Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/297 E. 2022/96 K. 04.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/297
KARAR NO : 2022/96

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/07/2020
KARAR TARİHİ : 04/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında eser sözleşmesine dayanan bir alacağın mevcut olduğunu, tarafların davacı müvekkilinin yetkilisinin yurt dışında gördüğü, tasarımını yaptığı ve Türkiye’de ürettirip satışını yapmayı hedeflediği, iç tasarımının üstüne konulacak güneş panelleri ile iç kısım mobilya, elektrik ve şömine vb. malzemelerinin davacı tarafından belirleneceği ve malzemelerinin temin edilip, ödeneceğini, alüminyum ve cam kısımlarının ise davalı tarafından tedarik edilip montajının yapılacağı hareketli kış bahçesi (“ürün”) yapım işi için Ekim 2019’dan itibaren karşılıklı olarak görüşmelere başladığını, davalının 26.11.2019 tarihinde davacıya gönderdiği 48.750,00-TL KDV teklif üzerinden anlaştıklarını, taraflar arasındaki ürün yapımına dair anlaşmanın TBK kapsamında tipik bir eser sözleşmesi olduğunu, davacının davalı ile olan sözleşmeye duyduğu güven ve inancı ile “…” olarak marka patentine başvurduğunu, söz konusu ürünün faydalı model başvurularını da yapıp patentini aldığını, davalının davacıya 13.01.2020 tarihinde gönderdiği e-mailinde ürünün camlarının çalıştıkları cam firmasından davalıya 22.01.2020 tarihinde teslim edileceğini, ürünün fabrikada montajının tamamlanmasından sonra her şeyi ile tamam halde 25.01.2020 tarihinde davacının belirttiği adrese teslim edeceğini bildirdiğini, 15.01.2020 tarihinde, ödeme şekli, ürünün teslimat adresi ve teslim süresinin teklif üzerinde el yazısı ile belirlendiğini, davacı tarafından ürünün son teslim tarihi açısından bir yazılı netlik kazandırmak amacıyla, teklife teslim tarihi olarak 05.02.2020 tarihinin not düşüldüğünü, bu tarihin 15.01.2020 tarihinde mutabakata varılan gizlilik sözleşmesinin son halinde de kabul edilerek imzalandığını, üretilecek olan ürünün geniş çaplı tanıtımı için 14.02.2020 olarak tanıtım günü belirlendiğini ve söz konusu ilk ürünün davalının taahhütleri sebebiyle dava dışı üçüncü bir kişiye satıldığını, dava dışı bu üçüncü kişi ile satış sözleşmesi imzalandığını, ürünün teslim tarihi olarak tanıtım gününün ertesi günü olan 15.02.2020 tarihinin belirlendiğini, bu anlaşmaya göre söz konusu ürünün en geç 05.02.2020 tarihinde davacının bildirdiği teslimat adresine teslim edileceği kararlaştırılmışsa da teslimatın davalının faaliyet alanlarına olan inanca ve taahhütlerine uygun şekilde ve zamanında ürünü üretememesi ve ürettirememesi sebebiyle (kusuru sebebiyle) gerçekleşmediğini, 22.04.2020 tarihinde ….Yevmiye No ile davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamede üründen beklenen faydanın elde edilememesinden kaynaklı ve bununla kısıtlı olmamak üzere müvekkilinin uğradığı tüm zararlar, hak kayıpları ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ürünün en geç 04.05.2020 tarihinde müvekkiline teslim edilmesi, aksi halde TBK m. 125 uyarınca seçimlik haklarından olan ve TBK m. 473 sözleşmeden dönme hakkının kullanılacağının davalıya ihtaren bildirildiğini, asıl teslim tarihi olan 05.02.2020 tarihinden itibaren davalıya ürünü tamamlaması için toplamda 3 (üç) aylık bir ek süre tanındığını, 04.05.2020 tarihine kadar da söz konusu ürünün … Mimarlık’a teslim edilmediğini ve müvekkilinin de TBK m. 125’deki seçimlik haklarından olan sözleşmeden dönme hakkını kullandığını, dava konusu olayların çözülmesine yönelik arabulucuya başvurulduğunu ve arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını, davalının temerrüdü sonucunda ürünün üretiminin davacı açısından yararsız kaldığını, davacının söz konusu ürünün Türkiye genelinde tasarımı ve satışı konusunda öncülük ettiğini, bunun yapılan patent başvurularından da anlaşıldığını, davalı ile görüşmelerin başladığı Ekim 2019 ayında veya anlaşılan teslimat tarihinde söz konusu ürünün satışı başkaca şirketlerce Türkiye genelinde başlamadığından, davacının ürün sayesinde Türkiye genelinde bir sükse ve fark yaratmayı hedeflemiş olduğunu, söz konusu ürünün benzerlerinin cam, polikarbon gibi çeşitli materyallerden olmak üzere çeşitlilik halinde başkaca firmalar tarafından üretildiğini, seri üretime dahi geçilip piyasaya sürüldüğünü, bunun dahi ürünün üretiminin imkânsız veya olanaksız olmadığını, üretim konusunda davalıdan kaynaklanan bir kusurun var olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin kanun hükümlerine uygun şekilde sözleşmeden dönme hakkını kullandığını, sözleşmeden dönme halinde alacaklının uğradığı menfi zararların giderilmesini isteme hakkı olduğunu, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar yönünden menfi zararlarının bulunduğunu, müvekkilinin, davalının 05.02.2020 tarihinde teslim etmesi gereken ürüne dayalı olarak üçüncü kişi ile yaptığı satış sözleşmesinde kararlaştırılan 15.02.2020 tarihli teslimatı gerçekleştiremediklerini, bu nedenle de 29.02.2020 tarihinden itibaren cezai şart ödeme yükümlülüğünün muaccel hale geldiğini ve 25.000,00-TL cezai şart ödemek zorunda kaldığını, davacının sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler ve masraflar yönünden menfi zararları olduğunu, davalı tarafından ürünün yapılmasına duyulan inanç nedeniyle marka patentine başvurulduğunu, yeni bir marka oluşturulduğunu, davacının ilk ürün için yapmış olduğu ve davalı ile yaptıkları sözleşme olmasaydı yapmayacakları masrafların güneş panelleri için 3.350,00-TL (26.12.2019), marka tescil-faydalı model için 4.820,30-TL (02.01.2020), şömine için 5.000,00-TL (29.01.2020), faydalı model başvurusu için 50,00-TL (01.02.2020), marka başvurusu için 500,00-TL (01.02.2020), patent araştırma rapor ücreti için 826,00-TL (28.05.2020), davalıya gönderilen ihtarname için 325,86-TL (22.04.2020), ürünün iç mobilyası için 3.672,00-TL (30.05.2020) olduğunu, şömine için davacının yapması gereken kalan ödemenin (… ile yapılan sözleşme gereği) 11.520,00-TL olduğunu, ilaveten davalıya 16.01.2020 tarihinde 30.000,00-TL ödeme yapıldığını, sözleşmenin geçerliliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması sebebiyle de uğranılan menfi zararlarının bulunduğunu, davacının davalının temerrüdü ile gelinen noktada üründen beklenen yararı elde edemeyeceğinden ve ürün sebebiyle davacının fazlaca zarara uğramasından bahisle, başka bir şirket vasıtasıyla ürünün üretimi konusunda henüz anlaşmadığını, ancak ürünü yaptırmak niyetiyle Mayıs 2020 tarihinde başka bir firmadan teklif alındığını, davacının aldığı bu teklifin kaçırılan fırsat sebebiyle menfi zararının hesaplanmasında yardımcı olacağını, ancak yalnızca iki teklif arasındaki farkın hesap edilmesinin kaçırılan fırsat sebebiyle uğranılan menfi zararı karşılamayacağını, Eylül 2020’de ürünün seri üretimine önden alıcısı olsa da olmasa da geçilecek olduğunu, kaldı ki bu hususta vb. olmak üzere birçok şehirdeki otel ve restaurantla iletişime geçildiğini, ürünün davacı tarafından yapılan küçük tanıtımları ile söz konusu kişilerden seri üretimden itibaren ürünü alım garantisi alınmış olduğunu, dolayısıyla ürünün asıl kullanıma uygun olduğu aylar olan kış aylarında yeni alıcılarına satışı ve tesliminin sağlanacak olduğunu iddia ederek; davalının ürünü teslim etmede kusurlu olarak gecikmeye düşmesi sebebiyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının menfi zararlarından; yapılan harcamalara istinaden 18.543,30-TL, …’ye sözleşme gereği yapılmak zorunda olan 11.520,00-TL. … Alüminyum’a yapılan ödemeye istinaden 30.000,00-TL, dava dışı üçüncü kişiye cezai şart olarak yapılan ödemeye istinaden 25.000,00-TL, daha iyi bir sözleşme yapma fırsatının kaçırılması yönünden -şimdilik- 7.000,00-TL ve toplamda -şimdilik- 92.074,16-TL’nin davalıdan en yüksek ticari faiz ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde yazılı bir eser sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin yaptığı imalatın deneme niteliğinde olduğunu, davaya konu edilen kış bahçesinin ilk olarak davacı şirket yetkilisi … … tarafından yurt dışında görülüp davacı şirket yetkilisi tarafından söz konusu tasarımın yapılıp yapılamayacağının müvekkili şirkete sorulduğunu, müvekkil tarafından ürünün yapılabilme ihtimalinin bulunduğu, ancak denenmesi gerektiği, üretim aşamasında risklerin bulunduğu hususlarının belirtildiğini, bu kapsamda da söz konusu görüşme üzerine 26.11.2019 tarihinde davacı şirket yetkilisi tarafından gösterilen ürünün 48.750,00-TL 4 KDV fiyatına yapılabileceğinin mail vasıtasıyla teklif edildiğini, bu teklif üzerine tarafların bir araya geldiğini ve davacı şirket yetkilisinin ürünün üretilip üretilmeyeceğini görmek istediğini belirttiğini, davacı şirket yetkilisinin onayı üzerine de müvekkilinin davaya konu ürünün üretilebilmesi için çalışmalara başladığını, taraflar arasındaki ilişkinin bundan ibaret olduğunu, kış bahçesi yapımına ilişkin üretimin başladığı tarih itibarıyla Türkiye’de henüz örnek bir ürün olmadığından söz konusu sürecin bir Ar-Ge çalışması olduğunda şüphe bulunmadığını, başlangıçta ürünün istenilen biçimde yapılıp yapılamayacağının, yapım süresinin ne kadar olacağının tam olarak bilin(e)mediğini, bunun bilincinde olan müvekkilinin verdiği teklifte ürünün teslimine ilişkin davacı tarafa herhangi bir teslim tarihi taahhüt etmediğini, davacı ile yapılan görüşmelerin ürünün yapılabilmesi halinde seri üretime geçileceği yönünde olduğunu ve dava konusu ürünün tamamen deneme niteliğinde olduğunu, bu hususun da yine davacı şirket tarafından kabul edildiğini, davacının ürünün yapılıp yapılamayacağını sorduğunu ve müvekkilinin 48.750,00-TL *4* KDV fiyatına yapabileceğini ilettiğini, söz konusu ürün tamamen deneme niteliğinde olduğundan basiretli bir tacirin ilk üretime ilişkin teslim tarihi taahhüt etmeyeceğinin açık olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketin iletmiş olduğu teklif formu üzerine tamamen müvekkili şirketin bilgisi dışında teslim tarihi ekleyip buna binaen müvekkilini temerrüde düşürdüğünü iddia ettiğini, davaya konu ürünün tamamen deneme niteliğinde olup müvekkil şirketin yalnızca bir adet ürüne ilişkin teklif verdiğini, taraflar arasında seri üretime ilişkin anlaşma olmadığını, deneme niteliğindeki ürüne istinaden davacının geleceğe yönelik harcama yapmasının davalıyı bağlamayacağını, davacının henüz üretileceği dahi belirli olmayan ürüne ilişkin üçüncü kişilerle anlaşma yapmasının davalıyı bağlamayacağını, müvekkil şirket tarafından 26.11.2019 tarihinde verilen teklifte, davacı şirkete teslim tarihi taahhüt edilmediğini, teklif formunda da açıkça görüldüğü üzere müvekkili şirketçe ödeme ve işin teslim süresinin karşılıklı görüşme ile belirleneceğinin ifade edildiğini, ancak dava dilekçesinde de davacı tarafça ikrar edildiği üzere işbu teklif formuna teslim tarihi ve diğer hususların davacı şirket tarafından el yazısı ile sonradan eklendiğini, müvekkili tarafından hiçbir zaman karşı tarafa teslim tarihi bildirilmediğini, müvekkilinin davacı şirket tarafından hiçbir sorumluluğun yerine getirilmediğini bildirmesi ve yapılan harcamalara ilişkin 30.000,00-TL talep etmesi üzerine davacı şirket tarafından 16.01.2020 tarihinde müvekkilinin hesabına 30.000,00-TL havale yapıldığını, müvekkilinin söz konusu ürünün yeni bir ürün olması sebebiyle harcamaları kendi hesabından yapmayacağını açıkça bildirdiğini, bu aşamadan sonra cam büküm işlemlerine geçildiğini, bu süreçte ve daha işin başlangıcında bükümlü cam imalatının sıkıntılı olabileceği, bu camı yalnızca … Cam San. A.Ş’nin yapabileceğinin belirtildiğini, dava dışı şirketin ilk denemelerde başarısız olduğunu ve bu durumun yazılı olarak davacı şirkete bildirildiğini, başarısız olunan cam bükümlerine ilişkin masrafların da müvekkili tarafından karşılandığını, dava dışı şirketin bu konuda müvekkiline fatura kestiğini, taraflar arasında gizlilik sözleşmesi dışında herhangi bir yazılı sözleşme imzalanmamasına ve müvekkil şirketçe herhangi bir teslim tarihi taahhüt edilmemesine rağmen davacı şirket yetkilisinin 14.02.2020 tarihinde ürünün lansmanının yapılacağını belirttiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisinin ürünün belirtilen tarihe kadar yapılmasının mümkün olmadığını, söz konusu ürünün yeni bir ürün olması sebebiyle denemeye tabi tutulması gerektiğini ve gerekli onayı aldıktan sonra piyasaya sürülebileceğini ifade ettiğini, tüm bu süreçte davacı tarafa yazılı bilgi verildiğini, davacı şirket tarafından ürün imalatının fabrikada, yerinde görüldüğünü, davacı şirketin basiretsiz hareket ettiğini, yaptığı harcamaları müvekkili şirketten talep etmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini ve kusursuz olduğunu, davacının …yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkiline 04.05.2020 tarihine kadar süre verdiğini, bu ihtarnameye …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkil şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirdiği ve söz konusu ürüne ilişkin teslim tarihi verilmediğine ilişkin cevap verdiklerini, henüz ortada bir teslim tarihi yokken davacı yanın dava dışı üçüncü bir şirketle sözleşme imzalamasının basiretsiz olarak hareket ettiğini gösterdiğini, dosya içerisine sunulan belgelerin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğunu ve kabul etmediklerini, davacı tarafça yapımı istenilen ürünün hâlihazırda tamamen bitmiş bir şekilde müvekkilinin adresinde olduğunu, davacı şirketten ürünü teslim alması ve bakiye tutarı ödemesinin talep edildiğini, davacının ise ürünü teslim almayacağını, taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin yargı yoluna başvurduğunu bildirdiğini, davacı şirket yetkilisi … …’ın üretime ilişkin tüm süreçten haberdar olduğunun sosyal medya hesabından (Instagram) yapmış olduğu paylaşımlardan dahi açıkça görüldüğünü, paylaşım görselinin altında yer alan “lansman planları yaptığımız” şeklindeki ifadeden dahi ürünün proje aşamasında olduğunun anlaşıldığını, davacı şirket yetkilisinin paylaşımının altında “elimizden geleni yaptık…solar cam olarak üretilip yaz-kış kullanılabilecek olan bir sistemi çift cam uyguyamadıkları için gerçekleştiremedik…” şeklindeki ifadeden özellikle davacı şirketin cam büküm işleminden haberinin olduğunun çıktığını, dava dilekçesinde ürünün benzerlerinin piyasaya sürüldüğü belirtilse de davacı şirket yetkilisinin paylaşımında belirttiği üzere müvekkilin imal ettiği ürün camı itibarıyla diğer ürünlerden farklı olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
-Taraflar arasındaki yazışmalar, Gizlilik Sözleşmesi, davalının teklif formu, davacı ile 3. kişi arasında yapılan satış sözleşmesi, faturalar,
Bilirkişi raporları:
Dosya bilirkişiye tevdi olunmuş bilirkişi raporunda; Taraflar arasında ürün teslimi ile ilgili olarak karşılıklı kararlaştırılmış bir tarihin bulunmadığı, teklif konusu teknik özelliklere ilişkin olarak çekişme konusu tasarım ürünün maddi varlığının ortaya çıkmasının mümkün olmadığı yönünde taraflar arasında kabul veya beyanlara ilişkin çeşitli paylaşımların gerçekleştiği, davacının zarar kalemi olarak belirttiği hususların çekişme konusu yapılan ürün teslimatından kaynaklı olmadığı, ürün teslimi gerçekleşmeden üçüncü kişilerle ticari ilişkiye girişilmesinin davacının tercihi olduğu, marka ve faydalı model tescil başvurularının tescile bağlanması ile kanunla korunan sınai hakların bağımsız mülkiyet hakları olması ve davacı tarafından her türlü tasarruf işlemine konu edilebilecek olmaları nedeniyle herhangi bir zarar oluşturmalarının söz konusu olmayacağı, görüş ve kanaatine varılmıştır.
Dosyanın bilirkişi heyetine tekrar tevdi ile ürünün üretilebilmesinin imkansız olup olmadığı ve davacı tarafın itirazları doğrultusunda ek rapor alınması istenilmiş bilirkişi ek raporunda; Kök raporda ulaşılan kanaatleri değiştirecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, önceki görüşlerimizin devam ettiği, taraflar arasındaki çekişmeye konu olan ürüne benzer modellerin dünya genelindeki örnek modeller baz alındığında üretilebilmesi mümkün bir model olduğu ancak kullanılacak özelliklere sahip bükümlü camla ilgili uygulamada zorluklarla karşılaşılabileceği ve uygulanacak model için hangi özellikte bir bükümlü cam kullanılabileceği hususunun denemelerle doğru şekilde tespit edilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Dosya SMM ve Nitelikli Hesap Uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişi raporunda; Taraflar arasında 07.05.2020 tarihli teklif, mail yazışmaları ve davacının davalıya ödemesi şeklide ticari ilişkinin bulunduğu, davacı tarafından davalıdan istenen ürünün “şömine, oturma kısımları bulunan üzerinde güneş panelleri ile elektrik üretiminin sağlandığı, cam ve alüminyum kullanılmak suretiyle hareketli kış bahçesi” olduğu, taraflar arasında 07.05.2020 tarihli teklif, mail yazışmaları ve davacının davalıya ödemesi şeklide ticari ilişkide, teslim süresi, cezai şart gibi hak ve yükümlülükler bulunmadığından sözleşmeye hangi tarafın aykırı hareket ederek temerrüde düştüğünün belirlenemediği, davacının menfi zararlarını dava ile talep ettiği oysa yukarıdaki belirtildiği şekli ile taraflar arasındaki ticari ilişkinin taraflarca feshedilmemesi, bu ticari ilişkinin hükümleri (tarafların hak ve yükümlülük/taahhütleri) bulunmadığından hangi tarafın kusurlu olduğunun da tespiti mümkün olmadığından davacının menfi zarar isteminin yerinde olup olmadığının hukuki değerlendirmesinin Mahkemeye ait olduğu, dosya kapsamında tanzim edilen 19/02/2021 tarihli kök ve ek rapora heyetlerinin de iştirak ettiklerini bildirdiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan daha iyi bir sözleşme yapma şansını kaybetmiş olma, menfi zarar, 3. kişi ile yapılan sözleşme nedeniyle ödenen cezai şart ve yapılan harcamaların tahsili talebine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde davalı ile aralarındaki sözleşmenin niteliğini eser sözleşmesi olarak belirlemiş taleplerini TBK’nın eser sözleşmesi hükümlerine dayandırmıştır.
Uyuşmazlık dava konusu işlemin tasarım ürünü üretme denemesi amacı ile vekalet sözleşmesi kapsamında yapılmış bir işlem mi, yoksa eser sözleşmesi kapsamında yapılmış bir işlem mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi uyarınca Hakim, Türk hukukunu resen uygular. 06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir.
Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi gereğince, eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kural- larına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.
Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira, eser sözleşmesinde bir eserin yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı ifa edildiğinin kabulü gerekir.
Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçek- leşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır. Buna göre davalı yüklenici, davacı iş sahibinin zarar gör- memesi için mesleki tüm şartları yerine getirmişse; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almışsa, uygun tedaviyi belirleyip uygulamışsa, uygulanan tedavide nadirde olsa görü- lebilecek olumsuz sonuçlara dair davacıyı aydınlatıp uyarmış ve davacının bu hususta rızasını almışsa, eserini iş sahibi davacının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmişse ücrete hak kazanır.
Eğer eserin iş sahibinin istediği şekilde gerçekleştirilmesi mümkün değilse, davalı yüklenicinin bu konuda öncelikle iş sahibini uyarma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Vekalet sözleşmesine ilişkin 6098 s. TBK’nun
502. maddesinde; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” şeklinde,
Yine aynı kanunun 506. maddesinde; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” şeklinde, hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda davacı tasarlayıp patent almış olduğu ürünün üretimi için davalı ile anlaşmıştır. Taraflara arasında yapılan gizlilik sözleşmesi hükümlerinde üretilecek … adlı ürün “Tasarım Ürün’ olarak tanımlanmıştır. Dava konusu ürünün üretilmesinin teknik olarak mümkün olup olmadığı hususunda alınan teknik bilirkişi raporunda da değinildiği üzere davacının üretmeyi tasarladığı ürün yurt dışında örnekleri bulunan bir ürün olmasına karşın kullanılacak camın büklümlü olması nedeniyle üretim zorluklarının olabileceği, ülkemizde üretilen benzer modellerin çift camlı üretim yerine düz ısı cam kullanıldığı, örnek camlı fanus yapımında kullanılan camların teknik yapıları özel tekniklerle uzun denemeler ve araştırmalar neticesinde üretilmiş olabileceği, somut üründe 6mm tamperli low-w 62/44 cam ve düz ısı cam arası 16 mm boşluklu şekilde ve çift cam şeklindeki uygulamada boyut ve büklümlü cam teknolojisi nedeniyle sıkıntılar yaşanabileceği görüşü bildirilmiştir. Fen ve tekniğe uygun bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasında ki sözleşmenin yukarıdaki hükümler ışığında incelenmesinde tasarım konusu ürünün üretilmesine yönelik araştırma-geliştirme ve üretimi kapsayan atipik bir sözleşme olduğu, TBK 502/2 uyarınca vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanması gerektiğine karar verilmiştir.
Davalının dava konusu tasarımın üretilememesinde kusurunun bulunmadığı, vekalet sözleşmesi hükümleri uyarınca davalının özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinin ispat olunmadı görüldüğünden, davacının talepleri yönünden davalının sorumluluğunun bulunmadığının kabulü ile davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuşur.
HÜKÜM: Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL harçtan, dava açılışında alınan 1.572,40-TL peşin harcın düşülmesi ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.513,10-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
3-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca alınması gereken 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 12.697,05-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak yatıranlara iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilin yüzüne karşı, kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
04/02/2022 10:45:01

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır