Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/438 E. 2021/11 K. 08.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/438 Esas
KARAR NO : 2021/11
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 03/12/2019
KARAR TARİHİ : 08/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/12/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının “…” ibaresini ilk olarak 1990 yılında marka olarak tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak tescilli marka sayısını arttırdığını, seri marka oluşturduğunu, Türkiye’de ve WIPO nezdinde tescilli onlarca “…”lu markasının olduğunu, “… …” ürünlerinin ambalajları için de endüstriyel tasarım tescillerinin ve başvurularının bulunduğunu, davacının “…” markalarına global bir koruma sağlamaya çalıştığını, davalının davaya konu “… … …” marka başvurusunun “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva ettiğinden kendi tescilli “…”lu markalarıyla iltibas yaratma ihtimalinin kuvvetli olduğunu, taraf markalarının aynı tür mal ve hizmetlerde kullanılacağını, davalının dava konusu edilen bu marka başvurusunun kapsamından, dava dışı üçüncü kişilerin itirazları nedeniyle 29. sınıfa giren “yenilebilir bitkisel yağlar” ve 31. sınıfa giren “işlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, thoumlar, evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu” dışında kalan tüm emtiaların çıkartıldığını, yine de davacının itirazlarının kabul edilmemesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalının markasındaki “… …” ibaresinin lider marka niteliğinde olması nedeniyle benzerlik incelemesinde dikkate alınmaması gerektiğini, davalının “… …” ibareli başkaca markalarının da tescilli olduğunu ve bu sebeple davalının şimdi marka olarak tescil ettirmek istediği ibarenin “…” olduğunun tartışmasız olduğunu, dava dışı üçüncü kişilere ait “…” ibareli marka tescil başvurularının konu edildiği bazı davalarda olayımıza uygulanabilecek emsal nitelikte kararlar çıktığını, davacının “…” markasının tanınmış marka olduğunu, zira yaptığı yatırım ve çalışmalarla “…” sözcüğünü toplumda tanınmış hale getirdiğini ve bu markanın davacı ile özdeşleştiğini, kendilerinin bu ibare üzerinde inhisari hakkının doğduğunu, buna dair emsal yargı kararları olduğunu ve buna benzer markaların farklı tür mal ve hizmetler için dahi tescil edilemeyeceğinin muhtelif mahkeme kararları ile hükme bağlandığını, davalı TÜRKPATENT’in dava konusu edilen kararında, “…” markasının bu tanınmışlığının ve markalar arasındaki iltibas değerlendirmesinde ortalama tüketicinin bakış açısının ve ürünlerin alımı esnasında ayrılan zamanın kısalığının dikkate alınmadığını, davalının tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve davacının markasının tanınmışlığından yararlanılmak istenildiğini, davalının dava konusu marka başvurusunda bulunurken davacının “…”lu markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını iddia ederek; TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini ve davalı firmanın … sayılı markasının tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 26/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, her ne kadar davalı başvurusu ile davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların birbirine benzediği iddia edilmekte ise de davalı firmanın başvurusunun bir bütün olarak “… … …” ibaresinde yer alan ve davacının markalarıyla örtüşmeyen unsurların marka algısını değiştirmek için yeterli olduğunu, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisinin olmadığını, “…” ibaresinin Fransızca bir sözcük olup “biçim, …, endam, bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu” gibi anlamlara geldiğini, günlük yaşamda herkes tarafından sıklıkla kullanılan bir sözcük olduğunu, ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olduğundan özellikle ayırt edici ek sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Kuruyemiş Gıda Ak. Kim. Mad. Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. vekili 24/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı firmanın 1995’ten beri kuruyemiş ve kuru meyve sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu sektörde lider firma olduğunu, taraf markalarının birbirine benzemediğini, davalının markasının esas, tali veya yardımcı unsurlara ayrıştırılmasının ve bu şekilde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca taraf markalarının farklı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, TÜRKPATENT kayıtlarında bir inceleme yapıldığında, yalnızca 29, 30, 31 ve 35. sınıflara giren emtialarda dahi, davacının markalarının dışında içinde “…” ibaresi geçen binlerce kayıta rastlanabileceğini, davacı markalarındaki “…” ibaresinin ayırt edici niteliği olmayan, genel bir ibare olduğunu ve herkesin kullanımına açık bulunduğunu, her halükarda davalının dava konusu edilen markasının önceki tescillerine bağlı seri marka niteliğini haiz bulunduğunu, davalının markasında esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, davalının “…”lı onlarca marka tescilinin bulunduğunu, “… …” ibaresinin ise bir bütün olarak seri marka yaratma amacıyla bu markaya eklenen tali bir ibare olduğunu, “…” Markasının TÜRKPATENT nezdinde “tanınmış marka” olarak tescilli olduğunu, davalının bu tanınmış markayı da ihtiva eden dava konusu marka başvurusundabulunmakla davacının markalarına yaklaşma amacını gütmediğini beyan ederek; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Kuruyemiş Gıda Ak. Kim. Mad. Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. Vekili 17/11/2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Davacı tarafın eldeki davaya dayanak gösterdiği markaların tescil edildikleri sınıf ve alt sınıflarda kullanılmadığını, bu hususu kullanmama def’i olarak ileri sürdüklerini, ileri sürdükleri kullanmama def’i dikkate alınarak değerlendirme yapılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi yönünden hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… … …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, davalının önceki tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetlerinden maddi vakıalara ilişkin raporlar alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… … …” ibaresinin 29, 30, 31 ve 35. Sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 22.01.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2018 tarih ve 294 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 06.04.2018 tarihinde 2016/41861, 2015/79996, 2015/79991, 2015/30381, 2014/21783, 2014/21712, 2014/21704, 2013/41764, 2013/41705, 2006/01243 sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri bağlamında itirazda bulunduğu, davalı şirket tarafından 30.05.2018 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunulduğu, karşı görüş dilekçesinde 2006/01243 sayılı markaya ilişkin kullanmama def’inde bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 25.01.2019 tarihli kararı ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 18 inci maddesine dayanılarak yapılan itirazın incelenmesi sonucunda dava dışı Bah Eğitim Turizm Gıda San. Tic. A.Ş.’nin yapmış olduğu itirazın kısmen kabul edilerek davalının … numaralı marka başvurusunun emtia listesinden; “29. Sınıfa giren; “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar.Kuru yemişler.Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin.Yumurtalar, yumurta tozları.Patates cipsleri.”, 30. Sınıfa giren tüm emtialar, 31. Sınıfa giren; “Ormancılık ürünleri.Canlı hayvanlar, kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar.Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.Hayvan yemleri.Malt (insan tüketimi için olmayan).” ve 35. Sınıfa giren; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.Büro hizmetleri: sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri.Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 29, 30, 31.sınıftaki malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” nin çıkartılmasına karar verildiği, davacı itirazlarının reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 19.03.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı başvuru sahibi tarafından 01.04.2019 tarihli karara itiraz formu ibraz edildiği, davalı şirketin 07.05.2019 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, karara yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; her iki itirazın da reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 11.02.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Somut olayda eldeki dava hem YİDK kararının iptalini, hem de markanın hükümsüzlüğü istemini içermektedir. Her ne kadar dava dışı şirketin itirazı üzerine davalı şirket markası kapsamından bir kısım emtia çıkarılıp geriye sadece “Yenilebilir bitkisel yağlar. İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtiaları kalmışsa da, bu emtialar markanın hükümsüzlüğü istemine esas dava konusu emtialardır. Davacının YİDK kararının iptali istemine ilişkin olarak davacının itirazları Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğinden, YİDK kararının iptali istemli davanın konusu “29.sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. 31.sınıf: İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu. 35.sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri.Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” şeklindeki mal ve hizmetlerdir.
Mahkememizce aldırılan 13/04/2020 tarihli bilirkişi raporunda YİDK kararının iptaline konu olabilecek mal ve hizmetler dikkate alınmadan sadece markanın hükümsüzlüğü istemine konu emtialar nazara alınarak emtia benzerliği incelemesi yapıldığından, mahkememizce YİDK kararının iptaline konu olabilecek mal ve hizmetleri de içerecek şekilde yeni bir bilirkişi raporu aldırılmış ve böylece mal ve hizmet benzerliği değerlendirmesi yaptırılmıştır.
Davalı şirket vekili her ne kadar 17/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı markalarının tescilli oldukları emtialar bakımından kullanılmadıklarına ilişkin def’i ileri sürmüşse de; dava tarihi ve dava konusu marka başvuru tarihi baz alındığında, bu tarihten önceki 5 yıllık süreç içerisinde tescil edilmiş ve dava tarihi itibariyle kullanmama def’i ileri sürülemeyecek davacı markaları bulunduğundan ve kullanmama def’inin yargılamanın sonucuna etkisi bulunmadığından, bu hususta ayrıca tetkik yapılmamıştır.
Mahkememizce aldırılan 16/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan “29.sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. 31.sınıf: İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri.Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri ile davacıya ait YİDK kararında itiraza mesnet 2016/41861, 2015/79996, 2015/79991, 2015/30381, 2014/21783, 2014/21712, 2014/21704, 2013/41764, 2013/41705, hükümsüzlük davasında ayrıca itiraza mesnet 118808, 2000/24089, 2007/16701, 2007/16695, 2007/16706, 2007/16697, 2007/16699, 2007/16696, 2007/16698, 2007/16700, 2007/16705, 2007/16704, 2008/30571. 2009/62548, 2000/25298, 2006/01243, 2007/65503, 2007/65502, 2007/65504 ve 2006/16353 sayılı marka kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda koyulaştırılarak ön plana çıkartılan emtiaların aynı, aynı tür ve benzer oldukları tespit edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan ve başvuru esnasında mevcut olan 29 ve 30. Sınıf malların tamamı ve yine 35. Sınıfta bu malların satışına yönelik mağazacılık ve perakendecilik hizmetleri bakımından davacı yanın önceki tarihli markaları ile aralarında aynı, aynı tür veya benzerlik düzeyinde bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca başvuru kapsamında yer alan 31. sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri” ve bu ürünlerin satışına yönelik 35. sınıf hizmetler bakımından da taraf markaları yine benzerlerdir. Zira ilgili emtialar ile örneğin kepekli bisküvi çeşidi, içeriğindeki kepek nedeniyle benzer görülebileceği gibi yine “bahçecilik ürünleri” ile davacı markalarındaki “Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler.” emtiaları arasında da ortalama bir ilişki bulunmaktadır. Zira Kurutulmuş meyve ve sebzeler ile kuruyemişler, bahçecilik ürünlerinin kapsamında olan taze meyve ve sebzelerin basit işlemlerden geçirilerek aynı üreticiler tarafından yan yana satışa sunulması mümkün olan halleri olup bu anlamda aralarında benzerlik bulunmaktadır. Mallar arasındaki benzerlik bu malların satışına yönelik hizmetlerdeki benzerliği kendiliğinden getirmektedir.
Her ne kadar davacı markaları kapsamında 35. sınıftaki satış hizmetleri yer almamakta ise de uygulamada da kabul edildiği üzere ticari bir malı üreten bir işletmenin, ürettiği malı satmasın işinin doğası gereği ve ticari faaliyetinin zorunlu bir sonucudur. Bu anlamda 1-34 mal grubunda yer alan herhangi bir malı üreten işletmenin, aynı zamanda o malı satacağının da kabulü gerekmekte olup ayrıca 35. sınıftaki mağazacılık hizmetleri alt grubunda bir tescil elde etmesine gerek yoktur. Meğer ki mal üreten mağazasında kendi ürettiği mallar hariç, başka firmalara ait ürünleri de satmak isterse bu durumda ilgili hizmet sınıfını da tescil ettirmek zorundadır. Dolayısıyla davacının tescilleri kapsamındaki 29, 30 ve 31. Sınıfta bilirkişi raporunda altı çizili olarak gösterilen mallar ile dava konusu markadaki 35.sınıf satış hizmetleri alt grubunda 29,30 ve 31. Sınıfta altı çizil olarak gösterilen emtiaların satışına özgülen hizmet arasında benzerlik bulunmaktadır.
Sonuç olarak taraf markaları, başvuru kapsamında yer alan ve 16/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda altı çizili ve koyu renk ile gösterilen emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmünde yer alan emtia benzerliği şartını sağlamışlardır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde, gri ve dikdörtgen yapılı bir fon üzerinde üst kısımda, aynı zamanda davalı başvuru sahibinin ticaret unvanının da kılavuz unsuru olan ve yine davalının lider/çatı markası konumunda olduğu görülen “…” ibaresinin kendine özgü logosu ile bütüne nazaran oldukça küçük bir şekilde konumlandırıldığı, bu ibarenin hemen altında kalacak şekilde markanın orta kısmında ve daha büyük karakterlerle “…” sözcük unsuruna yer verildikten sonra en altta ise bu ibareden biraz daha küçük karakterlere sahip olmakla birlikte tamamen geri planda kaldığından bahsedilmesi mümkün olmayan bir şekilde, tamamı büyük harflerle “…” ibaresine yer verildiği görülmektedir. “Çatı” marka olarak da kabul edilen firmaların lokomotif markalarının (….s) işaretin (somut uyuşmazlıkta “…”) kaynak bildirme fonksiyonuna katkı yapan unsurlar oldukları, ancak bu şekilde yapılan başvurularda genelde marka ile koruma altına alınmak istenilen unsurun “çatı” marka değil bu markanın yanına eklenen ayırt edici sözcük ya da şekil unsurlarının olduğu, bu bakımdan çatı markanın ve bu marka yanında yer alan işaretin, bütün içerisindeki konumu, ek ibarenin ayırt edici olup olmadığı gibi unsurların her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmede bulunulması gerektiği aşikardır. Zira kimi zaman çatı markaların bütün içerisindeki konumları veya nitelikleri nedeniyle arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem gösterdiği, kimi zaman ise diğer tüm unsurlarla aynı öneme sahip oldukları yönünde değerlendirmelerde bulunulması mümkündür. Bu anlamda çatı marka ile birlikte yapılan başvurularda, başvuruda yer alan çatı markanın haricinde kalan unsurların ayırt edici niteliğinin bulunması durumunda markada aslen korunmak istenen ibarelerin çatı marka değil, bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Dolayısıyla bu ek unsurların, daha önceki tarihli bir markanın da asıl unsuru konumunda bulunması halinde, çatı marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurulması kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir. Bu anlamda dava konusu markanın esas unsurunun “…” olmadığı, anılan ibarenin tali nitelikte kalacak şekilde kullanıldığı, başvuruda yer alan “… …” ibarelerinin bu nedenle bir bütün olarak daha ön planda değerlendirilmeleri gerektiği düşünülmektedir. Zira yukarıda da belirtildiği üzere dava konusu markada “…” ibaresi soyut, geri planda, tali mahiyette kalması istenecek bir şekilde konumlandırılmamıştır.
Davacı yan markalarına bakıldığında ise davacının “Şekil+… …”, “… …”, “…+”, “… PLUS”, “Şekil+… … …”, “… …+Şekil” gibi “…”, “…”, “…”, “… PLUS”, “…+”, “… EXTRA”, “… YE …” gibi sözcük unsurları içerir markalarının var olduğu, davacı için de “…” ibaresinin, aynen davalının “…” markası gibi çatı marka konumunda değerlendirilmesi gerektiği, bu anlamda davacı markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Yine markalardaki “plus, extra ve +” ibareleri de ilave, daha fazla gibi değer/miktar belirtir nitelikte ticaret hayatında yaygın kullanılan unsurlardır. Bu anlamda davacı yanın söz konusu markalarında korumak istenilen asli unsurun “…” olduğu ve bu ibare etrafında oluşturulmuş markalar ile bir seri marka ailesi yaratıldığı görülmektedir.
Taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal olarak değerlendirildiğinde; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, markalarda müşterek olarak yer alan “…” ibaresinin iltibas tehlikesi oluşturacak derecede markalara benzerlik katmadığı, mücerret … ibaresinin biçim, şekil, usul, teamül, istenilen şeylerin yazılması ve doldurulması için hazırlanmış basılı belge, gerekli güç ve yeteneklere sahip olmak, diri ve canlı görünmek anlamına geldiği, bunun yanında … tutmak, formda olmak, forma girmek şeklinde gıda maddeleri ile yakından ilgili olan anlamı ve bu meyanda tüketici nezdinde uyandıracağı anlam gözetildiğinde anılan ibarenin tescil kapsamına giren bir kısım gıda ürünlerinin vasfını belirttiği, bu sebeple ayırt edici gücünün zayıf olduğu, bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesinin, yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebileceği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin; 26.10.2020 tarih 2020/616 Esas 2020/2020/4442 Karar, 12.10.2020 tarih 2020/119 Esas 2020/3987 Karar, 12.10.2020 tarih 2020/141 Esas 2020/4001 Karar, 10.04.2019 tarih 2018/962 Esas 2019/2860 Karar, 04.02.2019 tarih 2017/3641 Esas 2019/818 Karar, 03.12.2018 tarih 2017/2160 Esas 2018/7568 Karar sayılı onama kararlarına konu yerel mahkeme kararlarında da “…” ibaresinin gıda emtiaları bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf bir işaret olduğunun belirtildiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu hale göre dava konusu marka mizanpajı incelendiğinde; “…” ibaresinin “…” ibaresine nazaran daha küçük punto ile ve “…” ibaresine nazaran nispeten arka planda kalacak şekilde konumlandırıldığı, “…” ibaresinin de davaya konu gıda emtiaları bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu düşünülse bile umumi intiba olarak bu markanın davacıya ait itiraza mesnet markalardan farklılaştığı, davacıya ait önceki tarihli “…” ibareli markaları gören, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici halk kitlesinin davaya konu “… … …” markalı mal ve hizmetleri gördüğünde, bu mal ve hizmetlerden yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde bu markanın davacı markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabilecekleri, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacakları, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmeyeceği tespit edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında 16/09/2020 tarihli bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir.
Davalı şirket vekili önceki tarihli tescilli markasına binaen eldeki dava konusu marka bakımından müktesep hakkı bulunduğunu iddia etmiştir. Eksiklik bulunmaması bakımından söz konusu savunma aşağıdaki şekilde irdelenmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; Davalının 2015/105834 sayılı markasının tescil tarihi ile eldeki davaya konu marka başvuru tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğundan, önceki tarihli bu marka, davaya konu marka başvuru tarihi itibari ile hükümsüzlük tehdidi altında olduğundan bu marka bakımından ileri sürülen müktesep hak iddiası yerinde bulunmamıştır. Davalının 2009/32968 sayılı markasının tescil tarihi ile dava konusu markanın başvuru tarihi olan 22.01.2018 tarihi itibariyle 5 yıldan fazla bir süre geçmiştir. Ayrıca önceki markanın da “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir. Ancak somut uyuşmazlığın da temelini oluşturan “…” ibaresinin, davalının önceki markasında yer almadığı, ayrıca davalının önceki markasında yine uyuşmazlık konusu olan 29 ve 30. sınıf emtiaların da bulunmadığı görülmüştür. Her ne kadar marka sahiplerinin, değişen şartlar ve geçen zaman içerisinde markalarını görsel anlamda revize etmeleri, anılan marka ile marka sahibi arasındaki bağlantıyı koparmayacak ise de markanın görsel unsurlarının yanı sıra ek unsurlar açısından da değişiklikler yaşaması önceki markanın esas unsurunun niteliğini de değiştirecektir. Bu nedenle somut olayda da “…” ibaresinden kaynaklı olarak davalının önceki markasının, dava konusu markaya müktesep hak sağlamasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak; davalı şirketin müktesep hak iddiaları yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığından, SMK m.6/4 ve m.6/5 hükümleri koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
Davacı vekili, davalı şirketin marka başvurusunda kötüniyetli olduğunu dava aşamasında iddia ettiğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından söz konusu iddia aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 272,25 TL posta, tebligat, 3.600,00 TL bilirkişi ücreti masrafı olmak üzere toplam 3.967,45 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Kuruyemiş Gıda Ak. Kim. Mad. Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.’nin yapmış olduğu 54,40 TL ıslah harcı ve 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Kuruyemiş Gıda Ak. Kim. Mad. Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, tüm taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/01/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA