Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/452 E. 2021/105 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/452 Esas
KARAR NO : 2021/105

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/12/2019
KARAR TARİHİ : 05/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/12/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1989 senesinde kurulmuş bir firma olarak ülkemizde çok bilinen ve tanınan bir konumu olduğunu, müvekkilinin “…” markalarının tanınır ve maruf hale geldiğini, TÜRKPATENT sicilinde özel/02234 sayısı ile tanınmış markalar sicilinde kaydının Ankara 3. FSHHM’nin 2008/313E sayılı dosyası kapsamında verilen karar ile gerçekleştiğini, davalı tarafın 39. Sınıfta “… …” markasının tescilli amacıyla … sayısı ile yapılan başvuruya yönelik itirazlarına ilişkin başvurunun, kurum tarafından reddedilmek istenilmediğini, nihai olarak da itirazların reddedildiğini, müvekkilinin …, iş ve tarım makineleri alanında çok sayıda şirketi bulunan bir topluluk olduğunu ve kısaca “… GROUP” olarak bilindiğini, müvekkili markasının tanınmışlığı nedeniyle geniş bir korumadan yararlanması gerektiğini, kaldı ki 99/020350 sayılı “… …” markasının da bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından çok geniş bir coğrafyada, yaygın ve etkin kullanımı sürdürülen, tanınmış marka olan müvekkili markasının, davalı başvurusundan önce, 1999 yılından bu yana tescilli olduğunu, dava konusu markada belirleyici unsurun “…” ibaresi olduğunu, bu anlamda markaların benzerlikten öte birebir aynı olduğunu, müvekkilinin tanınmış marka olmasa dahi davalı markasının tescilinin mümkün olmayacağını, müvekkilinin faaliyet alanları içerisinde lojistik ve kargoculuk bulunduğu gibi bu yönde gelecekte faaliyet göstermesinde de bir engel olmadığını, tüketicinin taraf markaları arasında bir ilişki olduğunu düşünmesinin neredeyse kaçınılmaz olduğunu, kullanım için sunulan deliller incelendiğinde müvekkili markalarının kullanıldığının görülebileceğini, davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğunu iddia ederek; işbu … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğü talepli davayı ikame ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 27/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, başvuru konusu markanın tescili veya kullanımı halinde SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkma ihtimalinin bulunmadığını, belirtilen durumlar için yeterli delilin sunulmadığını, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddianın da somut delillerle ispatlanamadığını beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 03/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin dünya çapında bilinen bir lojistik şirketi olduğunu, dünyanın en büyük … ve taşımacılık şirketleri arasında olduğunu, müvekkilinin, davacının yayın öncesi sürece dair iddialarının dava ile bir ilgisi olmadığını, müvekkili marka başvurusunun yayınına davacı tarafça çok sayıda marka dayanak tutularak itirazda bulunulduğunu, davacı markaları arasında 39.sınıfta tescilli olan markalar bakımından ciddi kullanım ispatı talebinde bulunulduğunu, davacının 2002/26941, 99/003743, 99/020350 sayılı bu markaları açısından hiçbir ciddi kullanım delilinin dosyaya sunulmadığını, 99/010938 sayılı markasının ise zaten hükümden düştüğünü, davacının kullanılmayan markalara dayalı olarak itirazlarının dikkate alınamayacağını, zaten SMK’daki ilgili düzenlemenin bu nedenle getirildiğini, davacının 39. Sınıftaki diğer iddialarına ilişkin hiçbir delili dosyaya sunmadığını, taraf markaları arasında 6/1 maddesi kapsamında benzerlik bulunduğu iddiasının ise zaten yerinde olmadığını, markaların bütünsel olarak benzer olmadıklarını, davacı yanın tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, kurum nezdinde tutulan markalar sicilinin yalnızca bir karine olduğunu ve mutlak bir yetki sağlamadığını, kaldı ki tanınmışlığın yalnızca sektörel olduğunu ve 45 sınıfın tamamına yansımayacağını, davacının faaliyet konusunun “alçak gerilim ve şalt cihazları” olduğunu, müvekkilinin 90/002539 sayılı “… …” markasının mevcut olmasının bu markayı uzun yıllardır kullanmakta olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkilinin ayrıca “…” markalarının da Türkiye’de tescilli olduğunu, müvekkilinin 90’lı yıllardan beri “… …” ibaresini Türkiye’de tescilli ticaret unvanı bakımından da kullandığını, müvekkili markasının bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalar arasında bu nedenle bir benzerlik görülemeyeceğini, “…” ibaresinin zayıf bir marka olduğunu, ayırt ediciliğinin son derece zayıf olduğunu, tanınmışlığa ilişkin kriterler incelendiğinde davacı markasının aksine müvekkili markalarının tanınmış olduğunun görülebileceğini, davacı markalarının tanınmışlığının farklı alanlara sirayet edecek nitelikte olmadığını, müvekkili başvurusunun kötü niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı tarafından gerek marka işlem dosyasında gerekse dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davalının müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının marka başvurusunda kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… …” ibaresinin 39. sınıfta bulunan “Belgelerin, paketlerin, yüklerin toplanması, depolanması, teslim edilmesi ve hava, kara, demiryolu ve deniz yolu ile taşınması. Taşımacılık hizmetleri, … taşıma ve … teslim hizmetleri, Aynı gün teslim hizmetleri; Malların kurye ile teslim edilmesi, malların ekspres teslimi hizmetleri, yüklerin ekspres teslim hizmetleri, mail yoluyla sipariş edilen malların teslim edilmesi, teslim alınan malzemelerin, paketlerin geçici süreyle depolanması ve malların depolanması hizmetleri” bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı başvurunun SMK’nın 5/1-ç maddesine istinaden reddedildiği, davalı şirketin 07.06.2018 tarihli karara itiraz formu sunduğu, itirazı inceleyen YİDK tarafından 07.09.2018 tarih ve … sayılı karar ile itirazın kabulüne ve başvurunun 12/09/2018 tarihli Resmi Marka Bülteni’nde ilan edilmesine karar verildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 01.10.2018 tarihinde T/02234, 2014/39531, 2011/64020, 2011/64016, 2011/103380, 2011/103352, 2011/103338, 2011/103332, 2011/103229, 2011/103198, 2011/102797, 2011/102769, 2007/37642, 2007/17260, 2002/26941, 99/010938, 99/020350, 99/003743, 89/109581 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 06.11.2018 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 2002/26941, 99/003743, 99/020350, 99/010938 sayılı markalar bakımından 39.sınıfta kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğü, davacı şirketin kullanım ispatına ilişkin olarak 04.01.2019 tarihli kullanım ispatı formu ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın ileri sürülen itirazları reddettiği, davacı şirketin 03.05.2019 tarihli dilekçesi ile karara itiraz formu ibraz ettiği, davalı şirketin 30.05.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 18.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 17.01.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “39.sınıf: Belgelerin, paketlerin, yüklerin toplanması, depolanması, teslim edilmesi ve hava, kara, demiryolu ve deniz yolu ile taşınması. Taşımacılık hizmetleri, … taşıma ve … teslim hizmetleri, Aynı gün teslim hizmetleri; Malların kurye ile teslim edilmesi, malların ekspres teslimi hizmetleri, yüklerin ekspres teslim hizmetleri, mail yoluyla sipariş edilen malların teslim edilmesi, teslim alınan malzemelerin, paketlerin geçici süreyle depolanması ve malların depolanması hizmetleri” ile davacıya ait itiraza mesnet 2002/26941 sayılı marka kapsamında yer alan “Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri. Kara, hava ve deniz taşımacılığı hizmetleri: Taşıma komisyonculuğu hizmetleri, yük komisyonculuğu hizmetleri. Mesaj ve eşya ileten kurye hizmetleri, eşyaların posta yolu ile dağıtılması hizmetleri, ürün taşıma ve teslimat hizmetleri, gazete dağıtım hizmetleri, paket teslimat hizmetleri.”, 99/020350 sayılı marka kapsamında yer alan “Kara, hava ve deniz taşımacılığı;Araba taşımacılığı, at arabasıyla taşıma, çekerek yapılan taşımacılık, demir yolu taşımacılığı, deniz taşımacılığı, eğlence gemisi taşımaclığı, feribot taşımacılığı, hava taşımacılığı, mavna taşımacılığı, nehir taşımacılığı, otobüs taşımacılığı, taksi taşımacılığı, taşımacılık hakkında bilgi, yolcu taşımacılığı, tekne taşımacılığı, tranvay taşımacılığı, mobilyaların taşınması, yük sevketme, paketlerin ulaştırılması, eşyaları teslim etme, kurye ile mesaj ve yük taşıma, mesaj teslim etme, malların gemi ile taşınması hizmetleri, zırhlı araba taşımacılığı,çöplerin taşınması, taşıma komisyonculuğu, yük ve … komisyonculuğu hizmetleri.”, 99/003743 sayılı marka kapsamında yer alan “Kara, hava ve deniz taşımacılığı; depolama, ambarlama ve seyahat düzenleme hizmetleri: Araba taşımacılığı, at arabasıyla taşıma, çekerek yapılan taşımacılık, demir yolu taşımacılığı, deniz taşımacılığı,eğlence gemisi taşımacılığı, feribottaşımacılığı, hava taşımacılığı, mavna taşımacılığı, nehir taşımacılığı, otobüs taşımacılığı, taksi taşımacılığı, taşımacılık hakkında bilgi, tur düzenleme, turistik amaçlı geziler, yolcu taşımacılığı, tekne taşımacılığı, tranvay taşımacılığı, mobilyaların taşınması, yük sevketme, paketlerin ulaştırılması, eşyaları teslim etme, kurye ile mesaj ve yük taşıma, mesaj teslim etme, malların gemi ile taşınması hizmetleri, ambulans hizmetleri, zırhlı araba taşımacılığı, seyahat edenlere refakat, seyahat rezervasyonları, kılavuzluk hizmetleri, depolama (gemi), depolama amaçlı konteyner kiralama,depolama konusunda bilgilendirme, dondurulmuş gıdalar için depokiralama, eşya depolarının kiralanması, soğutucuların kiralanması, eşyaların sevkiyattan önce ayırım ve paketlenmesi, eşyaların ambalajlanması, hamallık, mavnaya yükleme ve boşaltma hizmetleri, yük boşaltma hizmetleri, çöplerin depolanması, taşınması. Taşımacılıkta kurtarma işlemleri. Taşıma komisyonculuğu, yük ve … komisyonculuğu hizmetleri.” aynı, aynı tür ve benzer hizmetlerdir.
Şöyle ki; Başvuru konusu marka kapsamında yer alan 39. Sınıftaki hizmetler genel olarak taşımacılık, kurye, nakliye ve malların depolanmasına ilişkin olarak sınırlandırılmış spesifik bir grup hizmettir. Davacı yanın önceki tarihli dayanak markaları kapsamında 39.sınıf hizmetlerin yer aldığı yukarıda künyeleri belirtilen markalar mevcut olup, sair markaları kapsamında dava konusu başvuruda yer alan spesifik hizmet grubu ile ilişkilendirilebilir hiçbir mal ve hizmet sınıfı tespit edilememiştir. Bununla birlikte yukarıda belirtilen ve bilirkişi raporunda oluşturulan tabloda altı çizili ve koyu renk ile gösterilen davacı markaları kapsamındaki hizmetler bakımından ise taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer hizmetleri kapsadıkları, söz gelimi “taşıma komisyonculuğu, … komisyonculuğu, taşımacılıkta kurtarma işlemleri, çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” gibi hizmetler başvuruda yer alan hizmetler ile benzer nitelik gösteren, hizmetin tamamlayıcıları niteliğinde hizmetlerdir. Bunun dışında zaten altı çizili ve koyu renk ile gösterilen hizmetler genel anlamda – aynı ya da aynı tür olup söz konusu hizmetlerin tamamı benzer tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer satış – sunum ve dağıtım kanallarına haiz, birbirlerini tamamlayıcı ya da birbirleri yerine ikame edilebilir, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde olan hizmetlerdir. Bu hale göre; yukarıda aynı/aynı tür/benzer hizmetler içerdiği belirtilen davacı markaları ile dava konusu marka arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Davalı şirket gerek marka işlem dosyasında gerekse dava aşamasında davacıya ait markaların kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmüştür.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
SMK m.19/2 hükmü uyarınca somut olayda yapılan incelemede; davacı yanca işlem dosyasına sunulduğu görülen 1 klasörden fazla delilin, uyuşmazlığa konu 39. sınıf hizmetler bakımından, dava konusu markanın başvuru tarihi olan 01.12.2017 tarihinden ve ayrıca hükümsüzlük talebi bakımından ise dava tarihi olan 13.12.2019 tarihinden geriye dönük 5 yıllık süre içerisinde ciddi nitelikte markasal etki doğuracak şekilde Türkiye’de kullanımının bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Yukarıda izah edildiği üzere davacıya ait 39.sınıfta tescilli hizmetler barındıran 2002/26941, 99/003743, 99/020350, 99/010938 sayılı markaların tescil tarihleri ile gerek dava konusu marka başvuru tarihi, gerekse dava tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunduğundan bu markaların 39.sınıfta tescilli hizmetler bakımından ciddi surette kullanılıp kullanılmadığı irdelenmelidir.
Dosya kapsamındaki delillere bakıldığında;
– Davacının önceki tarihli ve tescilli markaları (Marka tescilinin varlığı tek başına kullanımı ispatlamamaktadır)
– Mart 2015 tarihli 35 sayfalık bir adet “… BÜLTEN” ibareli dergiyi (dergi içerisinde “…” markasının 39. Sınıftaki hizmetlerde kullanımına dair herhangi bir bilgi yer almamakta olup ağırlıklı olarak firma tanıtım bilgilerine ve şalter, sigorta, gerilim şalterleri gibi davacı firmanın ana faaliyet alanı olduğu görülen hususlara yönelik tanıtımların yer aldığı görülmüştür)
– 01.05.2007, 15.06.2000, 28.07.2009, 28.07.2009, 09.11.2009, 07.07.2009 (birden fazla), 01.07.2009, tarihli faturalar (fatura tarihleri 5 yıllık kullanım ispatına konu sürelerden çok daha öncesinde ait oldukları gibi ilgili faturaların hiçbiri 39. sınıf hizmetlere yönelik bir içerik taşımamaktadır)
– 2011, 2013, 2014, 2010 tarihlerine ait “… BÜLTEN” isimli yayının kapak görselleri (39. Sınıf hizmetlere yönelik bir içerik taşımamaktadır)
– … ELEKTRİK firmasına, işletme yapılanmasına, kazanılan ödüllere, katınılan törenlere, fuarlara ait tarihsiz çok sayıda tanıtıcı görsel (görseller tarihsiz olduklarından dikkate alınmaları mümkün olmamıştır)
– 2019, 2018, 2017 yıllarına ait birtakım faturalar (faturaların bir kısmı okunabilir nitelikte olmayıp, içerikleri okunabilen faturaların da 39. Sınıf hizmetlere ilişkin olmadığı görülmüştür)
– 2017 tarihli “Uruguay’da bir Türk şirketi, … Elektrik” başlıklı Facebook sosyal medya platformu paylaşımı,
– Tarihleri okunamayan … Elektrik firmasına ait çeşitli haberlerin yer aldığı birkaç internet sitesi paylaşımları (bu paylaşımlarda da 39. Sınıf hizmetlere yönelik bir kullanım tespit edilememiştir)
– 2014 yılına ait muhtelif firmalardan alınmış referans mektupları,
– Çeşitli firmalara verilmiş 2014 – 2017 yıllarına ait reklam – promosyon çalışmaları (bu paylaşımlarda da 39. Sınıf hizmetlere yönelik bir kullanım tespit edilememiştir)
– Üzerinde “…” markasının yer aldığı çok sayıda elektrik şalteri, sigorta, elektrik kablosu gibi tarihsiz ürün görselleri (yine 39. Sınıf hizmetlere ilişkin bir kullanımı göstermemektedir)
– Davacıya ait sosyal medya hesaplarından muhtelif tarihlerde yapılan paylaşımlar (bu paylaşımlarda da 39. Sınıf hizmetlere yönelik bir kullanım tespit edilememiştir)
– Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/818E – 2017/294K sayılı ilamı (İlamda “FEDARAL TRANSPORT” şeklindeki tescilsiz bir markasal kullanım nedeniyle davalı kullanımlarının, davacı tescilli markalarından doğan hakları ihlal ettiği kanaatine varılmakla birlikte karar içeriğinden davacının 39. Sınıf hizmetlerde fiili kullanımı bulunduğu yönünde bir gerekçe tespit edilememiştir)
– Ankara 3. FSHHM’nin 2007/238E – 2008/313 K sayılı ilamı( İlamda, davacı markalarının 1989 yılında tescil edildiği, 20’yi aşkın ülkede korunduğu, bununla birlikte “…” ibaresinin farklı sektörlerde farklı kişi ve kuruluşlar adına çok sayıda tescilinin bulunduğu, ancak davacı firmanın 2006-2007 yıllarına karşılık gelen tanıtım ve reklam faaliyetleri, haberler, faturalar vs. delillerin davacı markaları kapsamında yer alan sektör itibariyle tanınmışlığın kabulü için yeterli görüldüğü anlaşılmıştır. Ancak bu kararda da yine 39. Sınıf hizmetler bakımından spesifik bir değerlendirme yapılmamıştır)
– 2011-2012 yılı … Ürün Katalogu A.G. Dağıtım, koruma, kontrol, kumanda, enerji kalitesi, ölçün ürünleri, pano sistemleri ve elektronik balastlar(bu paylaşımlarda da 39. Sınıf hizmetlere yönelik bir kullanım tespit edilememiştir)
– Tarihsiz nitelikte üzerinde “…” markasının yer aldığı görülen birkaç adet nakliye aracı fotoğrafları, (görseller tarihsiz olduklarından dikkate alınmaları mümkün olmamıştır)
İşlem dosyası kapsamında sunulan delillerin tamamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı yanın taşımacılık, …, nakliye, kurye hizmeti verdiğini gösterir hiçbir somut tarih içerir delilinin bulunmadığı, mevcut delillerin neredeyse tamamımın davacı yanın temel faaliyet alanı olduğu görülen elektrik – elektronik ürünlerine ilişkin olduğu, tanıtım – reklam dokümanı niteliğindeki belgelerin de spesifik olarak bu ürün gamlarına ilişkin içerikler taşıdığı görülmüştür. Bu bağlamda her ne kadar taraf markaları arasında “…” ibaresinin müşterekliğinden kaynaklı olarak normal şartlarda karıştırılma ihtimaline neden olabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu görülmüş ise de sunulan delillerin davacı yanın, dava konusu markanın başvuru ve yine dava tarihinden önceki son 5 yılda, 39. Sınıf hizmetlerde ciddi markasal kullanımlarını ortaya koymaya elverişli olmadığı, bu nedenle yukarıda dava konusu marka ile aynı, aynı tür, benzer hizmetler içerdiği belirtilen davacı markalarının ileri sürülen kullanmama def’i tahtında bu markalarını 39.sınıftaki hizmetler bakımından ciddi surette kullandığını ispatlayamadığı anlaşıldığından söz konusu markaları mesnet göstererek dava konusu marka başvurusunun tescilini SMK m.6/1 hükmü uyarınca engelleyemeyeceği tespit edilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar dava konusu marka ile müvekkili markaları arasında SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca iltibas bulunduğunu ileri sürse de, yukarıda ifade edildiği üzere davacıya ait 2002/26941 sayılı “F … GROUP+Şekil”, 99/020350 sayılı “… …” ve 99/003743 sayılı “F …” ibareli markalar kapsamındaki hizmetlerle dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerin aynı, aynı tür olduğu, sair davacı markalarının kapsamı altında bulunan emtialar ile dava konusu marka kapsamındaki hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı, aynı/aynı tür hizmetleri içeren davacı markaları ile davaya konu “… …” markasının aynı olmadığı, yine bu markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer de olmadıkları, markaların bir bütün halinde ilgili tüketici kesimi nezdinde algılanması ve SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca yapılacak benzerlik değerlendirmesinin dar yorumlanması ilkelerinden hareketle SMK m.5/1-ç hükmü koşulunun da somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
Davalı şirket vekili önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunmuştur.
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “Ece Lady / Ece Toff” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davalı yanın bu iddiasına dayanak 90/002539 sayılı markasına bakıldığında, “… …” ibarelerini bir bütün olarak taşıdığı, markada figüratif unsurun, genel algıyı değiştirmeye yönelik bir etkisinin bulunmadığı, bu bağlamda önceki markanın esas unsurunun dava konusu başvuruda da korunduğu görülmekle birlikte önceki markanın kapsamında yer alan “Bisikletler, motosikletler, dağıtım kamyonları ve uçaklar, zarflar, ambalaj malzemesi, karton kutular, kağıt ve karton üzerine basılmış reklamlar, iş forömülerleri.” emtialarının, dava konusu 39. Sınıf hizmetler ile ilişkilendirilmesi mümkün olmayan farklı bir mal grubuna yönelik olduğu tespit edilmiş olduğundan, diğer kriterlerin varlığına dair bir inceleme yapılmaksızın davalı tarafın müktesep hak karinesinden yararlanmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanın “…” markalarının tanınmışlığı hususunda Ankara 3. FSHHM’nin 2007/238E – 2008/313 K sayılı dosyası kapsamında verilen karar ile birlikte yine dosya kapsamına sunduğu delillere dayandığı, tanınmışlık olgusunun zaman dilimleri içerisinde değişkenlik gösteren bir durum olduğu, başka bir ifadeyle önceden tanınmış olan bir markanın günümüz koşullarında çeşitli nedenlerle tanınmışlığını yitirebileceği, bu bağlamda salt geçmiş bir tarihte verilmiş tanınmışlık kararının tek başına bu yönde bir kanaatin devamı için yeterli olmadığı, bununla birlikte davacı yanın dosya kapsamına çok sayıda sonraki tarihli delil de sunarak markalarına yaptığı reklam, promosyon, tanıtım çalışmalarını, satış faturalarını, haberleri vs. pek çok delili dosyaya sunarak 2008 yılında verilmiş bu tanınmışlık kararına konu markasının faaliyetlerinin devam ettiğini ortaya koymayı başardığı, ancak bu tanınmışlığın davacı yanın ana faaliyet alanına özgü bir tanınmışlık olduğunun değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla davacının elektrik sektörüne ilişkin ana faaliyet alanından bağımsız sektörlerde, farklı kişi ve kuruluşların uyuşmazlık konusu ibareyi taşıyan markaları tescil ettirmelerinin, davacı yanın sektörel bilinirliğine zarar verecek sonuçları kendiliğinden doğurmayacağı, nitekim TÜRKPATENT sicil kayıtlarında “…” ibaresi taşıyan çok sayıda markanın farklı hak sahipleri adına da kayıtlı olduğu, bu bağlamda davacı yanın, dava konusu markanın tescilinin, kendi markalarının itibarına ne şekilde zarar vereceği, ayırt ediciliğini zayıflatacağı veya davalı yanın haksız bir menfaat temin etmesi sonucunu doğuracağını ortaya koyar nitelikte hiçbir belgeyi de dosyaya sunmadığı görüldüğünden, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 158,50 TL posta, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti, olmak üzere toplam 1.675,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’in yapmış olduğ 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
05/03/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA