Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/128 E. 2021/56 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/128 Esas
KARAR NO : 2021/56

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 03/10/2019
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
YAZIM TARİHİ : 16/03/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.), Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 2011-2012 Eğitim Öğretim yılı bahar döneminde Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık (PDR) Bölümü doktora programına girmeye hak kazanmış olduğunu ve dönemini başarıyla tamamladığını, ardından 2013-2014 öğretim yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı’na yatay geçiş başvurusunda bulunduğunu ve kabul edildiğini, davacının Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olarak kariyerine devam etmekte iken hocası Prof. Dr. … ve doktora öğrencileri … ve … ile “… Ölçeği’nin(SRÖ) Geliştirilmesi” konusu üzerinde araştırma ve çalışmalar yaptığını, söz konusu SRÖ’nün geliştirilmesi çalışmalarına 2014 yılında başlandığını, bu çalışmanın fikir ve eylem aşamalarının her aşamasında davacının yer aldığını ve 2 yıl boyunca davacının gece gündüz bu konu üzerinde çalıştığını, SRÖ’nün geliştirilmesi konulu akademik çalışmanın ilk kez 13. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresinde davacı ve davalılarca sunulduğunu, söz konusu çalışmanın 2015 yılında ilk kez Mersin Üniversitesi ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı’nda yer aldığını, 1160 sayfalık kitabın 946-949. Sayfalarında “… Ölçeği’nin Geliştirilmesi: … Bulgular” adıyla bildiri şeklinde yayınlanan makalenin yazarlar kısmında üçüncü sırasında davacının da yer aldığını, söz konusu makale ve bildiri özetlerinin halen internet ortamında yer aldığını, ……tarafından yazılan Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi’nde yayınlanan 17/11/2016 kabul tarihli Psikolojik Danışmada Süpervizör Eğitimi başlıklı makalenin 7. Sayfasında (derginin 1819.sayfasında) “…Ayrıca süperviör rollerine (İlhan, Sarıkaya, Başkal ve Yöntem, 2015), davranışlarına ve süpervizyonun etkililiğine (Denizli, 2010) ve süperviyonda değerlendirme sürecine (Erkan-Atik, 2015) ilişkin ölçek çalışmaları bulunmaktadır” denilerek davacının da yazarları arasında bulunduğu makaleye atıf yapıldığını, kaynakça bölümünde (sayfa 1828) “… …(2015) … ölçeğinin geliştirilmesi. 13. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi’nde sunulmuş sözlü bildiri, Mersin Üniversitesi, Mersin ” denilerek davacının yazarlar ve fikir üreticileri arasında olduğunun ortaya konduğunu, ancak davacının 2 yıl boyunca emek verdiği söz konusu çalışmanın 28.11.2018 tarihinde Tübitak Ulakbim Dergipark’ın internet sitesinde Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: 18 Sayı:4’te “… Ölçeği’nin(SRÖ) Geliştirilmesi” başlığıyla davacının ismi çıkartılarak yayınlandığını, yayınlanan “… Ölçeği’nin” fikir temellerinin atılmasında davacının emeğinin büyük olduğunu, her ne kadar ikinci yayınlanan makale daha geniş ise de davacının adının yer aldığı ilk makalenin tamamının, ikinci makalenin içerisinde yer almakta olduğunu, aynı zamanda davacı tarafından geliştirilen fikir ve yöntemlerin tamamının söz konusu ikinci makalede kullanıldığını, ancak davacının isminin hiçbir yerde zikredilmediğini, söz konusu çalışmaya çok emek veren davacının isminin 2.makaleden çıkartılması sonucunda davacının fikir ürünü olan hiçbir hususuna saygı gösterilmediğini ve manevi bütünlüğü ve onurunun ağır şekilde zedelendiğini, konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının 2.makaleden isminin çıkarıldığını, verilen tüm internet adresleri üzerinden mahkeme kanalı ile tespitin gerçekleştirmek istendiğini, davacının 29/04/2019 tarihinde internet üzerinden araştırma yaparken Dergipark sitesinde makaleyi tesadüfen öğrenmiş olduğunu, bu konuda davacının rızasının alınmadığını ve bilgi verilmediğini, davacının isminin yer aldığı “… Ölçeği’nin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli makalenin 5846 sayılı FSEK md. 1-B/a uyarınca Eser olduğu konusunda şüphe olmadığını ve davacının da FSEK md. 1-B/b uyarınca Eser sahibi olduğunun aşikar olduğunu, Mersin Üniversitesi ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği tarafından basılan ve elektronik ortamda yayınlanan “13. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri” Kitabı’nın 946-949. Sayfalarında arasında yayınlanan makalenin yazarları arasında 3.sırasında davacının adının yer almasının bu durumun en güzel kanıtı olduğunu, 5846 Sayılı FSEK manevi haklar olarak eseri umuma arz salahiyeti(md.14), adın belirtilmesi salahiyeti (md.15), eserde değişiklik yapılmasını menetme yetkisi(md.16), eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları (md.17)’nı tanımladığını ve koruma altına aldığını; mali haklar olarak ise işleme hakkı (md.21), çoğaltma hakkı (md.22), yayma hakkı (md. 23), temsil hakkı (md.24), işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (md.25) haklarını koruma altına almış olduğunu, davacının 2 sene boyunca emek verdiği makaleden adının silinmesinin davacının kanunla koruma altına alınmış tüm haklarını ihlal ettiğini, özellikle “adın belirtilmesi salahiyeti” maddesi kapsamında davacının isminin olmadan eserin kullanılması, yayılması ve basılmasının intihal meydana getirdiğini, ayrıca eser sahibi davacının adının yazarlar arasında silinerek yayınlanmasının FSEK md.35’te yer alan iktibas serbestisinin ve md.38’de yer alan şahsen kullanmanın sınırlarını aştığı ve açıkça tecavüz meydana getirdiğini, davacının adına önceden eser sahibi yazarlar arasında yer verilirken sonraki yayınlamalarda adının silinmesinin, alenen kötü niyet teşkil etmekte olduğunu ve intihal suçunu meydana getirdiğini beyan ederek; dilekçede belirtilen ve ekte tüm web adreslerinin davalılara tebligat yapılmadan önce ana sayfaları ve bağlantı ekranlarının ekran görüntülerinin alınmasını, erişim linklerinin kayıt altına alınmasını, 1.000 lira maddi tazminatın makalenin kabul tarihi olan 28/11/2018 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesini, 10.000 lira manevi tazminatın makalenin kabul tarihi olan 28/11/2018 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesini, davanın kabulü halinde masrafların davalılardan alınarak mahkeme ilamının, kararın kesinleşmesinden sonra yayınlanmasını, intihal içeren “… Ölçeği’nin(SRÖ) Geliştirilmesi” adlı makalenin ihtiyati tedbir hükmü olarak muhafaza altına alınarak internet üzerinden ve fiziken yayının durdurulmasını ve yayınlanan nüshaların toplatılmasını talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 26/10/2019 tarihli cevap dilekçesi ile; Müvekkili de dahil olmak üzere tüm davalıların Tokat ilinde ikamet etmesinden dolayı mahkemenin yetkisiz olduğunu, davayı görmeye Tokat Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, davacının lisans eğitimini Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümünde tamamladıktan sonra, aynı üniversitede kendi lisans eğitiminden bağımsız olarak ve PDR alanında yüksek lisans yapmadan, bütünleşik doktora programına girdiğini ve bu üniversitede PDR doktora programında hiçbir ders almadan 2013-2014 öğretim yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi doktora programına yatay geçiş yaptığını, müvekkilinin ise Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık doktora programında 2013-2014 Bahar yarıyılında doktora öğrencisi olarak eğitimine devam ettiğini, anılan yarıyıl içerisinde doktora programı kapsamında davalı müvekkili ile birlikte doktora öğrencileri olan davacı … ve diğer davalı …’in “… Eğitimi” adlı dersi yine dosyanın diğer davalısı Prof.Dr. … yönetiminde almış olduklarını, verilen ders kapsamında doktora öğrencilerine dersin yöneticisi Prof.Dr. … tarafından araştırma projesi ödevi verildiğini, bu ödev neticesinde davacının da diğer doktora öğrencileri gibi anılan dersten başarılı sayıldığını, verilen bu araştırma projesi ödevinin dersin hocası olan Prof.Dr…. yürütücülüğünde bir bildiri metnine dönüştürüldüğünü ve 4 sayfa, 1190 sözcükten oluşan bu bildirinin 2015 yılında Mersin ilinde yapılan XIII. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi’nde sunulduğunu, bildirinin oluşmasındaki fikir babasının dersin yöneticisi ve hocası olan Prof.Dr…. olduğunu, daha sonra davacının 2016 yılı Temmuz ayından sonraki süreçte önce açığa alındığını, daha sonra da 1 Eylül 2016 tarihinde 672 sayılı KHK ile görevden ihraç edildiğini, bunu müteakiben doktora öğrenciliğinin de sonlandırıldığını, bu süreçten yaklaşık 2 yıl sonra huzurdaki davaya konu olan ” (2018) … ÖLÇEĞİNİN (SRÖ) GELİŞTİRİLMESİ. ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ, 18 (4), 2013-2122 künyeli makalenin yayınlandığını, makalenin yayınlandığı tarih itibariyle davacının üniversite bünyesinde herhangi bir konumunun bulunmadığını, söz konusu makalede herhangi bir katkısının da bulunmadığını, davacının akademik bilgi ve birikiminin, süpervizyon gibi teknik ve ayrıntılı bir konuda gerçekleştirilen bir bilimsel araştırmanın fikri aşamalarına katkılar yapmasının söz konusu olamayacağını, söz konusu araştırmada davacının Türk Dili yeterliliğini inceleme ve İngilizce çeviri gibi konularda görev aldığını, yaptığı katkılar ölçüsünde de bildiri çalışmasında üçüncü sırada yazar olarak yer aldığını, bu sebeple davacının söz konusu araştırmanın tüm fikir ve eylem aşamalarının tamamında yer aldığı iddiasının gerek davacının bilgi birikiminin yeterli olmaması, gerekse de uzmanlık alanı ve aldığı eğitimin farklı bir branştan olması nedeniyle gerçeklere aykırılık teşkil etmekte olduğunu, davaya konu makalede, bildiri çalışmasına atıf yapıldığını, dolayısıyla yasal mevzuat gereği bir intihalin söz konusu olmadığını, davacının intikam saiki ile hareket ettiğini ve zihninde ki olay kurgusunu mahkemeyi aldatmak için kullandığını dava dilekçesinde tevil yolu ile ikrar edildiği üzere, müvekkili ve diğer davalılar tarafından hazırlanan ”Makale” çalışmasına davacının dahli olmadığını, kendisinin bu çalışmadan haberinin dahi olmadığını, intihal iddiasının, gerek nicelik gerek nitelik farklılıkları sebebi ile kabule karine olmadığını beyan ederek; öncelikli olarak yetki itirazının kabulü ile, yetkisizlik kararı verilmesine, dosyanın yetkili yer olan Tokat Mahkemelerine gönderilmesine, nihayetinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 26/10/2019 tarihli cevap dilekçesi ile; Davacı tarafın dava dilekçesi içeriğinden, müvekkilinin de dahil olmak üzere tüm davalıların Tokat ilinde ikamet ediyor olmasından dolayı açılan iş bu davanın yetkisiz bir mahkemede açıldığını, davacı …’ın, lisans eğitimini Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladıktan sonra, aynı üniversitede kendi lisans eğitiminden bağımsız olarak ve PDR alanında yüksek lisans yapmadan, bütünleşik doktora programına girdiğini 2013-2014 Öğretim yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi doktora programına yatay geçiş yaptığını, davacının, bir öğrenci olarak, kendisine verilen proje ödevini tamamlamaya gayret göstertiğini ve bunun neticesi olarak da almış olduğu dersin, vize ve finalinden başarılı sayıldığını, teknik bir konu olan Süpervizyon eğitimi konusunda, dersi aldığı tarihlerde davacının hiçbir fikrinin bulunmasının mümkün olmadığını, Süpervizyon; uzman bir psikolojik danışmanın, daha deneyimsiz olan bir psikolojik danışman adayına, psikolojik danışma sürecinde destek olması anlamına geldiğini, kendisinin Psikoloji ya da Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık konularında hiçbir temele sahip olmadığından, bahse konu proje ödevinin, çalışmayı yapan diğer davalıların gayretleri ile neticelendiğini, davacının; müvekkilinin yönlendirmesi ve önemli düzeydeki katkısı ile yapılan çalışma dışında psikolojik danışma /psikoloji alanıyla ilgili herhangi bir bildiri, makale ya da çalışmasının da bulunmadığını, davacının iddialarının aksine, müvekkili ve diğer davalılar tarafından hazırlanan ve bağımsız bir çalışma olan ”Makale”de davacının dahili olmadığını, kendisinin bu çalışmadan haberi dahi olmadığını beyan ederek; öncelikli olarak yetki itirazının kabulü ile, yetkisizlik kararı verilmesine, dosyanın yetkili yer olan Tokat Mahkemelerine gönderilmesine, nihayetinde haksız, hukuka ve ahlaka aykırı olan iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 11/11/2019 tarihli cevap dilekçesi ile; Davacı …’ın makale çalışması başladığında yeni veriler toplanırken ve yeni veriler yorumlanırken sürece dahil olmadığını, …’ın yazının son halini internetten şans eseri gördüğünü, makale sürecine her hangi bir katkı sağlamadığını, dolayısı ile yazarlık kriterlerine uymadığını, adı geçen bildiri ve makale incelendiğinde bildiride sunulan araştırmaya ait verilere ek olarak veriler toplandığını, araştırmanın revize edilerek yeniden tasarlandığını, makale sürecinde verilerin tekrar yorumlandığını, makale ve bildiride bulguların farklı olduğu gibi bir çok gerekçe ile bildiri ve makalenin farklı çalışmalar olduğunun görüleceğini, makale yazım sürecinde …’ın FETÖ üyesi olmak suçundan ceza aldığından dolayı kendisi ile iletişime geçilemediğini, ayrıca araştırma yeni bir çalışma olduğundan dolayı kendisine bilgi verilmesinin gerekmediğini, etik olarak bildiriye atıf yapılmasının yeterli olduğunu, davacı Ayse Başkal’ın maddi tazminat talep ettiğini, ancak makale ve bildiri çalışmasından dolayı hiç bir yazarın maddi kazanç elde etmediğini, davacının, bir öğrenci olarak, kendisine verilen proje ödevini tamamlamaya gayret gösterdiğini ve bunun neticesi olarak da almış olduğu dersin, vize ve finalinden başarılı sayıldığını beyan ederek; iş bu davanın reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5846 sayılı Kanundan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalılar tarafından akademik dergide yayımlanan “… Ölçeğinin Geliştirilmesi” isimli makale ile bu makaleden önceki tarihli bildiri kitabında yayımlanan ve bildiride sunulan “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin eser mahiyetinde olup olmadıkları, davacının adının belirtildiği bildiri bakımından eser sahipliği vasfının bulunup bulunmadığı, davalılarca daha sonra “… Ölçeğinin Geliştirilmesi” ismi ile yayımlanan makalenin davacının eser sahipliğinden kaynaklı mali ve manevi haklarını ihlal edip etmediği, buna bağlı olarak davacının davalılardan maddi ve manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip delil tespiti icra edilmiş, tarafların dilekçeleri tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/147584 Soruşturma sayılı dosya UYAP üzerinden celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, maddi vakıalar bakımından bilirkişi raporu aldırılmış ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlığın esası incelenmeden önce davalılar vekillerinin cevap dilekçesi ile ileri sürdükleri yetki ilk itirazı incelenmiştir. 6100 sayılı HMK m.16 hükmüne göre; Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Somut olayda davalıların “… Ölçeğinin Geliştirilmesi” isimli makalede davacının adı belirtilmeksizin “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiriye yer verilmesi eyleminin davacının eser sahipliğinden kaynaklı mali-manevi haklarını ihlâl ettiği olgusundan hareketle eldeki dava açılmıştır. Bu durum aynı zamanda haksız fiil hükümlerinin uygulama alanını oluşturduğu, davacının yerleşim yerinin Ankara ili olduğu anlaşıldığından HMK m.16 hükmü uyarınca mahkememizin eldeki davayı görmeye yetkili olduğu tespit edilmiş, bu nedenle yetki ilk itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesi ile birlikte davalılardan maddi tazminat isteminde bulunmuşsa da, 27.03.2020 tarihli beyan dilekçesi ile maddi tazminat talebinden feragat ettiklerini açıkça belirtmiştir. Davacının vekaletnamesi incelendiğinde; feragat hususunda vekilinin açıkça yetkilendirildiği tespit edilmiştir. Feragat, yargılamaya son veren taraf işlemi olduğundan, maddi tazminat istemi bakımından feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının manevi tazminat istemi bakımından yargılama yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Davacı vekilinin delil tespiti talebi üzerine mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde bilgisayar mühendisi-sınai mülkiyet uzmanı … tarafından tanzim edilen 09.10.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki maddi vakıa tespitleri yapılmıştır:
….” linkine tıklandığında burada yer alan PDF dosyasının içeriğinin bir üst paragraftaki linkte belirtilen pdf dosyasının içeriği ile aynı olduğu tespit edilmiştir.
….” linkine tıklandığında “… ÖLÇEĞİ’NİN (SRÖ) GELİŞTİRİLMESİ” isimli makalenin bilgileri çıkmaktadır. Makalenin yazarları Tahsin Ilhan, Yusuf Sarikaya, …’dir. Yazarların hemen altında bulunan “…” isimli link tıklandığında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi web sayfası çıkmaktadır. Bu sayfada makale isminin üstünde yer alan “PDF” linkine tıklandığında ilk web adresi(Dergipark) karşımıza çıkmaktadır.
Delil tespiti neticesinde yukarıda açıklanan maddi vakıa tespitlerine göre;
“… Ölçeğinin Geliştirilmesi:… Bulgular” isimli bildirinin yazarlarının …, …, … ve … olduğu, toplam 4 sayfadan oluştuğu,
“… Ölçeğinin Geliştirilmesi” isimli makalenin yazarlarının …, … ve … olduğu, toplam 20 sayfadan oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı vekilinin delil olarak bildirdiği ve incelenmesini talep ettiği “….com” e-posta kutusunda bulunan ve davacının sunduğu e-postalara 05.10.2020 tarihli bilirkişi raporu ekinde yer verilmiştir. Sunulan e-postalardan anlaşıldığı üzere; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi:… Bulgular” Başlıklı bildiride bulunan içeriğin hazırlanmasında davacının fikri katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Davacının, davaya konu olan “… Ölçeğinin Geliştirilmesi” başlıklı makaleye katkı sağladığına dair bir bilgi bulunmadığı tespit edilmiştir.
5846 Sayılı FSEK’nun 1/B maddesinin (a) bendinde eser kavramı düzenlenmiş olup, ilgili hüküm uyarınca “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” eser olarak nitelendirilebilecektir.
Kanuni düzenlemeden yola çıkılarak; bir fikri ürünün eser olarak koruma altına alınabilmesi için üç temel şartın varlığından söz edilir. Bunlar;
1-Eserin kanunda sayılan türlerinden birine giriyor olması (Şekli şart)
2-Eserin sahibinin hususiyetini taşıyor olması (Subjektif şart)
3-Eserin tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir nitelikte olması (Objektif şart)” tır.
Yukarıda belirttiğimiz kriterlerden ilkini taşıyan şekli şart, numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesine dayanılarak inceleme konusu ürünün eser niteliğinin tespitinde kanunda belirtilen eser türlerinden birine ait olup olmama koşulunu karşılar. Bu türler kanunda da belirtildiği üzere, 1-ilim ve edebiyat eserleri, 2-musiki eserler, 3-güzel sanat eserleri, 4-sinema eserleri olarak sıralanabilir.
Eser niteliğinde subjektif şartı oluşturan hususiyet kavramı ise, doktrinde Telif Hukuku’nda yenilik unsuruyla ifade olunmaktadır. Bu unsurun bir eserden söz edilebilmesi için ortada bir insan faaliyetinin bulunmasını, bu faaliyetin fikri bir faaliyet olmasını ve bu fikri faaliyetin insan zihniyle algılanabilecek şekilde iletilebilir nitelikte olmasını gerektirdiği belirtilmektedir. Dolayısıyla bir fikri ürünün eser olabilmesi için düzeyli bir fikri faaliyetin sonucu ortaya konulması gerekmektedir. Zira; içerik/anlatım/üslup taşıyan her fikri ürün korunmaz. Hususiyet, içerik/anlatım/üslup ile eşit anlamda olmayıp, bundan fazlasını ifade etmektedir. Hususiyetin belirlenmesinde anlatım/üslup ve nispeten bağımsızlığın yanında; fikri ürünü yaratanın serbest biçimlendirme alanının varlığı, fikri üründe genelin üstünde bir özelliğin varlığı, fikri üründe amaca uygun olanın üstünde bir özelliğin varlığının büyük bir önemi olduğu belirtilmektedir. Yargıtay uygulamasında da “ilim ve edebiyat eserlerinde düzeyi düşük anlatım ve bilimsel eserlerde yetersiz bilginin bir hususiyet içermeyeceği, hususiyetin sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı zorunlu kıldığı” kabul edilmektedir. (Yargıtay 11. H.D. T.09.05.2017, E.2015/12923, K.2017/2724.)
Eser nitelendirmesinde üçüncü koşulumuzu oluşturan objektif şart ise, “Eserin tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir nitelikte olması”; bir başka deyişle, beş duyu organının en azından biriyle algılanabilir şekilde dış alemde mevcudiyet kazanmasıyla açıklanabilir. Nitekim, fikri bir düşüncenin eser niteliğine erişebilmesi için her şeyden önce insan fikri ve yaratıcılığının somut bir ürüne dönüşmesi gerekir. Bu nedenle, aklımızdan geçirdiğimiz; gerçek hayatta somutlaşmayan, üçüncü kişilerce tasavvur edilemeyen; yahut hiçbir zaman gün yüzüne çıkmamış, bize ait olduğu kimse tarafından bilinmeyen ya da algılanamayan eserler fikri hak korumasından yararlanamayacaktır.
Bu kapsamda; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi:… Bulgular” isimli bildiri ile “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin belirli bir sistematik kapsamında sahiplerinin yaratıcılığını taşıdığı, bir başka deyişle kendine özgü ifade ediş biçimiyle vücuda getirildiği görüldüğünden 5846 sayılı FSEK md.2/2 kapsamında ilim ve edebiyat eseri oldukları alanında uzman bilirkişi heyeti vasıtasıyla tespit edilmiştir.
FSEK md.8 uyarınca “Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir”. Eser sahipliğinin belirlenmesi konusunda FSEK md.11 karineler öngörmüştür. Buna göre, aksi ortaya konmadıkça sahibinin adı belirtilen eserlerde eser sahibi olarak kimin adı veya müstear adı yer almışsa, bu kişi eser sahibi sayılmıştır.
Somut olayda; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin yazarlarının …, …, … ve … olduğu, “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin yazarlarının ise …, … ve … olduğu görüldüğünden öncelikle eser sahipliği sıfatının niteliği üzerinde durmak gerekmektedir.
Eser birden fazla kişi tarafından meydana getirilmişse birlikte eser sahipliğinden söz edilebilir. Birlikte eser sahipliği ise FSEK’te “paylı eser sahipliği” ve “elbirliğiyle eser sahipliği” olarak ikşi farklı şekilde düzenlenmiştir.
Elbirliğiyle eser sahipliğinin tanımlandığı FSEK md.10/1 uyarınca; “Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi,onu vücuda getirenlerin birliğidir.”
Elbirliği halinde eser sahipliğine fesih ve tasfiyeye ilişkin olanlar dışında 6098 sayılı TBK m.620 vd maddeleri uyarınca “Adi Ortaklık Sözleşmesi” hükümleri uygulanır. (FSEK m.10/2) Ancak, taraflar aralarında yapacakları sözleşmeyle, Kanunun emredici hükümlerine aykırı olmayacak şekilde, elbirliği halinde mülkiyet hükümlerinden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini belirleyebilirler. Böyle bir sözleşme yoksa, birliğe adi ortaklığa ilişkin hükümler uygulanır. Bu halde, elbirliği halinde eser sahipliği, oybirliği ile alınacak kararlarla yönetilir. Eser sahiplerinden birisi, birlikte yapılacak bir işleme haklı bir sebep göstermeksizin izin vermezse, mahkeme bu izni verebilir. Esere tecavüz halinde ise, eser sahiplerinden her birisi tek başına hareket edebilir. (FSEK m.10/2)
Elbirliği halinde eser sahipliği ilişkisinde, ihlal edilen manevi hakkın eser sahiplerinden sadece birisi ile ilgili olması halinde manevi tazminat davasını sadece hakkı tecavüze uğrayan eser sahibi açabilir. Esasen böyle bir davanın, çekişmenin niteliğine göre, eser sahipliği davası ile birlikte diğer eser sahibine/sahiplerine de yöneltilmesi gerekebilir. Zira eser sahiplerinden birisinin ismi olmaksızın eserin, diğer eser sahipleri tarafından kamuya sunulması halinde, esasen dava, ihlali yapan diğer eser sahiplerine yöneltilmelidir. (Yavuz, L.&Alıca, T.&Merdivan, F. (2013) Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu Cilt II, Ankara, Seçkin, s.2113)
Somut olayda; gerek “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiride, gerekse “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalede birlikte eser sahipliği sözkonusu olup, kısımlara ayrılmadığından ve ayrılmaz bir bütün oluşturduklarından elbirliğiyle eser sahipliği sözkonusudur. Bu doğrultuda; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin eser sahiplerinin …, …, … ve … oldukları, “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin eser sahiplerinin ise …, … ve … oldukları değerlendirilmiştir.
FSEK madde 13’ün birinci fıkrası; “Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür.” hükmünü haiz olup, 14. 15. 16 ve 17. maddelerinde “umuma arz yetkisi”, “adın belirtilmesi yetkisi”, “eserde değişiklik yapılmasını yasaklama yetkisi” ve “eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları” başlıklı manevi haklar ile 21, 22, 23, 24, 25 ve 45. maddelerinde “işleme hakkı”, “çoğaltma hakkı”, “yayma hakkı”, “temsil hakkı”, “işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” ve “pay ve takip hakkı” gibi mali haklara ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
Manevi haklar, eser sahibinin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan haklar olup, bu hakların üçüncü kişilere devredilmesi mümkün değildir. Mali haklar ise münhasıran eser sahibine ait olup, FSEK md. 18 kapsamında sözleşme ve tasarruflarla üçüncü kişilere devredilebilir nitelikte haklardır.
Somut olayda bu kapsamda; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiri üzerinde …, …, … ve …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının bulunduğu, “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makale üzerinde ise …, … ve …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının bulunduğu değerlendirilmiştir.
Eldeki davaya konu uyuşmazlıkta esas olarak çözümlenmesi gereken husus; davalıların birlikte eser sahibi oldukları “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalede davacının adının belirtilmemesi nedeniyle davacının eser sahipliğinden kaynaklı mali-manevi haklarının ihlâl edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiri ile “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makale karşılaştırıldığında;
– “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin ilk dipnotunda, “Bu çalışmaya ilişkin öncül bulgular 13.Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresinde sözlü bildiri olarak sunulmuştur.” denerek “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin yayımlandığı/sunulduğu kongreye atıf yapıldığı, ancak bu atıfta söz konusu bildiri sahiplerinin adlarının zikredilmediği, bu bağlamda söz konusu bildirinin birlikte eser sahiplerinden biri olan davacının adına da yer verilmediği,
– Her iki eserin de başlangıç cümlesi “Süpervizyon süreci psikolojik danışma eğitiminin önemli aşamalarından biridir.”şeklinde olduğu,
– “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiride araştırma için 123 erkek, 292 kadına ulaşıldığının belirtildiği, “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalede ise Tablo 1’de aynı kadın ve erkek sayılarına yer verildiği,
– “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin “Yöntem” başlıklı bölümünde ve “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin “Ölçek Geliştirme Süreci” başlıklı bölümünde “Madde havuzu oluşturma sürecinde tümevarımcı ve tümdengelimci yaklaşımlar birlikte kullanılmıştır (Hinkin, 1995). Bunun için öncelikle aday psikolojik danışmanlarla bireysel görüşmeler (n=15) yapılmış, ardından doktora düzeyinde süper-vizyon almakta olan psikolojik danışmanlarla odak grup görüşmesi (n=14) gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşmelerin ve alanyazında daha önce geliştirilen ölçeklerin incelenmesiyle 178 mad-delik bir madde havuzu oluşturulmuştur. Bundan sonraki aşamada PDR alanında doktora derece-sine sahip ve süpervizyon vermekte olan üç uzmandan ve bir Türk dili uzmanından görüş alınmış ve madde sayısı 122 olarak belirlenmiştir. Pilot çalışma amacıyla lisans düzeyinde 112 aday psi-kolojik danışmandan veri toplanmıştır.” ifadelerine yer verildiği, tespit edilmiştir.
Yukarıda yer verilen maddi açıklamalara göre; davalıların yayınladığı “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalede davacının da eser sahibi olarak içinde bulunduğu “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiriden alıntılar yapıldığı sabittir. Nitekim bu husus davalıların yayınladığı makalede dipnot olarak da belirtilmektedir.
Davalıların yayınladığı makalede, kendilerinin ve davacının elbirliği ile eser sahibi oldukları “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiriden davacının adına yer vermeksizin alıntılar yapmaları eyleminin iktibas serbestisi sınırları içerisinde kalıp kalmadığı bu noktada irdelenmelidir.
FSEK m.35 hükmüne göre; Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas yapılması caizdir:
1. Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması;
2. Yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nevinden parçalarının müstakil bir musiki eserine alınması;
3. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderacatını aydınlatmak maksadiyle bir ilim eserine konulması;
4. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ilmi konferans veya derslerde, konuyu aydınlatmak için projeksiyon ve buna benzer vasıtalarla gösterilmesi.
İktibasın belli olacak şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.
İktibas; ödünç alma, ödünç alınan şey, alıntı gibi anlamlara gelmektedir. İktibas serbestisi, bilimsel ve kültürel alanda ilerleme ve yeni eserlerin oluşturulması için bir zorunluluktur. Bu nedenle, iktibas serbestisi hukuk düzeni tarafından üçüncü kişilere tanınmış bir hak olup, eser sahibi tarafından bu hakkın sınırlandırılması, birtakım koşullara tabi kılınması mümkün değildir. (Yavuz, L.&Alıca, T.&Merdivan, F. (2013) Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu Cilt I, Ankara, Seçkin, s.1263-1264)
İktibasın belli olacak şekilde yapılması gerekir. “Belli olma” iktibas yapılan eserden başka, yeni esere aktarılan kısmın da yeterince açık olmasını gerektirir. Yine iktibas yapılan eserin kime ait olduğunun yeni eserde gösterilmesi lazımdır. (Yavuz&Alıca&Merdivan, Cilt I, s.1268.) Nitekim bu husus FSEK m.35/2 hükmünde; “İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.” şeklinde belirtilmiştir. Kanun koyucu, ilim eserleri bakımından yapılan alıntının iktibas serbestisi sınırında kalması için, alıntı yapılan eser sahibinin adına mutlaka bu alıntının yer aldığı eserde yer verilmesi gerektiğini emredici olarak düzenlemiştir. İktibasın şekil ve esasa ilişkin şartlarına uyulmadan yapılması intihal sonucunu doğurur. Alıntının şekli koşullarına uyulmaması, bir başka ifade ile iktibasın belli olacak şekilde yapılmaması, kendisinden iktibas yapılan eser ve sahibinin adının belirtilmemesi, adın belirtilmesi manevi hakkının ihlalidir. (Yavuz&Alıca&Merdivan, Cilt I, s.1280.) Şu halde bir eserinden iktibas yapıldığı sırada manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK m.70/1 hükmü uyarınca manevi tazminat isteminde bulunabilir. (Yavuz&Alıca&Merdivan, Cilt I, s.1282.)
Belirtilen açıklamala göre somut olayda yapılan incelemede; davalıların yayınladığı “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin ilk dipnotunda, “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin yayımlandığı/sunulduğu kongreye atıf yapılmış olsa da, bu sözlü bildirinin eser sahiplerinden biri olan davacının adına dipnotta yer verilmediği, davacının adına başkaca bir dipnotta veya makalenin herhangi bir başka yerinde “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildirinin eser sahiplerinden biri olarak yer verilmemesi eylemi karşısında, davacı bakımından,“… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiriden yararlanarak oluşturulan davaya konu “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin iktibas serbestisi şartlarını taşımadığı, davalılar eyleminin davacının eser sahipliğinden kaynaklı “Adın Belirtilmesi”ne ilişkin manevi hakkının ihlaline sebep olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davacı, FSEK m.70/1 hükmü uyarınca uğradığı manevi zarara karşılık olarak davalılardan manevi tazminat talep edebilir. Mahkememizce aldırılan 05.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda her ne kadar davalılar eylemlerinin iktibas serbestisi sınırları içinde kaldığı, dolayısıyla davacının mali-manevi haklarının ihlal edilmediği ifade edilmişse de, söz konusu bilirkişi raporunun teknik ve maddi olgularından mahkememiz yararlanmış olup, davalılar eylemlerinin iktibas serbestisi sınırında kalıp kalmadığı, buna bağlı olarak davacının eser sahipliğinden kaynaklı mali-manevi haklarının ihlal edilip edilmediği olgularının hukuki sorun kapsamında kaldığı, hukuki sorunları çözme ödevinin ise HMK m.266/1 hükmü uyarınca mahkemenin görevi kapsamında kaldığı ve yukarıda izah edilen farklı yöndeki hukuki sebeplerle, bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki çıkarımlarına itibar edilmemiştir.
“… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli eserin niteliği ve niceliği, bu eser üzerinde davacının ortaya koyduğu fikri katkı, bu eserde davacı haricinde davalıların da eser sahibi olarak ortaya koydukları fikri katkı, davalıların yayınladığı “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalede “… Ölçeğinin Geliştirilmesi: … Bulgular” isimli bildiriden alıntılar yapılması, ancak bu bildirinin eser sahiplerinden biri olarak davacının adına yer verilmemesi eyleminden kaynaklı davacının fikri çabasının zedelenmesi, tarafların mali, sosyal ve ekonomik durumları ile TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkeleri uyarınca davacının manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilerek; 4.000,00 TL manevi tazminatın, usulsüz iktibasın yapıldığı “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makalenin kabul tarihi olan 28.11.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
FSEK m.78 hükmüne göre; 67 nci maddenin ikinci fıkrasında yazılı halden maada, haklı olan taraf, muhik bir sebep veya menfaati varsa, masrafı diğer tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş olan kararın gazete veya buna benzer vasıtalarla tamamen veya hulasa olarak ilan edilmesini talep etmek hakkını haizdir. İlanın şekil ve muhtevası kararda tesbit edilir. İlan hakkı, hükmün kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde kullanılmazsa düşer.
Belirtilen kanuni düzenleme ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalıların, davacının adını belirtmeksizin, davacının eser sahiplerinden biri olduğu eserden alıntılar yapmak suretiyle “… Ölçeği’nin (SRÖ) Geliştirilmesi” isimli makaleyi yayınladıkları, bu durumun davacının adının belirtilmesine ilişkin manevi hakkının ihlaline neden olduğu, davacının, davalılar eyleminin eser sahipliğinden kaynaklı manevi hakkının ihlal edildiğine ilişkin mahkeme kararının ilan edilmesini talep etmekte haklı sebep ve menfaati bulunduğu, zira davacının eser sahibi olarak ortaya koyduğu fikri çabanın zedelenmesi eylemini, mahkeme kararının ilanı yolu ile üçüncü kişiler nezdinde giderebileceği anlaşıldığından; kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 ay içinde davacının talepte bulunması halinde, masrafı müteselsilen davalılardan karşılanmak kaydıyla hüküm özetinin ulusal ölçekte yayın yapan gazetelerden birinde bir defaya mahsus olmak üzere yayınlanmasına karar verilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle bir bütün olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının maddi tazminat isteminin FERAGAT nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile; 4.000,00 TL manevi tazminatın 28/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 ay içinde davacının talepte bulunması halinde, masrafı müteselsilen davalılardan karşılanmak kaydıyla hüküm özetinin ulusal ölçekte yayın yapan gazetelerden birinde bir defaya mahsus olmak üzere yayınlanmasına,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 273,24 TL nisbi karar ve ilam harcından peşin alınan 187,86 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 85,38 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5- Davacının maddi tazminat istemi bakımından davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı manevi tazminat isteminde kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 4.000,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar manevi tazminat isteminde kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 4.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Davanın kabul ret oranının %36 olarak kabulüne,
9-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 187,86 TL harcın tamamının müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 6,40 TL vekalet harcı, 1.350,00 TL bilirkişi, 262,21 TL posta, müzekkere ve dosya masrafı, 400,00 TL delil tespiti masrafı olmak üzere toplam 2.063,01 TL yargılama giderinin % 36’sı olan 742,69 TL’sinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.320,32 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harcı, 29,00 TL delil masrafı olmak üzere toplam 35,40 TL yargılama giderinin %64’ü olan 22,65 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, bakiye 12,75 TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı … tarafından yapılan 6,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin %64’ü olan 4,09 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ya verilmesine, bakiye 2,31 TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı … tarafından yapılan 14,20 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin %64’ü olan 9,08 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye 5,12 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
14-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekillerinin yokluğunda, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2021