Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/866 E. 2023/46 K. 30.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/866 Esas – 2023/46
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/866 Esas
KARAR NO : 2023/46

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2021
KARAR TARİHİ : 30/01/2023
YAZIM TARİHİ : 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, davalının maddi olarak zorlanması sebebi ile finansal durumunu çözmek için borç para gönderildiğini, gönderilen borç paraların, davalı adına … Bankası aracılığı ile 17.01.2020 tarihinde 17.815,00-TL, 13.02.2020 tarihinde 18.250,00-TL, 14/02/2020 tarihinde 10.620,00-TL, 02.03.2020 tarihinde 21.000,00-TL ve 01.04.2020 tarihinde 25.000,00-TL olmak üzere borç olarak gönderilen ibaresi ile davalı uhdesine alındığını, davacı ve davalı arasındaki alacak-borç mahsupları yapıldıktan sonra bakiye kalan borç için 30.11.2020 tarihinde cari hesap mutabakatı imzalandığını ve kalan bakiye borcun 58.835,00 TL olarak davalı tarafça hiçbir ihzarı kayıt koyulmadan kayıtsız olarak kabul edildiğini, davalı tarafından davacıya borç ödemesi yapılmaması sebebi ile 03.12.2020 tarihinde Ankara 35. Noterliği … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini ve davacının alacağı olan bedelin talep edildiği, davalıya ihtarnamenin tebliğ edilmiş olmasına karşın cevap verilmediğini ve ödeme yapılmadığını, bu nedenle davalı aleyhine Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2020/11876 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; vanın müvekkili Spor Kulübünün hükmü şahsiyetinin Medeni Kanunda düzenlendiği üzere Dernek olduğunu ve tacir sıfatının bulunmadığını, bu nedenle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte TBK’nın 392. maddesi uyarınca muaccel bir borç bulunmadığını, icra takibinin derneğe değil iktisadi teşebbüse karşı başlatıldığını, müvekkili ile davalı arasında bir alacak borç ilişkisinin söz konusu olmadığını, davacı şirketin ortakları incelendiğinde … isimli şirket hissedarının davalı kulüp üyesi olduğu ve borç iddiasına konu banka havalelerinin yapıldığı tarihlerde davalı Derneğin Başkan yardımcısı görevinde bulunduğunu ve bu dönemde Dernek Faaliyetlerini de kendi şirketinin muhasebecisi ile yürüten kişi olduğunun tespit edileceğini, üyesi … tarafından hissedarı bulunduğu davacı … İnşaat Enerji Ltd. Şti. ve dava dışı … Ltd. Şti. üzerinden dernek hesaplarına havale yapıldığı ve para giriş ve çıkışının olduğunun tespit edildiğini, …’nın Derneğin 07.04.2019 tarihli Genel Kurulunda Yönetim Kuruluna seçildiğini ve Yönetim Kurulunda Başkan Yardımcısı olmak adına Kulübün mevcut borçlarının ödenmesi için Kulübe “bağış” yapacağı taahhüdünde bulunduğunu, kulübün işleyişi açısından yapılan Yönetim Kurulu toplantılarında üyelerin de kulübe yapılan ödemelerin … tarafından yapılan bağışlar olduğu konusunda bilgi verildiğini, mevcut Yönetim Kurulu Başkanının Aralık 2020 de istifası sonrası …’nın başkan olmak istediğini ancak, Yönetim Kurulu tarafından başkanlığa seçilmeyince bu defa Kulüp hakkında bağış olarak ödediği bedelleri, makbuzlara tek taraflı olarak yazdığı borç ibaresi ile 03.12.2020 tarihinde önce ihtarname keşide ettiğini ardından da 17.12.2020 tarihinde icra takibine başladığını, bu durumun açıkça kötü niyetli ve yasal dayanaktan da yoksun olduğunu, davacı şirket ortağı …, kendi şirketinden Başkan Yardımcısı olduğu davalı Dernek hakkında bu işlemleri başlattıktan sonra 17.01.2021 tarihinde de Yönetim Kurulundan istifa ettiğini, tüketim ödüncü sözleşmesi çerçevesinde ödünç verenin, bir miktar para veya bir misli şeyin mülkiyetini belirli bir süre için ödünç alana geçirmeyi, ödünç alanın da aynı miktar ve nitelikte şeyi iade etmeyi taahhüt ettiğini, davalı derneğin davacı ortağı ve aynı zamanda davalı dernek başkanının banka hesaplarına yaptığı ödemenin taraflarca kararlaştırıldığı üzere; aslında bağış olması gerekirken davacı şirket ile aralarında sanki bir ödünç sözleşmesi varmış gibi gerçek duruma aykırı işlem yapılması durumu karşısında bir iade iradesi bulunmadığını, ödenen bedelin bağış olması gerekirken bu bedeller için dekontlara tek taraflı olarak borç ibaresi yazılıp kendi emrinde çalışan muhasebeciye de dernek kayıtlarına borç olarak yazdırması ve kulüp adına borçlanma ve mutabakat yapma yetkisi bulunmayan ve yine dernek başkan yardımcısı olarak emrinde çalışan … isimli çalışana da hesap mutabakatı imzalatmasının davacı şirket ve ortağı …’nın bu işlemdeki haksız ve kötü niyetli davranışını açık bir şekilde ortaya koyduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber bir an için davacı şirket tarafından gönderilen paraların kullanma ödüncü ile gönderilmiş olduğu kabul edilecek olsa dahi davalı dernek tarafından birtakım ödemeler yapıldığını ve bu ödemelerin mahsubu gerektiğini savunarak davanın reddine ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Dava, taraflar arasındaki ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2021/76 E-2022/286 K. sayılı TBK’nun 392. maddesinde öngörülen 6 haftalık süreye uyulmadan başlatılan takip usul ve yasaya uygun olmadığından davanın usulden reddine dair kararına karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2022/2288 E.-2022/2994 K. sayılı ve 16/12/2022 tarihli ilamı ile “…. her ne kadar davacı bir ticaret şirketi olup tacir ise de, davalı dernek vasfında olup tacir sıfatını haiz değildir. Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ödünç sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, TTK’nın 4. maddesinde öngörülen mutlak ticari davalardan da değildir. Bu durumda, tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır….” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup, TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Bu açıklamalardan doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı bir ticaret şirketi olup tacir ise de, davalının tacir olmadığı, uyuşmazlığın, taraflar arasındaki ödünç sözleşmesinden kaynaklandığı ve TTK’nın 4. maddesinde öngörülen mutlak ticari dava niteliği de taşımadığı, buna göre tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, görevli mahkemenin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olması gözetilerek dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK’nın 114/c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine,
2-Kararın, tarafların görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulması halinde ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Yargılama giderlerinin HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/01/2023