Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/236 E. 2021/456 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/236 Esas – 2021/456
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/236 Esas
KARAR NO : 2021/456
DAVA : Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 23/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde “…” ve “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı yana ait www…..com web sitesinde yer alan bir kısım görsellerin, müvekkiline ait tescilli markalar ile ayniyet derecesinde benzerlik teşkil ettiğini, yine “…” ibaresinin davalı yana ait mağazalarda müvekkiline ait markalar ile iltibas yaratacak şekilde kullanıldığını, bunun üzerine Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyası ile yaptırılan bilirkişi incelemesini değerlendiren mahkemenin ilgili web sitesindeki kullanımlara ilişkin olarak kısmen ihtiyati tedbir kararı verdiğini, davalı yanın “…” şeklindeki kullanımı ile müvekkilinin “…” şeklindeki tescilli markasının yüksek benzerlik ve iltibas teşkil ettiğini, müvekkili markası tanınmış olduğundan farklı mal ve hizmetlerde dahi kullanıma konu edilmesi halinde müvekkili markalarının bilinirliğinden yararlanma ve marka hakkına tecavüz sonuçlarını doğuracağını, davalının müvekkili ile aynı/benzer sınıflarda ürün satışı yaptığını, işaretler arasındaki tek farkın “A” harfi yerine “O” harfi kullanılmasından kaynaklı olduğunu, davalının bu eylemini kötü niyetle, haksız rekabet ve haksız kazanç sağlama amacıyla yürüttüğünü, müvekkili firmanın, davalı yanın haksız kullanımı sayesinde ne kadar satış yaptığını ve yaptığı satışlar sayesinde ne kadar kar elde ettiğini bilemeyeceğini, bu nedenle davalının ticari kayıt ve defterlerinin incelenmesi yönünde bir bilgi edinebileceğinden iş bu davadaki maddi tazminat taleplerini HMK m.107 uyarınca belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, davalının müvekkili firmanın markalarından haberdar olmadığının beklenemeyeceğini, “…” markasının 2004 yılında yaratıldığını ve çok yüksek bir bilinirlik elde ettiğini iddia ederek; davalı fiillerinin, müvekkilinin 99/018178, 2002/12322, 2004/01056, 2004/02708 ve 2005/25619 sayı ile tescilli “…” ve “…” markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, davalı yan fiillerinin, müvekkilinin 99/018178, 2002/12322, 2004/01056, 2004/02708 ve 2005/25619 sayı ile tescilli “…” ve “…” markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasına ve önlenmesine, tecavüz oluşturan tüm kullanımların önlenmesine, ürünlerin toplatılmasına, tabelaların kaldırılmasına, ticari evrakların toplanmasına, davalı yana ait web sayfasında yer alan görsellerin kaldırılmasına, davalı yan fiillerinin, TTK gereğince haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile haksız rekabetin önlenmesine, maddi tazminat bakımından dosyanın HMK m.107 kapsamında belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmesine ve şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, 6769 sayılı Kanunun 150.maddesinin uygulanması suretiyle müvekkiline ait markaların uygun olmayan ve kalitesiz koşullarda kullanıldığının anlaşılması halinde bu gerekçe ile de ayrıca tazminata hükmedilmesini ve bu tazminatın da bu aşamada belirsiz alacak davası şeklinde değerlendirilmesine, 6769 sayılı Kanunun 151.maddesinin uygulanması suretiyle, mahkemece yapılacak tahkikat sonucunda tespit edilecek zarara makul bir payın eklenmesine, manevi tazminat olarak davaya konu tescilli markaların varlığı ve özelliği gözetilmek suretiyle 20.000,00 TL manevi tazminatın ihlalin tespit edildiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, hükmün ilan edilmesine, Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası için müvekkili tarafından yapılan giderlerin ve vekalet ücretinin davalı yandan alınarak müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 27/11/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın, uyuşmazlığa konu “…” markasını, sahibinin rızası ile kullandığını, zira müvekkil firmanın sahibi ve genel müdürünün, aynı zamanda bu markanın tescil sahibi olduğunu, eldeki davanın kötü niyetli olarak açıldığını, “…” ibaresinin tescili için 23/10/2013 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, başvurunun kabul edilerek 12/02/2014 tarihli marka bülteninde yayınlandığını, markanın tescil sahibinin, bu tarihten sonra kurumsal bir kimliğe sahip olabilmek adına markasını müvekkil firmaya tahsis ettiğini, kurumsallaşma hedefi daha en başta konulduğundan, daha marka başvurusundan bir iki ay kadar önce “http://www…..com” isimli internet sitesinin isim hakkının müvekkili firma tarafından hali hazırda satın alındığını, markanın tescilinden sonra da sitenin faaliyete geçerek çalışmalarını kamuoyuna duyurduğunu, davacının, “…” markasının ve internet sitesinin kurulmasının üzerinden beş yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen bu süre boyunca sessiz kaldığını, müvekkiline karşı herhangi bir aksiyon göstermediğini, hukuki girişimde bulunmadığını, hatta tabelasında yalnızca “…” ibaresi olan ve yıllardır kesintisiz şekilde faaliyet gösteren birçok franchise mağazasının, davacıya ait … markalı giyim mağazalarıyla aynı AVM’lerde hizmet verdiğini, şu anda “…” markasıyla hizmet veren 11 adet franchise bayisi bulunmakta olup bunların hemen hemen hepsinin çok yakınında … mağazası bulunduğunu, bu yüzden davacı tarafın, müvekkilinin markasından yeni haberdar olduğunu ileri sürebilmesinin imkan dahilinde olmadığını, davacı tarafın, haklı bir sebep olmaksızın, huzurdaki davada ileri sürdüğü hakkını uzunca bir süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde kanaat oluşturduğunu, müvekkilinin de markasına karşı herhangi bir itirazda bulunulmayacağına ve kendisine karşı herhangi bir dava açılmayacağına güven duyduğu için markasına ve firmasına yatırım yapmaktan çekinmediğini, bunun sonucu olarak “…” markasının günümüzde 11 mağazasıyla hizmet verir hale geldiğini, davacı tarafın uzun süre sessiz kaldıktan ve “…” markasının ülke çapına dağıldıktan sonra dava yoluna gitmesinin hakkın kötüye kullanımını oluşturduğunu, davacı markaları ile müvekkilinin markasal kullanımları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin markası üzerinden neredeyse yalnızca takı, kolye, küpe, bileklik, halhal ve aksesuar satışı yaptığını, bazı durumlarda bu ürünlerin tasarımıyla uyumlu olacak şekilde sınırlı sayıda çanta satılmasının da söz konusu olduğunu, ancak çantaların müstakil olarak değil, ancak içeriğine uygun olan takı ile birlikte set halinde satıldığını, müstakil olarak bakıldığında çanta satışının yok denecek kadar az olduğunu, davacıya ait markaların kullanıldığı ürünlerin ise çok büyük oranda bayan giyimi üzerine olduğunu, kendilerinin “www…..com.tr” isimli resmi internet sitesinin aksesuar kısmında şu anda yalnızca 6 adet broş, 1 çanta ve 3 kemer bulunduğunu, müvekkilinin “www…..com” isimli internet sitesinde ise şu anda 114 kolye modeli, 170 küpe modeli ve 65 bileklik modeli bulunduğunu, buradan davacı tarafın 14 nolu sınıf üzerindeki tescilinin kağıt üzerinde kaldığı, bu sınıf ürünlerinin ciddi biçimde yalnızca müvekkili tarafından kullanıldığının anlaşıldığını, bu sebeple, sıradan bir tüketicinin “…” markasıyla bir bağlantısı olduğundan bahisle “…” marka bir takı, kolye, küpe, bileklik, halhal veya aksesuar almasının son derece zor olduğunu, davacı taraf her sınıf bakımından tescil almışsa da, bunlardan yalnızca birkaçıyla ilgili olarak markasını kullandığını, kullanılan sınıflar arasında 14.sınıf ürün bulunmadığını, davacıya ait markanın tanınmış olduğu iddiasının asılsız olduğunu, zira davacının “…” markası için yaptığı 26/02/2008 tarih T/02940 sayılı tanınmışlık başvurusunun TÜRKPATENT tarafından reddedildiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
REPLİK:
Davacı vekili 11/12/2019 tarihli replik dilekçesi ile; Davalı, uzun süredir kullanım nedeniyle bu davanın kötü niyetli olarak açıldığını iddia etse de, cevap dilekçesinde de ifade ettiği üzere, ilk kullanımın sadece Edirne’de bir alışveriş merkezinde olduğu ve onun da 2017 yılında olduğu, ondan sonrasının ise henüz geçen yıl kullanıldığının davalı beyanı ile sabit olduğunu, bu durumda, müvekkilinin uzun süreli bir kullanıma karşı sessiz kaldığından söz edilmesinin olası olmadığını, diğer yandan, davalı yan, 2017 ve 2018 yıllarında 4 adet mağazanın açıldığını ve müvekkilinin bu kullanıma karşı sessiz kaldığını, kendisinde de müvekkilinin sessiz kalması nedeniyle kendisinde güven oluşturduğu ve bu nedenle de markayı kullanmaya başladığını iddia etmişse de, davalı yanın bu iddiasının haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkilinin karşı yana ihtar çekmesi ve uzun süre bekleme durumunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin söz konusu kullanımdan haberdar olur olmaz gerekli girişimlerde bulunduğunu, Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırdığını, aldığı rapor sonrasında da marka hakkına tecavüz iddiası ile iş bu davayı açtığını, davalı yanın marka sahibi olarak belirttiği kişinin …. tarafından davalı şirkete verilmiş herhangi bir lisans sözleşmesi kaydına TÜRKPATENT web sayfasında rastlanmadığını, kaldı ki söz konusu markanın hükümsüzlüğü iççin Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı derdest dosyanın görülmekte olduğunu, davalı yanın söz ettiği tescilli markanın 14.sınıfta yer aldığını, bu hali ile söz konusu markaya dayalı kullanımın varlığı kabul edilse dahi, delil tespiti sonunda alınan raporda da ifade edildiği gibi 25 ve 35.sınıflarda yer alan ürünlerin tescil kapsamında olmaması nedeniyle marka hakkına tecavüzün varlığının sabit olduğunu, davalı yanın ileri sürdüğü alan adının tahsis edilmesi veya sadece alan adı olarak kullanılmasının, söz konusu ibarenin markasal kullanımı anlamına gelmeyeceğini, davalı yanın aksi yöndeki kullanımı ispatlayamadığını, sadece söylediği ancak delillendirmediği mağaza açılışlarının varlığını iddia ettiğini, onların da ilkinin 2017 yılında ve Edirne’de göründüğünü, müvekkiline ait “…” markası ile davalıya ait “…” markasal kullanımı arasındaki tek farkın “A” yerine “O” harfinin konulmasından ibaret olduğunu, markalar arasında iltibas bulunduğunu, müvekkili markasının tanınmışlık mertebesine ulaştığını, davalıya ait ticaret ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin sicilden terkini veya karıştırılmayacak bir ibare ile değiştirilmesi gerektiğini, davalı yana ait “….com” şeklindeki alan adına erişimin engellenmesi gerektiğini belirterek; davalı yana ait ticaret unvanından … ibaresinin terkinine veya müvekkiline ait markalarla iltibas yaratmayacak şekilde bir başka ibare ile değiştirilmesine, davalı yana ait ….com şeklindeki alan adına erişimin engellenmesine, dava dilekçesinde ileri sürülen tüm taleplerin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 14/09/2021 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile; Maddi tazminat taleplerini dosyada mevcut bilirkişi raporu çerçevesinde 114.661,88 TL arttırmak suretiyle, toplamda 115.661,88 TL maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı yandan tahsilini talep etmiştir.
DÜPLİK:
Davalı yan, replik dilekçesine karşı düplik dilekçesi sunmamıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava; marka hakkının ihlali ve haksız rekabete dayalı hukuki korunma istemlerine yöneliktir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait marka haklarını ihlal eylemlerinin bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması, ticaret unvanından terkin ve alan adına erişimin engellenmesi, maddi tazminat, manevi tazminat, itibar tazminatı ve hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası celp edilmiş, davalı şirketin ticari sicil kayıt bilgileri temin edilmiş, Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/285 Esas sayılı dosyası UYAP ortamında incelenmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri bilgi ve belgeler, celp edilen marka tescil belgeleri, Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası, hukuki nitelendirme içeren kısımları hariç özel veya teknik hususlar bakımından saptamalar barındıran bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre;
6769 sayılı SMK m.29/2 hükmüne göre; 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.
SMK m.19/2 hükmü uyarınca; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Somut olayda davalı vekili cevap dilekçesi ile birlikte davacı yanın marka hakkına tecavüz iddiasına mesnet gösterdiği markaların özellikle 14.sınıfta yer alan emtialar bakımından kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürdüğünden, davalı yanın ileri sürdüğü kullanmama def’i ön sorun olarak incelenmiştir.
Davacıya ait 99/018178 sayılı markanın 06/11/2000 tarihinde, 2002/12322 sayılı markanın 11/08/2006 tarihinde, 2004/01056 sayılı markanın 19/09/2005 tarihinde, 2004/02708 sayılı markanın 02/09/2005 tarihinde, 2005/25619 sayılı markanın 18/01/2006 tarihinde tescil edildiği, bu markaların tescil tarihleri ile dava tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunduğundan, davalı vekilinin ileri sürdüğü kullanmama def’i tahtında, davacı yanın bu markalarını, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde ciddi surette kullandığını ispatlama külfeti altında bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı yanın dosya kapsamına 2014-2015-2016-2017-2018-2019 yıllarına ait davacı şirket tarafından, çeşitli müşterilere kesilmiş, çok sayıda “e-arşiv fatura” örneğini sunduğu, söz konusu faturalarda “. …” markalarına ait görsellerin bir arada yer aldığı, ancak fatura içeriklerinde açıkça hangi markalı ürünün satışının yapıldığına dair bir ibarenin yer almadığı, bununla birlikte faturalara konu malların ağırlıklı olarak pardösü, bluz, tunik, triko, pantolon, penye, etek, ceket, manto, şort, gömlek, elbise, fular, şal, mont, trikolar, arka etek ucu volanlı bluz, kemer, yelek gibi kadın giyim – tekstil ürünleri olduğu, ayrıca az sayıda kemer ve çanta faturası ile tek bir adet faturada “kolye” aksesuarı satışının yapıldığı da görülmüştür. Faturalara konu ürünlerin davacının hangi markası ile satışının yapıldığı faturalardan doğrudan anlaşılabilir değildir. Bununla birilkte davacının doğrudan “… ABDİ İPEKÇİ MAĞAZASI”, “… … MAĞAZA”larından gerçekleştirdiği ticari faaliyetleri ile ilgili olacak şekilde 2014-2015 yıllarına ait faturaları da dosyaya sunduğu görülmüş olup, bahsi geçen faturalardaki mal – hizmet kodu ile “e-arşiv faturalarındaki” mal – hizmet kodlarının örtüştüğü, dolayısıyla e-arşiv faturalarındaki malların da “…” markalı ürünlere ait olup olmadığı noktasındaki tereddütün giderildiği görülmüştür. Bu bağlamda, sunulan tüm faturaların “…” markasının kadın giyim-tekstil sektöründeki kullanımlarını gösterir nitelikte olduğu, yalnızca tek bir adet “kolye” ürününe ait aksesuar ürünü içerikli faturanın ise ciddi bir kullanım olarak yorumlanmasının mümkün olmadığı değerlendirilmektedir.
Ayrıca dosya kapsamında 2018 yılına ait “müşteri anket sonuçları”, “…” – “…” markaları ile ilgili TÜRKPATENT nezdinde yapılmış sair başvurulara yönelik verildiği anlaşılan kurum kararları¸ yazılı ve görsel basında “…” markası ile ilgili çıkan pek çoğu tarihsiz, bazılarında ise 2004, 2012, 2017 Kasım, 2019 Şubat gibi tarihlerin yer aldığı, tamamı giyim – tekstil ürünlerine yönelik tanıtıcı dokümanlar, davacı markallarına ilişkin sosyal medya hesap bilgileri, mağaza şubelerine, billboard reklamlarına dair fotoğraflar, “…” markasına ait 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarına ait katalog örnekleri, ulusal ve uluslararası ofislerde yapılmış marka başvuruları gibi delillerin de dosyaya sunulduğu görülmektedir. Bu delillerden de davacının ana faaliyet alanının kadın giyim – tekstil ürünlerine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte; davacı yana ait web sitesi olan www…..com.tr alan adı incelendiğinde ise, alan adının “… Giyim San. Paz. Ve Tic. Aş.” adına kayıt edildiği, iletişim bilgilerinde davacı bilgilerinin (…) yer aldığı, alan adının 16.03.2004 tarihinde tahsis edildiği görülmüştür. Yine alan adı arşiv kayıtları https://web.archive.org/web/*/www…..com.tr üzerinden incelendiğinde, 2005 yılından beri arşivlerin tutulduğu görülmekte olup, dava tarihinden geriye dönük son 5 yıla ilişkin muhtelif tarihlerdeki kullanımlar incelenmiş, yapılan incelemelerde davacının hususiyetle kadın giyim – tekstil sektöründe faaliyetleri olduğu görülmüş, ayrıca aksesuar sekmesi altında yapılan incelemelerde de satışlarının deri kemer, çanta, el çantası gibi ürünler ile sınırlı olduğu bir kez daha gözlenmiştir.
Sonuç olarak; davacı tarafça dosya kapsamına sunulan deliller ve bilirkişi heyetince, davacı yana ait www…..com.tr alan adı üzerinden yapılan arşiv incelemelerinde, davacı yanın “…” ibaresi ile başta kadın giyim – tekstil ürünleri yoğunlukta olmak üzere çanta ve kemer ürünlerinin de üretim ve satışını gerçekleştirdiği, bunun dışında ciddi markasal kullanımlarının mevcut olduğu bir ürün gamının bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davalıya ait www…..com internet sitesi incelendiğinde; dava konusu alan adı 10.07.2013 tarihinde oluşturulmuş olup, davalı adına kayıtlıdır. Bahsi geçen web sitesinin arşiv kayıtları incelendiğinde en eski kaydın Ocak 2014 tarihine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Ancak ilgili arşiv kaydında, site içeriği kapsamlı bir şekilde erişilebilir değildir. Bununla birlikte 2014 yılının Şubat ayından itibaren başlayan sair kayıtlarda davalının takı – mücevher ürünleri satışı gerçekleştirdiği görülmekte olup bu satışlara konu edilen ürünlerin ise başka markalar altında satıldığını gösterir bir durum tespit olunamamıştır. Başka bir ifadeyle davalının, farklı farklı markalara ait ürünleri sattığı yönünde bir kanaate varılamamış olduğundan davalının faaliyetlerinin kendi ürünlerinin satışına yönelik bir hizmet olduğu görülmüştür. Bununla birlikte yapılan incelemelerde, 2018 yılı itibariyle davalının “kadın çanta” ürünlerinin satışına yönelik olarak da faaliyetlerine başladığı görülebilmektedir.
Sonuç olarak; bilirkişi kök raporunda yer verilen arşiv kayıtlarından görülebildiği üzere; 2014 yılı Ocak ayından beri www…..com web sitesi üzerinden davalının takı – mücevher aksesuar ürünlerinde faaliyetleri olduğunun görülebildiği, Mart 2018 itibariyle yeni bir ürün grubu olarak “kadın çanta” satış faaliyetlerini başlattığı, dolayısıyla 2014 yılından itibaren mevcut olan faaliyet gamının 2018 yılı Mart ayı itibariyle “kadın çantaları” emtiaları ile genişletildiği görülmüştür.
Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti işlemi neticesinde tanzim edilen 30/07/2019 havale tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; 25/07/2019 tarihinde davalıya ait “….ANKARA” adresinde yer alan işletmeye gidildiği, işletmenin esas olarak çeşitli kolye, küpe, bileklik gibi takılar ile çanta ve güneş gözlüğü gibi ürünleri satışa sunduğu, mağazanın tabelasında, turkuaz renkli bir zemin üzerinde beyaz renklerle yazılmış olan “…” ibaresini tabela markası olarak kullandığı, mağazada satışa sunulan takılar ile çanta ve gözlüklerde herhangi bir marka kullanılmamakla birlikte sadece 1 adet beyaz renkli bileklik üzerinde “…” markasının kullanıldığı, mağazada kullanılan farklı renk ve boyutlardaki ürün paketleri ile kağıt alışveriş çantası üzerinde de tabelada kullanılan “…” ibaresinin markasal olarak kullanıldığı, markanın vitrin bölümünde yer alan iş ilanı ve franchising duyuruları üzerinde de “…” markası ile “ik@….com” ve “franchise@….com” e-posta hesaplarına yer verildiği, tespit edilmiştir.
Davacı yanın 2002/12322 sayılı “…” ibareli markası, fonetik olarak davalıya ait tespit edilebilen markasal kullanımlar ile benzerlik taşımakta ise de, gerek görsel gerekse de ülkemiz tüketicisi nezdinde sahip olduğu kavramsal karşılık nedeniyle davalı taraf kullanımlarından derhal farklılaşan bir işaret olduğundan dava konusu kullanımların, iş bu marka tescilinden doğan marka haklarını ihlal etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Zira; “…” kelimesi, Trabzon iline bağlı bir ilçe olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.1999 tarih, 1999/5790-9590 E.K. sayılı kararında belirtildiği üzere, ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Somut olayda, davalıya ait markasal kullanımların birebir “…” ibaresini içermediği de gözetildiğinde, davacı yanın bu markaya dayalı olarak davalıya ait kullanımların marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri süremeyeceği kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte davacı yana ait tescilli “…” esas unsuruna haiz markalarına bakıldığında;
99/018178 sayılı markası kapsamında “Ayak giysileri: ayakkabılar, çizmeler, botlar, terlikler, patikler ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeleri, topukları,konçlar, sayalar. Bebekler için bu sınıfa dahil özel eşyalar: Bebekler için tekstilden bezler, zıbınlar, üçgen bezler, t bezleri, arabezleri, naylon donlar. Aksesuarlar: pantolon askıları, giysi ilaveleri, pareolar, geçme elbise yakaları, yakalıklar, bandanalar, jartiyerler, kemerler, kravatlar, papyonlar, fularlar, manşonlar, eldivenler, şallar, kol bantları, baş bantları, baş örtüleri, bileklikler.” emtialarının yer aldığı,
2005/25619 sayılı markası kapsamında “Kuyumculuk eşyaları ( taklitleri dahil); altınlar, bilezikler, yüzükler, zincirler, takılar, mücevherler ve kıymetli taşlar, madalyonlar, kol düğmeleri, kravat iğneleri, yaka iğneleri, broşlar,…” emtialarının yer aldığı, ayrıca 18 ve 25. sınıfta kalan emtiaları da kapsadığı,
2004/01056 sayılı markasının 18 ve 25. sınıf emtialarda,
2004/02708 sayılı markasının da 14, 18 ve 25. sınıf emtiaları kapsamakta olduğu görülmektedir.
Davalı yanın faaliyetlerinin ise en geç 2014 yılından itibaren hususiyetle 14. sınıf emtialar kapsamında değerlendirilen takı, mücevher, kıymetli taş ve bunlardan mamul takılar emtiaları ve bu emtiaların satışı hizmetlerinde mevcut olduğu, 2018 yılı itibariyle ise 18. Sınıf kapsamında değerlendirilmesi gereken “kadın çantası” emtialarının satışına yönelik faaliyetlerine de websitesinde yer verdiği görülmektedir. Bununla birlikte; Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/59 D.İş sayılı dosyasında 30/07/2019 tarihinde tespit edildiği üzere, davalı yanın “…” ibareli mağazasında, “güneş gözlüğü” emtiası satışı hizmeti verdiği de anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; davalı yanın “…” esas unsurlu alan adı ve fiziki işletme üzerinden yukarıda yer verilen emtiaların ticaretini yaptığı, yukarıda yer verilen emtiaların başkaca bir marka içermedikleri, delil tespiti dosyasında tespit edildiği üzere “…” markalı ürün paketleri ile alışveriş çantaları ile bu ürünlerin bulunduğu anlaşılmakla, davalının yukarıda yer verilen ürünleri “…” markası altında piyasaya sunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın dosya kapsamına sunduğu deliller incelendiğinde; “…” markası ile çok uzun yıllardır kadın giyim – tekstil ürünlerinde faaliyet gösterdiği, dosya kapsamında ticari faaliyetlerin niteliğini gösterir delillerin yanı sıra markanın tanıtımına yönelik yapılan çalışmalar, yazılı ve görsel basında çıkan haberler, ulusal ve uluslararası tescillerin varlığı, tüketici anket çalışmaları gibi pek çok belge bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sektörde uzun yıllardır var olduğu ve istikrarlı bir faaliyete konu edildiği görülen davacı “…” markasının, kendi faaliyet alanı ile sınırlı olmak kaydıyla belli bir sektörel bilinirlik edindiği yorumunda bulunulabileceği, davacı yanın tanınmış marka başvurusunun reddedilmiş olunmasının veya tanınmış marka siciline kaydedilmiş olunmasının tek başına bir gösterge olmadığı, evrensel nitelikte tanınmış markalar haricindeki markalar bakımından tanınmışlık olgusunun zaman içerisindeki değişken yapısı itibariyle ele alınması ve yine her somut olayda dosya kapsamına sunulan deliller değerlendirilerek incelenmesi gerektiği düşünüldüğünden, somut uyuşmazlıkta dosya kapsamında sunulan delillerin, davacıya ait “…” markasının özellikle kadın giyim – tekstil ürünleri bakımından tanınmışlık mertebesine ulaştığı kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait “…” markaları ile davalıya ait markasal kullanımların esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi; görsel ve işitsel olarak benzer olup, kavramsal olarak farklı çağrışımlar oluşturmamaktadır. Zira markalar arasındaki tek fark; “A” ve “O” harflerinden kaynaklanmakta olup, tek harf farklılığı, markalar arasındaki işitsel ve görsel benzerliği bertaraf edecek yeterlilikte değildir.
Davacı yanın 14. sınıftaki tescili kapsamında kalan emtialarda ciddi bir kullanımının varlığını, somut deliller ile ortaya koyamadığı, ancak davacı yanın 18 ve 25. sınıftaki emtialarda “…” markasını uzun yıllardır kullandığı ve bu kullanımları ile sektöründe belli bir bilinirlik kazanmayı da başardığı, davalı kullanımlarının var olduğunun görüldüğü 18. sınıftaki “çantalar” emtiaları bakımından doğrudan 25. sınıftaki genel anlamda moda – giyim tekstil ürünleri bakımından emtialar arasındaki yüksek düzeyli benzerlik nedeniyle karıştırılma ihtimalinin var olacağı, delil tespiti dosyası kapsamında tespit edilen “güneş gözlükleri” emtiası bakımından ise, uygulamada salt giyim aksesuar ürünleri olmaları vesilesiyle bu nitelikteki her bir ürün gamının birbiri ile benzer görülmesinin isabetli olmayacağı, bu ürünlerin birlikte kullanımı mevcut olmakla nihai anlamda farklı ihtiyaçlara yönelik oldukları, dolayısıyla farklı ihtiyaçlara yönelik bu giyim aksesuarları bakımından iltibas ihtimalinden bahsedilmesi için işaretler arasında güçlü bir benzerlik bulunması gerektiği kabul edilmekte olup her ne kadar davacı markalarının tescili kapsamında bulunan “güneş gözlükleri” emtialarında dava tarihinden geriye dönük son beş yılda ciddi kullanımı bulunduğuna dair deliller dosyada mevcut değil ise de somut uyuşmazlık bakımından “…-…” markaları arasındaki oldukça yüksek düzeyli benzerlik ilişkisinin varlığı ve davacı markalarının sektörel bilinirliği de gözetildiğinde bu durumun, giyim, çanta, ayakkabı ve moda aksesuar ürünlerinin tamamı açısından taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalini meydana getireceği, bu nedenle davalı yanın “kadın çanta” ve “güneş gözlüğü” emtialarında “…” ibaresini kullanması, bu emtiaları “…” ibaresi altında satışa sunması eylemlerinin, davacıya ait … sayılı marka haklarını ihlal ettiği ve davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Davalının “…” ibaresi altında takı, mücevher, kıymetli taş ve bunlardan mamul takılar imal edip satması eylemi bakımından ise marka hakkı ihlali ve haksız rekabet koşulları oluşmamıştır. Şöyle ki; bu emtiaların “…” esas unsurlu marka altında ticari sahaya sunulması eylemleri bakımından sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulu oluşmuştur. Yukarıda yer verilen tespitlere göre; davalının “…” ibaresini bu emtialar bakımından 2014 yılından beri www…..com ibareli internet sitesinde ticari etki doğuracak şekilde ve markasal bir biçimde kullandığı, internet sitelerine zaman veya mekan fark etmeksizin her yerden erişilebildiği, davacı şirketin icra ettiği ticari faaliyetleri nedeniyle basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında bulunduğu, davalının 2014 yılının başında “…” ibaresini yukarıda yer verilen emtialar bakımından ticari etki doğuracak şekilde dava tarihi olan 23/10/2019 tarihine kadar davacı yanın herhangi bir itirazı ile karşılaşmaksızın kullandığı, davacının, davalının 5 yılı aşkın süredir “…” ibaresini takı, mücevher, kıymetli taş ve bunlardan mamul takılar imal edip satması bakımından kullandığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde 5 yılı aşkın süre boyunca bu kullanıma ses çıkarmadıktan sonra eldeki davayı ikame etmesinin TMK m.2 hükmünde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı anlaşılmakla, yukarıda belirtilen emtialar bakımından davalının markasal kullanımı nedeniyle sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun oluştuğu, bu nedenle, bu paragrafta belirtilen markasal kullanımlar nedeniyle marka hakkı ihlali ve haksız rekabet koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı yanın kadın çanta ve güneş gözlükleri ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarını ihlal ettiğinin tespitine, davalı yanın kadın çanta ve güneş gözlükleri ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarını ihlal eden eylemlerin durdurulmasına ve önlenmesine, tecavüz oluşturan tüm kullanımların önlenmesine, ürünlerin toplatılmasına, tabelaların kaldırılmasına, ticari evrakın toplanmasına, davalı yana ait “www…..com” ibareli internet sitesinde ihlal oluşturan görsellerin kaldırılmasına, davalı yanın kadın çanta ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, karar verilmiştir. Davalı yan her ne kadar dava dışı ….’ya ait 2013/86311 sayılı markaya istinaden dava konusu kullanımları gerçekleştirdiğini ileri sürmüşse de, söz konusu markanın tescili kapsamında 14.sınıfta yer alan emtiaların bulunduğu, ihlale konu “çanta” ve “güneş gözlüğü” emtialarının koruma kapsamında bulunmadığı, bu nedenle davalı yanın tescilli marka hakkı sahibinin verdiği icazet ile hukuka uygun olarak markasal faaliyette bulunduğu savunmasına itibar edilmemiştir.
Davacı taraf, marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddiasından kaynaklı olarak SMK m.151/2-b hükmü uyarınca maddi tazminat isteminde bulunduğundan bu hususta mali müşavir marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davalı yan, kendisine verilen kesin süre içerisinde ticari defterlerinin bulunduğu yer hakkında bilgi vermekten kaçındığından davalı yana ait ticari defterler incelenememiştir.
Mahkememize ibraz edilen 27/04/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda belirtilen davalıya ait 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin kurumlar vergi beyannameleri dosya kapsamına kazandırıldıktan sonra, bilirkişi heyetinden ikinci bir ek rapor alınmıştır.
Mahkememize ibraz edilen 29/07/2021 havale tarihli ikinci ek bilirkişi raporuna göre; davalı yanın 2018 ve 2019 yılı satış ve kâr verileri aşağıda gösterilmiştir:

2018
2019
Net Satışlar (TL)
2.469.656,86
2.809.005,02
Faaliyet Kârı veya Zararı (TL)
72.532,06
53.183,34
Kâr Oranı (%)
2,94
1,89

01.01.2019 – 23.10.2019 (Dava tarihi) dönemi net satış tutarı aşağıdaki şekilde hesaplanmıştır:
2.809.005,02: 365 = 7.695,90 TL 7.695,90 x 296 = 2.277.987,63 TL
Belirtilen veriler uyarınca bilirkişi heyetince SMK m.151/2-b uyarınca yapılan tazminat hesaplaması aşağıda gösterilmiştir:

Net Satış (TL)
Kâr Oranı (%)
Tazminat Tutarı (TL)
2018
2.469.656,86
2,94
72.607,91
01.01.2019-23.10.2019
2.277,987,63
1,89
43.053,97

TOPLAM
115.661,88

Yukarıda yer verilen tablodan anlaşılacağı üzere, mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyetince yapılan maddi tazminat hesaplamasında, davacı yanın SMK m.151/2-b hükmü uyarınca toplam 115.661,88 TL tazminat isteminde bulunabileceği kanaatine varılmışsa da söz konusu kanaatin hükme esas alınması mümkün olmamıştır. Şöyle ki; bilirkişilerin yapmış olduğu hesaplama, davalı yanın “…” ibareli “güneş gözlüğü” ve “çanta” emtiaları tespit edilerek yapılmamış olup, davalının vergi dairesine vermiş olduğu kurumlar vergi beyannameleri baz alınarak, mal veya hizmet ayrımı yapılmaksızın kül halinde bir değerlendirme yapılmıştır. Ancak yukarıda izah edildiği üzere, davalı yanın ticari faaliyetleri kapsamında; “güneş gözlüğü” ve “çanta” emtialarının yanı sıra ve hatta bu emtialardan daha eski tarihi olarak “takı-aksesuar” emtialarının da ticareti “…” markası altında yapılmaktadır. Yine yukarıda izah edildiği üzere; davalı yanın “takı-aksesuar” ürünleri bakımından “…” esas unsurlu markasal kullanımları, sesiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun oluşması nedeniyle davacıya ait marka haklarına ihlal teşkil etmez, davacı aleyhine haksız rekabet oluşturmaz. Bu nedenle, maddi tazminat hesaplaması yapılırken, davalı yanın “takı-aksesuar” emtialarından elde ettiği net kazancın dışlanması gerekmektedir. Aksi yöndeki kabul; davacı lehine sebepsiz zenginleşme oluşturur.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle bilirkişi heyetinin tespit ettiği maddi tazminat istemi hükme esas alınmamış olup, davalı yan ticari defterleri hakkında bilgi vermekten kaçındığından davalıya ait ticari kayıtlar üzerinde ayrıca bir bilirkişi incelemesi de yaptırılamamıştır.
Davacı yanın, davalının marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle uğramış olduğu zarar tam olarak belirlenemediğinden 6098 sayılı TBK m.50/2 hükmü uyarınca zararın mahkememizce belirlenmesi yoluna gidilmiştir.
TBK m.50/2 hükmüne göre; Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
Somut olayda; davalı yanın, “…” esas unsurunu davacıya ait “…” esas unsurlu markalar ile iltibas oluşturacak şekilde “çanta” ve “güneş gözlüğü” emtialarının ticaretinde kullandığı süre, davacı markalarının özgünlüğü, davacı markalarının bilinirlik düzeyi, 6769 sayılı SMK m.151/4 hükmü uyarınca “…” markalarının etkin konumu da dikkate alınarak 50.000,00 TL maddi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı kanaatine varılmış, 50.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
Davalının yukarıda yer verilen, marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturan eylemleri, aynı zamanda davacının manevi itibarını da zedelemiştir. Manevi tazminatın amacının, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilen sınai hak sahibinin ticari piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararların tazmin edilmesi olduğu, manevi tazminatın takdirinde sınai hakkın tanınmışlığı ve ihlal niteliği taşıyan ürünlerin niteliğinin dikkate alınması gerektiği, bu nedenle, sınai hak ihlaline ilişkin fiilin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, işgal ettikleri makam, ekonomik ve sosyal durumları birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiği, buna göre; tarafların mali, sosyal ve ekonomik durumları, ihlale konu ürün sayısı, bu ürünlerin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, davacının uğradığı maddi zararın boyutu, işgal ettikleri makam ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; davacının dava dilekçesinin talep sonucunda belirttiği 20.000,00 TL bedelin somut olayın özelliğine uygun düştüğü anlaşıldığından, 20.000,00 TL manevi tazminatın, davalının “çanta” emtialarının ticaretini yaptığı ilk tarih olarak tespit edilen 31/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar itibar tazminatı isteminde bulunmuşsa da, somut olayda itibar tazminatı koşulunun oluştuğunu ispat edememiştir. Zira; davalının dava konusu markayı kötü kullanımı konusunda yapılmış bir tespit olmadığı, buna ilişkin yapılmış bir şikâyetin dosyaya sunulmadığı, ayrıca markanın davalı tarafından kötü kullanımı sonucunda davacının satışlarının azaldığına ilişkin bir tespit de olmadığı dikkate alındığında; SMK m.150 uyarınca itibar tazminatının şartlarının oluşmadığından itibar tazminatı isteminin reddine, karar verilmiştir.
Davacı tarafın hükmün ilanı istemi bakımından hukuki menfaati bulunduğundan karar kesinleştiğinde masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle hükmün ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede bir defa ilan edilmesine, karar verilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1- Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalı yanın kadın çanta ve güneş gözlükleri ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarını ihlal ettiğinin TESPİTİNE,
Davalı yanın kadın çanta ve güneş gözlükleri ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarını ihlal eden eylemlerin DURDURULMASINA ve ÖNLENMESİNE, tecavüz oluşturan tüm kullanımların ÖNLENMESİNE, ürünlerin TOPLATILMASINA, tabelaların KALDIRILMASINA, ticari evrakın TOPLANMASINA, davalı yana ait “www…..com” ibareli internet sitesinde ihlal oluşturan görsellerin KALDIRILMASINA,
Davalı yanın kadın çanta ürünlerinin satışına ilişkin “…” ibareli markasal kullanımlarının davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE,
50.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
20.000,00 TL manevi tazminatın 31/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İtibar tazminatı isteminin REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde masrafı davalı yandan karşılanmak kaydıyla hükmün ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede İLAN EDİLMESİNE,
2-Davacının peşin ve tamamlama ile yatırdığı 2.458,63 TL peşin nisbi harcın mahsubu ile alınması gereken 2.323,07 TL bakiye karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı; marka hakkı ihlali ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, toplatma ve kaldırma, hükmün ilanı istemleri bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı; maddi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istemin kabulü yönünden, karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13/1 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı; manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının maddi tazminat isteminin kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 9.336,04 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının %52 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin ve tamamlama ile yatırdığı ve karar ve ilam harcı olarak tahsil edilen 2.458,63 TL harcın tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 31,20 TL vekalet harcı, 3.200,00 TL bilirkişi ücreti, 10,91 TL dosya kapağı masrafı, 267,90 TL posta, tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.555,41 TL yargılama giderinin %52’si olan 1.848,30 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.707,11 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin %48 si olan 3,07 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 3,33 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında yapılan delil tespiti işleminin marka hakkı ihlali ve haksız rekabetin tespitine ilişkin olduğundan ve bu istemlerin kabulüne karar verildiğinden; 123,90 TL harç, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 135,60 TL tebligat-posta masrafı ve 606,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 2.065,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00 TL’nin %52 si olan 686,40 TL’nin davalıdan, % 48 i olan 633,60 TL nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
13-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2021