Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/540 E. 2021/858 K. 20.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/540 Esas – 2021/858
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/540 Esas
KARAR NO : 2021/858

DAVA : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 01/09/2021
KARAR TARİHİ : 20/12/2021
YAZIM TARİHİ : 31/12/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen harici satış sözleşmesi kapsamında müvekkili şirkete ait …ANKARA adresindeki kargir dükkanının 1.250.000 TL bedelle satışı hususunda anlaşıldığını ve tapu devri ile davalı şirket adına tescilin 12.01.2021 tarihinde yapıldığını, devir sırasında satış bedeli 1.250.000 TL’nin müvekkili şirket tarafından tahsil edildiğini ve satım sonrasında tapuya beyan edilen duruma uygun olarak düzenlediği %18 oranında KDV dahil 1.475.000 TL bedelli satış faturasını davalıya gönderdiğini, ancak davalının KDV bedeli olan 225.000 TL’yi müvekkiline ödemediğini, gayrimenkul satışlarında tapuya bildirilen satış bedelinin KDV hariç bedel olması gerektiğini, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin resmi işlemlerde geçerli olabilmesi için noter huzurunda yasal prosedürlere göre düzenlenmiş olması gerektiğini ve noter dışında düzenlenen ve notere sadece imza onayı için getirilen sözleşmelerin ise herhangi bir yasal geçerliliği olmadığını, taraflarca akdedilen sözleşmenin geçerlilik şartlarına uygun yapılmamasına rağmen taraflarca anılan sözleşmeye uygun olarak taşınmaz devri yapıldığını, ancak taşınmazın bedeli konusunda KDV hariç olacak şekilde gerçek satış bedeli olan 1.250.000 TL’nin alıcı tarafından ödenmesi nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan durumun tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığını, nitekim, sözleşmede dükkan için kararlaştırılan 1.250.000 TL olarak tapuda gösterilen bedelin gerçek bedel olduğunu, bu değerin kapsamına KDV ve tüm vergiler dahil olmadığını, tapu harcı hangi bedel üzerinden ödenmiş ise, KDV ye tabi satış bedelinin de bu bedel olduğunu, tapuda belirlenen gerçek satış bedeli üzerinden, sözleşme gereği alıcının tapu harç ve masraflarını ödediğini, müvekkili tarafından düzenlenen faturanın taraflar arasındaki borç ilişkisine uygun olduğunu ileri sürerek 28.01.2021 tarih ve DMF2021000000210 numaralı temel e-fatura ile düzenlenen 1.250.00,00 TL+ %18 KDV olacak şekilde 1.475.000,00 TL bedelin, ödenmeyen 225.000,00 TL KDV bedeli ile KDV ödemesi yapılmaması nedeniyle ödenmesi gereken tarihten itibaren en yüksek ticari temerrüt faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan adi yazılı satım sözleşmesinde KDV’nin satım bedeline dahil olduğunun kararlaştırıldığını, sözleşmenin tapu devri öncesinde başlangıçta geçersiz olsa bile tarafların edimlerini yerine getirmesiyle birlikte adi yazılı sözleşmenin de geçerlilik kazandığını, vergi mevzuatının mükellef ile vergi dairesi arasındaki ilişkinin düzenlenmesini amaçladığını, bu nedenle eldeki davada vergi mevzuatının değil TBK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, gayrimenkul satımının 12/01/2021 tarihinde yapıldığını, ancak davacının düzenlediği faturanın 28/01/2021 tarihli olduğunu ve VUK’nun 231/5 hükmüne aykırı olarak 16 gün sonra düzenlenmesi sebebiyle iade edildiğini, bir an için adi yazılı sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edilse dahi KDV’nin satım bedeline ilaveten ödeneceğine ilişkin satım sözleşmesinde hüküm bulunmaması halinde davacının satım bedeli üzerine KDV ilave ederek alacak talep edemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, taraflar arasındaki taşınmaz satım sözleşmesi nedeniyle KDV bedelinin davalı alıcıdan tahsili istemine ilişkindir.
İddia ve savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraflar arasında imzalanan Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi başlıklı 23/12/2020 tarihli adi yazılı sözleşme ile … nolu dükkan için 2.750.000,00 TL, … nolu dükkan için 1.250.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000.000,00 TL satım bedeli kararlaştırıldığı, sözleşmenin ikinci sayfasında ise iki dükkan için toplam net KDV ve vergiler dahil “4.000.000,00 TL olarak belirlendiğinin yazılı olduğu, sözleşmede davacının satıcı, davalının alıcı olarak yer aldığı, 12/01/2021 tarihli resmi senetle dava konusu taşınmazın 1.250.000,00 TL bedelle davalı adına tescilinin sağlandığı ve davalı tarafından satım bedelinin davacıya ödendiği, davacı tarafından davalı adına düzenlenen 28/01/2021 tarihli 1.250.000,00 TL+KDV bedelli faturanın KDV tutarının davalı tarafından kabul edilmeyerek ödenmemesi üzerine davacı tarafından KDV tutarı 225.000,00 TL’nin tahsili istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesi vergi yükümlüsünü (mükellefini) “Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu temettü eden gerçek veya tüzel kişi”; vergi sorumlusunu ise, “verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi” şeklinde tanımlamış; kural olarak, vergi yükümlülüğüne ve sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmelerin, vergi dairelerini bağlamayacağı hükmünü getirmiştir. Kural olarak Katma Değer Vergisi, satış işlemlerinde alıcı tarafından ödenir, satıcı ise, Katma Değer Vergisi’ni alıcıdan tahsil edip devlete ödeyecek, bu yönde bir aracılık yapmaktadır. Ne var ki; sözleşme aşamasında, satış bedeli ve vergi tutarını ayrı ayrı göstermeyen satıcı, o satıştan dolayı ödediği Katma Değer Vergisi’ni alıcı adına değil, kendisi adına ödemiş olur. Bunu sonradan alıcıdan isteyip isteyemeyeceği; vergi hukukunun düzenleme alanının dışına taşan, vergi hukukunun kural ve ilkelerine göre değerlendirilmesine olanak bulunmayan, dolayısıyla, Borçlar Kanunu’nun sözleşme hukukunu düzenleyen hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir sorundur. Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirme yapıldığında ise, bedel unsuru, satış sözleşmesinin esaslı unsurlarından biri olup, satıcının, kararlaştırılan bedel dışında, alıcıdan sonradan ayrıca bir istemde bulunmasına olanak yoktur. (Bkz. Ankara BAM 22. HD’nin 2017/3122 E.-2019/1384 K. sayılı ve 18/09/2019 tarihli ilamı)
Somut olay bakımından ise taraflar arasında imzalanan 23/12/2020 tarihli adi yazılı sözleşme ile … Parseldeki 140 nolu dükkan için 2.750.000,00 TL, ….nolu dükkan için 1.250.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000.000,00 TL satım bedeli kararlaştırıldığı, sözleşmenin ikinci sayfasında ise iki dükkan için toplam net KDV ve vergiler dahil “4.000.000,00 TL olarak belirlendiğinin yazılı olduğu, buna göre taraflar arasındaki satım bedeline KDV miktarının dahil edildiği ve davacının daha sonra düzenlediği fatura ile sözleşmeye aykırı olarak davalıdan KDV bedeli talep edemeyeceği, her ne kadar davacı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin haricen yapılmış olması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmekte ise de; taraflarca sözleşme ile karalaştırılan edimlerin yerine getirilmiş olması nedeniyle artık geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği ve taraflar yönünden bağlayıcı olduğu kanaati ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 59,30 TL harçtan peşin alınan 3.842,44 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.783,14 TL karar harcının kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 24.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan her hangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-6325 Sayılı Kanunun 18/A-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olan 1.320,00 arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına
7-HMK’nın 333.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/12/2021