Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/500 E. 2021/394 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2017/301 Esas – 2021/244
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/301 Esas
KARAR NO : 2021/244

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/04/2017
KARAR TARİHİ : 16/03/2021
YAZIM TARİHİ : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Temizlik Ltd. Şti.’nin davalı bankadan 23.11.2004 tarihli kredi sözleşmesi ile kredi kullandığını, kredi sözleşmesinin akdedildiği tarihte müvekkilinin dava dışı şirkette temizlik işçisi olarak çalışmakta olduğunu ve işverenin baskısı neticesinde kredi sözleşmesinde kefil olarak yer aldığını, Ticaret Sicil kayıtlarında müvekkilinin dava dışı Şirketin % 5 oranında ortağı olarak görünse de gerçek bir ortaklığın söz konusu olmadığını, gerçekte şirketin işçisi olduğunu, SGK kayıtlarına göre müvekkilinin dava dışı şirkette 2003 yılı Mart ayında 2 gün çalışmış gözükse de, devamında % 95 hisseye sahip dava dışı …’nun kardeşi …’na bağlı olarak SGK kaydı yapıldığını, ancak fiiliyatta dava dışı şirketin işçisi olarak çalışmaya devam ettiğini, kredi borçlusu dava dışı şirketin 23.11.2004 tarihinde akdedilen kredi sözleşmesinden doğan borcunu ödememesi neticesinde davalı banka tarafından … Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile borçlu şirket, … ve müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin müvekkiline 10/01/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkilinin icra takibine itiraz edilebileceğini bilmemesi nedeniyle süresinde itiraz edilemediğini ve takibin müvekkili hakkında kesinleştiğini, müvekkilinin halen bir temizlik şirketinde temizlik işçisi olarak çalışmakta olduğunu ve her ay maaşından 1/4 oranında kesinti yapılarak davalının başlattığı icra dosyasına ödeme yapıldığını, sözleşmenin müvekkiline tebliğ olunmadığından ve takip dayanağı olarak gösterilmesine rağmen takip talebine eklenmediğinden müvekkilinin hangi sıfatla imzaladığının icra takip dosyasındaki delillerden anlaşılamadığını, ancak takip sonrasında banka tarafından müvekkiline gönderilen tek sayfada borçlu olarak dava dışı şirketin gösterildiğini, müvekkilinin adının borçlu olarak yazılmadığını, ancak sözleşmede muhtemelen “müşterek borçlu/müteselsil kefil” sıfatıyla yer aldığını, kefaletin hak düşürücü süreye uğradığından sona erdiğini, icra takibine dayanak kredi sözleşmesinin 23.11.2004 tarihinde akdedildiğini, TBK’nun 598/3 hükmü gereği 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, sözleşmeden doğan kefaletin 23.11.2014 tarihinde hak düşürücü süre nedeniyle sona erdiğini, davalının başlattığı icra takibinin 24.08.2016 tarihli olup, ödeme emrinin müvekkiline 10/01/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ödeme emrinin tebliğinde önce davalı bankanın hak düşürücü süreyi kesecek herhangi bin işlem yapmadığını, kefaletin hak düşürücü süreye uğraması nedeniyle borçlu olmadığına hükmedilmesi gerektiğini, kredi sözleşmesinin akdedildiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununda mevcut olmayan hak düşürücü sürenin 6098 sayılı TBK’nun 598/3 maddesinde yer aldığını, 6101 sayılı Kanunun 1. maddesinde sona ermeye ilişkin düzenlemelerin 6098 sayılı TBK hükümlerine tabi olduğunun öngörüldüğünü, 6101 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca müvekkilinin kefaletinin 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu ve kefaletin sona erdiğini ileri sürerek 23.11.2004 tarihli kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan müvekkilinin 10 yıllık hak düşürücü sürenin sona ermesi nedeniyle kefalet sorumluluğunun sona erdiğinin ve davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, ödeme tarihlerinden işleyecek ticari avans faizi ile birlikte maaşından kesilerek yapılan tahsilatın davalıdan İİK’nun 72/6 hükmü gereği istirdadına ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davanın süreden reddi gerektiğini, davacının dava dışı şirketin kullanmış olduğu genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını, kefaletini çekmediği sürece dava dışı şirketin kullandığı kredilerden müteselsil ve müşterek kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, davacının şirket ortaklığından ayrıldığından bahsetmekteyse de müvekkili bankaya kefaleti sona erdirdiğine dair bir bildirimde bulunmadığını, takip konusu alacağın müvekkili banka tarafından dava dışı şirkete 2004 yılında verilen teminat mektubunun 2015 yılında nakde çevrilmesinden kaynaklandığını, bu nedenle de davacının takibe konu borçlardan müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, borcun doğumunun 2015 yılı olduğunu, alacağının zamanaşımına uğradığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının müşterek ve müteselsil kefil olduğu 23/11/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile istirdat istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında takip konusu alacak davalı Banka tarafından temlik edilmiş olup, davacı vekili 06.02.2018 tarihli dilekçesiyle HMK’nun 125/a maddesi gereğince davaya temlik alan … Yönetim AŞ’ye karşı devam edeceklerini bildirmiştir.
Deliller toplanmış, … Müdürlüğü’nün … sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; davalı banka tarafından dava dışı şirket ile dava dışı … ve davacı hakkında 40.101,35 TL üzerinden icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davacıya 10/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği, süresinde itiraz edilmediğinden takibin davacı hakkında kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava konusu genel kredi sözleşmesinin 23.11.2004 tarihinde temlik eden banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 150.000,00 TL limitle imzalandığı, sözleşmede davacının müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı dosyaya kazandırılan genel kredi sözleşmesinin incelenmesinden anlaşılmıştır.
Dosya bilirkişiye tevdi olunmuş, kök ve ek bilirkişi raporunda; TBK’nun 598/3 maddesinde yer alan 10 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu kanaatine varılması halinde taraflar arasındaki sözleşme tarihinin 23.11.2004 olduğu, gerçek kişi davacının sözleşmesinin kurulmasından itibaren geçerli olan 10 yıllık sürenin 23.11.2014 tarihinde hitama erdiği dikkate alınarak temlik eden bankanın ancak 23.11.2014 tarihine kadar davacı kefil hakkında takip başlatabileceği, Bankanın 24.08.2016 tarihinde başlattığı icra takibinde kefil davacıya kefalet borcundan dolayı rücu edemeyeceğinin kabulü gerektiği, bu halde dava tarihi itibari ile davalı (temlik eden) bankadan iadesini talep edebileceği tutarın 773,00 TL si anapara, 8,82 TL si faiz olmak üzere 781,82 TL olarak hesaplandığı, ilaveten takip tarihinden sonra yapılan toplam 23.686,17 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren avans kar payı oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile davalıdan talep edilebileceği, takibe konu borcun 2015 yılında oluşması nedeniyle 10 yıllık sürenin 2015 yılından itibaren işlemeye başlayacağı, dolayısıyla anılan Yasa maddesinde öngörülen sürenin zamanaşımı süresi olduğu yönünde karar verilmesi durumunda davacının kefalet sorumluluğunun devam edeceği, bu halde dava tarihi itibari ile davalı (temlik eden) Bankaya olan borç miktarının 21.435,55 TL’si asıl alacak ve 1.645,75 TL’si mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 23.081,30 TL olarak kabulünün uygun olacağı, dava tarihinden sonra yapılan 23.886,17 TL’nin infaz sırasında dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, bilirkişi kök ve ek raporuna göre; temlik eden banka ile dava dışı şirket arasında 23.11.2004 tarihinde 150.00,00 TL limitle genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, temlik eden banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirket lehine 03.03.2005 tarih ve 42.198,00 TL tutarlı ve 14.04.2005 tarih ve 8.364,00 TL tutarlı iki adet teminat mektubu verildiği, söz konusu teminat mektuplarının 17.02.2015 tarihinde 50.562,00 TL olarak tazmin edildiği, temlik eden banka tarafından dava dışı borçlu şirket ve davacı kefilin de arasında bulunduğu sözleşme kefillerine keşide edilen 16.04.2015 tarihli ihtarname ile toplam 51.225,12 TL alacağın 2 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, davacı kefile ihtarnamenin tebliğ edilemediği, temlik edin banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirket, dava dışı kefil ve davacı hakkında … Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davacıya tebliği üzerine davacı tarafından yasal sürede itiraz edilmediğinden davacı hakkındaki takibin kesinleştiği ve davacı tarafından borçlu olmadığının tespiti ve istirdat talebi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1. maddesinin son cümlesinde ”….Ancak Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiili ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye Türk Borçlar Kanununun hükümlerine tabidir.” denilmiştir. Bu durumda somut olayda borcun sona ermesiyle ilgili olarak 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 6098 sayılı TBK’nun 598/3. maddesinde ise, bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefaletin, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda kefalet ilişkisine uygulanacak özel bir zamanaşımı düzenlemesi bulunmamakta olup, 818 sayılı Kanun’un 125. maddesinde düzenlenen on yıllık sözleşme zamanaşımı uygulanmış, TBK’nda ise bu konuda özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kefilin sorumlu tutulabileceği on yıllık süre, kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacak olup, 10 yıllık sürenin işlemeye başlaması bakımından esas borcun doğduğu veya muaccel olduğu tarihin bir öneminin olmadığının kabulü gerekmektedir. Asıl borçtan bağımsız olarak kefaletin sona ermesine yol açan bu süre hak düşürücü süre olup, zamanaşımından farklı olarak durması ya da kesilmesi de söz konusu değildir (Yargıtay 11. HD’nin 2020/4732 E.-2021/2168 K. Sayılı ve 08/03/2021 tarihli kararı, Ankara BAM 3. HD’nin 2018/1353 E.-2019/629 K. Sayılı ve 04/04/2019 tarihli kararı). Dolayısıyla davalının borcun teminat mektuplarının nakde çevrildiği 2015 yılında doğduğu yönündeki savunmasına itibar edilmemiş, dava konusu kefalet sözleşmesinin kurulduğu 23/11/2004 tarihinden itibaren 10 yılın geçmesi ile TBK’nun 598/3. maddesi gereği kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığı, temlik eden bankanın ise kefaletin sona erdiği tarihten sonra 24/08/2016 tarihinde başlattığı icra takibi ile davalıdan talepte bulunamayacağı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen miktarlar esas alınarak, davanın kabulüne, davacının borçlu olmadığının tespitine ve davacı tarafından ödenen miktarların istirdadına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın kabulü ile davacının … Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2- 781,82 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bu miktarın 773,00 TL’sine dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine,
3- Dava tarihinden sonra ödenen 396,00’nin 26.04.2017 ödeme tarihinden, 381,00 TL’nin 24.05.2017 ödeme tarihinden, 1.500,00 TL’nin 20.06.2017 ödeme tarihinden, 425,00 TL’nin 28.06.2017 ödeme tarihinden, 388,00 TL’nin 29.07.2017 ödeme tarihinden, 499,00 TL’nin 17.08.2017 ödeme tarihinden, 341,27 TL’nin 20.09.2017 ödeme tarihinden, 339,28 TL’nin 20.10.2017 ödeme tarihinden, 349,99 TL’nin 22.11.2017 ödeme tarihinden, 365,17 TL’nin 26.12.2017 ödeme tarihinden, 344,26 TL’nin 30.01.2018 ödeme tarihinden, 404,81 TL ‘nin 05.03.2018 ödeme tarihinden, 404,81 TL’nin 27.03.2018 ödeme tarihinden, 455,76 TL’nin 30.04.2018 ödeme tarihinden, 404,81 TL’nin 01.06.2018 ödeme tarihinden, 1.500,00 TL’nin 04.06.2018 ödeme tarihinden, 399,54 TL’nin 22.06.2018 ödeme tarihinden, 390,37 TL’nin 27.07.2018 ödeme tarihinden, 405,62 TL’nin 31.08.2018 ödeme tarihinden, 505,79 TL’nin 02.10.2018 ödeme tarihinden, 367,85 TL’nin 30.10.2018 ödeme tarihinden, 415,61 TL’nin 04.12.2018 ödeme tarihinden, 388,31 TL’nin 04.01.2019 ödeme tarihinden, 404,24 TL’nin 04.02.2019 ödeme tarihinden, 505,23 TL’nin 01.03.2019 ödeme tarihinden, 505,23 TL’nin 05.04.2019 ödeme tarihinden, 509,80 TL’nin 13.05.2019 ödeme tarihinden, 1.500,00 TL’nin 27.05.2019 ödeme tarihinden, 526,57 TL’nin 07.06.2019 ödeme tarihinden, 505,23 TL’nin 02.07.2019 ödeme tarihinden, 532,66 TL’nin 02.08.2019 ödeme tarihinden, 656,12 TL’nin 04.09.2019 ödeme tarihinden, 478,33 TL’nin 04.10.2019 ödeme tarihinden, 478,04 TL’nin 05.11.2019 ödeme tarihinden, 506,72 TL’nin 05.12.2019 ödeme tarihinden, 478,04 TL’nin 02.01.2020 ödeme tarihinden, 489,51 TL’nin 07.02.2020 ödeme tarihinden, 581,18 TL’nin 09.03.2020 ödeme tarihinden, 581,18 TL’nin 02.04.2020 ödeme tarihinden, 581,18 TL’nin 04.05.2020 ödeme tarihinden, 581,18 TL’nin 04.06.2020 ödeme tarihinden, 321,82 TL’nin 06.07.2020 ödeme tarihinden, 325,61 TL’nin 07.08.2020 ödeme tarihinden, 322,12 TL’nin 07.09.2020 ödeme tarihinden, 321,53 TL’nin 05.10.2020 ödeme tarihinden, 300,87 TL’nin 16.11.2020 ödeme tarihinden, 321,53 TL’nin 09.12.2020 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davalının takipte kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,

5- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve alınması gereken 2.739,32 TL peşin harcın HMK’nun 125/1-a maddesi uyarınca davalı temlik alan … Yönetim A.Ş. ve temlik eden ….Bankası A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 6.013,18 TL vekalet ücretinin HMK’nun 125/1-a maddesi uyarınca davalı temlik alan … Yönetim A.Ş. ve temlik eden …Bankası A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 252,50 TL posta masrafı, 750,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.002,50 TL yargılama giderinin HMK’nun 125/1-a maddesi uyarınca davalı temlik alan … Yönetim A.Ş. ve temlik eden ….Bankası A.Ş.’den müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı temlik alan … Yönetim A.Ş. ve temlik eden …. Bankası A.Ş.’ tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
9-Adli Yardım Kabul kararı bulunmasına rağmen dosya da suç üstü ödeneğinden karşılanmak üzere her hangi bir masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-HMK’nın 333.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/03/2021