Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/33 E. 2022/269 K. 17.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/33 Esas – 2022/269

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2022/33
KARAR NO : 2022/269

HAKİM : …
KATİP :…

DAVACI …
VEKİLİ : Av. ..
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. ..
DAVALI : 2-…
VEKİLİ : Av..
DAVA : Marka 2021-M-10252 Sayılı YİDK Kararı İptali-Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 29/01/2022
KARAR TARİHİ : 17/10/2022 Yazım Tarihi: 04/11/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkil şirkete ait seri markalarından biri olarak algılanacağını, taraf markaları arasında sınıfsal benzerlik olduğunu, bu nedenle SMK m. 6/1 hüküm şartlarının gerçekleştiğini, müvekkil şirketin “….ibareli seri markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanmış tanınmış markalar olduğunu, konsept mğazacılık anlayışına sahip 112 adet macrocenter mağazası bulunduğunu, dava konusu markanın seçilmesinin haklı bir nedeni olmadığını, sadece müvekkile ait markanın bilinirliliğinden yararlanmak amacıyla bu ibarenin tescil edilmek istendiğini, marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek Marka ….Kararı İptali-Hükümsüzlük davanın kabulünü talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı firma vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Karşılaştırmaya konu markalar ve markaların sınıf kapsamları arasında herhangi bir benzerliğin olmadığını, “… ibaresinin müvekkil tarafından yaklaşık 26 yıldır kullanıldığını ve iyi niyetli olarak unvanının ilk iki kelimesini birleştirerek marka başvurusunun yapıldığını, “makro” ibaresinin bütüncül olarak markaya bakıldığında baskın konumda yer almadığını, makro ibaresinin “büyük, geniş” anlamına gelmesi nedeniyle zayıf ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, vasıf bildirdiğini ve anlamı itibariyle davacının tekeline bırakılamayacağını, mal ve hizmetlerin değerlendirilmesinde davacının hiçbir şekilde araç tamir, özellikle lastik alım satımı veya tamir işleri yapmadığını, markalar arası benzerlik bulunmadığından tanınmışlık hükmünün uygulanamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı firmanın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın itiraz mesnedi markaları arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, davacı tarafın SMK 6/3 maddesine göre önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği, SMK 6/5 maddesine göre tanınmışlık ve SMK 6/9 maddesine göre davalı başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddialarının yerinde ve doğru olup olmadığı Türk Patent Kurumunun… sayılı YİDK kararının iptalinin davalı markasının da hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 01.12.2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 29.01.2022 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun …. sayılı kararında;…. başvuru numaralı “makrolastik” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, yayına itiraz sahibi firma tarafından, başvurunun ….sayılı “…. bir tıkla alışverişi evinize indirin! şekil”, “macrocenter” , “macrocenter” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, eskiye dayalı kullanım, kötüniyet ve tanınmışlık gerekçesiyle 6769 sayılı SMK’nın 6. maddesi uyarınca tümden reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
……
Bu bilgiler ışığında yapılan incelemede, çekişme konusu markalar ve hizmetler arasındaki farklılıklar ile …” ibaresinin “büyük, geniş” anlamlarına gelmesi nedeniyle görece düşük ayırt edici niteliğe sahip olduğu dikkate alındığında markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı görüşüne ulaşılmıştır.
Diğer yandan, markalar arasında iltibasa yol açabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı gibi, başvuru konusu markanın tescili veya kullanımı halinde 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağını ilişkin olarak da, itirazda, muterezin markalarına verilecek zararın ya da markalarının ününden sağlanacak yararı nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, Kurul’da da bu yönde bir kanaat oluşmadığından, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış ve bu yöndeki itirazda kabul edilmemiştir. Eskiye dayalı kullanım iddiası, SMK m. 6/3 şartlarının oluştuğu ispat edilmediğinden kabul edilememiştir. Başvuru ile itiraz gerekçesi markalar benzer bulunmadığından, muterizin alan adı gerekçeli itirazı da kabul edilmemiştir.
Başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanamadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik veya karıştırılma ihtimali, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötü niyet iddiasının kabulü için yeterli bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi 1/02/2012 tarih … sayılı kararı, para. 90) bu gerekçeye dayalı itirazda yerinde ve haklı görülmemiştir. Sonuç olarak; yayına itiraz hakkında Markalar Dairesi Başkanlığınca verilen karar yerinde görülmüş ve itirazın reddi gerekmiştir.
KARAR İtirazın reddine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır. ( Bu konuda örneğin; “Marka sahibinin, markasını tescil ettirirken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir” (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd).
…. Kararı”nda da “Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
…. sayılı kararında “önceki markanın varlığı hakkındaki mevcut veya muhtemel bilginin, başvurunun kötü niyetle yapıldığını tek başına göstermeyeceği ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği” hükmü verilmiştir. Yargıtay HGK’nun 09.05.2018 tarih E.2017-96 K.2018/1043 sayılı Kararında da “Kötüniyetin varlığının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği, markaların iltibasa yolaçması ve davalının uzun süredir davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin başlı başına kötüniyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı” vurgulanmıştır.)
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları

12,37. Sınıf 01,02,03,04,07,10,11,12,13,15,17,19,
23,25,26,27,34,36,37,39,42,44,45. Sınıf

05,06,08,09,14,16,18,20,21,22,24,28,29,
30,31,32,33,35,38,40,41,43.Sınıf
( ve … ibareli DİĞERLERİ )
Bilirkişi heyetinden alınan 19.08.2022 tarihli raporda ÖZETLE; ” – Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan 12 ve 37. sınıf malların tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ve hizmetler ile aynı/aynı tür ya da benzer olduğu,
– Taraf markalarını oluşturan esas unsurların bütünsel algıları itibariyle, ilgili tüketiciler nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerlik taşımadıkları,
– SMK m. 6/3 hüküm şartlarının gerçekleşmediği,
– Davacı “…” markasının parekende hizmetleri sektöründe tanınmışlığının mevcut olduğu ancak davaya konu marka kapsamında …” ibaresi üzerinde böyle bir tanınmışlığının ispatlanamadığı yorumunda, tanınmış marka olarak değerlendirilmesi hususunda takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu, bununla birlikte SMK m. 6/5 hüküm şartlarının oluşmadığı,
– Davacı tarafından dava konusu başvurunun kötüniyete dayandığının ispatlanamadığı, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu; Bilirkişi raporundaki “başvuru kapsamında yer alan 12 ve 37. sınıf malların tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ve hizmetler ile aynı/aynı tür ya da benzer olduğu,” tespiti ile de emtia benzerliği de oluştuğu;
( Nitekim Y…. karar sayılı ilamında ” davacı markalarının asıl unsurunu “….karar sayılı kararında da zikrolunduğu üzere, itiraza mesnet davacı markaları ile davalı başvuru markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunduğu, dolayısıyla aynı mal ve/veya hizmetlerde kullanılması halinde o mal ve hizmetlerin aynı teşebbüsten ya da bağlı teşebbüsten geldiği yönünde iltibasa sebep olabileceği kabul edilmelidir. ” şeklinde;
Yine … karar sayılı ilamında ” davacı markalarının asıl unsurunu “…” ibaresinden oluştuğu, başvuru konusu işaret ise ..” ibaresidir. Bu durumda, itiraza mesnet davacı markaları ile davalı başvuru markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunduğu, dolayısıyla aynı mal ve/veya hizmetlerde kullanılması halinde o mal ve hizmetlerin aynı teşebbüsten ya da bağlı teşebbüste. Şu halde, aynı mal ve hizmetlerde markanın köken gösterme fonksiyonu yönünden karıştırma ihtimali bulunduğu gözetilip bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi ” şeklinde; emsal kararlarında da bu şekilde değerlendirme yapıldığı);
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının …” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının emtia benzerliği oluşan “…” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının emtia benzerliği olan “…” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “… ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşayabileceği, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından benzerlik nedeniyle başvuru konusu işaret ile davacının emtia benzerliği olan tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşabileceğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunduğu kanaati oluştuğu; ( HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle ve …. sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir.)
Diğer yönden ise ;
Davacı tarafın ….” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Ancak; bu durumlar yukarıda izah edilen SMK 6/1 maddesindeki iltibası ortadan kaldırmadığından neticeden davanın kabulü gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patent’in … Sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu… sayılı marka tescilli olduğundan HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, Sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patent Kurumuna müzekkere yazılmasına,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
5-AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan eşit tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Davacının yaptığı; 2.350,00 TL bilirkişi ücreti, 170,00 TL tebligat ücreti, 80,70 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 2.600,70 TL yargılama giderinin davalılardan eşit tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile …. Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.
17/10/2022

Katip …. Hakim …
E-İmzalıdır E-İmzalıdır