Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/570 E. 2021/87 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
… TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : … Esas
KARAR NO : 2021/87

DAVA : Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2018

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2018

KARAR TARİHİ : 03/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin Japonya vatandaşı olduğunu, anne ve babasının yıllardır arkeolojik kazı yapan bilim adamları olduğunu, bu nedenle davacının yaklaşık 30 yıldır Türkiye’de yaşadığını, tüm okullarını burada bitirerek Hacettepe Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenlik bölümü mezunu olduğunu, müvekkili ile davalı arasında arkadaşlık ilişkisi sonucu birliktelik sebebiyle aynı konutta yaşanmaya başlandığını, müvekkilinin 6 adet 50.000,00-TL bedelli toplam 300.000,00-TL senet imzaladığını, bu senetlerin davalı tarafından müvekkiline tehdit ve hile ile imzalatıldığını, davalının senetlerden birini icra takibine koyduğunu belirterek imzalanan 50.000,00-TL senet nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve senedin teslimine, teminatsız olmadığı taktirde %15 teminat karşılığında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasında 06.2013 yılı ile başlayan flört’ün 02.2014 yılında bittiğini, aynı konutun paylaşılmadığını, müvekkilinin ikametgah adresinin hiç değişmediğini, davacının, taraflar arasında borç ilişkisi olduğunu ikrar ettiğini, davacı tarafın … Bankası kredi kartını ödeyemediğinden dolayı kapandığını, bu süreçte davacının şahsi borçları ve yine davacının işyerinin ihtiyaçları doğrultusunda müvekkilinin 02.04.2014 tarihinde … A.Ş.’den 10.500 TL ve …. Bankası A.Ş.’den 12.000 TL olmak üzere 20.000 TL’nin üzerinde kredi çektiğini ve aynı gün davacıya bu miktarların gönderdiğini, müvekkilinin davacıya güvendiği için daha sonrasında da krediler çekmeye devam ettiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen senetlerin tehdit ve şantajla imzalatıldığı iddia edilmişse de; bu anlamda davacının herhangi bir yasal şikayet yoluna gitmemesi ve sonrasında müvekkili ile borç hususunda görüşmelerinin devam etmesi ve akabinde diğer senetleri imzalamış olması, davacının tehdit ve şantaj iddiasını çürütmekte olduğunu belirterek icra takibine konu 50.000 TL’lik senet için açılan haksız menfi tespit davasının reddine, kötüniyetli açılan dava nedeniyle asıl alacağın en aşağı %20’si tutarında tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen … Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davalı ile 2013-2014 yıllarında tanıştıklarını, aralarında borç para alışverişleri olduğunu, davalının baskı ve şantaj ile müvekkilinden para sızdırmaya çalıştığını, davalının bu tacizleri karşısında müvekkilinin 6 adet senedi davalıya teslim ettiğini, davalının bedelsiz senedi kullanması sebebi ile savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının bedelsiz senetleri müvekkilinin ailesinin mali gücüne güvenerek tahsil etmek için hileyle ele geçirmek sureti ile tahsilatlar yaptığını ileri sürerek toplamda 260.000,00 TL bedelli 5 adet senet hakkında davacının borçlu olmadığının tespiti ile senetlerin iptali ve teslimine, davalının kötüniyetli olması nedeniyle %20 kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı … bu davaya konu senetlerin dışında … Müdürlüğünün E. … sayılı dosyasında takibe konan senet sebebi ile … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasının … bu dava ile birleştirilmesini istemiştir.
DELİLLER
-… Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası
-Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … esas nolu soruşturma dosyası: davacının müşteki davalının şüpheli olduğu, dolandırıcılık, bedelsiz senedi kullanma suçlamasıyla yapılan soruşturma sonunda taraflar arasındaki ilişkinin hukuki ihtilaf olması nedeniyle davalı/şüpheli hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, korkutma ve tehdit nedeniyle düzenlenen bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/1352 Esas 2019/1934 Karar nolu ilamı ile;
“… Türk hukuk öğretisinde kambiyo senetlerinin içerdiği hakkın doğumu konusundaki baskın görüş sözleşme teorisi ile açıklanmakta bu da güven ilkesi ile desteklenmektedir. Bu teoriye göre kambiyo senedinin düzenlenmesi ile içerdiği hak derhal vücut bulmaz, borcun doğumu için ayrıca senedin borç altına girmek kastıyla lehdara da verilmesi yani teslime ilişkin bir de ayni sözleşmenin mevcudiyeti gerekir (Bozer, A./Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, 7.b., Ankara 2017, s.21; Yılmaz, A.L.: Kambiyo Senetlerinde Def’iler, İstanbul 2007, s.51; Öztan, s.106; Kınacıoğlu, s.30 vd.). Bu sözleşmenin kurulması Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gereği karşılıklı ve aynı yöndeki iradelerin açıklanması ile mümkündür. İradelerin açıklanması ve sakatlanması konusunda da aynı Kanunun hükümleri dikkate alınır.
Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın, sözleşmenin diğer tarafının ya da üçüncü bir kimsenin tehdidi (korkutması) sonucu ortaya çıkması hâlinde beyan sahibi, sözleşmeyle bağlı tutulamaz (bonoların düzenlendiği 27.01.2004 günü yürürlükte bulunan 818 s. BK m.29; TBK m.37). EREN’e göre taraflardan birinin, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir irade beyanında bulunması ya da sözleşme yapması hâlinde korkutmadan söz edilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.419 vd.; aynı yönde Kocayusufpaşaoğlu, N./Hatemi, H./Serozan, R./Arpacı, A.: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.I, 6.b., s.471 vd.; Oğuzman, M.K./Öz, M.T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.b., İstanbul 2000, s.97 vd.).
Korkutma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir. 6100 sayılı HMK m.203/ç. Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HMK m.201) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s.2297; Postacıoğlu, İ.E.: Şehadetle İspat Memnuiyeti ve Hudutları, İstanbul 1952, s.208 vd.; Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.II, 15.b., s.).
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında kambiyo senetleri ile bunların düzenlenmesine temel teşkil eden asıl borç ilişkisinden soyut bir borç oluşturulduğu, senedi elinde bulunduran kişinin ayrıca alt ilişkiyi ispatlamak zorunda olmadığı; kambiyo senetlerinin de korkutma suretiyle elde edilebileceği ve korkutma vakıasının da tanıkla ispatlanabileceği sonuçlarına varılmaktadır.
İkrah (korkutma), Türk Borçlar Kanunu 37, 38 ve kısmen 39. maddelerinde belirtildiği üzere bir kimsenin başka bir surette yapmayacak olduğu bir hukuki muameleyi, bir kötülüğün başına geleceği korkusuyla yapmak zorunda bırakılmasıdır. Bu muameleyi yaptığı takdirde aslında irade ile beyan arasında bir uygunsuzluk yoktur, fakat iradenin meydana gelmesi sırasında bir sakatlık (fesad) söz konusu olmaktadır. Korkutma akdin karşı tarafınca yapılabileceği gibi, üçüncü bir şahıs tarafından da yapılabilir. Neticesi bakımından fark yoktur.
İkrah, doktrin ve uygulamada haksız fiilin bir türü olarak kabul edilmektedir. Yapılış tarzına göre ikrah, maddi yada manevi olabilir.
Her korkutma, ikrah olmaz. İkrahın meydana gelmesi için birtakım şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Öncelikle ikrahın ciddi olması gerekir. Başka bir anlatımla ikraha uğrayan kişinin (mükrehin) yapılan tehdit sonucu bir zarara uğrayacağı endişesini taşıması ve gerçek bir tehlikenin varlığı hususunda şüphesinin olmaması gerekir. Çünkü her tehdit korkuyu doğurmaz. İkrahın ciddi olup olmaması durumu objektif olarak değil, subjektif yani mükrehin durumuna bağlı olarak değerlendirilir. Normalde bir insan için korku yaratmayan bir durum mağdur bakımından korku yaratabilir. Her somut olayda korkutulanın yaradılışı, kültürü, cinsiyeti, yaşı, mesleği, bilgi düzeyi sosyal ve ekonomik durumu vs. gibi özellikleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Korkutmanın muameleyi yapana veya yakınlarına karşı olması gerekir. Sadece yakın akrabalar değil kendisine yakından bağlı olan kimselere karşı yapılan korkutma da yasa hükmünün kapsamında yer alır. Hısımlar, dost ve arkadaşlar, sevinci ve tasayı paylaşanlar kişinin yakın çevresini oluşturur. Hizmetçi veya işyerinde çalışan emekli bir müstahdeme yapılan tehdit, ikraha uğrayan şahısta esaslı bir korkunun oluşmasında etkili olabilir. Kuşkusuz bunu belirleme yetkisi hâkime aittir. Bu bağlamda tehlike kişilik haklarına (hayat, sağlık, vücut bütünlüğü, şeref, namus gibi) yönelmiş olabileceği gibi, malvarlığı değerlerine de yönelmiş olabilir.
Söz konusu hukuki muameleyi yaptıracak tehdit hukuka aykırı ve haksız olmalıdır. Mesela hayata veya vücut bütünlüğüne zarar vermeye yönelik tehditleri içerdiği takdirde bu şart gerçekleşmiş sayılır. Buna karşılık tehdit bir hakkın elde edilmesi amacıyla yapılmış ise ikrah söz konusu değildir. Alacağını elde etmek isteyen bir şahsın, borçlusunu, bütün mallarını haciz ettirip sattıracağına yönelik beyanları için bir tehdit bu kapsamdadır.Ancak aşırı çıkar sağlamaması söz konusu durumda yapılan tehdit yine hukuka aykırıdır.
İkrah hemen meydana gelecek ağır bir tehlikeyi içeriyor olmalıdır. Tehlikenin ağırlığı, korkutulan kişinin öznel (subjektif) durumuna göre değerlendirilmelidir, tehdit edilen hukuksal varlığın değerine bağlı olarak, hâkim, korkutmanın ağırlığını belirler. Bu belirleme yukarıda da açıklandığı gibi her somut olayda korkutulanın kişinin karakteri cinsiyeti, yaşı, mesleği, bilgi düzeyi gibi sosyal ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak hâkim tarafından yapılır.Diğer yandan korkutmada kullanılan aracın elverişli olup olmadığı da, önemli olup, bu hususun belirlenmesinde de korkutulanın özel durumu göz önüne alınır.
İkrah cana mala ve hürriyete yöneltilmiş olmalıdır. Maddi ve manevi varlık, TBK’nun 38. Maddesinde “kişilik hakları ve malvarlığı” şeklinde ifade edilmiştir. Kanunda belirtilmemiş olsa da hürriyet de diğerlerine dâhildir.
İlliyet bağlantısı (nedensellik) bulunmalıdır, Korkutma ile yapılan hukuksal işlem arasında nedensellik (neden-sonuç) bağı bulunmalıdır. Öyle ki, korkutma, korkutulan kişinin iradesi üzerinde doğrudan doğruya etkili olmalıdır. Diğer bir ifadeyle korkutulan taraf, böyle bir tehdit olmasaydı da hukuki işlemi aynı şartlar altında yapacaksa artık ikrahtan bahsedilemez.
Ayrıca ikrah hak düşürücü süreye tabi olup, TBK.nun 39.maddesine göre,“Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” denilmek suretiyle korkutulanın korkutma etkisi ortadan kalktıktan sonra 1 yıl içerisinde sözleşmeden dönebileceği hüküm altına alınmıştır. …”
Somut olayda davacı asıl ve birleşen davada; … Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu 50.000,00TL bedelli senedin tehdit, şantaj ve hile ile alındığını beyan etmiştir. Senet tanzim tarihinin 30/09/2017 dava tarihinin 02/08/2018 olduğu, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacının şikayetçi olduğu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … esas nolu soruşturma dosyasında takipsizlik kararı verildiği, Davacının dava konusu senedin tehdit ve ikrah yoluyla müvekkilinden alındığını iddia etmişse de ispata yarar delillerin dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından sübut bulmayan davaların reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Asıl davada alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir. (Her ne kadar sehven kısa kararda kötü niyet tazminatı yazılmış ise de bu husus gerekçeli kararda düzeltilmiştir.)

HÜKÜM;
1-Asıl dava yönünden davanın REDDİNE,
Asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
1-a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 59,30 TL harçtan, peşin alınan 913,64 TL harcın mahsubu ile bakiye 854,34 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
1-b-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
1-c-AAÜT uyarınca 7.754,91 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
1-d-Davalı tarafından yapılan her hangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Birleşen Ankara …. ATM’nin … esas sayılı davası yönünden
Davanın REDDİNE,
2-a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 59,30 TL harçtan, peşin alınan 4.440,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.380,85 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-b-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
2-c-AAÜT uyarınca 26.650,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
3- HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflarca tarafından yatırılan gider ve delil avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı