Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/449 E. 2021/62 K. 05.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/449 Esas
KARAR NO : 2021/62
DAVA TARİHİ : 12/12/2019
KARAR TARİHİ : 05/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Kaldırılması, Hükmün İlanı, Maddi ve Manevi Tazminat İstemli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili 12/12/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nin 2000/17929, 2014/69374, 2017/100459 başvuru numaralı tescilli markaların sahibi olduğunu, müvekkili …’nin marka sahibinden 16/05/2018 sayılı şirket kararı ile kullanım hakkını devir aldığını, müvekkili şirketin emlak sektöründe faliyet gösterdiğini, iş bu markaların kullanım hakkının … tarafından müvekkili şikkete verildiğini, davalı tarafın ise söz konusu markalara dair herhangi bir kullanım hakkı olmadığını, davalının tabelasında bu markaları haksız ve marka hakkına tecavüz fiilini teşkil edecek şekilde kullandığını, davalının sözlü olarak uyarılmasına rağmen kullanıma devam edildiğini, dava açılmadan önce … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti işlemi yapıldığını, delil tespiti işlemi ile davalının müvekkillerinin marka haklarına tecavüz ettikleri eyleminin tespit edildiğini, bu nedenle müvekkilinin iş bu dava açılmadan önce davalı ile 18/11/2019 tarihinde 2019/16164 başvuru numarası ile arabuluculuk görüşmesi yaptığını, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını belirterek; müvekkilinin marka hakkına tecavüzünün önlenerek davalıya ait “…. …/AYDIN” adresinde bulunan iş yerinin ön cephesinde kullanılan “… GAYRİMENKUL (EMLAK)” ibareli markaların bulunduğu tabela, malzeme ve eşyaların ihtiyati tedbir kararı ile indirilmesine karar verilmesini, müvekkili şirketin markalarına tecavüzün tespitini, önlenmesini, halihazırdaki tecavüz fiillerinin durdurulmasını ve kaldırılmasını, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazetede ilan edilmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 11.000,00 TL tazminatın müvekkili şirkete ödenmesine, tüm dava harç ve giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinden bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 18/07/2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Görülmekte olan 2019/449 E. sayılı dosyanın dava dilekçesini ekte gönderdikleri şekilde süresi içinde tam ıslah ettiklerini beyan ederek; müvekkili … adına tescilli marka hakkına ilişkin tecavüzün önlenerek davalıya ait “…AYDIN” adresinde bulunan işyerinin ön cephesinde ve yan tarafta bulunan müvekkilinin tescilli markası taklit edilmek suretiyle kullanılan “… GAYRİMENKUL (EMLAK)” ibareli her türlü reklam afişi de dahil olmak üzere ancak bununla sınırlı olmaksızın tecavüzün tespiti ve giderilmesi, markaların bulunduğu tabela, malzeme ve eşyaların masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle imhasına, müvekkili adına tescilli markaların tecavüzün tespitine, önlenmesine, halihazırdaki tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve kaldırılmasına, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazetede ilan edilmesine, tüm dava harç ve giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 16/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından gerçekleştirilen herhangi bir haksız fiil ve marka tecavüzü bulunmadığını, yetkisiz mahkemede dava dosyası ikame edildiğini, müvekkili adresinin “….AYDIN” olması nedeni ile huzurdaki dava dosyasında … Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, haksız kullanıldığı iddia edilen marka sahibi …’nin ve marka kullanım hakkının da diğer davacı … Patent Marka İnşaat Emlak Müş. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne ait olduğunu, her iki tarafın da huzurdaki davada davacı olarak gösterildiğini, hem marka sahibinin hem de marka hakkını kullanım hakkına sahip olan kişinin dava dosyasında davacı olarak yer almasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, soyadı “…” olan müvekkilinin yıllardan bu yana kendi soyadını kullanarak ticari işletme işlettiğini, davaya konu edilen … Emlak Yatırım Kaptanı markası ile müvekkili tarafından kullanılan … Gayrimenkul ticari unvanının kullanımına başlandıktan sonra davacı tarafça tescil edildiğini, dava dilekçesinde iddia eden hususların usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29 ve m.149 vd hükümlerine dayalı Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Kaldırılması, Hükmün İlanı, Maddi ve Manevi Tazminat istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacı …’ye ait ve diğer davacı şirkete lisans verilen markalara karşı davalının ihlal eyleminin bulunup bulunmadığı, davalı markasal kullanımının hukuka uygun olup olmadığı, davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, marka hakkını ihlal eylemi söz konusu ise bu durumun tespiti, önlenmesi, durdurulması ve kaldırılması ile hükmün ilanının gerekip gerekmediği, davacı şirketin davalıdan maddi ve manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D-İş sayılı tespit dosyası celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller, davacı …’ye ait celp edilen marka tescil belgeleri, celp edilen … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı tespit dosyası ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile birlikte yetki ilk itirazında bulunmuşsa da, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (kısaca SMK) 156/3 hükmü gereği tescilli marka hakkı sahibi davacı …’nin yerleşim yerinin yargı çevremiz içinde bulunduğundan, bu ilk itirazın reddine karar verilmiştir.
SMK m.158 hükmünde lisans alanın dava açması ve şartları düzenlenmiştir. Bu hükme göre; Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa inhisari lisansa sahip olan kişi, üçüncü bir kişi tarafından sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hak sahibinin bu Kanun uyarınca açabileceği davaları, kendi adına açabilir. İnhisari olmayan lisans alan, sınai mülkiyet hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı sözleşmede açıkça sınırlandırılmamışsa, yapacağı bildirimle, gereken davayı açmasını hak sahibinden ister. Hak sahibinin, bu talebi kabul etmemesi veya bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde talep edilen davayı açmaması hâlinde, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek, kendi adına ve kendi menfaatlerinin gerektirdiği ölçüde dava açabilir. Bu fıkra uyarınca dava açan lisans alanın, dava açtığını hak sahibine bildirmesi gerekir. Lisans alan, ciddi bir zarar tehlikesinin varlığı hâlinde ve söz konusu sürenin geçmesinden önce, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. Mahkemenin tedbir kararı verdiği hâllerde talepte bulunan lisans sahibi dava açmaya da yetkilidir. Bu hâlde ikinci fıkradaki şartlar yargılama devam ederken tamamlanır.
Belirtilen norma göre somut olay incelendiğinde; 2000/17929, 2014/69374 ve 2017/100459 sayılı markaların davacı …’ye ait olduğu, dava dilekçesine ekli 16/05/2018 tarih 2018/02 karar nolu karar örneğine göre; davacı …’nin yukarıda numaraları belirtilen markaları kullanması için davacı şirkete inhisari olmayan lisans verdiği, eldeki davanın gerek markaların hak sahibi …, gerekse bu markaların kullanım hakkını inhisari olmayan lisans yolu ile elde eden … tarafından açıldığı, SMK m.158/2 hükmünde inhisari olmayan lisans elde eden kimsenin tek başına marka hakkına tecavüzden kaynaklı dava açması için gerekli prosedürün düzenlendiği, söz konusu Kanun normunun amacı incelendiğinde; kural olarak inhisari olmayan lisansa konu bir markanın 3.kişiler tarafından tecavüze uğraması halinde, tek başına dava açma hakkının lisans veren marka hakkı sahibine tanınmak istendiği, ancak inhisari olmayan lisansa sahip kimsenin de yasal prosedürü işletmek kaydıyla, marka hakkı sahibi yer almaksızın tek başına da dava açabileceğini düzenlediği, Kanun Koyucu’nun söz konusu norm ile amacının yalnızca marka hakkı sahibi veya inhisari olmayan lisans alanın tek başına dava açmasını sağlamak olmadığı, somut olaydaki gibi gerek marka hakkı sahibi, gerekse inhisari olmayan lisans alan kimsenin birlikte marka hakkına tecavüzden kaynaklı dava açabilmesine engel bir norm olarak söz konusu hükmün yorumlanamayacağı, normun objektif konuluş amacının bu kısıtlayıcı yoruma engel olduğu, aslolanın hak arama özgürlüğü olduğu, bu halde Kanun Koyucu’nun ilke olarak marka hakkı sahibinin davada hasım olmasını sağlama amacının gerçekleştiği, bunun yanında SMK m.158/2 hükmünün objektif amacından inhisari olmayan lisans alan kimsenin, marka hakkı sahibi ile birlikte aktif husumet ehliyetinin de bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin aktif husumet ehliyetine ilişkin itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davacılar vekili her ne kadar 18/07/2020 tarihli tam ıslah talepli dilekçe ibraz etmişse de; Davacılar vekilinin 18/07/2020 tarihli tam ıslah talepli dilekçenin, geçerli bir tam ıslah dilekçesi mahiyetinin bulunmadığı, zira söz konusu dilekçe incelendiğinde davacı … PATENT MARKA İNŞAAT EML.MÜŞAVİRLİĞİTİC.LTD.ŞTİ. bakımından dava dilekçesinde ileri sürülen istemlere ilişkin olarak, bu istemlerin bu davacı bakımından geri alınmasına yönelik olduğu, bu hususun HMK m.123 hükmü bağlamında davanın geri alınması mahiyetinde olduğu, öğretide belirtildiği üzere: HMK m.123 hükmünün uygulama alanı bulabileceği hususlar bakımından ıslah yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı (Bkz. Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.1515), başka bir açıdan davacılar vekilinin 18/07/2020 tarihli dilekçesi incelendiğinde; dava dilekçesinde davacı olarak belirtilen müvekkili … adına istemde bulunulmayan; marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ve hükmün ilanı istemlerinin ıslah dilekçesiyle ileri sürüldüğü, söz konusu iddiaların kısmi ıslah ile ileri sürülmesinin önünde yasal engel bulunmadığı anlaşıldığından; davacılar vekilinin 18/07/2020 tarihli ıslah dilekçesinin tam ıslah dilekçesi şartlarını taşımadığının tespitine ve tam ıslah talebi yönünden geçersizliğine, ancak müvekkili … bakımından iddianın genişletilmesi bağlamında istemlerin ileri sürüldüğü anlaşıldığından ve bu istemlerin ileri sürülmesi bakımından kısmi ıslah imkanı bulunduğundan, söz konusu dilekçenin geçerli bir kısmi ıslah talebi olduğunun tespitine karar verilerek yargılama yürütülmüştür.
Yukarıda izah edilen usuli iddia ve itirazlar değerlendirildikten sonra işin esası aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir:
Davacı …’nin 2000/17929, 2014/69374, 2017/100459 numaralı 36.sınıftta bulunan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ni kapsayan tescilli ve “…” ibaresini esas unsur olarak içeren markalarının bulunduğu, bu markaların kullanımı hususunda diğer davacı şirkete inhisari olmayan lisans verildiği, davalının “…/AYDIN” adresinde gayrimenkul komisyonculuğu faaliyetinde bulunduğu, vergi levhasına göre 03/08/2017 tarihinde işe başladığı, işyerinde bulunan tabela, levha ve otomobil üzerinde “Şekil+… GAYRİMENKUL” ibaresini markasal olarak kullandığı, davacının tescilli “…” ibareli markalarının koruma kapsamında bulunan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ile davalıya ait emlakçılık hizmetinin aynı tür hizmetler olduğu, davalının “Şekil+… GAYRİMENKUL” ibareli markasal kullanımının davacıya ait “…” ibareli markalardan kaynaklı hakları ihlal edebilmesi için, “Şekil+… GAYRİMENKUL” markasal kullanımının davacı markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olması gerektiği, oysa eldeki davada bu koşulun sağlanmadığı, “…” ibaresinin gerek büyük su kütlesi gerekse de kişi ismi olarak yaygın kullanılan, sıradan ve fantezi olmayan bir sözcük olduğu, ticari yaşamda değişik sektörlerde yaygın olarak kullanılagelen bir ibare olduğu, bu nedenle zayıf marka mahiyetinde bulunan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, yine emlakçılık hizmetinin içinde yer aldığı 36. sınıf hizmetler bakımından ortalama tüketicilerin dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunun Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 11.10.2018 tarih 2018/333 E 2018/1024 K sayılı kararında da belirtildiği, bu hali ile davalının “Şekil+… GAYRİMENKUL” ibareli markasal kullanımını gören veya duyan, emlakçılık hizmetinden yararlanmak isteyen tüketici kesiminin bu markayı davacı …’ye ait ve diğer davacı şirkete lisans verilen “…” ibareli markalarla karıştırmayacağı, davalının markasal kullanımının farklı bir ticari kökene işaret ettiğini davaya konu hizmetlerden yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde algılayabilecekleri, davalı markasının bir bütün olarak “Şekil+… GAYRİMENKUL” ibaresinden oluştuğu, “…” ibaresinin başına eklenen ve davaya konu hizmetleri tanımlamadığından somut ayırt edici niteliğini bulunan “Şekil” unsurunun davalının markasal kullanımını, davacıya ait markalardan yeter derecede ayırt edici hale getirdiğini, dolayısıyla iltibas tehlikesinin somut olayda mevcut olmadığı, kaldı ki davalının faaliyette bulunduğu coğrafi yer olarak “…/AYDIN”ın Ege Denizi’ne oldukça yakın konumda bulunduğu, emlakçılık faaliyeti yaptığı lokal bölge göz önüne alındığında “…” ibaresinin coğrafi kaynak çağrıştırma işlevinin de göz ardı edilemeyeceği, bu haliyle davalının markasal kullanımında “…” ibaresinin “… manzaralı, Denizi gören veya Denize yakın yerlerde bulunan taşınmazların satın alınması veya kiralanması” gibi bir algı da doğurabileceği, bu hususun davalının verdiği hizmetin coğrafi kaynağını çağrıştırdığı ve davalının markasal kullanımında yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğini oldukça zayıflattığı, bu hususun da iltibas tehlikesini bertaraf eden başkaca bir unsur olduğu, bu hale göre karşılaştırılan markalar ve markasal kullanım arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, bir an için karşılaştırılan markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu düşünülse bile, bu durumda davalı kullanımlarında yer alan “…” ibaresinin aynı zamanda davalı …’in soyadından oluştuğunun da göz ardı edilemeyeceği, nitekim SMK m.7/5-a bendine göre; Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde kullanılıyorsa, marka hakkı sahibinin bu kullanımı men edemeyeceği, adın öz ad ve soyadından oluşan bir bütün olduğu (21.06.1934 tarih 2525 sayılı Soyadı Kanunu m.1), dolayısıyla SMK m.7/5-a hükmü kapsamına gerçek kişinin soyadını markasal olarak kullanması hususunun da girdiği, somut olayda da davalının soyadı olan “…” ibaresini şekil unsuru ile birlikte davacı markalarına yanaşma kastı taşımaksızın dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içerisinde kullandığı, bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu varsayılsa bile davalıya ait markasal kullanımı, davacıların SMK m.7/5-a hükmü gereği yasaklayamayacakları, belirtilen nedenlerle davalının, davacılara ait marka haklarını ihlal eden herhangi bir eylemi bulunmadığı anlaşıldığından şartları oluşmayan marka hakkına tecavüz iddiasından kaynaklı istemlerin reddine, davacıların tek dava dilekçesi ile birlikte birden fazla asli talep ileri sürdüğü, bu minvalde davaların yığılması müessesesinin somut olayda söz konusu olduğu, davacıların tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, hükmün ilanı isteminin yanı sıra davacı şirketin maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerinde de bulunduğu, davacıların tüm istemlerinin reddine karar verildiğinden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2016 gün ve E.2014/11-130, K. 2016/1045 sayılı karar içeriğinde de belirtildiği gibi bu istemler için ayrı ayrı davalı lehine vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki şekilde nihai karar tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M :
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 187,86 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 128,56 TL’nin talebi halinde davacılara iade edilmesine,
3-Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, hükmün ilanı istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Maddi tazminat istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya verilmesine,
5-Manevi tazminat istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 111,10 TL harç, 164,90 TL tebligat, posta masrafı, 1.031,90 TL … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında sarf edilen delil tespiti masrafı olmak üzere toplam 1.307,90 TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin müteselsilen davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00 TL nin davacı şirketten alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/02/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza