Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/193 E. 2021/38 K. 22.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/193 Esas
KARAR NO : 2021/38
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 16/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 16/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; … başvuru numaralı … Kültür markasının müvekkili Kültür ibareli markalarına benzerlik arz ettiğini, emtialar ve sınıflar açısından da benzer olup, iltibas oluşturduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahipliğinin bulunduğunu, davalı şirketin markasının müvekkili markaları ile seri marka imajı oluşturduğunu ve müvekkili markasının tanınmış olduğunu, karşı tarafın bu tanınmışlıktan yararlandığını beyan ederek; … başvuru numaralı markanın 6769 sayılı Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesine aykırılık oluşturduğundan hükümsüzlüğüne karar verilerek mevcut tescilin sicilden silinmesi ve … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen 16.08.2019 tarih, … sayılı YİDK Kararının iptalini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 13/11/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı … davalı markaları arasında karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadığını, markalar arasında iltibasın olmadığını, markaların birbirinden farklılaştığını, “Kültür” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, tanınmışlığa ve kötü niyete ait iddiaların yerinde olmadığını ve tanınmışlık ile iddiaların somut olayda markanın tesciline engel olamayacağını ve emsal mahkeme kararları da olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddi yönünden hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… KÜLTÜR+KK” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “KÜLTÜR” ibareli marka arasında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 08.05.2018 tarihinde … sayılı “… KÜLTÜR+KK” ibareli 41. sınıfta bulunan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.06.2018 tarih ve 303 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davacı üniversitenin 17.08.2018 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davacı üniversite tarafından 14.03.2019 tarihinde yayına yeniden itirazda bulunulduğu, itirazı değerlendiren … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı … vekiline 21.08.2019 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan 41.sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” hizmetlerin, davacıya ait; … ibareli markaların koruma kapsamı altında bulunan 41. sınıftaki hizmetlerle aynı ve aynı tür oldukları, davacının bu itiraz markalarının, davaya konu markanın koruma kapsamı altında bulunan hizmetleri kapsadığı tespit edilmiştir.
Dava konusu markanın; bir kelime grubu markası olduğu, kırmızı renk ile başlayan kelimelerden “…” ibaresinin, soyluluk, ululuk, iyilik ve lütuf anlamına geldiği ve dilimize Arapçadan geçtiği, “Kültür” ibaresinin ise “…” sözcüğü ile birlikte “… Kültür” şeklinde bir tamlama yaratmaya elverişli bir konumda markanın ön bölümüne yerleştirildiği görülmektedir. Arkasından da iki kelimenin yansımalı kısaltması olan “KK” ibaresinin bulunduğu görülmektedir. Kültür ibaresi sahip olduğu anlam itibariyle “tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin; Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü; Bireyin kazandığı bilgi; Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme; Hücrelerin, dokuların ya da mikroorganizmaların, laboratuarlarda besi yerinde yetiştirilmesi; bir halkın ya da bir toplumun özdeksel ve tinsel alanlarda oluşturduğu ürünlerin tümü” gibi anlamlara gelen, dilimize Fransızcadan yerleşmiş bir kelimedir. Markayı oluşturan sözcüklerin herhangi biri, diğerine göre daha büyük veya vurgulu yazılmış değildir.
Davacının itiraza mesnet markalarının; gerek “KÜLTÜR” ibaresinin esas unsur olarak, gerekse başkaca ayırt ediciliği bulunan şekil ve kelime unsurları ile oluşturulmuş markalar oldukları tespit edilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, her ne kadar markalar arasında “KÜLTÜR” ibaresinden kaynaklı benzerlik bulunsa da, “KÜLTÜR” ibaresinin 41. Sınıfta yer alan hizmetler bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/05/2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında da kabul edildiği üzere davaya konu 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, ayrıca 41. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin markaları bir bütün olarak algılayacağı, markayı oluşturan ve ayırt edici niteliği haiz işaretleri bölüp parçalayarak incelemede bulunmayacağı, bu hale göre daha önce davacıya ait içinde “KÜLTÜR” ibaresi içen geçen itiraza mesnet markaları gören, bu markalı hizmetleri duyan veya yararlanan dikkatli ve seçici tüketici kesiminin, davala konu “… KÜLTÜR+KK” markasını 41.sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markanın davacı markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, zira markayı oluşturan genel görünüm içinde esas unsurun bir bütün halinde “… KÜLTÜR” ibaresinden oluştuğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda da dava konusu markada zayıf unsur olarak yer alan “KÜLTÜR” ibaresinin önüne gelen ve markanın genel görünümünde ayırt edici etkisi yadsınamayan “…” ibaresi nedeniyle markalar arasındaki iltibas tehlikesinin bertaraf edildiği, markalar arasındaki farklılığı algılayan tüketici kesiminin aynı zamanda marka sahipleri arasında da idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu hale göre somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşullarının oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının, davalı şirkete ait marka ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede önceki tarihli tescilsiz kullanımına konu gerçek hak sahibi olduğuna ilişkin delil bulunmadığından, SMK m.6/3 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı anlaşıldığından, SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davacı Üniversite 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 56 maddesi gereğince her türlü harçtan muaf olduğu gerekçesiyle herhangi bir harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 295,81 TL dosya kapağı, posta, tebligat masrafına esas 2.095,81 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekili ile davalı şirketin yokluğunda , HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/01/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza