Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/309 E. 2021/139 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/309 Esas
KARAR NO : 2021/139

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/06/2019
KARAR TARİHİ : 17/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında 01.11.2018 tarihinde bir alt yüklenici sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 770.000,00 TL+KDV bedelli, davalının yüklenicisi olduğu … Konutları İnşaatında davalı tarafından tedarik edilen alüminyum profillerin işlenmesi, işveren tarafından tedarik edilen giydirme cephe profillerinin işlenmesi ve tümünün montaj imalatlarının kör kasa ve cam dahil, alüminyum profil ve aksesuarları hariç işçiliğinin yapılması İşi olduğunu, sözleşmede de aynı şekilde geçen iş tanımından; davalının İşçilik ve malzeme dahil yapacağı işlerin dışında, davalı tarafından davalıya teslim edilecek alüminyum doğrama ve giydirme cephe malzemelerinin ve bu malzemelerin bütün aksesuarlarının davalı tarafından işlenmesi ve montajı yapılacağını, davalının sözleşme konusu işlerin birinci sırasında bulunan, kör kasaların imalat ve montajını malzeme ve işçilik dahil şekilde tamamlandığını ve bedelini davalıdan aldığını, ancak sıradaki imalat olan alüminyum doğrama ve cephe giydirme kalemlerinin, davalının aylarca malzemeyi kendisine teslim etmediği için yapamadığını, bu zamana kadar sözleşme konusu işlerden sadece kör kasa imalatlarının ve montajının yapımı gerçekleştiğini, davalının sözleşme gereği üzerine düşeni yaptığını, malzeme ve işçilik dahil imalat ve montajını bitirdiğini, davalının da yapılan işi teslim aldığını, yapılan işler karşılığı 44.275 TL + KDV bedel davalıya ödendiğini, ancak bu tarihten itibaren davalının sözleşmede açıkça belirtilmiş olan asıl sorumluluğunu yerine getirmediğini, söz konusu malzemeleri daha sonra da teslim etmediğini, Davalı ile müvekkillinin aralarında imzaladıkları sözleşmede sabit olan kalan işleri hiçbir gerekçe göstermeksizin ve müvekkili ile aralarında yaptıkları sözleşmeyi feshetmeden, başka bir firma ile yeni bir anlaşma yaparak bu kalemlerin yapım işini bu yeni firmaya verdiğini, aradan uzunca bir süre geçmesi, müvekkilin malzemelerin gelmesini beklediği sürede işçi maaşlarının ödemesi, malzemeler gelecek beklentisiyle yeni iş almaması, nedeniyle zararlarının doğması üzerine taraflarınca 14.03.2019 tarihinde davalı ‘ya ihtarname çekildiğini, davalı tarafından bu ihtarname’ye cevap verilmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket sahibi ile görüşmek üzere inşaat şantiyesine gidildiğini, inşaat şantiyesine gidildiğinde normal de müvekkille sözleşme akdedilmiş olan işlerin inşaatta başkaca kişiler tarafından yapılmakta olduğunu belirterek HMK m. 107 uyarınca belirsiz alacak davası olarak, her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL üzerinden açtığını, yargılama esnasında miktar hesaplandığında taraflarınca dava değerinin yeniden belirleneceğini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı yanın akdettikleri alt yüklenici sözleşmesinden kaynaklandığını iddia ettikleri zararların tazminini talep etmiş olduğunu, ancak davacı tarafın ileri sürdüğü iddia ve taleplerin haksız ve yersiz olması nedeniyle eldeki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin taahhüdü altında bulunan ‘Ankara Yaşamkent … …Konutlan İşi’ ile ilgili olarak 01.11.2018 tarihinde davacı şirket ile müvekkili şirket arasında 770.000,00 TL (+KDV) bedelli ‘Alüminyum Doğrama ve Giydirme cephe işleri Alt Yüklenici Sözleşmesi’ ile ilgili sözleşmenin konusu 5. Maddede; “işveren tarafından tedarik edilen alüminyum doğramanın işlenmesi, işveren tarafından tedarik edilen giydirme cephe profillerinin işlenmesi ve tümünün montaj imalatlarının kör kasa, cam dahil, alüminyum profil ve aksesuarları hariç işçiliğinin anahtar teslim yapılması” şeklinde tanımlandığını, davacı şirket tarafından müvekkili şirkete çekilen 14.03.2019 tarihli 03815 sayılı ihtarnamede, CORTİZO marka alüminyum profil ve aksesuarlannın kendilerine teslim edilmediğini, sözleşmenin esaslı unsurunun bu malzemelerin teslimi ve devamında yapılacak işlemler olduğunu ileri sürerek söz konusu malzemelerin kendilerine teslimini talep ettiklerini, ancak davacı tarafin söz konusu ihtarnamede bahsettiği hususların haksız olması nedeniyle müvekkili şirket tarafından davacı şirkete Ankara … Noterliği’rıin 27.03.2019 tarihli …sayılı ihtarnamesi ile cevap verildiğini belirterek haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
-Alüminyum doğrama ve giydirme cephe işleri alt yüklenici sözleşmesi
-İhtarnameler
-Alt yüklenici hakediş raporu
-Ticari defterler
-Bilirkişi Raporları: 01.11.2018 tarihli sözleşme konusu Alüminyum Doğrama ve Giydirme Cephe İşleri Alt yüklenici sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme konusu işlerin %94,25’inin davalı tarafından tek taraflı olarak hukuki bir geçerliliği olmadan başkaca bir firmaya verilerek yaptırıldığı, bu hususun işi bıraktırma olarak nitelendirilebileceği, sözleşmenin usule uygun feshedilmediği için ayakta olduğu bu nedenle davacının müspet zararım talep edebileceği, bu zararın uygulamada kalan iş miktarının değerlendirme kısmında izah edildiği üzere bakiye işi yapsaydı ne kadar kar kazanacağı yönünde hesaplama ile % 15 net kar olarak düşünüleceği, Davalı tarafından toplam işin yaptırılmayan 725.725,00 TL(+KDV)’lik kısmının % 15’inin davacının net kan olarak 108.858,75TL(+KDV) olduğu, söz konusu bu miktara dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceği, dava değerinin ise hali hazırda 1.000,00 TL olduğu takdiri yüce mahkemenize ait olmak üzere görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda dosya bilirkişiye tevdi olunmuş bilirkişi ek raporunda ;
Davalı tarafından toplam işin yaptırılmayan 725.725,00 TL’lik kısmının % 10’unun davacının müspet zararı olacağı, bu bedelin (725.725,00 x 0,10 =) 72.572,50 TL (KDV hariç) olduğu söz konusu bu miktara en yüksek mevduat faiziyle uygulanması istenmiş olsa da tarafların ticari işleriyle ilgili bu hususta dava tarihinden itibaren avans faizi uygulamasında bulunabileceği dava değerinin ise hali hazırda 1.000,00 TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, eser sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan müspet zararın tazmini isteğine ilişkindir.
TBK 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen Eser sözleşmesinde yüklenici, iş sahibinin ödemeyi üstlendiği ücret karşılığında bir eser meydana getirmeyi borçlanır. Sözleşmelerde fesih; bozucu yenilik doğuran bir hak olup, karşı tarafa iradenin ulaşması ile tamamlanır ve hukuki sonuçlarını yaratır. Fesih sürecinin başlatılması ve fesih hakkının kullanılması, özellikle (ayına ilişkin olmayıp) nakit bedel üzerinden yapılmış sözleşmelerde tek taraflı iradenin karşı tarafa ulaşması ile sonuçlarını yaratır.
Menfi (olumsuz) zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 125/III. (B.K.106/II.) maddesindeki genel düzenlemelerdir. Sözleşmenin feshi yahut sözleşmeden dönülmesi halinde alacaklı ancak menfi zararının tazminini isteyebilecektir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 17.01.1990 tarih ve 1989/13-392-1 sayılı kararında da belirtildiği gibi menfi zarar sözleşme yapılmasaydı davalının uğramayacağı zarar olarak tanımlanmaktadır.
Menfi zarar (Olumsuz zarar); dayanağını 818 sayılı BK’nın 108/2. madde (TBK 125/3.) hükmünden almakta olup, sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar, genel bir anlatımla hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan (güvenmekten) doğan zarardır. Bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların (giderlerin) tamamı, başka bir anlatımla karşı tarafın malvarlığına girmese bile o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Olumsuz zarar, sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, sözleşmeden dönen alacaklının haklı olması halinde, kusurlu borçludan isteyebileceği zarardır.
Müspet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği, müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Diğer bir ifadeyle müsbet zarar, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarar şeklinde de tanımlanabilir.
Somut olayda, tam iki tarafa borç yükleyen nitelikteki eser sözleşmesinin tarafları olan davacı ve davalı 770.000,00TL+KDV üzerinden anlaşarak sözleşme imzalamışlardır. Davacı yüklenici işin %5,75’ini tamamladıktan sonra davalı sözleşmenin 20. Maddesine dayanarak işte azaltmaya gittiği iddiasıyla işin devamını davalıya yaptırmamıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta 20. maddenin yorumundan kaynaklanmaktadır. Mahkememizce sözleşmenin bütünü ve 20. Maddenin düzenleniş şekli göz önünde bulundurulduğunda tarafların “her ne oranda olursa olsun iş artışı halinde alt yüklenici aynı birim fiyattan yapmak zorundadır, iş azaltma olması halinde ise alt yüklenicinin herhangi bir hak talep edemeyeceği” düzenlemesi ile tarafların makul oranda bir iş azaltılmasına yönelik irade ortaya koydukları, %94,25 oranında iş azaltmanın sözleşme kapsamına uygun düşmediği ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davacının sözleşmeden beklediği menfaati elde etmesinin davalının tasarrufları nedeniyle engellendiği ve davacının müspet zarara uğradığı kabul edilmiştir. Azaltılan iş miktarı üzerinden bilirkişilerce hesaplanan 72.572,50TL müspet zararın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Davanın kabulüne,
1-72.572,50 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.957,43 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL ve tamamlama harcı olan 1.225,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 3.688,03 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı vekil ile temsil olunduğundan kabul edilen miktar üzerinden …Ü.T. gereğince hesaplanan 10.234,43 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvuru harcı, 1.225,00 TL tamamlama harcı, tebligat-müzekkere ücreti 67,20 TL, bilirkişi masrafı 1.600,00 TL olmak üzere toplam 2.981,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerine bırakılmasına,
6-HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
7-6325 Sayılı Kanunun 18/4-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olan 1.320,00 arabuluculuk giderinin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına
Dair, taraf vekillerin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı