Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/249 E. 2021/129 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/249 Esas
KARAR NO : 2021/129
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/10/2019
KARAR TARİHİ : 19/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 1979 yılında Almanya’da kurulduğu tarihten bu yana faaliyet gösterdiği elektronik aletler sektöründe Avrupa ve Türkiye’nin lideri olduğunu, bugün itibariyle Avrupa ve Asya kıtalarında 17 farklı ülkede 1000’in üzerinde mağazasının ve 70000’in üzerinde çalışanı bulunduğunu, 2003-2012 yılları arasındaki dünya çapındaki cirosunun 650 milyar TL’nin üzerine denk geldiğini, sosyal sorumluluk projeleriyle de ön plana çıktığını, halihazırda Türkiye’de 25 ilde 78 adet mağazasının bulunduğunu, “… …” markasının Türkiye’de T/02547 no. tahtında tanınmış marka statüsünde tescilli olduğunu, ayrıca muhtelif emtia sınıflarında 2015 102292, 2017 82917, 2014 76269, 2011 31935, 2011 117318, 2009 25117, 2007 56515, 95/014297 (172555), 95/014296 (179230) sayılı marka tescilleri ile koruma altında olduğunu, davacının müşterilerine satış sonrası servis ve destek hizmetlerini de “…” markası altında yürüttüğünü, davacının satışa sunduğu tüm ürün ve hizmetlere tüketicilerinin www…com.tr alan adlı web sitesinden de ulaşabildiklerini, dava konusu edilen YİDK kararında taraf markaları arasında iltibas yaracak düzeyde bir benzerliğin olduğu kabul edilerek davalının marka başvurusunun kapsamından 35. Sınıfın son grubuna giren emtiaların çıkartıldığı, ancak söz konusu kararda emtia benzerliği değerlendirmesinin ve SMK m. 6/1 ve m. 6/5 hükümleri kapsamında değerlendirmenin yapılmadığını, böylece davacının itirazının kısmen reddedildiğini ve davalının markasının 09, 16, 41 ve 42. Sınıfların tamamı ve 35. Sınıfta son alt sınıf hariç diğer tüm alt sınıflar için tescilinin önünün açıldığını, halbuki davalının markasının 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri uyarınca tümden reddinin gerektiğini, taraf markaları arasında benzerlik olduğunun YİDK kararında kabul edilmiş olması nedeniyle bu konunun ihtilaf haricinde olduğunu, davacının markalarında geçen şekil unsurunun şemsiyenin üstten görünüşünün şekli olduğunu, davalının markasında da şemsiye şekline yer verilmiş olduğunu, karşılaştırılan markaların her ikisinde de kırmızı zemin üzerinde beyaz harflerin kullanıldığını, markalarda kullanılan ibarelerde geçen harflerin de aynı olduğunu ve bu durumun markaları fonetik açıdan da benzer kıldığını, taraf markalarının aynı emtiaları kapsadığını, davacının markasının ulaştığı yüksek derecede tanınmışlığın yalnızca perakendecilik hizmetleri veya mağazacılık sektörü ile sınırlandırılamayacağını, bu yüzden de “… …” markasının farklı sektörlere ilişkin mal ve hizmetler bakımından da korunması gerektiğini, aksi takdirde markanın itibarının zedeleneceğini, davalının davacı ile aynı sektörlerle ilgili emtialarda, davacının markasında geçen kelimelere çok yakın benzer ibareler ve davacının markasında kullanılan renkler ile aynı renkler kullanılarak ve dahi markalarda geçen logoları benzeterek marka oluşturmuş olmasının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, davacının “… …” ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu ve ticaret unvanında geçen “…” ibaresinin ve alan adında geçen “…” ibaresinin de SMK m. 6/6 hükmüne göre korunması gerektiğini iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 26.08.2019 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve … numaralı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
Davalı … 06/02/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının markasının beyaz zemin üzerine kırmızı harflerle yazıldığını, davalının markasında ise kırmızı zemin üzerine beyaz harfler kullanıldığını, taraf markalarında kullanılan kırmızı rengin pantone tonlarının farklı olduğunu, davalının kullandığı rengin pantone numarasının D41317, davacınınkinin ise E30513 olduğunu, davalının markasındaki şemsiye şeklinin “hizmet verilen firmaların yağmur ve güneş gibi bereketli fikirlerinin ‘Medya …’ şemsiyesinde toplanıp tecrübeyle birleştirilerek müşteriyle en uygun çözümü sunmak” amacıyla tasarlandığını, “…” ibaresinin de “…” söyleminin kısaltması olduğunu, davacının markasındaki şeklin ise girdap, helezon veya illüzyon imgesine benzediğini, markalarda geçen “…” ve “…” ibarelerinin birbirleriyle alakasız olduğunu, bu ibarelerin anlamlarının da farklı olduğunu, markalarda geçen kelimelerin de farklı yazı karakterleriyle yazıldığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi yönünden hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “MEDYA …+ŞEKİL” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… …” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ve alan adı ile davalı marka başvurusu arasında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin raporlar alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “MEDYA …+ŞEKİL” ibaresini 09, 16, 35, 41 ve 42. sınıflarda bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 19.09.2018 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.10.2018 tarih ve 310 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 12.12.2018 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında T/02547, 2015/102292, 2017/82917, 2014/76269 sayılı markalar redde mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 22.03.2019 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.08.2019 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın kısmen kabulüne karar verdiği, 35.sınıfın son alt grubuna ait hizmetlerin başvurudan çıkartılmasına karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 28.08.2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 06.01.2020 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran 14/10/2020 havale tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Her ne kadar mahkememizce ilk olarak 31/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporu aldırılmışsa da; söz konusu bilirkişi raporu salt marka işlem dosyasında itiraz sebebi gösterilen davacı markaları ile sınırlı olarak tanzim edilmiş, eldeki dava YİDK kararının iptali isteminin yanı sıra markanın hükümsüzlüğü istemini de barındırdığı olgusu gözden kaçırılarak, marka işlem dosyasında itiraz sebebi olarak gösterilmeyen ancak dava aşamasında itiraz sebebi olarak gösterilen davacı markaları, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından değerlendirilmesi gerekirken, bilirkişi heyeti bu hususu ihmal ederek raporlarını tanzim etmişlerdir. Bu nedenle söz konusu bilirkişi raporu hükme esas alınmamış, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce aldırılan 29/12/2020 havale tarihli bilirkişi ek raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacıya ait İngilizce dilindeki emtia listeleri içerir marka tescil belgeleri mütercim bilirkişi vasıtayla Türkçe diline çevrilmiştir. Bundan sonra yapılan incelemede dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan “Sınıf 09: Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Sınıf 16: Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. Sınıf 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Sınıf 41: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Sınıf 42: Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri.” ile davacıya ait itiraza mesnet 2015/102292, 2017/82917, 2011/117318 ve 2007/56515 sayılı markaların kapsamında kalan ve bilirkişi raporunda koyu ve altı çizgili olarak gösterilen mal ve hizmetler; aynı, aynı tür, benzerdir. Yine davacıya ait 2014/76269 sayılı marka kapsamındaki 35.sınıf hizmetler, 172555 sayılı marka kapsamındaki 35, 41 ve 42. Sınıf hizmetler, 179230 sayılı marka kapsamındaki 9 ve 16.sınıf emtialar ile örtüşen dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetle arasında benzerlik ilişkisi mevcuttur.
Bilirkişi ek raporunda oluşturulan tablodan da gözlemleneceği üzere, davalının markasının kapsamına giren;
 09. sınıftaki; “Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.”,
 16. sınıftaki; “kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Büro makineleri”,
 41. sınıftaki; “Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” ve;
 42. sınıftaki; “Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri (reklam amaçlı tasarım ve peyzaj tasarımı hariç). Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.” mal ve hizmetleri, davacının tescilli markaları kapsamında birebir yer almadığı gibi, davacının tescilli markaları kapsamındaki emtialar ile aynı tür/benzer emtialar da değildirler.
Sonuç olarak; yukarıda italik olarak belirtilen dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerle SMK m.6/1 hükmü uyarınca emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, sair mal ve hizmetler bakımından ise bu şartın gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; kırmızı bir zemin üzerine beyaz ve büyük harflerle ve düz yazı karakterleriyle yazılmış “MEDYA …” ibaresi ve bu ibarenin altına konuşlandırılmış, beyaz renkte ters dönmüş şemsiye şekli bulunmaktadır. Şemsiye şekli markada “MEDYA …” ibaresinden daha geniş yer kapladığı ve bu ibareyi adeta “kucakladığı” için, bu şeklin markada geri planda olduğunu söylemek mümkün görülmemiştir. Ancak “MEDYA …” ibaresi de, markada geri planda kalan bir unsur değildir.
Davacı yanın itiraza mesnet markaları incelendiğinde; markaların bir tanesi, “… …” ibaresini tek başına ihtiva etmekte, diğerleri ise “… …” ibaresinin yanında bazen bir şekil, bazen başka bir ibare, bazen de hem şekil hem de başka ibareler ihtiva etmektedir. Davacının “… …” ibaresi dışında başka kelimeler de ihtiva eden markalarında bu kelimelerin (“yuvakuran”, “club”, garanti ötesi”, “power service”), ayırt edici niteliği olmayan/tasviri ibareler olması nedeniyle, bir markada ancak tali unsur olarak bulunabilecekleri düşünülmektedir. Dolayısıyla davacının tüm markalarında esas unsur olabilecek niteliği olan ibare, “… …” ibaresidir. Davacının kelime markası dışında kalan tüm markaları, “… …” ibaresinin kırmızı veya siyah harflerle yazışmış halinin yanında, bir de “şekil” işaretinin yine kırmızı veya siyah halini ihtiva ettiği görülmektedir. Bütün bu markalarda yer verilen bu şeklin “… …” ibaresi ile bütünleştiği, bir bütün olarak algılandığı düşünülmektedir. Dolayısıyla davacının bu markalarında “… …+şekil” ibaresi (kırmızı veya siyah hali ile) markaların baskın/ön plandaki unsuru, yani esas unsurudur.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; yukarıda mal-hizmet benzerliği bulunduğu belirtilen davaya konu emtialara ilişkin olarak, “… …” ibareleri ile “Medya …” ibaresinin birbirine benzer oldukları, markalarda geçen “…” ve “Medya” ibarelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı çağrışıma karşılık geldiği, “…” ve “…” kelimelerinin her ikisinin de 5 harften oluştuğu, bu harflerin 4’ünün aynı olduğu, aralarında 1 harf farklılığı bulunduğu, 4 harfin aynı olmasının özellikle görsel ve fonetik olarak bu kelimeleri yakınlaştırdığı, yine davacı markalarında bulunan “Şekil” figürünün üstten bakınca açılmış şemsiye figürünü çağrıştırdığı, dava konusu markada da ters açılmış şemsiye figürünün bulunduğu, dava konusu markada kullanılan kırmızı rengin davacıya ait itiraza mesnet bazı markalarda da kullanılmış olduğu, bu hale göre markaları oluşturan tüm unsurlar global olarak değerlendirildiğinde; daha önce davacıya ait “… …+Şekil” unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse nispeten daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “Medya …+Şekil” markasını gördüğünde ya da işittiğinde, markaları oluşturan kelime unsurları ile birlikte şekil unsuru ve renk unsuru ile bir bütün halinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi niteliğinde yeni bir marka zannedebileceği, zira karşılaştırılan markalarda yer alan kelime unsurlarının benzerliği ile birlikte şekil unsurlarının aynı şekilde şemsiye figürüne çağrışım oluşturacağı, kavramsal olarak “…” ve “…” kelimelerinin farklı kavramsal karşılıkları bulunması olgusunun, markalar arasındaki iltibas tehlikesini bertaraf etmeyeceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurabileceği, bu nedenle yukarıda emtia benzerliği tespit edilen mal ve hizmetler bakımından karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının huzurdaki davasına/itirazlarına mesnet aldığı “… …”lı tüm markaları ise tescillidir ve bu yüzden de “… …” işaretinin korunması, SMK m. 6/3 hükmüne göre değil, m.6/1 hükmüne göre istenebilir. Diğer taraftan da, her ne kadar davacının beyan ve dilekçelerinde davacının bir de “…” işaretini kullandığı ve bu işaretin de davalının davaya konu markasına benzediği ileri sürülmüşse de, davacının “…” işaretini ticaret alanında ciddi ve yoğun biçimde kullandığına, bu işarete korunması gereken ekonomik bir değer kazandırdığına dair dava dosyasına yeterli delil sunmadığı tespit edildiğinden, davacının huzurdaki davada bu işarete dayalı olarak da gerçek hak sahipliğinden kaynaklanan bir koruma talep etmesi mümkün görülmemiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının dava dosyasına sunmuş olduğu delillerden anlaşıldığı üzere, “… …+Şekil” markası davacı tarafından yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde uzun yıllardır “elektronik alet satışı hizmetleri”nde kullanılmakla ve tanıtılmakla, davacı firma ile özdeş hale gelmiştir. Bu markanın özellikle perakende satış ve mağazacılık sektöründe iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, hatta neredeyse tüm Türkiye’de her yaştan ve her kesimden tüketici tarafından bilinirliğe sahip olduğu, ayrıca davalı TÜRKPATENT’in davacının bu markasını “tanınmış marka” statüsüne alarak T/02547 numara ile ilgili sicile kaydettiği görüldüğünden, dava konusu marka başvurusu ile davacının tescilli/tanınmış markalarının benzerliği fiili gerçeği de gözetildiğinde, davalının dava konusu markayı kullanması halinde, dava konusu mal ve hizmetlerin davacı markaları ile benzer olmayanları bakımından haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenebileceği, bu anlamda tanınmışlığa ilişkin düzenlemeler kapsamındaki SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluştuğu tespit edilmiştir.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının korunmasını talep ettiği www…com.tr alan adı altında kullanıma açık olan web sitesi, davacının “elektronik aletlerin satışı, perakendecilik, mağazacılık, elektronik mağazacılık” kapsamındaki faaliyetlerini içermektedir. Buna ilaveten, davacının www…com.tr alan adı ile davalının tescil ettirmek istediği markası birbirlerine benzememektedir. Zira alan adı salt kelime unsurundan oluşmakta olup, markaların genel görünümünde benzer olmalarına katkı sağlayan şekil figürü alan adı içeriğinde tabiatı gereği yer almamaktadır. Bu nedenlerle de; somut olayda davacının alan adı ile ilişkili olarak, SMK 6/6 maddesi hükmüne göre himaye edilmesi gereken bir hak ihlalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/6 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının ticari unvanının “…-…” ibaresinden oluştuğu, ticari unvanın ayırt edici özünün “…-Saturn” ibaresi olduğu, bu ibare ile dava konusu marka genel görünüm itibariyle iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer bulunmadığından, davacı tarafın ticaret unvanından kaynaklı iltibas iddiası yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının ve davacı tarafın markasının tanınmışlığından davalı tarafın haksız yere faydalanması veya davacı markasının tanınmışlığından kaynaklı ayırt ediciliğini zedeleme tehlikesi bulunması haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı anlaşıldığından kötüniyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında ve yukarıda izah edilen maddi ve hukuki gerekçelerle, iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yönde hukuki nitelendirme barındıran 31/08/2020 havale tarihli bilirkişi heyeti görüşüne itibar edilmemiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1, m.6/4 ve SMK m.6/5 hükmü koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 14,90 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 116,60 TL harç, 4.578,41 TL bilirkişi ücreti, posta, tebligat, dosya kapağı masrafına esas olmak üzere toplam 4.461,81 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı … ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/03/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza