Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/285 E. 2021/123 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/285 Esas – 2021/123
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/285 Esas
KARAR NO : 2021/123

DAVA : Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet

DAVA TARİHİ : 04/11/2019
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/11/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; 2007 yılında “Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler, sabunlar” dahil olmak üzere 03. ve 05. Sınıflara giren emtialarda tescil ettirdiği “…” markası altında söz konusu emtiaların üretim ve satışını yapmakta olduğunu, davalı firmanın kozmetik ürünlerin ithali, ihracı ve benzeri şekilde ticaret mevkiine çıkartılması hususunda faaliyet göterdiğini ve internet ortamında da satım yaptığını, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Ürün Takip Sistemi (ÜTS) internet sitesindeki kayıtlara göre davalının davacının tescilli “…” markasıyla iltibas yaratacak derecede benzer “CHOCOLATE … … … COLLECTION”, “Rouge in Love 361M Pink …”, “CHOCOLATE BAR CHOCOLATE … …” markalı ürünlerin satışını yaptığının noter marifetiyle tespit edildiğini, Ankara 4. FSHHM’nin 2018/45 E. sayılı dava dosyasına sunulan delillerde de, fer’i müdahil L’Oréal Türkiye firmasının davalıya “…” markalı kozmetik ürünler sattığı hususunun sabit olduğunu, davalının ÜTS üzerinden yaptığı beyanlarında, ticaret mevkiine koyacağı tüm kozmetik ürünlerin “piyasaya arz isminin” içinden “…” ibaresinin birebir aynen kullanıldığı işaretler olarak bildirdiğini, davalının “…” markası altında muhtelif ürünleri satışa arz etmesinin, davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet anlamına geldiğini, “…” ibaresinin kullanıldığı kozmetik ürünlerin herhangi bir karakteristik özelliğini işaret etmediğini, jenerik bir kelime olmadığını, Türkçe veya herhangi bir dilde karşılığının bulunmadığını, dolayısıyla davacının bu markasının başkaları tarafından kullanılmasını ve “…” markalı ürünlerin ticaretinin yapılmasını men etme hakkının olduğunu, davacının “…” markasını korumak için yürüttüğü hukuki mücadelenin 2014 yılında başladığını, bu hususun Ankara 1. FSHHM’nin 2014/40 Esas, Ankara 2. FSHHM’nin 2017/201 Esas ve Ankara 4. FSHHM’nin 2018/45 Esas sayılı dosyaları ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/113582 soruşturma numaralı dosyası içeriğinde sabit olduğunu iddia ederek; öncelikle SMK m.159 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilerek marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet eylemlerinin önlenmesine, durdurulmasına, tecavüz oluşturan nesnelere el konmasına, el konan nesnelerde ihlâl oluşturan eylemlerin ortadan kaldırılmasına, bunun mümkün olmaması halinde imhalarına, ihlal suretiyle üretilen ürünlerin satışı, dağıtılması, sergilenmesi, satışa sunulması, ihracı, ithali ve benzeri şekilde ticaret mevkiine çıkartılmasının önlenmesine yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın nihayetinde ise; müvekkili adına tescil ettirilmiş 2007 71094 nolu markanın, ayırt edilemeyecek kadar benzerinin ya da en azından iltibas veya iltibas tehlikesi yaratacak derecede benzerinin onay alınmadan davalı tarafından kozmetik ürünler üzerinde kullanılması suretiyle gerçekleştirilen marka ihlali ve yaratılan haksız rekabetin 6769 sayılı SMK’nın 6/1-b, 7/1-b, 29/1-a, 149/1-a,b,c,ç,d,f,g ve 150/3.maddeleri ile 6102 sayılı TTK’nın 54, 55/1-a.4, 56/1-a, b, c maddeleri gereğince; davalının iş eylemlerinin marka ihlali ve haksız rekabet olduğunun tespitine, müvekkiline ait 2007 71094 sayılı markanın ayırt edici gücü yüksek “…” ibaresinin kozmetik ürünler yönünden kullanılıp taklit edilmesinin, kısmen veya tamamen taklit edilmiş ürünlerin satılmasının, dağıtılmasının, satışa sunulmasının, bu amaçla sunumunun ve/veya sergilenmesinin, ithalinin, ihracının ve benzeri şekilde her nasıl olursa olsun ticaret mevkiine konulmasının önlenip durdurulmasına (men-ine ve ref’ine), davalının gerçekleştirdiği marka hakkı ihlali ve haksız rekabet eylemlerine konu … ibaresini taşıyan tüm kozmetik ürünlere Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman ya da bölge gibi alanlar dahil bulundukları her yerde el konulmasına, el konulan ürünlerin marka ihlali ve haksız rekabet yaratmayacak şekilde şekillerinin değiştirilmesine, bu hususun mümkün olmaması halinde imhalarına, davalı yanın iş bu davada, müvekkilinin uğramış olduğu zararın miktarının belirlenebilmesi için gerçekleştirdiği marka ihlali ve haksız rekabet ile ilgili belgeleri mahkemeye sunmasına, masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle hükmün ilan edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 17/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının perakende mağazacılık sektöründe selektif kozmetik ürün satışı gerçekleştiren bir ticari işletme olarak, kendi ürünleri dışında ithal ettiği veya Türkiye’deki distribütörlerinden ve tedarikçilerinden temin ettiği başkalarına ait ürünleri de satışa sunduğunu, bu cümleden olarak uyuşmazlık konusu edilen “Lancôme Rouge In Love” markalı rujları L’Oréal Türkiye’den, “… …” markalı far paletlerini de … … Cosmetics LLC firmasından satın aldığını/ithal ettiğini, yani bu ürünlerin sadece satıcısı olduğunu ve ürünlerin piyasaya takdim şekilleri ile ilgili hiçbir yetkisi olmadığını, davacının noter marifetiyle tespite konu ettiği ÜTS web sitesinin tüketicilerin ürün satın almak üzere kullandıkları ticari bir platform olmadığını, söz konusu ürünlerde “…” ibaresinin markasal olarak kullanılmadığını, ürünün renk tonunu betimleyen bir ibare olarak kullanıldığını, bu ürünlerin markalarının “Lancome”, “Rouge in Love” ve “… …” ibareleri olduğunu, “…” ibaresinin kozmetik sektöründe pembe rengin özel bir tonunu betimlemek üzere başkaca pek çok firma tarafından da kullanıldığını, markasal bir fonsiyon ifa etmediğini, “… …” markalı far paleti ürününde de renklerine göre içeriğinde çikolata rengi ile pembe tonlarının bulunması nedeniyle “Chocolate … …” işaretinin kullanıldığını, dava konusu edilen bu kullanımlarda geçen tasviri/tali unsur olan “…” ibaresinin davacının davasına mesnet aldığı markasıyla karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, zaten davacının “…” markasını ruj ve göz farı ürünlerinde kullanmadığını, davacının temizlik ürünleri üreten bir müessese olduğunu, davacının davalıya karşı huzurdaki davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, davacının markasının hükümsüzlüğü davalarının halen derdest olduğunu, davacının gerek dünyada gerekse Türkiye’de uzun yıllardır satış ve dağıtımda olan dava konusu ürünler karşısında suskun kalarak hak kaybına uğradığını, zira Lancome Rouge in Love 361M ürünü için L’Oréal firmasının 14.11.2013 tarihinde T.C. Sağlık Bakanlığı TİTCK’e bildirimde bulunduğunu belirterek; bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Fer’i Müdahil … … COSMETICS LLC vekili 20/02/2020 tarihli müdahale dilekçesinde özetle; Dava konusu markaların benzer olmadığını ve aralarında iltibas riskinin bulunmadığını, bu yüzden de ortada bir marka hakkı ihlali ve/veya haksız rekabet olmadığını, zira fer’i müdahil firmanın dava konusu edilen ürünlerinde yer alan markasal kullanımın tanınmış “… …” ibaresi olduğunu, bunun altında “CHOCOLATE” ibaresinin büyük puntolarla yazılmış olduğunu, “… …” ibaresinin okunmayacak kadar küçük kaldığını, okunduğu zaman dahi “chocolate … …” şeklinde “çikolata şekerlemeleri” şeklinde bir tamlama oluşturduğunu, fer’i müdahil firmanın bu ifadeyi marka olarak tescil ettirmemiş olmasının, “chocolate bar, chocolate bonbons” ifadelerine markasal bir değer vermediğinin kanıtı olduğunu, “…” ibaresinin kozmetik sektöründe herkes tarafından dünya çapında markasal unsur olmayacak şekilde kullanıldığını, Lancome, Body Shop, Victoria Secret gibi firmaların da “…” ibaresini şekerleme konusu veya rengi ihtiva eden ürünlerinde kullandığını, yani “…” ibaresinin kozmetik sektöründe ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olduğunu, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermediklerini, davacının temizlik sektöründe faaliyet gösteren yerel bir firma olduğunu, fer’i müdahilin dünya genelinde lüks kozmetik sektörünün ileri gelen firmalarından olduğunu, dolayısıyla ortada bir iltibas riskinin bulunmadığını ve haksız rekabetin de söz konusu olamayacağını, uyuşmazlık konusu edilen üründe kullanılan “… …” ibaresinin renk betimleyici olarak kullanıldığını belirterek; davanın reddini talep etmiştir.
Fer’i Müdahil L’OREAL TÜRKİYE KOZMETİK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ vekili 20/02/2020 tarihli müdahale dilekçesinde özetle; Davaya konu ürünlerden “Lancome Rouge in Love” ürününün sadece paketinin üzerinde yer alan ve renk belirten “Pink …” ifadesinin markasal bir kullanım olmadığını, bu ifadenin “Pembe Şeker” anlamına geldiğini ve rujun rengini betimlediğini, bu tür ifadelerin kozmetik sektöründe kullanılmasının çok normal bir uygulama olduğunu, tüketiciye o ürünün rengi konusunda bir fikir verdiğini, ürünün markası olan “Rouge in Love” ibaresinin TÜRKPATENT nezdinde 2011 35804 numara ile tescilli olduğunu, bu ürünün 2013 yılından beri piyasada olduğunu, davacının bu kadar uzun süre sessiz kalması nedeniyle hak kaybına uğradığını, davacının endüstriyel temizlik ürünleri ile fer’i müdahilin rujlarının karıştırılmasının mümkün olmadığını, kendi markalarının özgün ve ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğunu ve taraf markalarının görsel farklılıkları, farklı satış kanalları ve ürünlerin hitap ettiği müşteri kitlesinin farklı oluşu gözetildiğinde markaların karıştırılmasının mümkün olmadığını, taraflara ait ürünler arasında belirgin bir kalite farkının da bulunduğunu,davacının “…” markasını makyaj malzemeleri üzerinde kullanmadığını, kullanılmayan bir markaya dayalı olarak ve ortada bir marka tecavüzü/haksız rekabet fiili bulunmadan açılan davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29, m.149, m.150/3 ile 6102 sayılı TTK 54 vd göre açılan marka hakkının ihlâli ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı hukuki korunma taleplerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait 2007/71094 sayılı marka hakkını ihlal eden ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, davalının ileri sürdüğü kullanmama def’i tahtında davacının dava tarihinden önceki en az 5 yıllık süreç içerisinde tescilli markasını tescil ettirdiği kozmetik ürünler bakımından haklı bir sebep olmaksızın ciddi surette kullanıp kullanmadığı, sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, davacının SMK m.150/3 hükmü uyarınca davalıya ait ve varsa marka ihlali ve haksız rekabete konu belgelerin ibrazını talep edip edemeyeceği, marka hakkını ihlal ve haksız rekabetin tespiti, ihlalin önlenmesi, durdurulması, tecavüzün giderilmesi ve hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas, Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 Esas, Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/201 Esas, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/115439 Sor. sayılı dosyaları celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, teknik konularda bilirkişi incelemeleri yaptırılmış ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
SMK m.29/2 hükmüne göre; 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.150/3 hükmüne göre; Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, taraflara ait marka tescil belgeleri, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre;
Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacının dosyamız davacısı, davalının dosyamız fer’i müdahili L’oreal Türkiye şirketi olduğu, davanın konusunu, davalının “…” ibareli markasal kullanımlarının davacıya ait marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men-i, ref’i, maddi ve manevi tazminat istemlerinin oluşturduğu, davanın 29/01/2018 tarihinde açıldığı, 14/09/2020 tarihinde karar verildiği tespit edilmiştir.
Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dava tarihi ile eldeki uyuşmazlıkta davacı tarafın somutlaştırdığı ve marka hakkı ihlâli ile haksız rekabet eylemlerine konu olduğunu bildirdiği Ankara 62.Noterliği tarafından tanzim edilen 17/09/2019 tarih 47223 yevmiye numaralı e-tespit tutanağı ve 07/10/2019 tarih 52590 ve 52596 yevmiye numaralı e-tespit tutanakları, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dosyasında mübrez fer’i müdahil L’oreal Türkiye’nin 2015, 2016 ve 2017 yıllarında dosyamız davalısı Sephora’ya satışı yapılan ve içinde “…” ibaresini barındırdığı iddia edilen ticari evrak birlikte değerlendirildiğinde, eldeki davada dava konusu edilen maddi vakıaların Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dava dosyasındaki maddi vakıalardan farklı olduğu tespit edilmiş, taraflar arasındaki uyuşmazlık bu dava dosyasına hasredilen maddi vakıalar kapsamında somutlaştırılmış, bu davaya hasredilmeyen maddi vakıalar değerlendirme dışı tutularak yargılama yürütülmüştür.
Davacıya ait 2007/71094 sayılı “…” ibareli marka, 02/02/2009 tarihinde tescil edilmiş olup, 3.sınıfta yer alan “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler. Sabunlar. Diş bakımı ürünleri. Aşındırıcı ürünler ( Zımpara bezleri, zımpara kağıtları, pomza taşları, pastalar dahil).Parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap v.b.için ).” emtialar ile 5.sınıfta yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler ve elementler. Tıbbi amaçlı diyet maddeleri; zayıflatıcı ürünler; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler.Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç). Hijyen sağlayıcı ürünler ( pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri dahil). Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. Mekanlar için koku gidericiler, koku vericiler (kişisel kullanım amaçlı olanlar hariç). Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar.” emtiaları tescil kapsamına almıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile birlikte davacı markasının kullanılmadığını def’i yolu ile ileri sürdüğünden SMK m.29/2 ve m.19/2 hükmü uyarınca ilk olarak, davacı markasının tescilli olduğu emtialar bakımından dava tarihinden önceki son 5 yıllık süre içerisinde ciddi surette kullanılıp kullanılmadığı irdelenmiştir.
Davalı vekilinin ileri sürdüğü kullanmama def’ine yönelik olarak davacı tarafından kullanım ispatına yönelik olarak delil olarak gösterilen Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 Esas, Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/201 Esas ve Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dava dosyaları bilirkişi marifetiyle yerinde incelenmiştir.
Mahkememize ibraz edilen 12/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporuna göre;
Ankara 1. FSHHM’nin 2014/40 E. sayılı dosyasının eki olan toplam 7 adet klasördeki faturalar, reklam/tanıtım broşürleri, çeşitli kurumlardan alınmış yazılar incelendiğinde; davacının “…” markasını, söz konusu davanın tarihi olan 05/02/2014 tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl boyunca; “Yüksek parfümlü genel temizleyici, çok yüksek kokulu konsantre parfüm, hidroalkolik jel, el temizleme jeli, otomat deterjanı, şampuan, duş jeli, el temizleme jeli, el temizleme kremi, el temizleme solüsyonu, koku giderici oda sıvısı” emtialarında ciddi bir biçimde kullandığı görülmüştür. Nitekim, aynı dava dosyasına sunulan 2 ayrı bilirkişi heyeti raporunda da bu husus tespit edilmiş, İhtisas Mahkemesi tarafından da bu yönde hüküm tesis edilmiş, bu karar da Yargıtay tarafından onanmış ve karşı tarafın karar düzeltme talepleri de reddedilerek karar kesinleşmiştir.
Ankara 2. FSHHM’nin 2017/201 E. sayılı dosyasının eki olan toplam 4 adet klasördeki evrakların incelenmesinden; davacının “…” markasının, söz konusu davanın açıldığı 15.06.2017 tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl içinde kullandığını gösteren faturalar, kataloglar, basılı evraklar ve fotoğraflar sunulduğu görülmüştür. Bu delillerin incelenmesinden; her ne kadar, davacının … markasının “parfümeri ve kişisel kullanım amaçlı koku vericiler”de ciddi bir biçimde kullanıldığının ispat edilemediği değerlendirilse de, davacının “…” markasını “duş jeli, şampuan, el temizleme kremleri, sıvı el temizleyicileri, ıslak mendil, köpük sabun” üzerinde ciddi olarak kullanıldığı, delil mahiyettinde sunulan bu faturalardan, kataloglardan, basılı evraklardan anlaşılmıştır. Gerçekten de; bu döneme ait davacı faturalarında, kataloglarında, basılı evraklarında davacının “…” markasını “duş jeli, şampuan, el temizleme kremleri, sıvı el temizleyicileri, ıslak mendil, köpük sabun” üzerinde ciddi olarak kullanıldığı anlaşılmakta, ancak davacınının “…” markasını “kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” üzerinde kullandığı anlaşılmamaktadır. Davacının sunduğu 784 faturadan hiçbirinde, faturada geçen ‘parfümeri ve kişisel kullanım amaçlı koku vericiler’ ürünlerinin “…” markası altında satıldığı görünmemektedir. Bu ürünlerin hangi marka altında satıldığı faturalardan anlaşılmamaktadır. Davacının o dönemde ‘parfümeri ve kişisel kullanım amaçlı koku vericiler’ satmış olmasının, bu ürünlerin markasının “…” olduğu şeklinde bir sonuca “otomatikman” varılmasını gerektirmediği değerlendirilmiştir.
Son olarak; Ankara 4. FSHHM’nin 2018/45 E. sayılı dosyasının içeriğine, davacının bu sefer de dava tarihi olan 28.01.2018 tarihinden geriye dönük olarak, Ankara 2. FSHHM’nin 2017/201 E. sayılı dosyasının açıldığı tarih olan 15.06.2017 tarihine kadar olan dönemde, “…” markasını kullanmaya devam ettiğini gösterir mahiyette delillerini, davacının serbest müşavirinin beyan dilekçesi ekinde, iki klasör olarak sunmuş olduğu görülmüştür. “…” markasının tanıtımı için bastırılan evraklara, hazırlanan reklam tanıtımlarından, katılınan fuarlardan, yapılan ürün nakliyatlarından, tesis yatırımlarından, reklam bedellerine ait faturalardan ve ürün satışlarına ilişkin faturalardan muteber bu delillerin incelenmesinde de; davacının “…” markasının tanıtımı için ciddi biçimde harcama yaptığı ve “…” altında ciddi biçimde satış yaptığı görülmüştür. Bu harcamaların ne kadarının doğrudan ve sadece ‘parfümeri ve kişisel kullanım amaçlı koku vericiler’ için yapıldığının, söz konusu belgelerden net bir şekilde tespit edilmesi mümkün olmasa da, davacının sunmuş olduğu faturalardan; davacının 16/06/2017-30/01/2018 tarihleri arasında;
 toplam 447 adet fatura içerisinde 40.901 adet/paket “…” markalı temizlikle ilgili kozmetik ürünü (sıvı el temizleyiciler, ıslak mendiller, köpük sabunlar, şampuanlar, duş jelleri),
 toplam 550 adet fatura içerisinde de 19.840 adet “…” markalı kişisel kullanım amaçlı koku vericiyi/parfümü (hem erkekler hem kadınlar için ayrı ayrı ‘eau de parfum, eau de toilette’ şeklinde satışlar görülmektedir), muhtelif kişilere/firmalara sattığı, anlaşılmıştır.
Davacının, bu tarihten sonraki dönem, yani 30.01.2018-04.11.2019 tarihleri arasındaki dönemde marka kullanımına dair yeni bir delili, huzurdaki dava dosyasına sunmamış olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak; davacının “…” markasını 04/11/2014-30/01/2018 tarihleri arasında, “şampuanlar, duş jelleri, el temizleme jelleri, kremleri, solüsyonları, sıvı el temizleyicileri, köpük sabunlar, ıslak mendiller, parfümler, yüksek parfümlü genel temizleyiciler, çok yüksek kokulu konsantre parfümler, hidroalkolik jeller, koku giderici oda sıvıları, otomat deterjanları”nda Türkiye’de ciddi biçimde kullandığının, delil mahiyettinde sunulan bu faturalardan, kataloglardan, basılı evraklardan ve dahi bu hususa dair verilmiş ve kesinleşmiş/kesin hüküm niteliği kazanmış ihtisas mahkemesi kararlarından anlaşıldığı değerlendirilmiştir.
Davacının markasını kullandığı parfümeri ürünleri, davalının markasal kullanımına ilişkin makyaj emtiaları ile aynı, aynı tür, benzer emtialardır. Zira bunlar benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, benzer yerlerde satılırlar, birlikte kullanılırlar, aralarında birbirini tamamlayıcılık ilişkisi bulunur. Bu nedenle davalının markasal kullanımlarına ilişkin emtialar ile davacının tescilli markasını kullandığını ispatladığı emtialar aynı, aynı tür, benzer emtialar olduğundan, ileri bir tahkikat işlemi yapılmasına gerek görülmeksizin, davalı tarafın ileri sürdüğü kullanmama def’inin, dosya kapsamındaki diğer dava dosyaları içerikleri ile yapılan tespitlere göre bertaraf edildiği kanaatine varılmıştır.
Somut olayda marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet istemlerine konu davalı eylemleri;Ankara 62.Noterliği tarafından tanzim edilen 17/09/2019 tarih 47223 yevmiye numaralı e-tespit tutanağı ve 07/10/2019 tarih 52590 ve 52596 yevmiye numaralı e-tespit tutanakları, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dosyasında mübrez fer’i müdahil L’oreal Türkiye’nin 2015, 2016 ve 2017 yıllarında dosyamız davalısı Sephora’ya satışı yapılan ve içinde “…” ibaresini barındırdığı iddia edilen ticari evraktan oluşmaktadır.
Mahkememizce, davacı tarafın ihtiyati tedbir istemine ilişkin olarak aldırılan Sınai Mülkiyet Uzmanı Önder Erol Ünsal tarafından tanzim edilen 13/01/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Davacının 2007/71094 sayılı “… ibareli markası ile davalının “…” -“… …” ibareli kullanımları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının kullanım biçiminin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7.maddesinin ikinci fıkrası b bendinde sayılan eylemlerden olduğu ve 29/1-a maddesi kapsamında, davacının 2007/71094 sayılı “…” ibareli markasından kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davalı kullanımının, davacı adına 2007/71094 sayılı “…” markası ile karıştırılma ihtimaline neden olabileceği düşünüldüğünden, davalının bu kullanımının davacı markası ile TTK m.54/2 ve TTK m.55/1-a bendinin dördüncü alt bendi hükümleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu kanaatine ulaşılmıştır.” şeklinde görüş bildirildiği tespit edilmiştir.
Mahkememizce, tahkikat aşamasında aldırılan Sınai Mülkiyet Uzmanı, Estetisyen ve Güzellik Uzmanı’ndan oluşan 3 kişilik 12/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; “1)Somut olayda “…” ibaresinin L’Oréal firması tarafından ürünün markasından ziyade, renk skalası/yelpazesi içinde ürünün renk tonunun ne olduğunu/bilinen hangi nesnenin rengini çağrıştırdığını açıklayan/ tanımlayan/tasviri bir ibare olarak kullanıldığı, bu tür/benzer kullanımların kozmetik sektöründe yaygın olduğu ve sektör aktörleri tarafından “marka” olarak algılanmasının mümkün olmadığı, 2)Somut olayda “…” ibaresinin … … firması tarafından kullanım şeklinin ise markasal hüviyette olduğu, 3)Davacının “…” markasını 04.11.2014-30.01.2018 tarihleri arasında, “şampuanlar, duş jelleri, el temizleme jelleri, kremleri, solüsyonları, sıvı el temizleyicileri, köpük sabunlar, ıslak mendiller, parfümler, yüksek parfümlü genel temizleyiciler, çok yüksek kokulu konsantre parfümler, hidroalkolik jeller, koku giderici oda sıvıları, otomat deterjanları”nda Türkiye’de ciddi biçimde kullandığı, “parfüm” ve “kişisel temizlik malzemeleri” haricinde bir kozmetik üründe markasını hiç kullanmadığı, 4)L’Oréal firmasının markasal kullanımında “…” ibaresinin marka hüviyetinde kullanılmadığı, bu nedenle de dava konusu edilen markasal kullanımın davacının markasına benzemediği, … … firmasının markasal kullanımlarının da davacının markasına benzemediği, dolayısıyla bu kullanımların davacının markasıyla karıştırılma ihtimali doğurmadığı, bu yüzden de somut olayda davacının marka hakkının ihlalinin söz konusu olmadığı, 5)(4) nolu bentte belirtilen gerekçe hasebiyle, somut olayda dava konusu edilen markasal kullanımların, davacı markası ile haksız rekabete neden olmadığı, 6)Somut olayda davacı açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybının koşullarının mevcut olduğu sonucuna varılabileceği” şeklinde görüş bildirildiği tespit edilmiştir.
Davacı tarafın dosya içerisinde mübrez e-tespit tutanaklarının yanı sıra aynı zamanda yukarıda tasvir edilen ve davalıya satışı yapılan ticari evrakın da marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet oluşturduğu iddialarının incelenmesi ve yukarıda belirtilen iki ayrı bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için mahkememizce davalı ticari kayıtlarının bulunduğu yer mahkemesi aracılığıyla Kozmetik Sektör Uzmanı, Marka Uzmanı ve Mali Müşavir bilirkişiden oluşan 3 kişilik başka bir heyetten yeni bir bilirkişi raporu da aldırılmıştır.
Mahkememizce talimat kanalı ile aldırılan 26/01/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan maddi tespitlere göre;
“…” ifadesi Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük içinde yer aldığı şekliyle “Şerbet içinde kaynatılarak üzeri şekerle kaplanmış meyve” anlamını taşımakla birlikte, kozmetik alanını da kapsayan İlaç ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü’nde bu ifade için bir anlam tespit edilememiştir. Bununla birlikte bilirkişi heyeti internet ortamında re’sen araştırma yaparak tespit ettiği bulgulara rapor içeriğinde yer vermiştir. Yapılan araştırma sonucu tespit edilen maddi bulgulara göre; “…” ifadesinin tek başına ve/veya “rose, caramel, chocolate” gibi kelimelerle birlikte kozmetik piyasasında farklı teşebbüslerce kullanıldığı tespit edilmiş, benzer renk tonları için aynı ibarelerin kullanıldığı gözlemlenmekle birlikte “…” ifadesinin tek başına veya “rose, caramel, chocolate” gibi kelimelerle birlikte ürünlerin renk tonlarını tanımlarken kullanıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca, bazı sitelerde kozmetik ürünler hakkında verilen bilgilerden “…” ifadesinin renk ve/veya renk tonu amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yorumların Türkçe çevirilerine bilirkişi raporunda yer verilmiş, re’sen yapılan sanal ortam erişim bilgileri yine raporda detaylandırılmıştır.
Bilirkişi raporunda “… …” markalı far bölümleri ayrı bir bölüm olarak incelenmiş, tespit edilen bulgular görsel olarak rapor içeriğine yansıtılmıştır. Buna göre; … … markalı çok sayıda far paleti bulunduğu, far paletlerinde ürün adında “Chocolate Gold”, “Peachy”, “Foxy”, “Sugar Peach”, “Pumpkin” “caramel”, “Natural”, “Chocolate … …” gibi ifadeler kullanıldığı görülmektedir.
Bilirkişi heyeti https://utsuygulama.saglik.gov.tr/UTS/ adresine giriş yaparak, sırasıyla “Bilgi Bankası” “Kozmetik Ürün Listele” butonları işaretlenerek açılan ekranda önce piyasaya arz ismi içinde “…” ve daha sonra “… …” (“… …” dahil ) ifadelerini bulunduran ürünleri sorgulamış, tespit edilen bulguları rapor içeriğine yansıtmıştır.
Buna göre; İsminde “…” ifadesini içeren 140 adet ürün kaydı tespit edilmiştir. Bunlardan davacı firmaya ait olanların dışındaki ürünler bilirkişi raporunda Tablo 2’de yer almaktadır. Davacı firmaya ait “…” ifadesini taşıyan çok sayıda ürün bulunduğu, bu ürünlerin eau de cologne, hijyenik sıvı el temizleyici, hidroalkolik el temizleme solüsyonu, eau de toılette, eau de parfum, hidroalkolik jel cinsinde oldukları tespit edilmiştir.
İsmi içinde “… …” (… … ifadesi de dahil olmak üzere) ifadesinin bulunduğu 16 adet ürün kaydı tespit edilmiş, bu ürünler Tablo 3’de listelenmiştir.
Sistemde yapılan sorgulamanın “Bu sorgulama 1 Mart 2016 tarihinden sonra Piyasaya İlk Kez Arz Edilen Ürünler için geçerli(dir)” olduğuna dair uyarı gözlenmiştir.
Tablo 2 ve 3 ‘de yer alan ürünlerden dava dışı bazı ürünlerin “Marka Adı” “BONBONS MALIZIA” olarak görülmüş bu ürünlerin piyasaya arz isminde yine marka adının da yer aldığı gözlemlenmiştir. Diğer ürünlerde “…” ifadesinin ya tek başına ya da “juicy”, “strawberry”, “Bleu Blue”, “lime” gibi kelimelerle birlikte bulunduğu gözlenmiştir.
Davaya konu “Chocolate … … … Collection” Far paletine ait Ürün Takip Sistemi kayıtlarında yer alan Kozmetik Ürün Bilgileri ve Tanımlayıcı Bilgileri içeren görsele raporda yer verilmiştir. Burada ürün bilgileri; Marka: … …, Piyasaya Arz İsmi: CHOCOLATE … … … COLLECTION, Ürün Cinsi-Fonksiyonu: GÖZ FARI, olarak görülmektedir. “… …” ifadesinin ürünün piyasaya arz isminde geçtiği tespit edilmiştir.
Yukarıda izah edilen tespitlere göre; renkli kozmetik olarak tanımlanan göz farı, ruj, allık gibi kozmetik ürünlerde, “…” ifadesinin tek başına ve/veya “rose, caramel, chocolate” gibi kelimelerle birlikte ürünlerin adlarında yer aldığı, bu ifadelerin renk tonlarını tanımlarken kullanıldığı gözlenmektedir. Aynı ifadelerin yakın renk tonlarını işaret ettiğinin (… ve rose bonbonun açık şeker pembesini, caramel bonbonun karamel şekeri rengini.. vb.) tespit edilmesi gerekçesiyle, “…” ifadesinin tek başına veya “rose, caramel, chocolate” gibi başka kelimelerle birlikte renk tonu tasvirinde kullanıldığı değerlendirilmiştir.
… … markalı çok sayıda far paleti bulunduğu, bu ürünlerde ürün adında “Chocolate Gold” (çikolata altın), “Peachy” (şeftali rengi), “Foxy” (kızıl kahverengi), “Sugar Peach” (şeftali şekeri), “Pumpkin” (balkabağı) “caramel” (karamel), “Natural” (doğal), “Chocolate … …”(çikolatalı şekerlemeler) gibi ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir. Bu ifadelerin ürün adında ve ürünü, ürünün içerdiği renklerin genel tonlarını tanımlamada kullanıldığının tespit edilmesi gerekçesiyle “Chocolate … …” adlı üründe kullanılan “… …” ifadesinin “chocolate” kelimesi ile birlikte ürünün içerdiği göz farlarının genel renk tonlarını tasvir etmede kullanıldığı değerlendirilmiştir.
Ürün Takip Sistemine kayıtlı “…” ,“… …”, “… …” ifadelerini taşıyan ürünlerin etiket ve ürün görselleri tek tek incelenmiş, bu incelemelere dayanarak renkli kozmetik olarak bilinen ve yüz makyajında kullanılan ruj, dudak parlatıcısı ürünlerinde ve ayrıca duş jeli, hidroalkolik parfümler, sabun, oje ürünlerinde “…”, “… …” ifadelerinin yalnız başına veya “juicy”, “strawberry”, “Bleu Blue”, “lime”, “berry”, “carrot”, “chocolate” gibi ifadelerle birlikte kullanıldığının tespit edildiği, aynı ifadelerin yakın renk tonlarını ve parfüm ürünlerinde meyveli şekerli kokuları işaret ettiğinin tespit edilmesi gerekçesiyle bu ifadelerin renk tonlarının, koku türlerinin tanımlanmasında kullanıldığı değerlendirilmiştir. Bu ifadelerin teknik bir zorunluluk olmamakla birlikte, yanında strawberry (çilek), rose (gül), chocolate (çikolata) gibi ifadelerle birlikte renk tonlarının tasvirinde yaygın olarak pek çok firma tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Renk tonlarını tanımlayan rakam/harf içeren ifadelerin de ayrıca etiketlerde bulunabildiği gözlemlenmiştir.
İnternet ortamında bilirkişi raporunda yer verilen örneklerin dışında da çok sayıda, ürün adında “…” veya “… …” ifadesi taşıyan ürünün bulunduğu gözlemlenmiştir.
Buna göre; “…” ibaresinin teknik bir zorunluluk olmamakla birlikte, kozmetik sektöründe yaygın kullanılan, üreticiler tarafından ürünün karakteristik özelliğini renk ve/veya renk tonunu, içerdiği koku türünü belirtirken tek başına ve/veya başka bir kelime ile birlikte kullanılan, tanımlayıcı, sektörel olarak sıkça kullanılan bir ibare olduğu değerlendirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan gerek 12/08/2020 tarihli bilirkişi raporu, gerekse talimat yolu ile aldırılan 26/01/2020 tarihli bilirkişi raporları birbirleri ile uyumlu olarak; “…” ibaresinin teknik bir zorunluluk olmamakla birlikte, kozmetik sektöründe yaygın kullanılan, üreticiler tarafından ürünün karakteristik özelliğini renk ve/veya renk tonunu ifade eden tasviri fonksiyonunun bulunduğu, bu yönde farklı teşebbüslerce bir piyasa alışkanlığı edinildiği yönünde tespitlerde bulunmuşlardır. Bu tespitler; bilirkişi raporlarında dayanakları belirtilmek suretiyle ve özellikle son bilirkişi raporunda görsel olarak dayanakları rapor içeriğine yansıtılmak suretiyle desteklenmiştir. Bu nedenle mahkememizce her ne kadar teknik olarak “…” ibaresi kozmetik ürünlerinin karakteristik bir özelliğini tanımlamasa da, bu ibarenin kozmetik ürünler sektörü içinde renk tonunu tasvir etmek amacıyla tek başına ya da farklı kelime gruplarıyla kullanılabilen ve ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu kanaatine varılmıştır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Ankara 62.Noterliği’nin 17/09/2019 tarih 47223 yevmiye numaralı e tespit tutanağına konu ÜTS kayıtlarında yer alan davalı kullanımları incelendiğinde; marka ismi olarak “… …” ibaresinin yer aldığı, piyasaya arz isminin “CHOCOLATE … … … COLLECTION” olarak belirtildiği, kayıt evrakında yer alan far paleti içinde yer alan renk tonları ile birlikte değerlendirildiğinde ve “…” ibaresinin kozmetik sektöründeki renk tonunu ifade eden tasviri fonksiyonu da nazara alındığında, bu kullanımlara yer alan “… …” ibaresinin davacıya ait “…” markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduğunun söylenemeyeceği, zira davalı kullanımının salt “… …” ibaresinden oluşmadığı, bu ibarenin tek başına ve markasal olarak ön plana çıkacak şekilde konumlandırılmadığı, “… …” markası ile birlikte ve “CHOCOLATE … …” ibaresi ile birlikte kullanıldığı, davalının “… …” markasının kullanıldığı diğer açıklama şekilleri de düşünüldüğünde, “CHOCOLATE … …” ibaresinin ilgili tüketici nezdinde “… …” markalı far paletinin renk tonlarını tasvir eden ürünü şeklinde bir algıya sebep olacağı, böyle bir algı söz konusu olmasa bile “…” ibaresinin kozmetik ürünler üzerindeki ayırt edici niteliği düşük olduğundan markasal etkiyi bir bütün halinde “CHOCOLATE … …” olarak algılayacağı, bir bütün halinde bu kullanım şeklinin davacıya ait “…” markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, zira “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından piyasa alışkanlığı nedeniyle ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu düşünüldüğünde, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda da davalı kullanım biçimlerinin davacıya ait marka ile iltibas tehlikesini bertaraf edecek derecede farklılaştığının söylenebileceği kanaatine varılmıştır. Ankara 62.Noterliği’nin 07/10/2019 tarih 52590 yevmiye numaralı ve 07/10/2019 tarih 52596 yevmiye numaralı e-tespit tutanaklarına konu davalı eylemleri de, davacıya ait marka hakkının ihlal edecek nitelikte değildir. Zira 52590 yevmiye numaralı e-tespit tutanağı içerisinde yer alan davalı kullanımında, “PINK …” ibaresi bir pembe tonunu tasvir etmek üzere kullanılmış tanımlayıcı bir ibare olup, markasal bir algı oluşturmadığından, davalının davaya konu eylemleri ile davacıya ait … ibareli marka arasında, davaya konu ruj emtiasının hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı, ilgili tüketici kesiminin markalar arasında bağlantı kurup yanılgıya kapılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, nitekim; SMK m.7/5-b hükmü uyarınca marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının malların veya niteliklerine ilişkin açıklamalarda kullanılmasını engelleyemeyeceği, davalıya ait markasal kullanımlarda yer alan “PINK …” ibaresinin de malın niteliğine ilişkin açıklamada kullanıldığından davalının bu eyleminin hukuka aykırı olmadığı, dolayısıyla davalı eylemlerinin davacıya ait “…” marka hakkını ihlâl eder nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır. 52596 yevmiye numaralı e-tespit tutanağı içerisinde yer alan “… …-CHOCOLATE BAR CHOCOLATE … …” ibareli davalı kullanımları da davacıya ait “…” marka hakkının ihlal eder nitelikte kullanımlardan değildir. Zira, yukarıda ifade edildiği üzere; davalı kullanımının salt “… …” ibaresinden oluşmadığı, bu ibarenin tek başına ve markasal olarak ön plana çıkacak şekilde konumlandırılmadığı, “… …” markası ile birlikte ve “CHOCOLATE … …” ibaresi ile birlikte kullanıldığı, davalının “… …” markasının kullanıldığı diğer açıklama şekilleri de düşünüldüğünde, “CHOCOLATE … …” ibaresinin ilgili tüketici nezdinde “… …” markalı far paletinin renk tonlarını tasvir eden ürünü şeklinde bir algıya sebep olacağı, böyle bir algı söz konusu olmasa bile “…” ibaresinin kozmetik ürünler üzerindeki ayırt edici niteliği düşük olduğundan markasal etkiyi bir bütün halinde “CHOCOLATE … …” olarak algılayacağı, bir bütün halinde bu kullanım şeklinin davacıya ait “…” markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, zira “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından piyasa alışkanlığı nedeniyle ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu düşünüldüğünde, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda da davalı kullanım biçimlerinin davacıya ait marka ile iltibas tehlikesini bertaraf edecek derecede farklılaştığının söylenebileceği kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf, Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 Esas sayılı dosyasında mübrez fer’i müdahil L’oreal Türkiye’nin 2015, 2016 ve 2017 yıllarında dosyamız davalısı Sephora’ya satışı yapılan ve içinde “…” ibaresini barındırdığı iddia edilen ticari evrakın da marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürdüğünden, söz konusu iddiası davalıya ait ticari defterler üzerinde yerinde yapılan inceleme ile birlikte değerlendirilmiştir.
Buna ilişkin olarak talimat yolu ile aldırılan 26/01/2021 havale tarihli bilirkişi raporuna göre; davalı şirkete ait yasal defterler, farklı tarihlerde düzenlenmiş satış faturaları üzerinde yapılan incelemelerde “TOOFACED” markalı göz paleti ürününün “CHOCOLATE … PAL” şeklinde, “… IN LANCOME ROUGE IN LOVE” markalı ruj ürününün 270630 ürün kodu ve 361M renk kodu ile faturalarda yer aldığı tespit edilmiştir. Adı geçen ürünlerin Türkiye’nin farklı bölgelerindeki mağazalarda satışlarının yapıldığı beyan edilmiştir. Ürün bazında fatura tarih ve numaraları bilirkişi raporunda belirtilmiştir. Bilirkişi heyetinin yapmış olduğu tespite göre; davalı firma tarafından farklı tarihlerde düzenlenmiş satış faturaları üzerinde yapılan incelemelerde “TOOFACED” markalı göz paleti ürününün “CHOCOLATE … PAL” şeklinde, “… IN LANCOME ROUGE IN LOVE” markalı ruj ürününün 270630 ürün kodu ve 361M renk kodu ile faturalarda yer aldığı, faturalarda yer alan bu ibarelerin davacıya ait “…” markası ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı eylemlerinin, davacıya ait “…” marka hakkını ihlal eder nitelikte olmadığı, dolayısıyla marka hakkı ihlali şartlarının somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Somut olayda davalı kullanımlarının davacı markasına haksız rekabet teşkil etmesi için davalının, davacının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler alması gerekmektedir. Ancak yukarıda da açıklandığı üzere; davalının eylemleri, davacıya ait “…” markasını ihlal eder nitelikte kullanımlar değildir. Bu nedenle marka hakkı ihlali oluşturmayan davalı eylemleri, aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabet de teşkil etmez. Bu nedenle somut olayda haksız rekabet koşullarının mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda davalı eylemlerinin davacıya ait marka hakkını ihlâl ve haksız rekabet oluşturduğu iddialarının ispatlanamadığı, davalı eylemlerinin hukuka uygun kullanım sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, somut olayda ayrıca sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının oluşup oluşmadığı olgusu irdelenmemiştir. Zira somut olayda davalı eylemleri evleviyetle marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturmayan, ticari dürüstlük kurallarına ve hukuka uygun eylemlerdir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların sûbut bulmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın talep sonucunda ileri sürdüğü tüm istemlerin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle bir bütün olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 95,20 TL harç, 3.900,00 TL bilirkişi ücreti, 544,91 TL posta, tebligat, dosya kapağı masrafı olmak üzere toplam 4.540,11 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı vekilinin, Fer’i Müdahil … vekilinin ve Fer’i Müdahil … … vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
17/03/2021