itiraza mesnet 2015/78887, 2018/59279 sayılı markalarının kapsamına giren emtialarla aynı, aynı tür, benzer oldukları tespit edilmiştir. Zira karşılaştırılan markalar kapsamındaki emtialar; gıda ürünlerine ilişkin olup, bunların hepsi; benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketicileri aynıdır, pek çoğunun birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri vardır ve yine pek çoğunun arasında ham madde/yarı mamül/mamül ürün ilişkisi bulunur.
Her ne kadar bilirkişi raporunda tablolaştırılmamışsa da, davacı tarafın marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapmadığı, ancak dava aşamasında itiraz sebebi yaptığı markaları da bulunmaktadır. YİDK kararının iptali istemi bakımından dava aşamasında ileri sürülen itiraz markaları hükme esas alınamasa da, eldeki davada YİDK kararının iptali isteminin yanı sıra markanın hükümsüzlüğü istemi de ileri sürüldüğünden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından bu markaların da değerlendirme konusu olması gerekmektedir.
Dava konusu markanın hükümsüzlüğü istemi ile sınırlı olmak kaydıyla mahkememizce re’sen yapılan değerlendirmede; Davacıya ait 95575 sayılı “Şekil+… …” markası kapsamındaki 30.sınıf emtialar, davacıya ait 2000/28477 sayılı “…” markası kapsamındaki 29, 30 ve 32.sınıf emtialar, 2004/29714 sayılı “…” markası kapsamındaki 29, 30.sınıf emtialar, 2009/49978 sayılı “Şekil+… …” markası kapsamındaki 30.sınıf emtialar, 2014/63287 sayılı “Pörtletmek” markası kapsamındaki 30.sınıf emtialar, 2018/63853 sayılı “…” markası kapsamındaki 30.sınıf emtialar, 2018/78421 sayılı “…” markası kapsamındaki 30.sınıf emtialar ile dava konusu marka kapsamındaki 29 ve 30.sınıf emtiaların da aynı, aynı tür ve benzer oldukları tespit edilmiştir. Zira karşılaştırılan markalar kapsamındaki emtialar; gıda ürünlerine ilişkin olup, bunların hepsi; benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketicileri aynıdır, pek çoğunun birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri vardır ve yine pek çoğunun arasında ham madde/yarı mamül/mamül ürün ilişkisi bulunur.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; karakteristik ve baskın bir niteliği olmayan kırmızı ve koyu gri renklerle, çerçeve algısı oluşturacak şekilde yaratılmış bir logotype içerisinde yerleştirilmiş “…” kelimesinden oluştuğu görülmektedir. Gerek dilimizde gerekse de yabancı dillerde bilinen bir anlamı bulunmadığı görülen bu ibarenin “…” ve “…” şeklinde iki kısımdan oluştuğu, ön ses olarak yer alan “…” ibaresinin İngilizce “beslemek, yedirmek” öncül anlamlarına sahip olduğu, “…” ibaresinin ise dilimizde normal şartlarda mastar eki olarak kabul edildiği, bunun dışında bilinen bir anlamının bulunmadığı, bu iki kelimenin birleşik yazılması ile oluşturulmuş bütünün, kelimelerden bağımsız bir anlam ortaya koymadığı, dolayısıyla gerek “…” gerekse de “…” ibarelerinin bütünsel varlığını ayrı ayrı koruduğu görülmektedir. Bu haliyle başvuru “FİD-…” şeklinde iki heceli olarak telaffuz edilecektir.
İtiraza mesnet markalar incelendiğinde; “…”, “…” sözcük unsurları ve ayrıca “Hitit kursu”, “buğday filizleri” gibi şekil unsuru içerir markalardır. Davacının dava aşamasında ileri sürdüğü ve markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dikkate alınması gereken markaları da; “…” ibaresi etrafından çevrelenen “…”, “…”, ….k”, “Şekil+… …” gibi kelime ve karma markalardan oluşmaktadır. Davacının tek başına “…” şeklinde tescili bulunmakla birlikte tanınmış markasının “… …” şeklinde olduğu görülmektedir. Davacı markalarındaki “…” ibaresi davacı yanın çatı/lider markası konumundadır. Çatı markalar, markanın kaynak bildirme fonksiyonuna çoğu zaman doğrudan katkı yapan unsurlardır. Ancak markanın bütünü içerisindeki konumları nedeniyle kimi zaman arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem göstermekte (başka bir ifadeyle korunmak istenilen asli unsur olmamakta) kimi zaman ise diğer tüm unsurlara nazaran/rağmen ön planda kalmayı sürdürmektedir. Somut uyuşmazlıkta davacı yan markasında yer alan “…” ibaresinin bilinen bir anlamı olmayıp tek heceli ve günlük dilde olağan kullanımı yukarıda da belirtildiği üzere aslında bir mastar eki olan bir sözcük olup bu itibarla dava konusu edilen emtialar açısından ise kavramsal bir bağının bulunmadığı ve dolayısıyla salt tek heceli olmasından kaynaklı ayırt edici vasfının doğrudan zayıf olduğuna kanaat getirilmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu “…” markası ile davacıya ait “…, … …, …, …” markaları arasında ortalama tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğu, zira davacının “…” kelimesi etrafında bir seri marka ailesi oluşturduğu, davacının tek başına “…” ibareli markası bulunduğu gibi, “…” ibaresini kelimenin sonuna eklediği “… …, …, …” gibi markalarının da bulunduğu, dava konusu “…” markasında da “…” kelimesinin davacı seri markaları gibi kelimenin sonunda yer aldığı, “…” ibaresinin “Beslemek, Yedirmek” anlamlarına gelen ve anlamı ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından yaygın bilinen İngilizce bir ibare olduğu, bu markada özellikle “…” ibaresinin anlamlı bir kelime olması ve davaya konu gıda ürünleri bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olması nedeniyle markayı gören ortalama tüketicinin markasal kompozisyonda yer alan “…” ibaresine markasal ayırt edici etki atfedeceği, davacının “… …” ibareli tanınmış markası bulunduğu da nazara alındığında, “…” kelimesinin gıda emtiaları bakımından ortalama tüketici nezdinde davacı ile bilinirliğinin bulunduğu da gözetildiğinde, daha önce davacıya ait “…, … …, …, …” markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları her zaman bir arada göremeyen ve karşılaştıramayan, önce gördüğü ya da işittiği markanın detaylarını hatırlamayan, ancak zihninde oluşan imajı ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını aynı, aynı tür, benzer gıda emtiaları üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, bu hususta yanılsamaya düşebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu hususunda yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan bu markaların hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın “…” markasının gerek TÜRKPATENT nezdinde tanınmış markalar sicilindeki kaydı, gerekse de muhtelif yargı kararlarında kabul edilen tanınmışlığının özellikle gıda ürünleri nezdinde mevcut olduğu (Bkz; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 17/06/2020 tarih 2019/5073 E 2020/2953 K; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 14/01/2019 tarih 2017/3074 E 2019/284 K), davacı markalarının sahip olduğu bu ayırt edicilik ve sektörel bilinirliğe dair hükümsüzlük taleplerini de içerir dava dilekçesi ekinde çok sayıda delil sunulduğu, dolayısıyla davacı yanın sektörel bilinirliğinin “…” ibaresini içerir şekilde yaratılmış markalar ile olan iltibas ihtimali değerlendirmelerinde, bu ihtimali kuvvetlendirici bir unsur olarak yorumlanması gerektiği, kaldı ki davacının tanınmışlığı kendi segmentinde tüketicinin zihin kütüphanesinde yer edindiği, nitekim yukarıda yer verilen değerlendirmelerde ve emsal kararlarda davacı markalarının tanınmışlığının da iltibas ihtimaline olan etkisinin vurgulandığı görülmüş olup, dava konusu “…” markasının aynı zamanda davacıya ait “… …” ibareli tanınmış markanın tanınmışlığından haksız avantaj elde etme riski taşıdığı, ortalama tüketici nezdinde olumlu imaj transferi ihtimali bulunduğu, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun da somut olayda gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapmasa da, dava aşamasında davalı şirketin kötü niyetli olarak marka tescil başvurusunda bulunduğunu da ileri sürmüştür. Söz konusu iddia, salt markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı anlaşıldığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, davanın kabulü ile; … sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 1.575,00 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 1.691,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/03/2021