Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/110 E. 2021/168 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/110 Esas
KARAR NO : 2021/168

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 30/09/2019
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/09/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; … nolu marka başvurusuna gerçek ve üstün hak sahipliği, önce kullanım, tescilli ve tescilsiz markalara benzerlik ve kötü niyet gerekçeleri ile itiraz ettiklerini, ancak YİDK tarafından itirazın reddedildiğini, dava konusu markanın … … okulları ibaresi olduğunu, davalının taklit amacına yönelik “…” ibareli başvurular yaptığını, davalının amacının, başvuruları incelendiğinde …/… koleji markasına yanaşmak olduğunu, taraf markalarının işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğunu, davalının … ibaresini markasında esas ve baskın unsur olarak kullanmayacağını, TÜRKPATENT’in davalının önceki … … koleji, … … koleji başvurularının reddine karar verirken, … … Koleji markasının tesciline karar vererek kendi içinde çeliştiğini, müvekkilinin … ibaresini eğitim alanında maruf hale getirdiğini, müvekkilinin üstün hak ve gerçek hak sahibi olduğunu, markalarda ortak ve benzer türden hizmetlerin bulunduğunu, markaların tüketiciler tarafından karıştırılmaya müsait olduğunu, başvuru sahibinin seri marka oluşturma gayretinde olduğunu, “…” ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetleri alanında zayıf marka olmadığının Yargıtay içtihadıyla hüküm altına alındığını, davalının kötü niyetli olduğunu beyan ederek; … başvuru numaralı “… … Kurs” markasının tescilinin ve TÜRKPATENT işlemlerinin ihtiyati tedbirli olarak durdurulmasını, markanın üçüncü kişilere devredilmesinin engellenmesini, … sayılı YİDK kararının iptali ile marka başvurusunun iptali, hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 24/10/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; … ibaresinin herkesin kullanabileceği türden, tüketicilerin her sektörde maruz kaldıkları, orijinal olmayan, ayrım gücü zayıf, basit bir ibare olduğunu, tüketicinin bu ibareyi her duyduğunda veya gördüğünde belirli bir firma ile ilişkilendirmeyeceğini, … ibaresinin tanımlayıcı olduğunu, markasal olarak orjinalitesinin bulunmadığını, taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı tarafından … ibareli markaları sebebiyle KHK m.8/1-b anlamında açtığı davalarda Yargıtay 11. H.D’nin 25.05.2016 tarih, 2015/10945 E. , 2016/5739 K. sayılı kararında “41. Sınıf hizmetlerinin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, 41. Sınıf yönünden … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının tekeline bırakılamayacağı” kararı verildiğini, … ibaresinin zayıf bir ibare olduğunu, farklı kelime ve eklerle birlikte farklılaştığını, davalının başvurusunun kötü niyetli yapıldığına dair kanıt sunulmadığını, davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli delil bulunmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Diğer davalı …. vekili 22/11/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin markalarını ciddi ve yoğun bir şekilde kullanarak ayırt edicilik kazandırdığını, sektöründe ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu, adına tescilli … esas unsurlu birden fazla markası olduğunu, başvurunun müvekkilinin … esas unsurlu markasının devamı niteliğinde olduğunu, usul ve yasaya aykırı herhangi bir hakkın gaspı amacı taşımadığını, müvekkilinin … ibaresi üzerinden hizmet vermekte olduğunu, … ibaresinin genel geçer bir ibare olduğunu, müvekkilinin … ibaresini kullanarak bir getiri elde etme peşinde olmadığını, davacının marka sektöründe teklik yaratma çabasında olduğunu, davacının sunmuş olduğu kararların dava ile ilgili olmadığını, başvuru markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığını, başvuru markasının bütünsel olarak ayırt ediciliğe sahip olduğunu, markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markalar arasında yazılış, okunuş, telaffuz, anlam ve kullanılan görsel ögeler, renk kombinasyonu bakımından herhangi bir ayniyet veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunmadığını, müvekkili markası ile itiraza mesnet markaların hitap ettiği tüketici kitlesinin tamamen bilinçli tüketici olduğunu, müvekkili markasının esas iştigal alanının eğitim ve öğretim, yayıncılık sektörü olduğunu, itiraz konusu markanın yıllar önce müvekkili tarafından tescil ettirildiğini ve kendine özgü bir marka olduğunu, herkesin kullanımına açık bir ibarenin bir kişinin inhisarına terk edilmesinin mümkün olmadığını, … ibaresinin ana ve yan unsur olarak birçok firma tarafından kullanıldığını ve gerek benzer sınıflarda gerek farklı sınıflarda birçok marka olduğunu, davacının müvekkiline ait markayı mesnet göstererek haksız itirazlarda bulunmasının hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu, taraf markaları arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 28/10/2019 ve 04/12/2019 tarihli replik dilekçeleri ile ilaveten ayrıca; Davalı şirket ile dava dışı … Eğitim (Yeni Unvan:… Eğitim) arasında organik bağ bulunduğunu, müvekkili ile dava dışı … Eğitim şirketi arasında 1992 yılından bu yana “…” ibaresinin gerçek hak sahipliği, marka ihlali, tescilli markaların hükümsüzlüğü vb hususlarda davalar bulunduğunu, mevcut davalarda … Eğitim/… Eğitim şirketlerinin haksız rekabet ve kötüniyet içinde hareket ettiklerinin mahkemelerce hüküm altına alındığını, … Eğitim/… Eğitim şirketlerinin bu süreçte “…” ibareli çok sayıda marka başvurusunda bulunduğunu, açılan davalarda bu markaların hükümsüz kılındığını, bu nedenle dava dışı şirketlerle organik bağı bulunan davalı şirketin “…” ibaresini barındıran yeni marka başvurularında bulunduğunu, yapılan bu başvuruların haksız ve kötü niyetli olduğunu, mahkeme kararlarını bertaraf etme amacı taşıdığını, davalı şirket ile … Eğitim/… Eğitim şirketin İTO ve Ticaret Sicil Kayıtları incelendiğinde; yetkililerinin ortak olduğu, adreslerinin benzer olduğunun tespit edileceğini, bu hususun açıkça kötü niyet olgusunu ispat ettiğini belirterek; davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış marka olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… … kurs” ibareli marka başvurusunun davacıya ait “…” ibareli markalar ile iltibas oluşturup oluşturmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davalı şirketin davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, marka başvurusunda kötü niyetle hareket edip etmediği, tescil edilmesi halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 22.06.2018 tarihinde … sayılı “… … Kurs” ibareli 16, 41 ve 43.sınıflarda bulunan “16.SINIF:Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41.SINIF:Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, … ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi … ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri. 43.SINIF:Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.07.2018 tarih ve 305 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davacının 11.09.2018 tarihinde 2006 26817, 2006 26819, 2009 29079, 2009 29109, 2007 44938, 2012 36867, 2008 04472, 2009 45082, 2008 29305, 2006 26797, 2011 79718, 2011 79720, 2008 29310, 2009 45084, 2006 26818, 2008 29317, 2006 27297, 2011 87809, 2009 29068, 2011 86005, 2006 26836, 2011 42118, 2012 53981, 2009 45080, 2006 26798, 2011 85992, 2009 29078, 2009 28723, 2011 42113, 2009 29112, 2008 29319, 2010 52208, 2007 42538, 2009 29072, 2010 52212, 2007 42534, 2007 42540, 2011 113595, 2011 42106, 2007 42533, 2006 27298, 2014 78623, 2014 78620, 2014 90973, 2014 78637, 2014 78627, 2017 81211, 2018/08873, 2018 30481 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6, m.6/9 ve diğer sebeplerle yayına itiraz dilekçesi sunduğu, itiraza karşı davalı şirketin 12.11.2018 tarihli karşı görüş dilekçesi sunduğu, karşı görüş dilekçesinde kullanmama def’inde bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 14.03.2019 tarihli itirazın yeniden incelenmesine ilişkin itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin itiraza karşı 19.04.2019 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 02.08.2019 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık süre içerisinde davanın açıldığı, dava konusu markanın 31.12.2019 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran 12/01/2021 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtmek gerekir ki; gerek marka işlem dosyası, gerek dava dosyasındaki muteriz davacı iddiaları, “…” ibaresi nedeniyle markaların birbiriyle karıştırılmasının söz konusu olacağı eksenindedir. Bu nedenle davacının dayanak yaptığı markalardan “….” ibareli ve tescil numaralı olanların hiçbirinde çekişme konusunun temelini oluşturan “…” ibaresi yer almamaktadır. Dolayısıyla muteriz davacının iddiaları ile hiçbir ilgisi olmayan bu 21 adet markanın dikkate alınabilmesi mümkün olmayacaktır.
Mahkememizce aldırılan 28/02/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Markaların benzer olmadığı, markaların aynı emtiayı kapsadığı, önceki “…” markalarının tanınmış olmadığı ve başvurunun haksız avantaj sağlama, itibara zarar verme, sulandırma durumlarını doğurmayacağı, davacı lehine gerçek hak sahibi iddialarının ispat edilemediği, kötü niyet konusundaki takdirin mahkemede olduğu, … … Kurs markasının davalının … markasının serisi olarak nitelendirilemeyeceği, davalı lehine müktesep hak yaratmayacağı” şeklinde kanaat bildirildiği gözlemlenmiştir.
Davacı tarafın itirazları üzerine mahkememizce aldırılan 15/09/2020 havale tarihli başka bir bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Dava konusu … sayılı marka başvurusu ile davacı yanın önceki tarihli markaları arasında başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler açısından aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu, “…” ibaresinin ayırt edici niteliği ve bu konuda uyuşmazlığın esasına yönelik emsal nitelikteki güncen içtihatlar gözetilerek yapılan değerlendirmeler neticesinde, taraf markaları arasında 41. sınıftaki hizmetler bakımından, ilgili hizmetlerin tüketici kitlesinin niteliği de göz önüne alındığında, karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı, 16. ve 43. sınıftaki mal ve hizmetler bakımından ise mevcut benzerliğin iltibas ihtimaline yol açabilecek düzeyde olduğu, davacı yanın “… ÜNİVERSİTESİ, … … ÜNİVERSİTESİ” vb “…” ibaresini içerir markalar üzerinden kullanıma bağlı hak sahipliğinin mevcut olduğu, ancak bu durumun davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı, davacı yanın “eğitim – öğretim hizmetleri” alanında kullanıma bağlı elde ettiği bir bilinirliğin mevcut olduğu, davalı yanın dava konusu ibare üzerinde müktesep hak sahibi olmasını sağlayacak önceki bir markasının mevcut olmadığı, davalının, dava dışı şirketler ile organik bir bağ içerisinde olmasının, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine karine olup olamayacağının takdir ve yorumunun mahkemeye ait olduğu” şeklinde kanaat bildirildiği gözlemlenmiştir.
Davacıya ait markaların tanınmış olup olmadığı hususunda mahkememizce aldırılan 28/02/2020 havale tarihli bilirkişi raporu ile daha sonra aldırılan 15/09/2020 havale tarihli bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu anlaşıldığından, bu çelişkinin giderilmesi için üçüncü bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış olup, 12/01/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Davacı markalarının tanınmışlığı ispata yönelik marka işlem dosyası ve dava dosyası içerisinde delile rastlanılmadığı, başvuru markası ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı bazı markalar arasında işaret benzerliği bulunmadığından tanınmışlıktan kaynaklı tescil engelinin somut uyuşmazlığa uygulanma imkânının da bulunmadığı” şeklinde kanaat bildirildiği gözlemlenmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları arasında mal/hizmet benzerliğine ilişkin çelişki bulunmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce aldırılan 12/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “16.SINIF:Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41.SINIF:Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, … ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi … ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri. 43.SINIF:Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” mal ve hizmetleri ile davacıya ait 2006/26798, 2006/27297, 2011/42106, 2011/42113, 2006/26836, 2008/29317, 2008/04472, 2009/45080, 2008/29319, 2011/42118, 2012/36867, 2011/86005, 2012/53981, 2011/85992, 2014/78623, 2014/78620, 2014/78637, 2014/78627, 2017/82111 ve 2018/08873 sayılı markaların kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile gösterilen mal ve hizmetlerin AYNI olduğu, bilirkişi raporunda yeşil renk ile gösterilenlerin ise BENZER olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu markalar kapsamında aynı veya benzer olduğu belirtilen mal/hizmetlerin; aynı amaca hizmet ettiği, karşıladıkları ihtiyaç, sağladıkları fayda, amaç, satış, sunum ve dağıtım kanalları, hitap ettikleri tüketici kitleleri bakımından benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada ilgili tüketicinin belirlenmesi gerekmektedir. Somut olay bazında uyuşmazlık konusu markalar arasındaki çekişmenin 16. sınıftaki basılı yayınlar, evraklar gibi tüm emtialar, 41. sınıftaki özellikle eğitim – öğretim hizmetleri ve 43. sınıfta yer alan gündüz bakım evi (kreş) hizmetleri ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Bu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin belirlenmesi uyuşmazlığın halli için önem taşımaktadır.
Özellikle eğitim – öğretim hizmetleri, …, eğlence hizmetleri olarak nitelenen hizmetler her yaştan tüketiciye hitap edebilecek niteliktedir. Örneğin eğitim öğretim hizmetleri yönünden okul öncesi eğitimden lisansüstü eğitime kadar eğitimin sınırı oldukça geniştir. Bununla birlikte 43. Sınıf kreş hizmetleri de okul öncesi eğitime girmektedir. Her yaştan tüketicinin eğitim ihtiyacı karşılanacağı için ilgili tüketicinin her kesimden olması da mümkündür. Çünkü kişilerin eğitim ihtiyacı eğitimlerinin ve yaşantılarının seviyesine göre değişiklik gösterebilecektir. Bu noktada kişiler eğitim alacakları alanlara ve özellikle maddi durumlarına göre tercihlerini sıralayarak araştırma yapabilecektir. Günümüzde kreş, okul vb. gibi eğitim – öğretim yerlerinin ücretleri ve bu hizmetlerin günlük tüketime konu olmadığı da göz önüne alındığında bir süre düşünerek detaylı bir araştırma / karşılaştırma neticesinde karar verebilecek hizmetlerden olduğu anlaşılmaktadır.
16. sınıftaki matbaa ve ciltleme malzemeleri ile basılı yayın, evraklar yönünden ise bir kitap, dergi gibi basılı bir yayın almak isteyen tüketici, yayının içeriğine, yazarına ve basımevine göre değerlendirme yapabilmektedir. Bir kısım kişiler yazarına göre alabilirken, bir kısmı yayınevine göre tercih yapabilmektedir. Bunun gibi matbaa ciltleme malzemelerinde seçenek özgürlüğüne göre düşünerek tercih yapabilecektir. Bu noktada yine kişilerin ihtiyaçlarını karşılayan tercih yapmaları, okumak isteyecekleri yayınları araştırarak karar verecekleri yahut bir kitap veya bir ürün ciltletmek istediğinde inceleyerek karar verecekleri kuşkusuzdur. Ancak 16. sınıftaki Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları yönünden ise tüketicilerin dikkat seviyesinin daha düşük olduğu, kişilerin günlük ihtiyaçlarını karşılayan, raflarda alt alta yahut yan yana satılan, her kesimden, her meslekten, her yaştan ve her çeşit tüketicinin ortak ihtiyaçları arasında yer aldığı, sıklıkla tüketildiği, tercihi etkileyen en önemli faktörün ürünün markasına aşina olunması, ürünü daha önce kullanıp memnun kalınması olacaktır.
Dava konusu marka incelendiğinde; “… … kurs” şeklindeki markanın bir kelime grubu markası olduğu, kırmızı renk ile yazılmış bu kelimelerden “kurs” ibaresinin, ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan jenerik ve herkesin kullanımına açık kalması gereken bir sözcük olduğu, markanın ilk kelimesinin “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin “10 adet adım” anlamına geldiği, “…” ibaresinin ise “…” sözcüğü ile birlikte “… …” şeklinde bir tamlama yaratmaya elverişli bir konumda markanın orta bölümüne yerleştirildiği görülmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet ve içinde “…” ibaresini barındıran markaları; “…” ibarelerinden oluşmaktadır.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; markalar arasında “…” ibaresinden kaynaklı müştereklik bulunsa da, salt bu hususun markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerliğe sebep olmadığı, zira davalı markasının esas unsurunu “… …” ibaresinin bir bütün halinde oluşturduğu, davacı markalarının kelime ve karma markalardan oluştuğu, markalarda ayırt ediciliği bulunmayan; “…” gibi tasviri ibareler bulundukları, bu ibarelerin markasal ayırt edicilikleri bulunmasa bile davacı tarafın “…” esas unsurlu markalarının yanı sıra, “…”, “Şekil+….” gibi esas unsurlu markalarının da bulunduğu, markalar arasında müşterek olarak bulunan “…” sözcügü; “tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü”, “bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü”, “muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi”, “bireyin kazandığı bilgi”, “uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme” anlamlarına geldiği, ilgili tüketici olarak belirlenen orta seviyedeki tüketicinin aklına ilk gelecek anlamın, “bilgi” ve dolayısıyla “eğitim ile edinilen donanım” yönünde olacağı, “…” kelimesinin bu anlamları itibariyle, çekişme konusu mal ve hizmetler bakımından çağrışımsal etkisi olan bir ibare olduğunun söylenebileceği, dolayısıyla dava konusu marka “… …” kelimesinden oluşsa da, markada yer alan “…” ibaresinin ayırt edici etkinliğinin “…” kelimesine oranla daha yüksek olduğunun söylenebileceği, bu hale göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesimi, gerekse daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesimi, daha sonra davaya konu “… kültün kurs” markasını aynı/benzer mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracakları süre içerisinde, bu marka içinde yer alan “…” kelimesinden kaynaklı olarak markayı davacı markaları ile bağdaştırmayacağı, zira “…” ibaresinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından çağrışım oluşturma etkisi nedeniyle ayırt ediciliğinin güçlü olduğunun söylenemeyeceği, dolayısıyla bu tüketicilerin aynı zamanda markanın başlangıç kısmında yer alan “…” ibaresine yoğunlaşacağı, bu hale göre de, bu marka ile davacı markaları arasında herhangi bir bağlantı kurmayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü uyarınca karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığından, marka işlem dosyasında ileri sürülen, ancak dava aşamasında cevap dilekçesi ile ileri sürülmeyen kullanmama def’i, yargılamanın sonucuna etki etmediğinden ayrıca değerlendirilmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut 15/09/2020 havale tarihli bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Davalı şirket vekili önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunmuştur.
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davalının müktesep hak iddiasına dayanak yaptığı markalar incelendiğinde “… …” ibarelerinden oluşan hiçbir markasının bulunmadığı, bu ibarelerin ayrı ayrı yer aldığı çeşitli önceki tarihli markalarının bulunduğu görülmekte ise de söz gelimi “…” ibaresine dair en eski tescilinin 2004/09133 sayılı “ on´adım liselere hazırlık rotanız” markası olduğu, her ne kadar anılan markanın tescili üzerinden yeterince süre geçmiş ve markada ön plana çıkan unsur “…” ibaresi ise de bu markanın dava konusu başvuru ile farklı ek sözcük unsurları ve buna bağlı bütünsel algıda oluşan bazı farklılıklar taşıdığı, dolayısıyla bu markanın davalı lehine müktesep bir hak sağlamasının, dava konusu markadaki ek unsurlar nedeniyle mümkün olmadığı, zira uyuşmazlığın temelinin “…” sözcüğünden ziyade “…” kelimesinden kaynaklı olduğu ve bu ibarenin de davalının önceki markasında yer almadığı, dolayısıyla dava konusu marka bakımından davalının müktesep hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacıya ait marka işlem dosyasına ve dava dosyasına sunulan deliller incelendiğinde, “… … Kurs” markasının ya da bu marka ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer bir işaretin davalı başvuru tarihinden önce davacı tarafından kullanıldığına yönelik delil niteliğinde herhangi bir somut bir veri bulunamamıştır. Yukarıda izah edildiği üzere; davacının “…” ibaresini barındıran markaları ile dava konusu marka arasında işaret benzerliği bulunmamaktadır. Davacının dava konusu “… … Kurs” markası ile işaret benzerliği oluşturan, dava konusu marka başvuru tarihinden önceki yoğun ve sıkı tescilsiz markasal kullanımı bulunmadığı, davacının “…” ibaresini içinde barındıran markasal kullanımlarının dava konusu marka ile işaret benzerliği oluşturmadığı, bu nedenle SMK m.6/3 hükmü uyarınca dava konusu marka bakımından davacının gerçek hak sahipliği sıfatının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafın marka işlem dosyasında itiraz markalarının tanınmışlığına ilişkin olarak yeterli delil ibraz etmediği, bu nedenle davacı markalarının tanınmış olmadığına yönelik 28/02/2020 ve 12/01/2021 havale tarihli bilirkişi raporlarının, eldeki YİDK kararının iptali davası bakımından yerinde olduğu, ancak eldeki dava aşamasında davacı tarafın 16/10/2019 havale tarihli 1 klasör delil evrakı ibraz ettiği, davacı tarafın ibraz ettiği bu delil evrakı YİDK kararının iptali istemi bakımından değerlendirme dışı tutulsa da, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dikkate alınması gerektiği, bu delil klasörü incelendiğinde; her ne kadar davacı yanın “…” markalarını, çok uzun yıllara sair kullanım ve gerçekleştirdiği tesciller, yaptığı reklam ve tanıtım çalışmaları, her yaş grubundan eğitim kurumları sayesinde ulaştığı kitleler vb pek çok etmenle “eğitim ve öğretim” sektöründe bilinir hale getirmiş olduğu tespit edilmiş ise de “…” markaları ile dava konusu “… … Kurs” markası arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan incelemede; … …evmiye numaralı vekâletnamesi ile vekil eden şirketler arasında (huzurdaki davalı şirket) … Özel Öğretim Kurumları Ulaştırma ve Yay. A.Ş. “…Bahçelievler/…” ve dava dışı … Eğitim Kurumları A.Ş. “….” şirketleri de yer almaktadır. Söz konusu vekâletname kapsamında yer alan 8 adet şirketin tamamının yetkilisi …’dir. …’nin yetkili olduğuna ilişkin müstenidatların tamamı aynı tarihli olup … .. A.Ş.’nin temsil yetkisine ilişkin … yevmiye numaralı imza sirküleri bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra incelemeye konu şirketlerin tamamının unvanında faaliyet konusu ile ilgili olarak yer alan “özel öğretim” ya da “eğitim” ibareleri nedeniyle faaliyetlerin birbiri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Dava dışı … Eğitim Hizmetleri ve Ticaret A.Ş., … Eğitim Kurumları A.Ş. tarafından devralınmış olup bu şirketlerin ikisinde de … ortaklar arasındadır. Davalı şirket ile dava dışı … Eğitim Kurumları A.Ş.’nin ticaret sicil kayıtlarındaki adresleri aynıdır. Bunun yanında her iki şirkette de Sinan …, ortaklar arasında yer almaktadır. İlaveten davalı şirketin ortaklarından olan …, hem davalı şirketi hem dava dışı … Eğitim Kurumları A.Ş.’yi temsile yetkili kişidir.
Bu hususlar karşısında davalı şirket ile dava dışı … Eğitim Kurumları A.Ş. arasında organik bağ bulunduğu tespit edilmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 14/01/2020 tarih 2019/2209 Esas 2020/351 Karar ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11/04/2018 tarih 2016/9432 Esas 2018/2605 Karar sayılı kararlarından anlaşılacağı üzere; … Eğitim Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi’nin (06/06/2016 tarih 9090 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan ilana göre limited şirketten anonim şirkete dönüştürüldüğü anlaşılmıştır.) “…” ibaresini esas unsur olarak barındıran markasal kullanımının en başından itibaren kötü niyetli olduğu tespit edilmiştir.
… Eğitim Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi ile davalı … Özel Öğretim Kurumları Ulaştırma ve Yayıncılık Anonim Şirketi arasında organik bir bağ bulunduğu tespit edilmişse de her hal ve şartta davalının kötüniyetli olarak marka başvurusunda bulunduğundan söz edilemez. Somut olayda her ne kadar dava konusu markada “…” ibaresi yer alıyorsa da, markanın salt bu ibareden oluşmadığı, markanın genel görünümü içerisinde “…” ibaresinin markanın esas unsurunu oluşturmadığı, markada yer alan “…” ibaresinin markanın esaslı unsurunu oluşturduğu ve davacı markalarından yeterli ayırt ediciliği sağladığı, bu hale göre dava konusu marka ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı gibi davalı şirketin marka başvurusunda bulunurken spekülasyon, engelleme, tehdit, şantaj, haksız avantaj sağlama vb. ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak davacı tarafın ticari faaliyetlerini baltalama amacıyla hareket ettiğini gösterir tutarlı ve nesnel göstergelerin bulunmadığı, bu nedenle davalı şirketin somut dava konusu marka başvurusu bakımından kötü niyetli olarak hareket ettiğinin ispatlanamadığı tespit edilmiştir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2020 tarih 2019/2137 Esas 2020/962 Karar sayılı kararında da; “…Davalının daha önceki “…” esas unsurlu marka başvurularının kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davalıya ait “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği ve kararın kesinleştiği, davalının bu davaya konu “şekil+… YAYINCILIK Özel Ders Defterim” unsurlu marka tescil başvurusunun da kötü niyetli olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle sonuca gidilmişse de, her bir yeni başvuruda başvuruya eklenen yeni unsurlar bakımından hem işaretsel olarak hem de tescil kapsamları bakımından bir bütün olarak başvuru markası ile itiraza mesnet markalar arasında marka tescil kapsamları itibariyle 556 sayılı KHK 8/1-b kapsamında karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmekte olup, daha önce benzer ibareli marka başvurusu yapılması tek başına kötüniyetli marka başvurusu olarak değerlendirilemeyecek olduğu halde, hatalı değerlendirmeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde değerlendirme yapılarak her bir marka başvurusu bakımından kötü niyet iddiasının ayrıca dikkate alınması gerektiği, önceki tarihli marka başvurularının kötü niyetli olmasının, sonraki tarihli marka başvurusunu da otomatik olarak kötü niyetli hale getirmeyeceği kabul edilmiştir. Bu hale göre somut olayda dava konusu markanın kötü niyetli olarak tescil başvurusuna konu edildiği iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davacı Üniversite 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 56 maddesi gereğince her türlü harçtan muaf olduğu gerekçesiyle herhangi bir harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 410,70 TL posta, tebligat, 5.400,00 TL bilirkişi ücreti, 10,91 dosya kapağı masrafı olmak üzere toplam 5.821,61 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/04/2021

Katip …
E imza

Hakim …
E imza