Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/103 E. 2022/337 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/103 Esas – 2022/337
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/103 Esas
KARAR NO : 2022/337

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 10/04/2020
KARAR TARİHİ : 09/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/04/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından uzun süre kesintisiz ve fasılasız olarak kullanılarak maruf ve meşhur hale getirilmiş … markalarının mevcut olduğunu, davalının ise … başvuru numarası ile diğer davalı TÜRKPATENT nezdinde “… HOLDİNG” ibaresi ile başvuru yaptığını, anılan başvuruya karşı yaptıkları itirazların 35. sınıf hizmetler yönünden kabul edildiğini, ancak 99/014977, 204774 ve 2004 10214 sayılı redde mesnet markaların kullanım ispatına ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından sunulmuş olan delillerin yeterli olmadığı kanaatiyle 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesine yönelik sair itirazların ise reddine karar verildiğini, YİDK tarafından ise sair emtialar yönünden yapılan itirazların bir kez daha reddine karar verildiğini, müvekkilinin “…” markalarının tanınmış olduğunu, aynı zamanda “…” ibareli markaların da sahibi olduğunu, müvekkili markasının bu nedenle tanınmış marka olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu markanın aynı sınıf emtiaları kapsayıp kapsamadığına bakılmaksızın değerlendirmede bulunulması gerektiğini, zira dava konusu markada da vurgunun “…” ibaresi üzerinde olduğunu, tanınmış marka sahibinin aynı marka ile yeni bir sektöre girme hakkı veyahut başka bir üreticiyle veya hizmet sağlayıcısı ile işbirliğine girme ihtimali (yatay bütünleşme) göz önüne alındığında dahi söz konusu mallar yönünden de koruma sağlanması gerektiğini, “…” ibaresini gören tüketici “…” ibaresini önceden edindiği izlenimler ile müvekkil şirketin bir markası olarak algılayacağını, bu durumun ise davalının bu ayırt edicilikten haksız şekilde yararlanmasına yol açacağını, taraf markalarının birebir aynı olduğunu, dava konusu “… holding” ibareli markanın, özellikle “…” ibareli markalarla ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğu ve aynı kuruluşa ait seri marka olduğu izlenimi yarattığını, davalının asıl amacının “…” ibaresini yasayı dolanarak adına tescil ettirmek olduğunu, davalının markaya herhangi bir anlam katmayan pekiştirme sıfatı olan “…” ibaresini ve ayrıca yine markaya herhangi bir ayırt edicilik katmayan ve tek başına marka niteliğinde olmayan ve ticaret alanında belirli şartları sağlayan herkes tarafından tali unsur durumunda kullanılan “HOLDİNG” ibaresini ekleyerek marka başvurusu yaptığını, müvekkili tarafından 99/014977, 204774 ve 2004/10214 sayılı markalarının kesintisiz ve fasılasız olarak kullanıldığına dair yeterli delil sunulduğunu, müvekkilinin “…” markasını kullanım sonucunda ayırt edici hale getirdiğini, dava konusu markanın müvekkili markası ile bütün olarak aynı algıyı yarattığını, müvekkilinin ayrıca 6/3 ve 6/6 maddeleri anlamında da üstün hakkının bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 12/05/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;Dava konusu marka başvurusunun 06 ve 40. sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetleri
kapsadığını, 2012/07869 sayılı markanın ise 35. Sınıfta yer alan ancak davalı marka
başvurusu kapsamında (son halinde) yer almayan bir kısım hizmetleri kapsadığını, bu
yönüyle markalar arasında çifte benzerlik ihtimalinin gerçekleşmediğinin görüleceğini, diğer bir
ifadeyle dava konusu … sayılı marka ile davacının 2012/07869 sayılı markasında
yer alan işaretler benzer olmakla beraber markaların kapsadıkları hizmetlerin farklı olduğunu, bu
nedenle markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, SMK 6/1 maddesinde yer alan
kümülatif şartların gerçekleşmemiş olduğunu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda tescil kapsamında kalan
mal ve hizmetler yönünden başta SMK 6/1 olmak üzere, 6’ncı maddenin herhangi bir
hükmünün uygulanma koşullarının gerçekleşmediğinin görüleceğini, verilmiş olan YİDK kararının tüm yönleriyle hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … HOLDİNG A.Ş. vekili 12/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı markaları ile müvekkili markası arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, aralarında hiçbir benzerliğin bulunmadığını, farklı tüketici kitlelerine hitap ettiklerini, müvekkilinin çelik, metal ve adi metal üretim sektöründe faaliyet gösterirken davacının yeme içme ve boya sektöründe faaliyette bulunduğunu, müvekkili markasının bir bütün olduğunu, “…” ibaresinin bir ek olarak kullanılmadığını, davacının kendisinin kötü niyetli olduğunu, işaretlerin görsel anlamda hiçbir benzerlik taşımadığını, müvekkili markasında “Y” harfinin dikenli tel şeklinde yapıldığını, bununla tel, dikenli tel, panel çit alanındaki üretim simgelerinin vurgulandığını, bu durumun markaların farklılaşması için yeterli olduğunu, “…” ibaresinin bir insan adı olduğunu, bu nedenle zaten ayırt edici vasfının zayıf olduğunu, davacının mahkemeyi yanıltmak amacıyla “…” ve “…” kelimeleri ayrı yazılmış gibi bahsettiğini, müvekkilinin 1972 yılından beri aktif olarak kendi sektöründe faaliyet gösterdiğini, tarafların hitap ettikleri pazarın tamamen farklılaştığını, bu durumun tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, davacının markasının tanınmış olmadığını, davacı markaları ile “…” markasının bir ilgisi olmadığını, “…” markasının ayırt ediciliğinin, “…” markalarından bağımsız olduğunu, dolayısıyla davacı markasının tanınmış markalara özgü düzenlemelerden yararlanamayacağını, müvekkilinin faaliyet alanında bilinen ve köklü bir firma olduğunu, birçok ödül kazandığını, dolayısıyla müvekkilinin herhangi bir şekilde davacı yanın markasından yarar sağlama amacının olmayacağını, müvekkilinin kendisinin, kendi bulunduğu pazarda tanınmış olduğunu, davacının markalarını kanunun aradığı şartlarda kullanmadığını, bu nedenle hukuki korumadan faydalanamayacağını, 2016/14128, 2014/48111, 2014/11736, 2014/10819, 2012/93316, 2012/14009, 2012/07869, 2012/07858, 2004/10214, 2004/08451, 2002/29568, 99/014977, 97/020150, 2017/18151 sayılı markaların kullanılmadığını, “…” ibaresinin korunması dahi mümkün olmayan zayıf bir marka olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
GEREKÇE:
Mahkememizce tahkikat işlemleri yürütülürken davacı vekili 09/12/2022 tarihli dilekçesi ile; davalı şirket ile müvekkili şirket arasında akdedilen 02/07/2021 tarihli sulh protokolü ile 24/10/2022 tarihli ek protokol kapsamında tarafların uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmış olduğunu, işbu protokoller kapsamında huzurdaki davadan tüm davalılar yönünden feragat ettiklerini, protokoller doğrultusunda tarafların feragati nedeniyle işbu feragat kapsamında davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, gerek taraflarınca gerekse devalı şirket yönünden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Davalı şirket vekili 09/12/2022 tarihli dilekçesi ile; müvekkili ile davacı arasında imzalanan 02/07/2021 tarihli sulh protokolü ile 02/07/2021 tarihli sulh protokolü kapsamında düzenlenen ek protokol çerçevesinde uyuşmazlığın sulh yoluyla sonuçlandırılmış olduğunu, bu doğrultuda davacı tarafça davadan feragat edildiğini, protokoller doğrultusunda davacı tarafın feragati nedeniyle davanın reddine, müvekkili davalı ile davacı şirket yönünden yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin sunmuş olduğu vekaletnamede açıkça feragate yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. (HMK m.307) Feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ya da mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (HMK m.309/2) Somut olayda davacı dilekçe ile feragat beyanında bulunduğundan feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ile davalı şirket arasında akdedilen 02/07/2021 tarihli sulh protokolü ve 24/10/2022 tarihli ek protokol uyarınca; davalı şirket tarafından yapılan yargılama giderleri kendi üzerinde bırakılmış, feragat nedeniyle davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Davanın; YİDK kararının iptali istemini içerisinde barındırdığı ve davalı TÜRKPATENT’in bu istem bakımından davalı sıfatı bulunup kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 09.12.2019 tarih …K sayılı kararında da belirtildiği üzere ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra feragat gerçekleştiğinden davalı kurum lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM:
1-DAVANIN FERAGAT NEDENİ İLE REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu m.22 hükmü gereği, peşin alınan 54,40 TL’den alınması gereken 80,70/3*2=53,80 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile arta kalan 0,60 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, aksi halde hazineye irad kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 53,80 TL karar ve ilam harcı, 36,30 TL vekalet harcı, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 235,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.180,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflar arasında yapılan protokol gereği, davalı … HOLDİNG A.Ş. lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı şirket tarafından yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, HMK m. 341 ve m.345 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.09/12/2022