Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/406 E. 2023/72 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/406 Esas – 2023/72
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/406 Esas
KARAR NO : 2023/72

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/11/2019
KARAR TARİHİ : 15/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
D A V A :
Davacı vekili 27/11/2019 tarihli dava, 13/01/2020 tarihli replik ve 21/12/2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun yayımına müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, itirazın …tarafından kısmen kabul edildiğini ve dava konusu markanın kapsamından 35 ve 36. sınıfta yer alan hizmetlerin çıkarılmasına karar verildiğini, dava konusu markanın kapsamında kalan emtia açısından müvekkili şirketin ikinci itirazının … … … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin …’nin önde gelen şirketlerinden ve öncü bankalarından olduğunu, müvekkili şirketin ticari başarısı ve tüketicide yarattığı güven neticesinde hem müvekkilinin kendisi hem de kendisi ile özdeşleşmiş tescilli markalarının tanınmış hale geldiğini, müvekkilinin tanınmış markalarından birinin de “…” markası olduğunu, davalı tarafın “…” ibareli markasının müvekkili adına tescilli ve tanınmış “…” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkili markasının esas ve ayırt edici unsurunun dava konusu markada kullanıldığını, markaların aynı şirkete ait olduğu izlenimi doğduğunu ve iltibasa yol açtığını, “…” markasının müvekkili tarafından uzun zamandır kullanıldığını, reklam faaliyetleri ile geniş kitlelere ulaştığını, dava konusu markanın müvekkiline ait seri marka olarak algılanacağını, müvekkili markasının her ne kadar “… …” şeklinde tescilli olsa da “…” şeklinde kullanıldığı ve tanındığını, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin müvekkilinin ticaret unvanı ve çatı markası olduğunu, müvekkili markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili markasının ayırt edici vasfının zedeleneceğini, dava konusu markanın haksız rekabet oluşturduğunu, karşılaştırılan markalar arasında yalnızca tek harf farklılığı bulunduğunu, dava konusu markanın sonuna eklenen “M” harfinin markaları farklılaştırmadığını, davalı şirketin dilekçesinin süresinde olmadığını, bu nedenle cevap dilekçesinde belirtilen kullanmama def’i başta olmak üzere hiçbir iddiası ve dosyaya sunduğu beyan ve delilin kabul edilmemesi gerektiğini, “…” ibaresinin davalı şirket iddiasının aksine ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğunu, müvekkili markaları ile dava konusu markanın ilintili emtia ve hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, dava konusu markanın içerdiği 42. sınıf ile müvekkiline ait tescilli markalardaki 09. sınıf ile benzerlik gösterdiğini beyanla … …’nın … sayılı itirazın reddi kararının iptaline ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı … vekili 25/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusunun 35 / 36 / 37 / 39 / 42 / 44 / 45. sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetleri kapsadığını, başvuru ile davacı tarafa ait markalar arasında belli düzeyde benzerlik olmasının yanı sıra markaların kısmen aynı/aynı türden emtialarda tescilli olduğunun ve bu emtialar yönünden iltibas ihtimalinin bulunduğunun tespit edildiğini, bu nedenle başvuru kapsamından bir kısım hizmetlerin çıkartıldığını, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler ile itiraz markalarının kapsamı karşılaştırıldığında iltibas ihtimali bulunmadığının görüleceğini, davacı markaları ile davalı marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı şirketin tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yeterli bilgi ve belge sunmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap vermek için yasal süresi sona erdikten sonra ibraz ettiği 06/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin bir yatırım şirketi olarak faaliyet gösterdiğini ve 1971 yılında kurulduğunu, müvekkilinin “…” markasının … dahil olmak üzere, ulusal ve uluslararası birçok marka ofislerinde tescil edildiğini, markanın kamuoyu tarafından tanındığını ve ayırt edicilik kazandığını, taraf markalarının SMK 6/1 maddesi uyarınca benzer olmadıklarını, dava konusu … kararının hukuka uygun olduğunu, davacının … tescil numaralı markalarının …’de 37, 39, 42, 44 ve 45. sınıflar da dahil olmak üzere tescilli olduğu sınıflardaki mal ve hizmetler kapsamında son beş yıldır ciddi şekilde kullanıldığına dair kanıt sunmasını talep ettiklerini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, “…” ibaresinin ülkemizde marka olarak yaygın kullanıma sahip ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, taraf markalarının kapsadığı mal ve hizmetler bakımından bir benzerlik bulunmadığını, ilgili markaların kullanım amaçları, satış kanalları ve hedef tüketici kitlesinin birbirinden tamamen farklı olduklarını, müvekkili markasının tamamen farklı bir izlenim veren “…” kelimesini içerdiğini, müvekkili markası ile karşılaşan tüketicinin aklına davacıya ait “…” markasının gelmeyeceğini, markaların görsel, işitsel ve kavramsal açıdan benzerliğinden söz edilemeyeceğini, davacı markalarının farklı başlangıçlara ve/veya farklı sonlara sahip olduğunu, davacı tarafın haksız rekabetin oluşabileceği, markanın itibarının zarara uğrayacağı ya da markanın ayırt edici karakterinin zedeleneceği ya da buna yönelik bir tehlike oluşabileceği şartlarının oluştuğuna dair hiçbir kanıt sunamadığını, davacının markaların ilgili sınıflarda tanınmışlığı kanıtlayacak bir delil de sunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davalı … vekili her ne kadar 06/12/2022 tarihli cevap dilekçesi ile markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından kullanmama def’i ileri sürmüşse de, söz konusu dilekçenin davaya yasal cevap verme süresinden sonra verildiği, davacı vekilinin de 21/12/2022 tarihli beyan dilekçesi ile davalı şirketin ileri sürdüğü bu def’iye muvafakatinin bulunmadığını belirttiği gözetilerek; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen kullanmama def’inin savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, bu nedenle hükümsüzlük istemi bakımından ileri sürülen kullanmama def’inin dikkate alınamayacağı tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 24.04.2018 tarihinde 35 / 36 / 37 / 39 / 42 / 44 / 45. sınıfta bulunan hizmetler bakımından … sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 12.06.2018 tarih 302 sayılı …’nde yayımlandığı, söz konusu yayıma karşı davacının …. sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri uyarınca itiraz ettiği, davalı şirketin itiraza karşı görüş ibraz ettiği, dilekçesinde … sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının kullanım ispat formu ibraz ettiği, …’nca itirazların kısmen kabulüne karar verilerek bir kısım hizmetlerin reddine karar verdiği, bu karara karşı davacının yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin karara itiraz dilekçesi sunduğu, davacı şirketin bu itiraza karşı karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itirazları değerlendiren …’nun … sayılı kararı ile; başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın reddine, … T.A.Ş tarafından yapılan itizarın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 07.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir. Dava konusu marka 06.02.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı yanın … nezdinde yapılan işlemler sırasında sunduğu karşı
görüş dilekçesinde … sayılı markalar yönünden “kullanmama
def’i”nde bulunduğu ve işbu markaların kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetlerin kullanımının
ispatlanmasını talep ettiği tespit edilmiştir.
Davacı tarafın, … sayılı markalarının, dava konusu
markanın rüçhan tarihinde (24.10.2017) en az 5 yıldır tescilli olduğu, bu nedenle bu markalar
hakkında kullanım ispatı talep edilebileceği değerlendirilmiştir.
Davacı tarafın kullanımını ispatlaması gereken tarihler 24.10.2012-24.10.2017’dir. Davacı
taraf, 26.11.2018 tarihli “Marka Kullanım İspatı Sunma” başlıklı dilekçesi ile aşağıdaki delilleri
dosyaya sunmuştur:
2012-2016 yıllarına ilişkin 19 adet reklam afişi,
2013-2016 yıllarında internet gazetelerinde yayınlanan haberler (14 sayfa),
Reklam filmlerinden alınan görüntüler (2011,2013 ve 2016 tarihli),
… markasının kullanıldığı banka kartı görüntüleri (5 adet).

Sunulan belgeler incelendiğinde, belgelerde “…” markasının “banka kartı” emtiası üzerinde
kullanıldığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, … karar iptali davası bakımından, davacıya ait
…. sayılı markalar, “09. Sınıf: Bankacılıkta kullanılan kartlar”
emtiası bakımından değerlendirmeye alınacaktır.

Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
dava konusu marka başvurusu kapsamında; 37, 39, 42, 44 ve 45. Sınıfta yer alan bir kısım
hizmetler yer almakta olup, davacıya ait markalar ise, 09, 16, 35, 36 ve 38. Sınıfta yer alan mal ve
hizmetlerde tescillidir. Dava konusu başvuru ile davacı markaları, aynı veya aynı tür mal veya
hizmetleri kapsamamaktadır. Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan
mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal
ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok
ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir. Davacı ve davalı markaları kapsamında yer alan emtialar, aynı mağazalarda birlikte satışa
sunulan, aynı toptancılar tarafından dağıtılan mal ve hizmetler olmadığı gibi, bu mal ve hizmetlerin
ilgili tüketicisi birbirinden farklıdır.
Taraf markaları kapsamındaki emtialar, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde
olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen, birlikte satışa sunulan,
tüketicinin birlikte aldığı mallar değildir. Bilirkişi raporunda yer alan tabloda listelenen emtialar arasında
benzerlik veya ayniyet bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu emtialar
yönünden emtiaların aynı ya da benzer olması şartının sağlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların kapsamlarında yer alan emtialar aynı veya benzer olmadığından SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; …. sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde …)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;

A)Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.

Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf, yayıma itiraz dilekçesi ekinde, tanınmışlığın ispatına yönelik herhangi bir belge
sunmamıştır. Flash bellek içerisinde, dava dilekçesine sunduğu belgeler ise aşağıdaki gibidir:

• 2013 tarihli reklam filmi,

• 2013-2016 yıllarına ilişkin afişler,
• 2013-2017 tarih aralığına ilişkin internet haber sitelerinde yer alan haberler (11 sayfa),

• Reklamlardan alınan kesitler (3 farklı görsel bulunmakta olup, reklamların yayınlandığı
tarihler 2011, 2013 ve 2016’dır.),

• 2013-2015 yılı gazete reklamları ve gazete haberleri,

• Reklam videoları,

• Davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanan 10.12.2019 tarihli belgede “…” kart sayıları
açıklanmıştır. Yazı tarihinde aktif 7.869.892 adet kart bulunduğu belirtilmiştir.

• Reklam filmlerinin yayınlandığı mecralara ilişkin sayısal verilerin yer aldığı listeler.

Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının
tanınmışlığın ispatına yönelik dava dosyasına sunulan belgeler incelendiğinde, sunulan belgelerin
markanın mutad kullanımı çerçevesinde kalan belgeler olduğu, belgelerin büyün bir çoğunluğunun çok
eski tarihlere ilişkin olduğu, sunulan belgelerin markanın tanınmışlığı için yeterli kabul edilemeyeceği,
iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.

Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 135,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 44,40 TL peşin harç, 23,50 TL vekalet harcı, 10,91 TL dosya kapağı masrafı, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 3.570,00 TL tercüme ücreti, 190,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 166,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 6.649,21 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’un yapmış olduğu 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/02/2023

Katip …. Hakim ….
E-İmza E-İmza