Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/415 E. 2021/31 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/415 Esas – 2021/31
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/415 Esas
KARAR NO : 2021/31

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 29/11/2019
KARAR TARİHİ : 20/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/11/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1994 yılında kurulduğunu ve ticaret unvanında yer alan “…” ibaresini tekstil alanında ürettiği emtialar üzerinde marka olarak da kullanmak suretiyle meşhur ve maruf hale getirdiğini, müvekkilinin 204445, 2001/25615, 09422 ve 09423 sayılı markaları bulunduğu gibi yine çok sayıda seri markasının da var olduğunu, ayrıca müvekkili markasının kurum nezdinde tanınmış marka olarak kabul edildiğini, dava konusu … sayılı “… art” ibali başvurunun müvekkili markaları ile benzer olduğunu, müvekkili markalarının herkesçe tanınır olduğunu, buna dair mahkeme kararları bulunduğunu, örneğin İstanbul 1. FSHHM’nin 2003/180E-2004/549K sayılı ilamında bu durumun tespit edildiğini, anılan kararın Yargıtay 11. HD’nin 2006/9933E – 2006/10241 K sayılı kararı ile de onanarak kesinleştiğini, ayrıca müvekkilinin “…” ibaresini standart kullanımın dışında çıkarak markalaştırması sonucunda “pamuk” anlamından uzaklaştığını, dolayısıyla müvekkili markasının artık bu şekilde algılanmasının mümkün olmadığını, kaldı ki müvekkili markasının 23 yıllık bir geçmişi bulunduğunu, müvekkilinin markasına çok benzer olan ibarelerin kullanımına müvekkilinin tahammül etmesinin beklenmemesi gerektiğini, ayrıca yine müvekkilinin “…” ibaresini korumak adına bu ibarenin “…/…” şeklinde kullanıldığı tüm marka, ticaret unvanı vs kullanımlara karşı süreçler yürüttüğünü, böylece müvekkili markasının veya benzerinin kullanımının önüne geçildiğini, dava konusu markada da “…” ibaresinin, müvekkili markasının yabancı dildeki karşılığı olduğunu, dolayısıyla dava konusu markada kullanılan ibarenin müvekkili markası ile görsel ve sesçil olarak da benzer olduğunu, markalardaki ibarelerin bu benzerliğinin dava konusu markanın da zihinsel çağrışım açısından müvekkili ile bağdaştırılmasına neden olacağını, ayrıca dava konusu markanın da müvekkili markaları ile aynı sınıfa konu mal ve hizmetleri kapsadığını, bu anlamda taraf markaları arasında sadece görsel ve işitsel benzerliğin olmadığını, ayrıca sınıfsal benzerliğin de bulunduğunu, müvekkili markasının özel/01591 sayısı ile tanınmış marka sicilinde kayıtlı olduğunu, tanınmış markaların farklı sınıflara da korumasının yansıyacağını, müvekkilinin ticaret unvanında da … ibaresinin geçtiğini, müvekkili tarafından daha evvel açılan çok sayıda davada müvekkilinin lehine kararlar çıktığını ve “foton, cottonworld, …, … city, kotonomi, cott10’s, q … quality” gibi ibareler ile müvekkili markalarının benzer görüldüğünü, dava konusu markanın tescilinin davalıya haksız menfaat sağlayacağını, tüketicinin dava konusu markayı müvekkili firma bünyesinde bir marka olarak yorumlayabileceğini, müvekkilinin sahip olduğu seri markalar nedeniyle de bu yönde bir algı oluşabileceğini, müvekkilinin tüketiciler nezdinde tanınmışlık elde edebilmek adına çok ciddi çaba sarf ettiğini, sadece mağaza açmakla yetinmediğini, Ankara 1. FSHHM’nin 2009/306E dosyasında verilen kararda müvekkilinin markasının farklı sınıfa konu mal ve hizmetler bakımından dahi korunması gerektiğine karar verildiğini, davalının kötüniyetli olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 19/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle;. Davalının markası ile davacının redde mesnet markaları karşılaştırıldığında; ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, söz konusu iki marka örneği aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, “… art” olan davalı markası ile davacı markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirinden son derece farklı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Kuyumculuk ve Teks.San.ve Dış Tic.Ltd.Şti. vekili 30/12/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin markası ile davacı yan markaları arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkili markasının telaffuzunun “…” şeklinde olmadığını, “katın” şeklinde telaffuz edildiğini, kaldı ki müvekkili markasının “… art” şeklinde bir bütün olduğunu, davacı tarafın iddialarının bu anlamda yersiz olduğunu, markaların görsel olarak benzer olmadıklarını, davacının markalarında kullandığı 4 adet daireden ibaret geometrik şeklin altında yatay bir çizgi ve bu çizginin altında yazılmış “…” kelimesinden ibaret olduğunu, oysa müvekkili markasının arka fonda beyaz üzerine pembe dikey çizgiler ve önde ise “… art” şeklinde oluşturulduğunu ve ibarelerin ortasında ise iki uçlu bir ok işaretinin yer aldığını, markaların bu anlamda benzer olmadıklarını, markaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin markalarını nevresim ürünlerinde kullanacağını, bu nedenle davacı markaları ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, davacının bu alanda bir faaliyetinin dahi mevcut olmadığını, kaldı ki benzerlik olsa dahi bir karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “…+Şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya “…” ibareli markalar arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı marka başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacı şirketin ilk tescil kaydı ve iştigal alanlarını gösterir ticari sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…+Şekil” ibaresinin 24. ve 35. sınıflarda bulunan “24.Sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları. 35.Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri.Kampçılar için uyku tulumları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerinin tescili amacıyla 21.11.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.12.2018 tarih ve 314 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 12.02.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında T/01591, 2001/07981, 2001/25615, 2005/47445, 2006/62366, 2006/62367, 99/000162, 2011/101027, 2011/43340, 2014/17842, 2013/23440, 2013/82673, 2015/89403, 2014/08031, 2014/105646, 2013/82282, 2013/81561, 2013/59078, 2005/09423, 2013/45069, 2015/03350, 2005/09420, 2005/09430, 2005/09419, 2015/19748 sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 02.07.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davalı şirketin 05.08.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 05.11.2019 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 07.11.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 16.12.2019 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalı şirkete ait … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “24.Sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları. 35.Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri.Kampçılar için uyku tulumları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri ile davacıya ait 2001/07981, 2001/25615, 2005/47445, 2006/62366, 2006/62367, 99/000162, 2011/101027, 2011/43340, 2014/17842, 2013/23440, 2013/82673, 2015/89403, 2014/08031, 2014/105646, 2013/82282, 2013/81561, 2013/59078, 2005/09423, 2013/45069, 2015/03350, 2005/09420, 2005/09430, 2005/09419, 2015/19748 sayılı markaların koruma kapsamı altında bulunan ve bilirkişi raporunda koyu ve altı çizgili olarak gösterilen mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit edilmiştir. Bu anlamda, söz konusu emtiaların ilgili tüketici kitlelerinin benzer nitelikte oldukları gibi yine ilgili emtiaların satış ve sunum kanalları, karşıladıkları fayda, birbirleri yerine ikame edilebilirlik ve birbirlerini tamamlayıcılık özellikleri bakımından da yüksek bir ilişki içerisinde oldukları değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; başvuru kapsamında yer alan 24. Sınıf emtialar ve bu emtiaların satışına ilişkin hizmetler spesifik bir özellik gerektirmeyen, ortalama dikkat ve bilgi düzeyine sahip tüketicilere hitap eder nitelikteki mal ve hizmetlerdir. Başvuru kapsamında yer alan 35. Sınıf 1-4 alt grubundaki hizmetlerin de iş hayatında ihtiyaç duyulan çeşitli danışmanlık hizmetleri olduğu görülmekte olup bu hizmetlerin çoğu zaman alanında uzman meslek grupları tarafından verildiği, ortalama üzeri maliyeti bulunan ve devamlı bir ilişkinin varlığını gerektirir hizmetler olabilecekleri değerlendirildiğinde, tüketicinin, anılan hizmetlerden yararlanmadan önce belli bir araştırma sürecini yaşadığı ve buna bağlı olarak da dikkat ve özen düzeyinin yükseldiğinden bahsedilmesi mümkündür. Ancak dikkat ve özen düzeyi yükselen tüketici açısından hiçbir hal ve koşulda yanılgı oluşmayacağı gibi bir sonuca varılması da doğru olmayacaktır. Aksine bu nitelikteki tüketici açısından, deneyimleme kavramı daha ön planda olacağından, daha evvelden deneyimlediği işaret ile sonraki işaretin aynı iktisadi kaynaktan gelip gelmediğini sorgulama ihtimali de yine daha yüksek olacaktır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; pembe bir fon üzerine konumlandırılmış bir elips şeklin orta kısmında yer alan “… art” İngilizce kelimeleri ile bu kelimelerin hemen alt kısmına konumlandırılmış olan çift başlı bir ok figüründen oluştuğu görülmektedir. Başvuru da yer alan “…” ibaresi dilimizde de birebir “…” olarak yerleşmiş “pamuk, pamuktan yapılan kumaş” anlamına gelen bir sözcük olup “art” kelimesi ise “sanat” anlamındadır. Başvuru markada ön plana çıkan unsur “… art” şeklindeki kelime grubudur.
Davacının itiraza mesnet markaları incelendiğinde; bir kısmı siyah renkte ve büyük harflerle yazılı “…” sözcüğü ve yanına veya altına gelen ek ibarelerden oluşan; bir kısmının üstünde veya “O” harfinin yerinde dört yapraklı çiçek figürü bulunan ya da bu ibarelerin ve şekil unsurlarının birleşmesinden oluşmuş karma markalar oldukları tespit edilmiştir. Davacının bir kısım markasında yer alan çocuk anlamına gelen Kids, erkek anlamına gelen Man, ev anlamına gelen Home, plaj kıyafeti anlamına gelen beachwear, güzel anlamına gelen bonito, bebek anlamına gelen baby sözcüklerinin ise Türkçe’de neredeyse her alanda yaygın kullanılan, markaya ayırt edicilik katmayan, tali unsur niteliğinde olan sözcükler olduğu, dolayısıyla davacı markalarında esas unsurun … ibaresi üzerinde toplandığı değerlendirilmektedir. Davacı, “…” ibaresi etrafında seri markalar oluşturmuştur.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer oldukları, markalar arasında benzer bulunan unsurların “…” ve “…” ibareleri olduğu, “…” ibaresinin anlamı Türkçe’de yaygın olarak bilinen İngilizce bir ibare olduğu, söz konusu kelimenin “Pamuk” anlamına geldiği, davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ise, “…” kelimesinin Türkçe’deki telaffuz yazılışı olduğu, dolayısıyla “…” ve bu ibarenin telaffuz yazılışı olan “…” ibaresinin, doğrudan pamuk ürününün karşılığı veya pamuktan yapılan bir kumaş türünün adı olduğu, bu niteliği itibariyle anılan ibarenin başvuruda yer alan 24. Sınıftaki “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.” emtiaları bakımından, normal koşullarda cins nitelik bildiren bir anlamı bulunduğu, bununla birlikte anılan ibarenin başvuruda yer alan sair mal ve hizmetler bakımından aynı kapsamda bir algı yaratacağından bahsedilmesinin mümkün olmadığı, sair mal ve hizmetler bakımından ayırt edici niteliği haiz herhangi bir işaret olarak değerlendirilmesinin gerekeceği ve buna bağlı olarak da işaretlerin benzer algılar yarattığı, bu noktada davacı yanın uzun yıllara sair olacak şekilde “…” ibaresini tekstil – moda sektöründe kullandığı ve buna bağlı olarak gerek TÜRKPATENT sicil kayıtlarında “tanınmış marka” statüsünde kaydının bulunduğu, gerekse de dosyaya sunulan muhtelif yargı kararlarındaki gerekçeler ve hükümlerden de görülebileceği üzere davacının anılan ibare üzerinden yoğun kullanıma bağlı bir bilinilirlik elde etmeyi başarmış olduğuna dair delillerin iltibas değerlendirilmesinde göz ardı edilmemesi gerektiği, nitekim davacı markasının tanınmışlığının deracaattan geçen yargı kararlarına konu olduğu (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.04.2013 tarih 2012/8659 E 2013/8232 K sayılı kararı; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 27.06.2018 tarih 2016/13378 E 2018/4889 K sayılı kararı), zira bir an için “…” ibaresinin sahip olduğu anlam nedeniyle, bahsedilen emtialarda, zayıf ayırt edici bir sözcük olduğunun kabulü halinde dahi davacının uzun yıllara sair kullanımları ile anılan işarete tekstil ve giyim sektöründeki mal ve hizmetler açısından ayırt edicilik kazandırmayı başardığı ve tüketici nezdinde “…” ibaresinin, hususiyetle ayırt edici bir işaret olarak algı edinmesini sağladığı, dolayısıyla davacı markalarının tek asli unsuru olan böylesi bir işaretin, sonraki bir marka içerisinde de aynı nitelikte, başka bir deyişle asli unsur niteliği gösterecek şekilde ve başkaca baskın bir ayırt edici unsur taşımayan kullanımlarının, davacının kullanımla elde ettiği ayırt ediciliğine zarar verme ihtimali olmasının yanı sıra, davacı yanın bu ibare ile yarattığı seri marka ailesine dahil yeni bir markanın yaratıldığı algısını da tüketicide oluşturabileceği, bu nedenle “…” ibaresinin tek başına, sair kriterlerden bağımsız, “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.” emtiaları açısından zayıf ayırt edici bir karakteri var denilebilir ise de somut uyuşmazlık özelinde ve davacı yan açısından, bu zayıf algıdan uzaklaşıldığı ve tüketicinin “… – …” ibaresi ile oluşturulmuş markaları, davacı markaları ile ilişkilendirilebilir hale geldiği, kaldı ki tüketicinin her hal ve koşulda markaları bir arada görme ihtimalinin bulunmadığı değerlendirildiğinde, dava konusu markayı betimlerken “… art” şeklinde anımsama ve ifade etme ihtimalinin de bu algıyı kuvvetlendirdiği, nihai olarak taraf markalarının, başvuru kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, bu kuvvetli ilişkinin varlığı karşısında, karıştırılma ihtimalinden bahsedilmemesi için, karşılaştırılan işaretlerin birbirlerinden ciddi anlamda uzaklaşmış olmaları gerektiği, halbuki somut olayda, dosyaya kazandırılan emsal yargı kararlarındaki tespit ve değerlendirmeler de göz önüne alındığında, “… – …” kök ve asli unsurunu içerir taraf markalarının, bütünsel algıları açısından da tüketici nezdinde benzer algılar yarattıkları ve bu benzerliğin, dava konusu markadaki “art” ibaresinin, bütüne etkisinin zayıf kaldığı, davacı markalarının kullanımla elde ettiği ayırt ediciliğin sağladığı daha geniş koruma gücü ve yine davacının seri marka yaratma geleneği göz önüne alındığında işaretlerin birbirlerinin serisi, devamı, davacı yanın yarattığı yeni markasının adı şeklinde algılanarak işaretlerin aynı iktisadi köke ait olduğu yanılgısını oluşturabileceği, bu nedenle markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin mevcut olduğu, ayrıca davacının tekstil – giyim ürünleri/moda sektöründe uzun yıllara sair kullanımlar sonucunda elde ettiği bir bilinirliğin mevcut olduğu, dolayısıyla daha evvel de ifade olunduğu üzere bu durumun taraf markaları arasındaki iltibas ihtimalini kuvvetlendiren bir etken olmakla birlikte, davalı markasının, davacı yanın ticari faaliyetlerinden haksız ekonomik yarar sağlaması sonucunu da doğurabileceği, zira taraf markalarını her zaman bir arada görme ihtimali bulunmayan ortalama bir tüketicinin, davacının tanınmışlığı mevcut markalarını bildiği varsayımında, dava konusu marka ile karşılaştığında, bu markayı da davacı iktisadi teşebbüsünün bir işletmesinin adı olarak algılayabileceği, tekstil- giyim ve moda sektörünün iç içe geçen niteliği (özellikle son yıllarda sadece giyim ürünü satan markaların “home” ibaresini markalarına ekledikten sonra artık ev tekstili ürünlerini de mağazalarında satmaya başladıkları bilinen bir durumdur.) de göz önüne alındığında, davalının, davacının şöhretinden, itibarından ve prestijinden yararlanabileceği bir pozisyona kendisini sokarak bu sayede hiçbir mali külfet altına girmeden veya hiçbir çaba sarf etmeden, tanınmış marka sahibinin bu imajı yaratmak ve devam ettirmek için harcadığı çabadan haksız bir şekilde ve kolaylıkla yarar sağlayabilecek bir noktaya gelebileceği, başka bir deyişle davacı markasını bilen, daha önce gören ortalama bir tüketici için söz konusu ibarenin bir çağrışım sembolü oluşturduğu, farklı ürünlerde aynı kelimelerin kullanılması durumunda, tüketicilerin algıda seçicilik gereği, ilk dikkatlerini çekecek unsurun daha önceden öğrenip belleklerine yerleştirdikleri bu kelime olacağı ve böylece markalar ve/veya işletmeler arasında idari veya ekonomik bir bağ olacağını düşünebilecekleri, tüketicilerin “algıda seçicilik” nedeniyle, davacının aynı ya da benzer ibareyi içeren yeni bir ürünü/hizmeti ile karşılaştıklarını zannederek satın alma sürecine girebilecekleri ya da işletmeler arasında bağ kurabilecekleri ve bu nedenle haksız yararlanmanın söz konusu olabileceği, davacının tanınmış “…” markasının varlığı nedeniyle dava konusu marka başvurusunun olumlu imaj transferi yolu ile haksız avantaj sağlayabileceği, dolayısıyla SMK m.6/5 hükmü koşullarının da somut olayda oluştuğu tespit edilmiştir.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın ticaret unvanın kılavuz unsuru “…” olup bu ibarenin, dava konusu marka başvurusu ile olan ilişkisi iltibas değerlendirmesi kapsamında yukarıda yer alan paragraflarda zaten tartışılmıştır. Bununla birlikte davacı yanın ticaret unvanı ana faaliyet konusu arasında “her türlü tekstili, her türlü dokuma ve her türlü erkek kadın çocuk konfeksiyon ve her türlü deri ürünleri ile her türlü hazır giyim ürünleri” ile ilgili faaliyetlerin bulunduğu görülmektedir. Davacının ticaret unvanının kılavuz unsuru aynı zamanda davacı markalarının esas unsuru da olduğundan, davacının unvanının markasal etki doğuracak nitelikte kullanım şartını yerine getirdiği de kabul edilmeli ve buna bağlı olarak hususiyetle “giyim – tekstil” sektörüne ait 24. sınıf emtialar ve bu emtiaların satışına yönelik 35. Sınıf 05 alt grubunda yer alan hizmetler açısından davacının ticaret unvanına dayalı bir üstün hakkından da bahsedilmesi mümkün ise de taraf markaları zaten benzerlik ve tanınmışlık temelinde, aynı emtialarda ilişkilendirilmiş olduğundan bu durumun davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına ilişkin istemler yerinde bulunmamıştır.

Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 14,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 2.532,45 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.627,65 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … Kuyumculuk ve Teks.San.ve Dış Tic.Ltd.Şti. tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2021