Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/445 E. 2021/278 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/445 Esas
KARAR NO : 2021/278

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 03/12/2019
KARAR TARİHİ : 02/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/12/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Türkiye’de 33 yıldır paslanmaz çelik drenaj kanalları sektöründe faaliyet gösteren tanınmış ve köklü bir şirket olduğunu, Türkiye’de “…” markasını kullanan müvekkili şirketin Avrupa’ya açılmasıyla birlikte daha özgün bir markaya ihtiyaç duyduğunu, 2011 yılında “…” markasının müvekkili şirket tarafından yaratıldığını, 2011/25376 tescil numaralı “…” markasının 28/03/2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere müvekkili şirket adına tescil edildiğini, müvekkili şirketin markasını tescil ettireceğini öğrenen davalı şirketin kötü niyetli olarak Hollanda’da aynı markayı tescil ettirdiğini, davalı şirketin 04/02/2011 tarihinde “…” markasının AB’de tescili için başvuruda bulunduğunu, davalı şirketin 2016 yılında müvekkili markasını Türkiye’de kullanmak için mail gönderdiğini, müvekkili şirketin talebi kabul etmemesi üzerine davalı şirketin “…” ibareli marka için 2016/57079 başvuru numarası ile başvuruda bulunduğunu, başvuruya müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından itirazın kabul edildiğini ve marka başvurusunun reddedildiğini, davalı şirket tarafından yine aynı marka olan “…” ibaresi için 2017/27731 başvuru numarası ile başvuru yapıldığını, bu başvuruya da müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini ve davalı şirketin başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, davalı şirketin üçüncü kez “…” ibaresi için 2018/10843 başvuru numarası ile başvuruda bulunduğunu, müvekkili şirketin bu başvuruya da itiraz ettiğini, itirazın kabulü üzerine davalı şirketin karara itirazı neticesinde Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın işbu dava konusu kararı verdiğini, kararın kabul edilemez olduğunu, davalı şirket markasının müvekkili markası ile görsel ve işitsel olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların sınıflarının aynı olması ve bağlantılı olması sebebiyle de iltibasa neden olabileceğini, davalı şirket markasının asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, sonra gelen “drain” ibaresinin “atık su” anlamına geldiğini ve bu ibarenin sektörde sık kullanılması sebebiyle ayırt ediciliğinin bulunmadığını, müvekkili şirket markasının 06, 11 ve 35. sınıftaki hizmetleri kapsadığını, davalı markasının da aynı sınıf mal ve hizmetleri içerdiğini, davalı şirket başvurusu ile müvekkili şirket markasının asıl ve ayırt edici unsurlarının benzer olması nedeniyle ortalama tüketici kitlesinin iki markayı ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğunu, davalı şirketin 2018/20119 başvuru numarası ile “… paslanmaz” ibareli marka için de tescil başvurusu yaptığını, davalı şirketin müvekkili şirketin sahip olduğu markaları ve benzerlerini sistematik şekilde kendi adına tescil gayreti içerisinde olduğunun dava konusu olmayan bu başvurudan da anlaşılacağını, müvekkili şirketin “…” ibareli markayı yıllardır kullandığını, davalı şirketin markanın sahibinin müvekkili şirket olduğunu bildiğini, davalı şirket yetkilisinin müvekkili şirket ile ticari ilişkisi olduğunu, yurtdışı fuarlarda müvekkili şirketi temsil ettiğini, müvekkili şirketin katılım sağladığı fuarlarda çekilen fotoğraflarda “…” markasının kullanıldığının göründüğünü, müvekkili şirkete ait www.yergideri.com web sayfasında “…” ve “…” markalarının kullanıldığını ve satış yapıldığını beyanla; … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 26/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirkete ait 2018/10843 sayılı “…” ibareli markaya davacı şirket tarafından 2011/25376 ve 2017/29930 sayılı markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, davacı şirketin 2017/29930 sayılı markasının YİDK kararı ile reddedilmiş olduğundan bu markaya dayalı benzerlik ve iltibas incelemesi yapılamayacağını, davacı şirketin 2011/25376 sayılı markası ile ilgili olarak davalı şirket tarafından kullanım ispatı talep edildiğini, davacı şirketin sunduğu delillerin markanın çekişme konusu mal ve hizmetlerde kullanıldığını ispat edemediğini, davacı şirketin kullanım kanıtı olarak sunduğu faturalarda satışı yapılan ürünlerin markalarının belirtilmediğini, satışa sunulan ürünlerin “…” markalı ürünler olduğunu göstermediğini, davacı tarafça sunulan broşürlerde “…” markasına rastlanmadığını, kullanım ispatlanamadığından davacı şirketin 2011/25376 sayılı markasının itiraza gerekçe olamayacağını, YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 03/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davada YİDK karar tarihindeki hukuki durum ve sunulan delillerin dikkate alınması gerektiğini, davanın esasının itiraza mesnet markanın 6769 sayılı SMK’nın 19. maddesindeki şartları karşılar yeterlilikte fiilen kullanılıp kullanılmadığı yönünde olduğunu, davacı tarafça kullanımın ispat edilemediğini, davacının, müvekkili şirketin tüm AB ülkelerinde ticaretini yaptığı “…” markasına üretim yapmak için Sakarya’da kurduğu fabrikadaki ticaretini engellemek için kötü niyetli başvuru yaptığı 2017/29930 nolu “…” başvurusu müvekkili şirket başvurusuna re’sen ret gerekçesi oluşturduğundan müvekkili şirket tarafından yapılan itiraz neticesinde davacı başvurusunun YİDK tarafından “iyi niyet kapsamında değerlendirilemeyeceği” gerekçesiyle itirazın kabul edildiğini, bu kararla davacının kötü niyetli olduğunun ispatlandığını, davacının 2011/25376 nolu “…” markasının kullanımına ilişkin sunduğu faturalardaki “…, …” ibarelerinin asıl faturanın kesildiği tarihten sonra itiraz aşamasında delil uydurmak maksadıyla sonradan ilave edildiği kanaatinin oluştuğunu, davacı tarafça sunulan faturaların asıllarının davacıdan istenilmesini ve bilirkişi vasıtasıyla incelenmesini talep ettiklerini, faturalardaki “…, …” ibarelerinin yazı fontunun şirket unvanı, adres vs. faturanın sabit yazı fontundan farklı olduğunu, delil olarak sunulan faturalarda “…” ibaresinin “İ” harfi kullanılarak yazıldığını, “…, …” ibarelerinin faturadaki diğer yazılara göre koyu renkte kullanıldığını, bu durumun da ibarenin faturalara sonradan ilave edildiği şüphesini güçlendirdiğini, sunulan faturalarda “…, …,” şeklinde üç adet farklı marka bulunduğunu, ürünlerin hangi markayı taşıdığının belli olmadığını, davacının web sayfasında sadece “…” ve “…” markasından başkaca bir tanıtım olmadığını, ilgili ürünlerin tamamında “…” markasının kullanıldığını, davacı tarafça sunulan katalog sayfalarının tümünde sadece “…” ve “…” markalarının yer aldığını, müvekkili şirketin kötü niyetli olduğu iddiasının yersiz olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2018/10843 nolu “Şekil+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait 2017/29930 ve 2011/25376 sayılı markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olduğu iddiasının davaya konu YİDK kararının iptalini gerektirip gerektirmeyeceği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıaların tespiti bakımından bilirkişi raporu alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+… …” ibaresinin 06, 11, 19, 35. sınıflarda bulunan mal ve hizmetler bakımından tescili amacıyla 03.02.2018 tarihinde gerçekleştirdiği 2018/10843 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.02.2018 tarih ve 295 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 21.03.2018 tarihinde 2017/29930, 2011/25376 ve 2006/25258 sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 14.06.2018 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, karşı görüş dilekçesinde 2011/25376 ve 2006/25258 sayılı markaların tescil kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden kullanmama def’i ileri sürüldüğü, davacının 31.07.2018 tarihinde kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca incelenmesi sonucunda SMK m.6/1 hükmü uyarınca 2011/25376 ve 2017/29930 sayılı markalar redde mesnet alınarak bir kısım mal ve hizmetin başvurudan çıkarıldığı, SMK m.6/9 hükmü gereği ileri sürülen itirazın reddedildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 09.03.2019 tarihinde karara itiraz formu sunulduğu, davacı şirketin 03.04.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, davacının başvuru markasının yayımı üzerine SMK m.6/9 hükmü uyarınca ileri sürdüğü itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddi kararına karşı itirazda bulunmadığı, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; “itirazın kabulüne ve başvurunun kısmen reddi kararının kaldırılmasına” şeklinde karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 03.10.2019 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
İlk olarak hemen belirtmek gerekir ki; davaya konu YİDK kararı ile redde mesnet olmaktan çıkarılan 2017/29930 sayılı marka başvurusunun, 06 / 11 / 35. sınıflarda tescil talebinde bulunulmuşsa da, başvurunun, itiraz üzerine 2019 yılında reddedildiği, YİDK karar tarihi olan 03.10.2019 tarihi itibariyle 2017/29930 sayılı marka başvurusunun geçerli olmadığı anlaşıldığından, YİDK kararında belirtildiği üzere; bu itiraza mesnet marka başvurusunun SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak değerlendirmede gerekçe marka olamayacağı yönündeki saptamasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. İtiraza mesnet bu marka başvurusu, davaya konu YİDK karar tarihinde reddedildiği anlaşıldığından, bu marka başvurusu, davaya konu marka başvurusunun tesciline SMK m.6/1 hükmü uyarınca mesnet olamaz.
Somut olayda; davacıya ait itiraza mesnet 2011/25376 sayılı markanın kullanılmadığı def’i yolu ile ileri sürüldüğünden, ilk olarak; bu markanın, marka işlem dosyasında kullanmama def’ini bertaraf edecek nicelik ve nitelikte kullanımının bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeye göre; yalnızca benzerlik ve karıştırılma ihtimali kapsamında yapılan itirazlarda (SMK m. 6/1), itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. Dolayısıyla benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı ileri sürülen itiraz taleplerinde; uyuşmazlık konusu markanın başvuru tarihinde, itiraz talebine gerekçe olarak gösterilen markanın en az beş yıldır tescilli olması halinde, ilgili markanın tescil kapsamındaki emtialarda ciddi bir biçimde kullanılıp kullanmadığını ispata davet müessesi düzenlenmiştir.
Görüleceği üzere kullanmama def’inin, itiraza konu markanın başvuru tarihinde veya rüçhan tarihinde, itiraza gerekçe gösterilen markanın/markaların Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartı aranmaktadır. İtiraz sahibi tarafından sunulan delillerin itiraza konu markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler bakımından kullanımın niteliği, yeri, zamanı, kapsamı ve markanın kullanım şekli hususlarına dair yeterli bilgiyi içermesi gerekir.
Marka mevzuatında “ciddi biçimde kullanma” kavramına ilişkin açık bir düzenleme yer almamasına rağmen, söz konusu kavramla; markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması kastedilmektedir.”
Somut olayda, davalı şirkete ait dava konusu 2018/10843 sayılı markanın başvuru tarihi 03.02.2018’tir. Davacının gerekçe olarak sunduğu 2011/25376 sayılı markanın tescil tarihi ise 18.05.2012’dir. Tarihler gözetildiğinde, davacıya ait markanın, itiraza konu başvurunun başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalı şirketin “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Markalar Dairesi Başkanlığı kararında, davacıya ait markanın “yer süzgeci, drenaj kanalı, yağ ayırıcı” emtialarında kullanıldığının ispatlandığı ifade edilmiştir.
Gerekçe olarak gösterilen marka ile ilgili davacı tarafça işlem dosyasına aşağıda listelenen belgelerin sunulduğu tespit edilmiştir:
• 22.04.2014 tarihli fatura
• 27.02.2015 tarihli fatura
• 10.08.2015 tarihli fatura
• 10.11.2015 tarihli fatura
• 27.12.2016 tarihli fatura
• 12.01.2017 tarihli fatura
• 28.03.2017 tarihli fatura
• 11.08.2017 tarihli fatura
• 30.01.2018 tarihli fatura
• 6 sayfalık katalog
6 sayfalık katalogta “…” ve “…” markaları yer almakta olup, “…” markası bulunmamaktadır.
Faturaların açıklamalarında “yer süzgeci, drenaj kanalı ve yağ ayırıcı” ibareleri yer almakta olup, açıklama kısmında herhangi bir marka yer almamaktadır. Buna karşın faturaların tamamının sağ üst köşesinde üst satırda “…”, alt satırda davacının ticaret unvanı, en alt satırda ise “…, …” ibarelerine yer verilmiştir.
Sunulan faturalarla “yer süzgeci, drenaj kanalı, yağ ayırıcı” emtialarının 2014-2018 yılları arasında davacı şirket tarafından satışının gerçekleştirildiği anlaşılmakla birlikte, faturaların açıklama kısmında herhangi bir marka yer almamaktadır. Faturaların sağ üst köşesinde “…” markasının ve davacının ticaret unvanının altında “…, …” ibareleri kullanılmıştır. Fakat bu kullanım şeklinin satışa sunulan ürünlerin “…” markalı ürünler olduğunu göstermediği, ayrıca faturalarla birlikte sunulan katalogta da “…” markasının bulunmadığı gözetildiğinde, sunulan faturaların 2011/25376 sayılı “…” markasının kullanımını ispat etmek için yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla; davacıya ait 2011/25376 sayılı markanın kullanımı ispatlanamadığından, bu marka SMK m.19/2 hükmü uyarınca, davaya konu marka başvurusu bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca nispi tescil engeli oluşturmayacaktır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu … sayılı YİDK kararında iptalini gerektirir hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, davacıya ait itiraza mesnet 2017/29930 sayılı marka başvurusunun, YİDK karar tarihi itibariyle itiraz üzerine reddedildiği anlaşıldığından dava konusu marka başvurusunun tesciline engel teşkil etmeyeceği, davacıya ait diğer bir itiraz markası olan 2011/25376 sayılı markanın ileri sürülen kullanmama def’i üzerine, dava konusu marka başvuru tarihinden önceki son beş yıl içinde tescilli olduğu emtialar bakımından markasal olarak kullanıldığının ispatlanamadığı, eldeki davada davacı taraf, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu ileri sürmüşse de, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kötü niyet gerekçeli itirazın reddine karar verdiği, davacının bu red kararına karşı YİDK nezdinde itirazda bulunmadığı, dolayısıyla YİDK kararında kötü niyet itirazının inceleme konusu yapılmadığı, eldeki davanın salt YİDK kararının iptali istemine ilişkin olduğu, bu nedenle YİDK kararına konu edilmeyen bu itirazın eldeki dava aşamasında ileri sürülemeyeceği tespit edildiğinden; başkaca bir tahkikata gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 137,00 TL posta, tebligat, 2.170,00 TL tercüme ücreti, 1.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.102,20 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 16,30 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı kurum vekili ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/07/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza