Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/320 E. 2021/297 K. 09.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/320 Esas
KARAR NO : 2021/297

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 08/11/2019
KARAR TARİHİ : 09/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/08/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/11/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait 2018/60450 sayılı “… catering” ibareli marka başvurusunun davalı şirketin itirazları neticesinde reddedildiğini, davalının dayanak göstermiş olduğu marka başvurularında yer alan “…” ibaresinin anlam itibariyle zayıf bir marka olduğunu, buna ek olarak davalının dayanak olarak göstermiş olduğu markaların hiçbirinin 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” bakımından tescil veya başvurusunun bulunmadığını, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından incelenen itiraz neticesinde, farklı mal/hizmet olması sebebiyle karıştırılma tehlikesi bulunmadığından bahisle 19.03.2019 tarihli karar ile itirazın reddedildiğini, davacı markası ile davalı markalarının benzer olmadığını, 2011 yılından beri davacı markasının Türkiye’de kullanıldığını, bunun aksine davalı şirketin markasının Türkiye’de tanınmışlık vasfını haiz olmadığını, itiraza dayanak olan markalardan … sayılı markanın itiraz üzerine reddedildiğini ve bunun sistemde görüldüğünü iddia ederek; TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 29/11/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen markaların asli ve esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markaların aynı sınıfta yer aldığını, “…” ibaresinin Türkiye’deki orta düzey tüketiciler yönünden özgün ve ayırt edici niteliğinin bulunduğunu, davacı tarafın eskiye dayalı kullanım iddiasının karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmadığını, davaya mesnet markalar arasında fonetik, okunuş, genel intiba açısından benzerlik bulunduğunu ve markaların müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurması, karıştırma ihtimalinin mevcut olduğunu, bu nedenle de davacı tarafın, davadaki taleplerinin reddini talep etmiştir.
Davalı … N. V. dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2018/60450 sayılı “… catering” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı, dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında “Birlikte Var Olma” koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 26.06.2018 tarihinde “… catering” ibareli 2018/60450 sayılı başvuru ile 43. sınıfta bulunan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için tescil talebinde bulunduğu, söz konusu marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 30.10.2018 tarih ve 311 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı şirketin 25.12.2018 tarihinde 2016/48186, 2018/56734 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 ve 6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davacı tarafından 30.01.2019 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 16.05.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, itiraza karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu yapmış olduğu incelemede, … sayılı davaya konu kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddine karar vermiştir. Bu kararın davacı marka vekiline 21.10.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu 2018/60450 sayılı marka başvuru kapsamında 43. sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” hizmetleri ile davalı şirkete ait redde mesnet 2016/48186, 2018/56734 sayılı markalarının kapsamındaki 30 ve 32.sınıfta yer alan gıda emtiaları arasında benzerlik bulunmaktadır.
Şöyle ki; Başvuru markasının tescil talebine konu olan 43.01. alt sınıfta yer alan yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinden restoran hizmetleri, self servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri, snack bar, ikram (catering) hizmetlerinin verildiği yerler, uzun raf ömrü olmayan, yani üretimlerini takiben kısa sürede tüketilmesi zorunlu olan tüketime hazır yemeklerin ve gıda ürünlerinin sofra düzeninde tüketiciye sunulduğu hizmet kollarıdır. Ticari olarak satışa sunulan malların dayanıklı ürünler sınıfında olması ve pazarda diğer ticari markaların aynı veya benzer mallarıyla yan yana satışa sunulma durumları dikkate alındığında; 43.01 alt sınıfında yer alan ve yukarıda sıralanan hizmetlerin verildiği hizmet kollarında hizmetin bir parçası olarak tüketiciye sunulan gıdalar; genelde ambalajsız ve markasız nihai gıdalar olup, sıcak veya soğuk yemek olarak sofra düzeninde tüketici beğenisine sunulmaktadır. Bu nedenle, bu tip hizmetlerin parçası olan gıda mallarının ticari olarak satışa sunumu yapılan daha uzun raf ömrüne sahip gıda mallarıyla karıştırılabilme hali belli durumlar dışında mümkün olamayacaktır. Bu hizmet kolları genelde tüketicinin belli bir hizmeti satın almak üzere tercih ettiği ve bu yolla aslen seçiciliğinin en yüksek olduğu yani, tek bir işletmenin ürünlerini satın almak üzere tercih ettiği hizmet kollarıdır. Bununla birlikte, hizmet markası ile ticari markanın aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olması durumunda; tüketici her iki markanın aynı işyerine sahip olduğunu düşünebilir ki; bu durumda markalar birbiri ile karıştırılabilir. Taraflardan birinin tanınmış marka olması durumunda da bu markanın ününden haksız yararlanma hali ortaya çıkabilir. Bu nedenle bu tip durumlarda, tüm gıda emtiaları ve gıda ile ilişkili hizmet kollarının haksız yarar sağlayan tarafın emtia listesinden çıkartılması gereklidir. Diğer bir durum ise; 43.01 alt grubunda yer alan ve yukarıda sayılan hizmet kollarında bazı içkilerin/içeceklerin (su, kola, alkollü içki, meyve suları, süt, ayran vb.) orijinal ambalajında sofra düzeninde tüketiciye sunulabilme durumlarıdır. Ayrıca, günümüzde birçok örnekte yaşandığı gibi, ihale ile kazanılan yemek sağlama (tedarik) hizmetlerinde, hizmeti veren şirket aynı sunumunda başka bir firmaya ait ambalajlı ve markalı bir içecekle birlikte kendi ürettiği bazı ürünlerini, örneğin tatlılarını tek kullanımlık ambalajlarda kendi hizmet markasını taşıyan etiket bilgisi ile tüketicisine arz edebilir. Bu durumda, hizmeti alan kişilerin, hizmet alımı sırasında ayırt edilemeyecek kadar benzer olan işaretleri taşıyan markaları karıştırabilme durumu kaçınılmaz olacaktır. Bir diğer örnek ise; taraflardan birinin emtia listesinde ticari olarak ambalajlı uzun raf ömürlü dondurulmuş mantı, erişte, tarhana, köfte, hazır yemek, pizza, sütlaç, kazandibi, dondurma, boza, sahlep, kuruyemiş, kadayıf, pasta, pişirilmiş profiterol hamuru, yufka, ikramlık çikolata ve şekerleme ürünleri gibi emtiaları kapsaması, diğer tarafın da 43.01. hizmet alt sınıfında bu ürünleri hizmetin bir parçası olarak, hizmet markasını taşıyan bir kutu, paket veya kese kâğıdı gibi belli bir ambalaj içerisinde tüketiciye sunma durumudur. Bu durumda da hizmetin bir parçası olarak tüketiciye arz edilen bu tür gıda emtiaları için hizmet markası ile ticari markanın ilişkilendirilme veya karıştırılma durumu ortaya çıkabilir.
Bu hale göre; dava konusu marka kapsamından çıkartılan hizmetler ile redde mesnet markaların kapsamındaki bir kısım emtialar arasında benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu 2018/60450 sayılı marka incelendiğinde; şekil, sözcük, renk unsurlarından oluşmaktadır. Başvuruda ön planda ve markanın asli unsuru durumunda olan ibare “…” sözcüğüdür. Nitekim daha küçük puntolarla yer verilmiş olan “catering” sözcüğü İngilizce olup “yiyecek içecek sağlama hizmeti” anlamına gelmektedir. Özellikle son yıllarda toplu çalışma yapılan alanlarda (okullar, iş yerleri vb.) yemeklerin catering şirketlerinden temini yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Bu durum da dikkate alındığında ortalama seviyedeki tüketicilerin İngilizce bilip bilmemesi ayrımı olmaksızın aşina olunan bir ibare olduğu ve tescil talebine konu edilen “yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti”ni ifade etmektedir. Dolayısıyla ayırt edicilik işlevi bulunmamaktadır. Başvurudaki şekil unsuru, sözcüklerin çerçevelendiği çizgilerin ucunda yer alan “çatal” figürünü içermektedir. Bu figürün de yeme-içme faaliyeti sırasında kullanılan en temel gereçlerden olması nedeniyle ortalama seviyedeki tüketiciler için ayırt edicilik oluşturmayacağı düşünülmektedir. Belirtilen tüm bu hususlar karşısında başvuru markasının asli unsuru “…” ibaresidir.
Davalı şirketin redde mesnet alınan markalarından 2016/48186 tescil numaralı olanı; şekil, sözcük ve renk unsurlarından oluşmaktadır. Bu markadaki şekil unsurları duman figürünü temsil eder biçimde oluşturulmuş “coffee” sözcüğünden ibarettir. Markadaki son derece küçük puntolarla oluşturulmuş olan “lezzetli kahvenin hikayesi” ibaresiyle bağlantılı durumdadır. Ancak, bir içecek türünü ifade etmeleri nedeniyle özellikle çekişme konusu mal/hizmetler bakımından ayırt edicilik işlevlerinin bulunmadığı açıktır. Markada ön planda tutulan “…” ibaresi, asli unsur durumundadır. Davalı şirketin redde mesnet alınan diğer markası olan 2018/56734 tescil numaralı markada tek ve asli unsur “…” sözcüğüdür.
Taraf markalarında ortak unsur durumunda olan “…” ibaresi, karşılaştırılan işaretlerin tamamı için aynı zamanda asli unsur durumundadır. Bu sözcüğün görsel, işitsel ve anlamsal olarak aynı algıyı oluşturacağı açıktır. Davacı tarafından sözcüğün ayırt ediciliğinin zayıf olduğu üzerinde durulmuştur. Bu iddiaya gerekçe olarak; ibarenin “üstün, lüks, hakiki, gerçek, birinci sınıf, kaliteli, süper, harika” anlamlarına geldiği belirtilmiştir. İngilizcenin yaygın bilinen bir dil olması veya sözlük kullanımı ile kelimelerin anlamının tespit edilebilir olması, her durumda ibarenin anlamının bilinmesi gibi bir sonuç doğurmayacaktır. Bunun için tüketicilerin yaygın olarak bilmesi veya doğrudan mal veya hizmetin ifade edilir nitelikte olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlık kapsamında; çekişmenin temelini oluşturan “…” ibaresinin çekişme konusu mal/hizmetler için doğrudan bir algı oluşturduğu, sık ve yoğun kullanıma konu olduğu gibi bir veriye rastlanmamıştır. Bir sözcüğün salt bir sıfat olmasından dolayı ayırt ediciliğinin zayıf olduğu yönünde otomatik olarak bir sonuca ulaşılamayacaktır. Bu nedenle taraf markalarındaki ortak unsurun, çekişme konusu mal/hizmetler için ayırt ediciliğinin zayıf olduğundan söz edilemeyeceği düşünülmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzer olduğu, yine markaları oluşturan esas unsurların müşterek olarak “…” ibaresinden oluştuğu, bu hale göre; daha önce redde mesnet markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları her zaman bir arada görüp karşılaştıramayan, markaların detaylarını analiz etmeyen, markaların gözünde ve kulağında kalan izi ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… CATERİNG” markasını 43/1 alt sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, mal ve hizmet benzerliğinin yanı sıra, markaların esas unsurlarının müşterek olmasından kaynaklı olarak, bu markayı redde mesnet markalarla ilişkilendirebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf, markaların birlikte var olduğunu iddia ederek; dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığını da ileri sürmüştür.
İlk kullanılmaya başlandıkları noktada karıştırılma tehlikesi yaratabilecek nitelikteki markaların, uzun yıllar piyasada kullanılması ve hukuki bir çatışmanın gündeme gelmemesi halinde, tüketicilerin de ilgili markaları ayırt edebildiği ve bu noktada karıştırılma tehlikesi yaratmayacağı kabul edilmektedir. (Bkz; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 03.06.2013 T, 2012/8617 E 2013/11464 K)
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ilk unsur; tarafların uzun bir dönem boyunca piyasada çatışma yaşamaksızın birlikte var olmasıdır. Tarafların hali hazırda karşı tarafın kullanımını bilmesi ya da bilmemesi, iş bu doktrin bağlamında önem arz etmez. Esas olan, çatışma yaşanmaksızın, uzun bir döneme yayılmış aktif bir kullanımın gerçekleştirilmiş olmasıdır. Piyasada uzun süre barış içinde var olunduktan sonra ortaya çıkan ihtilaflar, durumun barışçıl şekilde var olma olarak nitelendirilmesine engel olmaz.
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ikincil unsur; gerçekleştirilen uzun süreli yoğun kullanım neticesinde, markaların piyasada ayırt edilebilmesidir. İlgili kullanımın belli bir yoğunluğa ulaşması ve markaların farklılığını ortaya koyması gerekir (Gün, Buket (2019) Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, 2019, Onikilevha, s.211-214).
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.11.2019 tarih 2018/2050 E 2019/7034 K sayılı kararında da;”Dairemizin daha önceki bir çok kararına konu olan ve Öğretide “birlikte var olma” olarak tanımlanan ilke (Buket Gün, Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, Oniki Levha Yayıncılık, 2019) uyarınca, itiraza gerekçe markanın tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden, anılan markaya kural olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olan bir işaretin uzun yıllar marka olarak kullanılması, kullanımın sürekli ve yoğun şekilde olması ve kuvvetli tanıtımla markanın ayırt edici kılınması, buna karşılık tescilli marka sahibinin marka başvuru tarihine kadar niza çıkarmaması halinde her iki markanın uzun yıllardır barış içinde birlikte var oldukları ve artık tescilsiz markanın başvuru tarihi itibariyle kullanım sonucu ayırt edici hale geldiğinin ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir. Önceki markanın sahibince kullanılmaması halinde, markanın kullanım sonucu ayırt edici kılınmasının daha kolay olacağının da kabulü gerekir.” şeklinde değerlendirmede bulunularak, birlikte var olma ilkesinin uygulama alanı açıklanmıştır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafından marka işlem dosyasında, yayına itiraza karşı sunulan görüşte; başvuru sahibi tarafından … markasının 2011 yılından beri kullanılmakta olduğu ve bu kullanımlar ile markanın sektörde ayırt edici hale geldiği yönünde açıklamalar yapılmıştır. Başvuru sahibinin karşı görüşünün eki olarak sunulan önceye dayalı marka kullanım belgeleri incelendiğinde; 23.12.2016 tarih ve 9226 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 316 ncı sayfasında davacının şahıs şirketine ilişkin olarak; … … Catering Yemek Hizmetleri’nin 19.12.2016 tarihindeki kuruluşunun ilan edildiği, işletmenin amaç ve konusunun “Her türlü tabldot yemek üretimi ve satışını, üretilen yemeklerin servis hizmetlerini, pazarlamasını ve dağıtımını yapmak, gerçek ve tüzel işletmelerin yemekli toplantılarının organizasyonunu yapmak, yemek üretim tesisleri kurmak, kurulu olanları devir almak” olduğu gözlemlenmiştir. Tarih kaydı bulunmayan web sitesi “referanslarımız” sayfasında bazı film şirketlerinin logoları ile sayfanın altında “copyright 2017” ibaresinin yer aldığı gözlemlenmiş olup, buradan hareketle referansların 2017 yılı veya sonrası ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Sunulan faturalar; 10.08.2014, 10.09.2014, 10.10.2014, 30.10.2015, 26.01.2015, 10.03.2015, 13.02.2016, 11.03.2016, 07.04.2016, 01.05.2016 tarihlerini içermektedir. Faturalarda çeşitli film şirketlerinin reklam filmi çekimlerinde verilen yemeklere ilişkin yemek bedellerine ilişkin olarak “Şekil+… catering” ve “… … CATERİNG YEMEK HİZMETLERİ” şeklinde kullanımları bulunmaktadır. Söz konusu kullanımlar, markasal nitelikte olup, yemek hizmetlerine ilişkindir. Söz konusu kullanımlar; çekişme konusu olan başvuru markasında tescil talebine konu edilen hizmetlere ilişkin “…” ibaresi hakkındadır. Belirtilen tespitlere göre; marka işlem dosyası kapsamında başvuru sahibinin önceki kullanımları ile ilgili sunduğu belgeler arasındaki ticaret kayıtları kapsamında yiyecek ve içecek sağlanması ile ilgili olarak faaliyet yürüteceğine ilişkin sicil kayıtları, sunulan 10 adet fatura örneği ile desteklenmiştir. Ancak, söz konusu faturalar çekişme konusu hizmetlerin yeme–içme ile ilgili olması ve sık tüketime konu olması da dikkate alındığında, yukarıda belirtilen nitelikte bir sürekliliği ve yoğunluğu haiz olmadığı değerlendirilmiştir. Başka bir deyişle, başvuru sahibinin dava konusu markayı uzun süreli kullanımla ayırt edici hale getirdiği ibraz edilen sınırlı sayıdaki belge ile ispat edilememiştir. Google arama motorunda “caffee …” ve “… catering” ibareleri hakkında 28.01.2019 tarihli araştırma sonuçları ise dava konusu markanın başvurusundan (26.06.2018) sonrasına ilişkin olduğu gibi huzurdaki tarafların birlikte var olması ile ilgili değildir. Nitekim söz konusu kayıtlar aynı zamanda davalı şirketin dava konusu marka başvurusunun yayımına itirazından da sonrasına ilişkindir. Başka bir ifadeyle taraflar arasındaki nizadan sonrasına ilişkin olan bu kayıtların da birlikte var olma bakımından dikkate alınabilmesi mümkün değildir. Bütün bunlara göre; marka işlem dosyasındaki delillerin aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğu belirtilen başvuru markası ile davalı şirketin önceki tarihli markaları arasında birlikte var olma durumunun mevcut olduğunu ispat edebilecek nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 98,91 TL posta, 2.740,00 TL tercüme ücreti, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.684,11 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … …tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … N. V.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/07/2021