Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/370 E. 2021/4 K. 06.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/370 Esas – 2021/4
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/370 Esas
KARAR NO : 2021/4
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2019
KARAR TARİHİ : 06/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 20/11/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; …’nın açılımının “…” anlamına geldiğini, anaokulu, ortaokul, Anadolu Lisesi ve Anadolu Sağlık Meslek Lisesi olarak hizmet verdiğini, İstanbul genelinde 5’i Avrupa, 5’i Anadolu yakasında ve Bursa ve Sakarya kampüsü ile toplam 11 ayrı noktada eğitime devam ettiğini, müvekkilinin eğitim sektöründe gerek öğrenciler gerekse veliler tarafından … Kolejleri olarak bilindiğini ve tanındığını, müvekkilinin … esas ibareli birden fazla seri markası olduğunu, fiiliyatta kullanımlarına devam ettiğini, müvekkilinin … ibaresiyle özdeşleşmiş ve tanınmış olduğunu, müvekkilinin … OKULLARI markası adına Madrid Protokolü kapsamındaki ortak düzenleme kurallarının 141. maddesi kapsamında tescilli olduğunu, müvekkilinin markasını meşhur ve maruf hale getirmek için büyük ölçeklerde yatırımlar yaparak halkın büyük bir kesimine tanıttığını, markanın tescilli olduğu sınıfın toplumun tüm kesimine hitap edecek nitelikte olduğunu, davalının markasının özgün bir ibare olmadığını, taklit kastı taşıdığını, davalıya ait … ibaresinin müvekkilinin … ibareli markaları ile benzerlik taşıdığını, davalının markasının devamı olan “college” ibaresinin de müvekkiline ait “… Okulları, … Koleji, … Kolejleri, … Collages” markalarıyla iltibas oluşturduğunu, davalının 16. ve 41. sınıflarda tescil istemesinin bu iltibası arttırdığını, … ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticari unvanında yer aldığını, müvekkilinin kullanımlarının daha eski olduğunu, davalının faaliyet alanında eğitim alanının bulunmadığını, davalının markasında ayırt edici bir özelliğin bulunmadığını, malların alıcı kitlesinin iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlayabilecek durumda olsalar dahi iki markanın aynı kişiye ait olduğunu zannedebileceklerini, idari ekonomik bir bağlılığın olduğu düşüncesine kapılabileceklerini beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptalini ve … numaralı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının 20.10.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, işbu davanın ise 20.11.2019 tarihinde açıldığını, davanın iki aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını iddia ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Müh. İnş. Taah. San Tic Ltd Şti vekili 10/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının aynı iddialarla Ankara 4. FSHHM … E. nolu dosyası ile dava açtığını ancak davanın takipsiz bırakıldığını, açılmamış sayılmasına karar verildiğini, müvekkilinin 1996 yılından beri Kayseri’de inşaat alanında faaliyet gösterdiğini ve tanınmış olduğunu, … ismiyle … ismi arasında benzerlik bulunmadığını, College ibaresinin ise herkes tarafından kullanılan okulun niteliğine yönelik belirtme olduğunu, … isminin marka haline gelmeden müvekkili tarafından, davacı firma kurulmadan önce 1996 yılından beri kullanıldığını, müvekkilinin iyiniyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ön inceleme duruşmasında; Derdestlik dava şartı noksanlığının bulunup bulunmadığı, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… College” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 15/C maddesine göre; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesinin kararları Kurumun nihai kararlarıdır. Bu kararlara karşı, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde dava açılabilir.
Kanunda belirtilen bu süre hak düşürücü süre olup, taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece re’sen gözetilmesi gereken, hukuki niteliği itibari ile def’i olmayıp itiraz mahiyetindedir.
Somut olayda iptali talep edilen … sayılı YİDK kararının davacı marka vekiline 20/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından, YİDK kararının iptali istemli dava, mahkememizin 2019/370 Esas sayılı dava dosyasından tefrik edilerek mahkememizin 2020/262 Esas sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Tefrik edilen dosyada; hak düşürücü süre noksanlığı nedeniyle YİDK kararının iptali istemi bakımından davanın reddine karar verilmiştir. YİDK kararı eldeki dava dosyasından tefrik edildiğinden, eldeki dava salt; … nolu markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, markanın hükümsüzlüğü istemine yönelik hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… College” ibaresini 16. ve 41. sınıflarda “16 Sınıf:Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. Tespihler. 41 Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 24.10.2016 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.12.2016 tarih ve 267 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 24.03.2017 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.06.2017 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 26.07.2017 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 19.10.2017 tarihinde tebliğ edildiği, dava konusu markanın 28.11.2017 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının tarafları ve dava konusunun eldeki davanın tarafları ve dava konusu ile aynı olduğu tespit edilmişse de, söz konusu mahkemenin 23.10.2018 tarih … Esas 2018/382 Karar sayılı kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği, kararın 06.12.2019 tarihinde kesinleştiği, bu hale göre eldeki dava yürütülürken hali hazırda mevcut ve yürütülen başkaca bir dava bulunmadığından davalı vekilinin derdestlik itirazına itibar edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının dayanak yaptığı markalardan 2015/36647, 2015/71906 ile 2015/72597 başvuru numaralı markaları hükümden düştüğü anlaşıldığından incelemeye esas alınmamıştır. Bununla birlikte bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacıya ait dayanak markalardan 2015/72599, 2015/71452, 2015/72951, 2015/72245, 2017/78836 numaralı markalar ile davalı markası kıyaslandığında taraf markalarının aynı/benzer mal ve hizmet sınıfını içermediği, işbu mal ve hizmetlerin birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının dayanak yaptığı kalan 2007/62946, 2013/41992, 2014/10854, 2014/10858, 2014/11377, 2016/104743, 2016/104747, 2016/78315, 2017/12456, 2016/78327, 2017/12476, 2017/14136, 2017/73704, 2017/73703, 2017/73707, 2017/73710, 2017/73713, 2017/74070, 2017/74074, 2017/74080, 2017/74083, 2017/74085, 2017/74469, 2017/74470, 2017/74471, 2017/74473, 2015/44569, 2015/67407, 2015/72949, 2015/71598, 2015/71597, 2014/12064, 2013/35539, 2015/57971, 2015/36645, 2015/72244, 2015/68018, 2015/71594, 2015/71446, 2015/71460, 2015/71903, 2015/69113, 2015/71464, 2015/68402, 2015/71600 tescil numaralı markalar ile davalı markasının sınıflarına ilişkin olarak; davalı markası kapsamında yer alan 16. sınıf ile 41. sınıf mal ve hizmetleri aynı/aynı tür/benzer olduğu ile yine davacının 2015/72954 “… catring” 43. Sınıftaki “Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” nin davalı markasında yer alan 41. Sınıftaki eğitim – öğretim hizmetleri ile birbirini tamamlayan, birbiri ile ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Davacının 2015/67407 tescilli markasında yer alan 40. Sınıf: “Kağıdın işlenmesi. Baskı hizmetleri, ciltçilik hizmetleri” ile davalı markasındaki 16. Sınıf “kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak” mal/hizmetlerinin örneğin matbaacılık hizmetleri ile matbaa ve ciltleme malzemelerinin, basılı evrakların, yine kâğıdın işlenmesi, kullanılır hale gelmesi hizmetleri ile kâğıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünlerin birbirini tamamlayan nitelikte ilişkili olabileceği kanaatine varılmıştır.
Somut olay bazında uyuşmazlık konusu markalar arasındaki çekişmenin 16. Sınıftaki basılı yayınlar, evraklar gibi tüm emtialar, 41. Sınıftaki özellikle eğitim – öğretim hizmetleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin belirlenmesi uyuşmazlığın halli için önem taşımaktadır. Özellikle eğitim – öğretim hizmetleri, kültür, eğlence hizmetleri olarak nitelenen hizmetler her yaştan tüketiciye hitap edebilecek niteliktedir. Örneğin eğitim öğretim hizmetleri yönünden okul öncesi eğitimden lisansüstü eğitime kadar eğitimin sınırı oldukça geniştir. Bununla birlikte 43. Sınıf kreş hizmetleri de okul öncesi eğitime girmektedir. Her yaştan tüketicinin eğitim ihtiyacı karşılanacağı için ilgili tüketicinin her kesimden olması da mümkündür. Çünkü kişilerin eğitim ihtiyacı eğitimlerinin ve yaşantılarının seviyesine göre değişiklik gösterebilecektir. Bu noktada kişiler eğitim alacakları alanlara ve özellikle bütçelerine göre tercihlerini sıralayarak araştırma yapabilecektir. Günümüzde kreş, okul vb. gibi eğitim – öğretim hizmeti ücretleri, eğitimin kalitesi, kişilerin istikbali ve bu hizmetlerin günlük tüketime konu olmadığı da göz önüne alındığında bir süre düşünerek detaylı bir araştırma neticesinde karar verebilecek hizmetlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle dikkat seviyesi ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran görece yüksek olan bilinçli tüketici kitlesinin dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Nitekim 41. sınıftaki hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu hususu Yargıtay’ın bazı kararlarında da ifade edilmiştir. (Örneğin; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 25.06.2019 tarih 2018/3154 E 2019/4816 K)
16. Sınıftaki matbaa ve ciltleme malzemeleri ile basılı yayın, evraklar yönünden ise; bir kitap, dergi, gazete gibi basılı bir yayın almak isteyen tüketici, yayının içeriğine, yazarına ve basımevine göre değerlendirme yapabilmektedir. Bir kısım kişiler yazarına göre alabilirken, bir kısmı yayınevine göre tercih yapabilmektedir. Bunun gibi matbaa ciltleme malzemelerinde seçenek özgürlüğüne göre düşünerek tercih yapabilecektir. Bu noktada yine kişilerin ihtiyaçlarını karşılayan tercih yapmaları, okumak isteyecekleri yayınları araştırarak karar verecekleri yahut bir kitap veya bir ürün ciltlenmek istediğinde inceleyerek karar verecekleri kuşkusuzdur. Ancak 16. Sınıftaki kâğıt havlu, tuvalet kâğıtları ve kâğıt peçeteler yönünden ise tüketicilerin dikkat seviyesinin daha düşük olduğu, kişilerin günlük ihtiyaçlarını karşılayan, raflarda alt alta yahut yan yana satılan, her kesimden, her meslekten, her yaştan ve her çeşit tüketicinin ortak ihtiyaçları arasında yer aldığı, sıklıkla tüketildiği, tercihi etkileyen en önemli faktörün ürünün markasına aşina olunması, ürünü daha önce kullanıp memnun kalınması olacaktır.
Davalı markasının düz yazı olarak baş harfleri büyük ve kalın punto ile yazılmış “… College” sözcük grubundan oluşmaktadır.
Davacı markaları incelendiğinde ise dayanak markaların bir kısmında yer alan ortak unsur olan “…” ibaresine eklenmiş yan unsurlar (herkesin kullanımına açık; Kolej, okul, İzmir Bursa Kampüsü gibi) bulunmaktadır. Davacı markalarının genel kompozisyonuna bakıldığında esas unsurun ‘…” ibaresi olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, davacının 2016/78315 tescil numaralı “ERAİNTRANET” markasının … esas unsurunu içermekle birlikte birleşik bir kelime olduğu, davacının 2015/44569 tescil numaralı markası incelendiğinde yeşil kare bir çerçeve içerisinde beyaz renkle 5G ibaresi ön planda yer almakta, … okulları ibaresinin sağ üst köşede daha küçük ve silik şekilde konumlandırıldığı, davacının 2015/72949 gibi bir kısım markada ise ibarelerin hemen sol başına “e” logosunun konumlandırıldığı ve … ibaresinin koyu ve hepsi büyük harfle yazıldığı, işbu ibarenin hemen yanına ince şekilde vakıf, Spor Kulübü, Basın, Satranç Kulübü, Store, sağlık Radyo gibi ibarelerin yer aldığı, davacının 2015/71464 tescil numaralı markasının yine “e” logosu ve … baskın olacak şekilde birleşik olarak yazılmış … ibaresinden oluştuğu görülmüştür.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacı markalarının düz yazı şeklinde oluşan markalarında “e” logosunun bulunması, yine diğer markalarında yer alan şekil ve renk unsurlarının taraf markalarını görsel anlamda uzaklaştırdığı, davacı markalarında yer alan esas ibare … olup E-RA şeklinde hecelenerek ve yine yazıldığı şekilde okunacağı, davalı markasında yer alan çekişme konusu “…” ibaresinin ise tek heceli bir sözcük olup bir nefeste “…” şeklinde telaffuz edileceği, bu anlamda taraf markalarının işitsel anlamda benzemediği, davalı markasında yer alan … ibaresinin “(1) Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar. (2) Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz. (3) Bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği.” anlamlarına geldiği, davacı markalarında yer alan çekişme konusu “…”nın özgün bir ibare olup davacı dilekçesinde “…” cümlesinin baş harflerinin birleşiminden oluşturulduğunun belirtildiği, ancak ilgili tüketici kesimi nezdinde “…” ibaresinin bilinen yaygın bir anlamının bulunmadığı, dolayısıyla çekişme konusu … ve … ibareleri arasında anlamsal olarak da benzerlik bulunmadığı, bu hale göre daha önce davacıya ait itiraza mesnet markaları gören, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse ortalama tüketici kesiminin davaya konu “… College” markasını gördüğünde, hemen ve ilk bakışta bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının her ne kadar bir kısım reklam giderlerine yönelik bir kısım fatura sunduğu anlaşılmakla birlikte taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı da dikkate alındığında ilgili tüketici tarafından hemen akla gelecek veya hemen akla gelecek markalar arasında olduğunu gösterecek destekleyici verilere dayanılmadığı, “markanın pazar payına ilişkin dokümanlara, satış broşürleri, kataloglar, fiyat listeleri, yıllık faaliyet raporları, ciro bilgileri, reklam, yatırım masraflarını (yoğunluk, kapsam ve etkiyi) yansıtan belgelere ya da tüketicilerin davacının markasını tercih ettiğine dair kamuoyu yoklamalarına, resmi kuruluş, araştırma enstitüsü meslek veya ticaret odalarının “geniş çevrelerin görüşünü yansıtacak şekilde” beyanlarına, tüketici farkındalığını gösteren araştırma raporlarına ve buna benzer tanınmışlığı ispata yönelik başkaca delile dayanılmadığı” gözlemlenmiştir. Dolayısıyla sunulan delillerin davacının tanınmışlık ispatına yeterli olmadığı, kaldı ki davacı markalarının tanınmış olduğu varsayılsa bile markaları oluşturan işaretlerin benzer olmadığı dikkate alındığında SMK m.6/4 ve SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dosya içerisine yer alan T.C İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından gönderilen 07.06.2013 tarihli 8337 sayılı davacıya ait şirket ana sözleşmesine bakıldığında; Amaç ve Konu kısmında özetle; “eğitim öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının izin verdiği her seviyede anaokulu, ilköğretim okulu, lise, yüksekokul ve üniversite açabilir işletebilir (…) günlük, haftalık, ayık veya kısa ve uzun dönemli veya dönemsiz olarak Türkçe veya yabancı dilde gazete, dergi, kitap, ansiklopedi, risale, broşür gibi mevkuteyi çıkartmak, yurt içinde ve yurt dışına yaymak, satmak ve pazarlamak… her türlü baskı, dizgi, cilt yapmak, sengrafik baskı yapmak…” denilmekle suretiyle çalışma kapsamı oluşturulmuştur. Yine evraktaki unvan kısmı incelendiğinde ise; … Öğretim Kurumları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olduğu, ana sözleşmesinin tescil tarihinin 03.06.2013 olduğu görülmüştür. Ancak bununla birlikte davacı ticaret unvanının ayırt edici ekini oluşturan “…” ibaresi ile davalıya ait “… College” ibaresi arasında yukarıda detaylı açıklandığı üzere görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmamaktadır. Bu nedenle SMK m.6/6 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı markasının hükümsüzlüğünü gerektirir koşulların oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 2.028,41 TL posta, dosya kapağı ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.123,61 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/01/2021