Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/423 E. 2021/19 K. 13.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/423 Esas – 2021/19
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/423 Esas
KARAR NO : 2021/19

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü / Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 02/12/2019
KARAR TARİHİ : 13/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü / Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava ve replik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin 2012 yılından itibaren “…” markası ile “… Eğitim ve Öğretim Kurumları” adıyla, eğitim-öğretim vs. alanında ticari faaliyetine devam ettiğini, “…” markasının müvekkili tarafından oluşturulmuş, geliştirilmiş, eğitim-öğretim merkezleri, etüt merkezi, sosyal etkinlikler vs alanlarda tanınmış bir marka halini aldığını, müvekkilinin markasının Türk Patent ve Marka Kurumu’nun … başvuru/tescil nolu, 02.02.2013 başvuru, 01.04.2014 tescil tarihli olup, “35 ve 41” nice sınıflarının tamamını kapsadığını, davalı tarafın ise, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 41 nolu emtiası kapsamında “… YAYINLARI” markasını Türk Patent Ve Marka Kurumu’nun … başvuru/tescil nolu, 02.02.2019 başvuru, 11.10.2019 tescil tarihli olarak markasını tescil ettirdiğini, markasını 41 nolu emtia kapsamında 2019 yılında kullanmaya başladığını, davalının markası ile müvekkiline ait markanın birbirinden ayırt edilemeyecek derecede benzer olup, ortak mal ve hizmetler bakımından tescil edildiğini, müvekkilinin uzun çalışmalar sonucunda adına tescilini sağladığı ve fiilen kullandığı markasının izni olmadan, davalının kullanmasının, bu marka adı altında yayınlar yapmasının, nice sınıfı kapsamında faaliyete başlamasının, müvekkiline ve markasına zarar verdiğini, davalı tarafa …..Y.Nolu ihtarnamesi gönderildiğini, ancak davalı tarafın hiçbir işlem yapmadığını ve müvekkili ile görüşmesinde yasal yola başvurabileceğini beyan ettiğini, davalı tarafın süresinde cevap ve delil dilekçesi sunmadığını, davalının adresini Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarındaki adres olarak bildirdiklerini, bu adrese yapılan tebligatın geçerli olduğunu, davadaki taleplerinin marka hükümsüzlüğü olduğunu, tarafların aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, hizmetlerinin benzerliği sebebiyle ilgili tüketici nezdinde karıştırılması kaçınılmaz olduğunu beyanla; müvekkili markasına davalı tarafından yapılan tecavüzün tespit ve önlenmesine, davalı adına … no ile tescilli “… Yayınları” markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, davalıya ait internet sitesinin erişime kapatılmasını, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasını,“… Yayınları” adını taşıyan tabelaların, katalog, broşür, kartvizit, hediye poşeti ve ambalajları ile diğer ürünlerin piyasadan/müşterilerinden toplatılmasını, tecavüz teşkil eden unsurları üretmeye yarayan baskı, vs. değiştirilmesi veya imha edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … sayılı marka başvurusuna herhangi bir itiraz olmadığı için bu konuda verilmiş olan bir YİDK kararı da bulunmadığını, bu nedenle Kurum hakkında ikame edilen iş bu davanın, husumet yönünden reddi gerektiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili adına gönderilen tebligatın usule aykırı olarak komşusuna tebliğ edildiğini, tebligat usulsüz olduğundan işbu tebligata bağlanan tüm hüküm ve sonuçların ortadan kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin huzurdaki davadan ve dava dilekçesinden 27.01.2020 tarihinde haberdar olduğunu, huzurdaki davanın iptal veya hükümsüzlük davalarından hangisi olduğu hususunda davacı yanca açıklama yapılması gerektiğini, her iki markanın faaliyet konusunun aynı olmadığı ve sadece Denizli ilinde kullanılan davacı markasının kısa sürede tüm Türkiye çapında popülarite kazanan müvekkili markası karşısında tanınmış marka olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin 2016 yılında başladığı yayıncılık faaliyetlerine 2018 yılının son çeyreğinden itibaren “… yayınları” adı altında sürdürdüğünü, davacıya ait markanın sadece Denizli ilinde anaokulu-ilkokul-ortaokul ve anadolu lisesi alanlarında faaliyette bulunduğu, bu marka ile herhangi bir yayın faaliyetinde bulunulmadığını, davacı yanca 41. sınıfa ilişkin hizmetlerde tescil edilen markanın, tescil tarihinden bu yana basın ve yayın alanında haklı bir sebep olmaksızın ciddi biçimde kullanılmadığından 6769 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrası gereğince iptaline karar verilmesi gerektiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29 ve m.149 vd hükümleri ile 6102 sayılı TTK 54 vd hükümlerden kaynaklı haksız rekabetin ve marka hakkı ihlâlinin tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan davalı markasının hükümsüzlüğü istemlerine yöneliktir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıya ait … sayılı “”… yayınları+şekil” ibareli marka ile davacıya ait … nolu “…” ibareli marka arasında iltibas bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, davalının haksız rekabet ve marka hakkı ihlali oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, bunlara bağlı olarak bu eylemlerin tespiti, önlenmesi, durdurulması ve kaldırılmasının gerekip gerekmediği, davalıya ait internet sitesinin erişime kapatılması, tecavüz teşkil eden tanıtma araçlarından tecavüz eylemi oluşturan ibarelerin değiştirilmesi veya imha edilmesinin gerekip gerekmediği, dava dilekçesinin davalı şahsa usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, tebligatın usulsüz olması ihtimalinde verilen cevap dilekçesinin süresi içerisinde olup olmadığı, ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde bulunup bulunmadığı, eldeki davada davalı TÜRKPATENT’in pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE:
Dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği bakımından yapılan değerlendirmede; Dava dilekçesi, tensip zaptı, tevzi formu ve ihtiyati tedbir kararı ekli tebligatın davalının dava dilekçesinde belirtilen adresine tebliğe çıkarıldığı, söz konusu tebligat evrakının Nazile Baş isimli kişinin imzasına tebliğ edildiği tespit edilmiştir. HGK’nin 07.04.1982 tarih 1377-337 sayılı kararı gereği tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabildiğinden, davalı vekilinin ileri sürdüğü itirazlarının değerlendirilmesi için kolluk marifeti ile araştırma yapılmıştır. Bahçelievler Polis Merkezi Amirliği’nin 19.03.2020 tarihli cevabi yazısı ekindeki araştırma raporuna göre; bahse konu binada 6 daire bulunduğu, “Nazile Baş” isimli kişinin isminin “Nazik Baş” olduğu, bayanın 70 yaşında ve aynı binanın 2 nolu dairesinde ikamet ettiği, davalı … ile akrabalık ilişkisinin bulunmadığı, tebligatın Nazik Baş tarafından alındığı ve aynı gün içinde davalının kayınbabası Ali Ünal’a elden teslim edildiği kayıt altına alınmıştır. Mahkememizce yaptırılan araştırma sonucuna göre; davalı …’a çıkartılan tebligat evrakının posta memurunca 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilmediği, bu nedenle söz konusu tebligat işleminin usulsüz olduğu, davalı vekilinin cevap dilekçesinde belirttiği 27.01.2020 tarihi itibariyle müvekkilinin davadan haberdar olduğu beyanı karşısında, bu tarihten daha önce davalının davaya muttali olduğunu gösterir aksi yönde bir kayıt bulunmadığından, Tebligat Kanunu m.32 hükmü uyarınca dava dilekçesinin davalıya 27.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, bu nedenle davalı vekilinin tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde davaya karşı süresi içerisinde cevap dilekçesi sunduğu tespit edilmiştir.
I-Markanın Hükümsüzlüğü İstemine Yönelik Değerlendirme
6769 sayılı SMK m.25/1 hükmüne göre; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
SMK m.25/3 hükmüne göre; Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
SMK’nin 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, marka tescil belgesi, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Davalı TÜRKPATENT’in eldeki davada pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, TÜRKPATENT’e yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükümsüzlüğü istenen davalıya ait … sayılı “M … yayınları” ibareli marka, 41. Sınıfta yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetleri bakımından 02.02.2019 tarihinde tescil başvurusuna konu edilmiş ve 11.10.2019 tarihinde tescil edilmiştir.
Davacı vekili hükümsüzlük istemine mesnet olarak ilk olarak SMK m.6/1 hükmü uyarınca önceki tarihli … sayılı markasının varlığını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise bu markanın kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmüştür. İtiraz markasının tescil tarihi 01.04.2019 tarihi olup, dava tarihi itibariyle söz konusu marka 5 yılı aşkın süredir tescillidir. Bu nedenle SMK m.25/7 hükmüne göre; dava tarihinden önceki son 5 yıl içerisinde davacının bu markasını tescilli olduğu hizmetler bakımından ciddi surette kullandığını ispatlama külfeti altında olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce aldırılan 27/10/2020 havale tarihli bilirkişi ek raporunda tespit edildiği üzere; Facebook’ta “… Eğitim Kurumları” ile ilgili yapılan aramada isimleri “… Eğitim Kurumları ….com.tr adresinin önceki tarihli görüntüleri incelenmiş olup, sitenin en eski tarihli görüntüsü 26 Aralık 2014 tarihinde kaydedilmiştir. https://web.archive.org adresinden, ….com.tr adresinin muhtelif tarihlerdeki görüntüleri bilirkişi heyetince rapor içeriğine yansıtılmıştır. … Eğitim Kurumlarına Ait Instagram hesapları incelendiğinde iki adet hesap olduğu görülmüştür. Bu hesaplardan “#matemaegitimkurumları” isimli bir hesaptan 25 Eylül 2018 ile 13 Kasım 2019 tarihleri arasında toplam 286 gönderi paylaşıdığı anlaşılmıştır. “#…” isimli bir hesaptan 10 Ekim 2013 ile 24 Ekim 2013 tarihleri arasında toplam 650 gönderi paylaşıldığı ve bu hesabın 2854 takipçi tarafından takip edildiği anlaşılmıştır.
Belirtilen maddi olgulara göre; ….com.tr adresli web sitesi, Facebook ve Instagram hesaplarında, dava tarihi olan 02/12/2019 tarihi baz alınarak yapılan incelemede, “…” ibaresinin eğitim/öğretim kurumunun adı olarak kullanıldığı, “…” ibaresi ile “EĞİTİM KURUMLARI, KOLEJLERİ, İLKÖĞRETİM” ibarelerine yer verildiği tespit edilmiştir. Ayrıca görüntülerde fiziki olarak bir binanın üzerinde “…” ibaresinin bulunduğu görülmektedir. Davacı tarafın ibraz ettiği web sitesi ve sosyal medya hesaplarında yer alan bilgiler, davacının “…” ibaresini … sayılı markası kapsamında yer alan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri” üzerinde 2013 yılından itibaren ciddi surette kullandığını gösterir niteliktedir. Zira davacı taraf bu markasını belirtilen hizmetler bakımından pazar payı oluşturacak şekilde kullanmakta, bu hususta fiziki olarak okul işletmesinde bu markaya yer vermektedir. Ancak; web sitesi ve sosyal medya araştırmasında “Eğitim ve öğretim hizmetleri” haricinde, davacı markası kapsamında yer alan diğer hizmetler yönünden “…” ibaresinin kullanıldığını gösterir herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu nedenle davacının itiraza mesnet markası SMK m.6/1 hükmü bağlamında salt “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri” baz alınarak davalı markası kapsamındaki emtialar ile kıyaslanmıştır.
Kullanımı ispatlanan “eğitim ve öğretim hizmetleri”, hükümsüzlüğü istenen davalı şahsa ait … sayılı marka kapsamında aynen yer almaktadır. Davacı tarafça kullanımı ispatlanan “eğitim ve öğretim hizmetleri”, davalıya ait marka kapsamında yer alan “Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” ile benzer hizmetlerdir. Eğitim ve öğretim hizmetleri kapsamında yazılı ve basılı evrak kullanımı kaçınılmaz olup, eğitim ve öğretim kurumlarının kendi markalarını taşıyan yazılı ve basılı materyalleri kullanması, yaygın bir uygulamadır. Bir diğer deyişle, bu hizmetler aynı tüketicilere hizmet etmekte olup, ilgili tüketicilere aynı zaman zarfında hizmet verilmekte, bir arada kullanılmaktadır. Dolayısıyla, benzer işaretlerin eğitim ve öğretim hizmetleri ile yazılı ve basılı evraklar üzerinde aynı anda kullanılması, ilgili tüketiciler nezdinde iltibasa yol açacaktır.
Yukarıda açıklanan sebepler çerçevesinde, davacı tarafça kullanımı ispatlanan “eğitim ve öğretim hizmetleri”nin, hükümsüzlüğü istenen davalı markası kapsamında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” bakımından, emtiaların aynı veya benzer olması şartının sağlandığı sonucuna varılmıştır.
Davacıya ait … sayılı marka, kırmızı renk ve büyük harfler ile oluşturulmuş, herhangi bir baskın şekil unsuru içermeyen “…” ibaresinden oluşan kelime markasıdır. Kelimenin başında yer alan “M” harfi piksel izlenimi veren bir görüntü ile yazılmış olup, yine M harfi üzerinde mavi renkte nokta yer almaktadır. “…” kelimesinin anlamı tespit edilememiş olup, tüketicilerce “…” kelimesinin yazıldığı gibi okunması ve telaffuz edilmesi muhtemeldir.
Davalının … sayılı markası, kelime ve şekil unsurlarını barındıran karma bir markadır. Küçük harflerle ve üst satırda yazılmış “…” kelimesi ile bu kelimeye nazaran daha küçük ve alt satırda konumlandırılan “yayınları” kelimesini içermektedir. Kelimelerin sol tarafında konumlandırılmış iki tane beyaz renkli ters “U” harfini barındıran bir şekil unsuru bulunmaktadır. “…” ibaresi Yunanca’da “mathematik” kelimesinin karşılığıdır. Tüketicilerce “…” kelimesinin yazıldığı gibi okunması ve telaffuz edilmesi muhtemeldir. Davalı markası/kullanımı kapsamında yer alan “yayınları” ibaresi, “Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetleri” bakımından tanımlayıcı nitelik arz etmekte olup, tüketici nezdinde marka vasfı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı markasının esas unsuru, marka olarak algılanan kısmı “…” ibaresidir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacı markasının esas unsurunun “…”, davalı markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, markaları oluşturan 6 harfin birebir aynı olduğu tespit edilmişse de, bir bütün olarak gerek davacı markasının gerekse davalı markasının 41.sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde “MATEMATİK” kelimesine hemen ve ilk bakışta çağrışım oluşturduğu, “MATEMATİK”in; Aritmetik, cebir, geometri gibi sayı ve ölçü temeline dayanarak niceliklerin özelliklerini inceleyen bilimlerin ortak adı olduğu, ilk okul, orta okul ve lisede okutulan temel derslerden olduğu, üniversitelerin mühendislik ve fen bilimlerine ilişkin bölümlerde de bu dersin ileri aşamasına müfredatta yer verildiği, toplumu oluşturan bireylerden okul çağına erişmiş tüm bireylerin “MATEMATİK” dersi ile karşılaştığı, bu dersi aldığı, bu dersle ilgili ölçme ve değerlendirme sınavlarına girdiği, davacı markasının kullanımını ispatladığı hizmetlerle aynı veya benzer hizmetler olarak telakki edilen “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” bakımından “MATEMATİK” ibaresinin ayırt ediciliği oldukça düşük zayıf nitelikli bir ibare olduğu, zira “MATEMATİK” dersinin gerek kamuda gerekse özel eğitim sektöründe öğrencilere sunulan, anlatılan temel derslerden biri olduğu, yine piyasada “MATEMATİK” dersine ilişkin olarak dergi ve kitapların çok sayıda bulunduğu, nihai tüketiciye arz edilebilmesi için bu derse ilişkin dergi ve kitapların matbaalarda basıldığı ve satışa hazır hale getirildiği, gerek davacı markasının, gerekse davalı markasının 41.sınıftaki hizmetler bakımından hemen ve ilk bakışta “MATEMATİK” dersi kavramına çağrışım oluşturduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25/05/2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, bu hale göre daha önce davacıya ait “…” markasını “eğitim ve öğretim hizmetleri” üzerinde kullanıldığını gören veya duyan dikkatli ve seçici tüketici kesiminin daha sonra davalıya ait “… yayınları” markasını davaya konu 41.sınıf hizmetler üzerinde gördüğünde veya duyduğunda, hemen ve ilk bakışta bu markaların “MATEMATİK” dersine çağrışım oluşturduğunu algılayabilecekleri, “MATEMATİK” kelimesinin ise davaya konu 41.sınıf hizmetler bakımından ayırt ediciliği oldukça düşük, hatta “eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından verilen hizmet türlerinden birini gösterir tasviri nitelikte, kimsenin tekeline verilemeyecek, tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğu, işitsel ve kavramsal olarak tanımlayıcı olması nedeniye özellikle görsel olarak markaların benzer-farklı yönlerine ilgili tüketicinin daha çok dikkate edeceği, markaların farklı yazı tipi, renk ve şekil unsurları ile oluşturuldukları ve görsel olarak da iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bu nedenle sonraki tarihli davalı markasını gören veya duyan dikkatli ve seçici tüketici kesiminin, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markadan farklı bir marka olarak algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle SMK m.25 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davalı markasının hükümsüzlüğü istemi yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir.
II-Marka Hakkı İhlâli ve Haksız Rekabet İstemlerine Yönelik Değerlendirme
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 7.maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29.maddesinde düzenlenmiştir. SMK m.29/1-a yollaması ile uygulanması gereken;
SMK m.7/2-b hükmüne göre;Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkını ihlal eylemi niteliğindedir.
SMK m.7/3-d hükmüne göre; İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması, marka hakkı ihlal eylemi niteliğindedir.
SMK m.29/2 hükmüne göre; 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, marka tescil belgesi, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Dosya kapsamında davalının kullanımına ilişkin bir bilgi veya belge yer almamaktadır. Bununla birlikte, davacı vekili dosyaya “….com” internet adresini bildirerek, bu adresin davalıya ait olduğunu iddia etmiştir. https://www.whois.net/ adresi üzerinden “….com” adresinin oluşturulma tarihi, sahiplik bilgileri sorgulanmıştır. Sorgulama sonucunda, alan adı tescil sahibinin dava dışı … Bilişim Sanayi ve Ticaret A.Ş. olduğu, alan adının 03/02/2019 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir. https://web.archive.org adresinden, ….com adresinin önceki tarihli görüntüleri incelenmiş olup, tespit edilen görüntüler bilirkişi kök ve ek raporunda rapor içeriklerine yansıtılmıştır. “….com” adresi incelendiğinde; internet sayfasının “hakkımızda” sekmesinde “2016 yılında başladığımız yayıncılık faaliyetlerimizi 2018 yılının son çeyreğinden itibaren … yayınları adı altında yürütmeye devam ettik. İlk kitabımız 9. sınıf öğrencileri için 2 ciltlik detaylı matematik kitabımızdı. Yoğun ilgi ile karşılaşan kitabımız, müfredat değişikliklerinden dolayı basımına devam etmedik. 2017 yılında YGS Matematik soru bankası kitabımızı yayınladık. Birinci baskısı tükenen kitabımızı yeniledik, TYT Matematik kitabı adıyla ve 2019 yılı Eylül ayından itibaren satışa sunduk. … Matematik kitabımızı da tamamladık ve aynı tarihte satışa sunduk. Kitaplarımızı orta ve ileri düzeydeki her öğrenci çözebilir. Çözmeye başladığınızda piyasadaki kaynaklar içerisinde çok önemli bir yerde olduğunu göreceksiniz. Sizler için en iyi kaynakları hazırlamak en temel vazifemiz.” açıklamasının yer aldığı, “KİTAPLAR” sekmesinde kitap görsellerinin bulunduğu, “SATIN AL” sekmesinde bu kitapların satın alınabileceği n11.com, gittigidiyor, hepsiburada, lazımbana gibi internet sitelerine yönlendirme yapıldığı, yönlendirme yapılan siteler incelendiğinde ise ….com sitesinde görselleri yer alan kitapların satışının yapıldığı tespit edilmiştir. Bilirkişi kök raporunda görseline yer verilen “TYT Matematik Soru Bankası” kitabının iç sayfası incelendiğinde; “www…..com” ibareli internet sitesi kaydının hemen üstünde “… adına … yayınlarına aittir.” şeklinde bir kayıt bulunduğu tespit edilmiştir. “… Yayınları”na ait instagram hesabı da bilirkişi heyetince incelenmiş olup, tespit edilen görseller ek rapor içeriğine yansıtılmıştır.
Belirtilen maddi tespitlere göre; Davalının sanal ortamlarda kullandığı “… yayınları” markasını, tescilli markasının genel görünümüne uygun olarak kullandığı, “Mathematurk” kullanıcı adlı facebook hesabında ise “Matematikservisi” isimli kullanımların bulunduğu, davalı vekilinin ileri sürdüğü kullanmama def’i tahtında davacıya ait önceki tarihli markanın salt “eğitim ve öğretim hizmetleri” üzerinde kullanıldığı olgusundan hareketle bu hizmetler ile aynı veya benzer hizmetler bakıımndan marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddiasında bulunulabileceği, ancak yukarıda markanın hükümsüzlüğü pasajında tartışıldığı üzere; davalıya ait tespit edilen markasal kullanımların, davacıya ait önceki tarihli tescilli markası ve önceki tarihli kullanımları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları anlaşıldığından marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddiasından kaynaklı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı …’a yöneltilen davanın reddine, davalı TÜRKPATENT’e yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
AAÜT m.3/2 hükmüne göre; Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.
Somut olayda davalı TÜRKPATENT’e yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verildiği, davalı Gurbet Önal’ın ise pasif husumet ehliyeti bulunduğu, ancak esasa ilişkin olarak ileri sürülen istemlerin yerinde bulunmadığının tespit edildiği, bu hale göre davalılar bakımından ret sebepleri farklı olduğundan ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Davalı …’a yöneltilen istemler bakımından davaların yığılması müessesesi mevcuttur. Davalıya ait markaların hükümsüzlüğü istemi ile marka hakkı ihlali/haksız rekabetten kaynaklı istemler birbirinden bağımsız ayrı ayrı tek başına davaya konu olabilecek nitelikte istemler olup, bu davalar arasında bağlantı da bulunmamaktadır. Bu nedenle markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ve marka hakkı ihlali/haksız rekabetten kaynaklı istemler bakımından davacı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiş olup, bir bütün halinde aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davalı …’a yöneltilen davanın REDDİNE,
2-Davalı TÜRKPATENT’e yöneltilen davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU nedeniyle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.7/2 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
5-Davalı … markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-Davalı … marka hakkı ihlali/haksız rekabetten kaynaklı istemler bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 103,00 TL harç, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 167,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.070,50 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/01/2021