Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/396 E. 2021/2 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/396 Esas
KARAR NO : 2021/2
DAVA : Marka (Marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, maddi ve manevi tazminat, hükmün ilanı)
DAVA TARİHİ : 31/10/2019
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, maddi ve manevi tazminat, hükmün ilanı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili 31/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin emlak sektöründe faaliyet gösterdiğini, … sayılı marka ve logoların TPMK nezdinde tescilli marka ve logoları olduğunu, iş bu markaların kullanım hakkının … tarafından müvekkili şirkete verildiğini, davalı tarafın herhangi bir kullanım hakkına sahip olmamasına rağmen müvekkili şirketin ve marka sahibine ait söz konusu markaların hukuka aykırı olarak marka hakkına tecavüz fiilini teşkil edecek şekilde kullanıldığını, davalı tarafın sözlü olarak uyarıldığını ancak markanın izinsiz ve haksız şekilde kullanılmaya devam edildiğini belirterek; müvekkili şirketin marka hakkına tecavüzün önlenerek davalıya ait “…. İzmir” adresindeki işyerinin ön cephesinde bulunan müvekkili şirketin markası taklit edilmek suretiyle kullanılan “… EMLAK” ibareli her türlü reklam tabelası da dahil olmak üzere ancak bununla sınırlı olmaksızın tecavüzün tespitini ve giderilmesini, markaların bulunduğu tabela, malzeme ve eşyaların ihtiyati tedbir kararı ile indirilmesini, karar kesinleştiğinde masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle imhasını, tecavüzün tespitini, önlenmesini tecavüz fiillerinin durdurulmasını ve kaldırılmasını, kesinleşmiş kararın günlük gazetete ilan edilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000.00 TL maddi ve 10.000.00 TL manevi tazminatın müvekkili şirkete ödenmesini, tüm dava ve harç giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 13/01/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbire ilişkin yasal şartların gerçekleşmediğinden talebin reddinin gerektiğini, davacının 31/10/2019 tarihli dava dilekçesinin ekinde sadece marka tescil belgelerini sunduğunu, emlakçılık faaliyetinin yapılması için gerekli olan belgeleri, mesleki yeterlilik belgesini, taşınmaz ticareti yetki belgesini, işyeri açma ve çalışma ruhsatını, ilgili ticaret odasına kaydını gösterir bir belge ve ülke çapında tanınmış olduğu iddiasını ispatlar somut delillerini sunmadığını, 6769 sayılı SMK “Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” başlıklı 29. Maddeye göre tecavüz filinin somut olay bakımından oluşmadığını, “Deniz” kelimesinin ayırt ediciliğinin zayıf olması nedeniyle iltibas ihtimali bulunmadığını, davacının marka hakkını kötüye kullanarak kötüniyetle ve haksız kazanç elde etme amacıyla hareket ettiğini iddia ederek; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29 ve m.149 vd hükümlerine dayalı marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, maddi ve manevi tazminat, hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacılara ait tescilli markalarına tecavüz eyleminin bulunup bulunmadığı, bu minvalde davacılar tarafın ileri sürdüğü tespit, men, durdurma, kaldırma, maddi manevi tazminat, hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Tarafların yazılı ve sözlü beyanları, celp edilen marka tescil belgeleri ve delil tespiti dosyası ile tüm dosya içeriği birlikte incelendiğinde; Davacı …’nin … numaralı 36.sınıftta bulunan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ni kapsayan tescilli ve “DENİZ” ibaresini esas unsur olarak içeren markalarının bulunduğu, bu markaların kullanımı hususunda diğer davacı şirkete lisans verdiği, davalının “… İzmir” adresinde gayrimenkul komisyonculuğu faaliyetinde bulunduğu, söz konusu adreste bulunan tabelalarda ve tanıtım afişlerinde “… GAYRİMENKUL/EMLAK” ibaresinin kullanıldığı, bu hususun delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporu ile görselleştirildiği, yine davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde ibraz ettiği İzmir Ticaret Odası’ndan alınma 11.09.2019 tarihli belgede davalının ticaret unvanında “… … GAYRİMENKUL” ibaresinin yer aldığı, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden alınma 01.11.2019 tarihli belgede “… … GAYRİMENKUL” ibaresinin yer aldığı, sanal ortamda “… GAYRİMENKUL/EMLAK” ve “… EMLAK” ibarelerinin yer aldığı, özellikle delil tespiti ile davalı yana ait işyerinde yapılan keşifte tespit edilen markasal kullanımlarda ve davalı tarafından ibraz edilen cevap dilekçesi ekindeki sanal ortamda yapılan markasal kullanımlarda bir bütün olarak “…” ibaresinin markasal olarak öne çıktığı, davacının tescilli “DENİZ” ibareli markalarının koruma kapsamında bulunan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ile davalıya ait emlakçılık hizmetinin aynı tür hizmetler olduğu, davalının “…” esas unsurlu markasal kullanımının davacıya ait “DENİZ” ibareli markalardan kaynaklı hakları ihlal edebilmesi için, “…” markasal kullanımının davacı markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olması gerektiği, oysa eldeki davada bu koşulun sağlanmadığı, “DENİZ” ibaresinin gerek büyük su kütlesi gerekse de kişi ismi olarak yaygın kullanılan, sıradan ve fantezi olmayan bir sözcük olduğu, ticari yaşamda değişik sektörlerde yaygın olarak kullanılagelen bir ibare olduğu, bu nedenle zayıf marka mahiyetinde bulunan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, zira davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde ibraz ettiği TÜRKPATENT marka arama sonuç listesi ve sosyal medya hesapları sorgu sonuçlarına göre de “DENİZ” ibaresinin 36.sınıf ve özellikle emlakçılık sektöründe bir çok farklı işletme tarafından markasal olarak yaygın bir şekilde kullanıldığı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, yine emlakçılık hizmetinin içinde yer aldığı 36. sınıf hizmetler bakımından ortalama tüketicilerin dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğunun Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 11.10.2018 tarih 2018/333 E 2018/1024 K sayılı kararında da belirtildiği, bu hali ile davalının “…” ibareli markasal kullanımını gören veya duyan, emlakçılık hizmetinden yararlanmak isteyen tüketici kesiminin bu markayı davacı …’ye ait ve diğer davacı şirkete lisans verilen “DENİZ” ibareli markalarla karıştırmayacağı, davalının markasal kullanımının farklı bir ticari kökene işaret ettiğini davaya konu hizmetlerden yararlanmak için ayıracağı süre içerisinde algılayabilecekleri, davalı markasının bir bütün olarak “…” ibaresinden oluştuğu, “DENİZ” ibaresinin yanına eklenen ve davaya konu hizmetleri tanımlamadığından somut ayırt edici niteliğini bulunan “…” ibaresinin davalının markasal kullanımını, davacıya ait markalardan yeter derecede ayırt edici hale getirdiğini, dolayısıyla iltibas tehlikesinin somut olayda mevcut olmadığı, kaldı ki davalının faaliyette bulunduğu coğrafi yer olarak “Narlıdere/İzmir”in Ege Denizi’ne oldukça yakın konumda bulunduğu, emlakçılık faaliyeti yaptığı lokal bölge göz önüne alındığında “DENİZ” ibaresinin coğrafi kaynak çağrıştırma işlevinin de göz ardı edilemeyeceği, bu haliyle davalının markasal kullanımında “DENİZ” ibaresinin “Deniz manzaralı, Denizi gören veya Denize yakın yerlerde bulunan taşınmazların satın alınması veya kiralanması” gibi bir algı da doğurabileceği, bu hususun davalının verdiği hizmetin coğrafi kaynağını çağrıştırdığı ve davalının markasal kullanımında yer alan “DENİZ” ibaresinin ayırt ediciliğini oldukça zayıflattığı, bu hususun da iltibas tehlikesini bertaraf eden başkaca bir unsur olduğu, bu hale göre karşılaştırılan markalar ve markasal kullanım arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, davacı markalarından kaynaklı inhisari hakların davalı tarafından ihlal edilmediği anlaşıldığından şartları oluşmayan marka hakkına tecavüz iddiasından kaynaklı istemlerin reddine, davacıların tek dava dilekçesi ile birlikte birden fazla asli talep ileri sürdüğü, bu minvalde davaların yığılmasının müessesesinin somut olayda söz konusu olduğu, davacıların tecavüzün tespiti, önlenmesi, ref’i, hükmün ilanı isteminin yanı sıra davacı şirketin maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerinde de bulunduğu, davacıların tüm istemlerinin reddine karar verildiğinden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2016 gün ve E.2014/11-130, K. 2016/1045 sayılı karar içeriğinde de belirtildiği gibi bu istemler için ayrı ayrı davalı lehine vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki şekilde nihai karar tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 187,86 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 128,56 TL’nin talebi halinde davacılara iade edilmesine,
3-Tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, hükmün ilanı istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Maddi tazminat istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya verilmesine,
5-Manevi tazminat istemi bakımından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 6,40 TL vekalet harcı, 59,30 TL karar ve ilam harcı, 225,31 TL tebligat, posta ve dosya kapağı masrafı olmak üzere toplam 335,41 TL yargılama giderinin ve İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespiti dosyasında yapılan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00 TL nin davacı şirketten alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/01/2021

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA