Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/97 E. 2022/46 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. ”TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/97
KARAR NO : 2022/46
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : … – …
DAVA …
DAVA TARİHİ : 30/03/2021
KARAR TARİHİ : 14/02/2022 Yazım Tarihi : 02/03/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkilinin 44 yıldır tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, “…” ve “… Giyim” markalarının 2001 yılından bu yana 25. ve 35. sınıflarda
tescilli olduğunu, toplam 7 mağazası bulunduğunu, her yıl reklam ve tanıtım harcamalarına ciddi
kaynak ayırarak tv, radyo, gazete ve dergilerde markası için reklamlar yayınladığını, davalının da
tekstil sektöründe faaliyet göstermesi, “… workwear iş market” markasının 25. ve 35.sınıflarda
tescilli olması, “yusufiselbiseleri.com” adresli sitesinden ve Trendyol gibi siteler aracılığıyla ticari
faaliyette bulunulduğunun öğrenilmesi üzerine davalıya ihtar gönderildiğini, ihtara rağmen
müvekkiline ait markanın davalı tarafından haksız bir şekilde kullanılmaya devam edildiğini, davalının
markasının iş elbiseleri satışına yönelik olsa da müvekkili açısından haksız rekabet oluşturduğunu,
davalının markasının ana unsuru “…” ibaresi olduğundan müvekkilinin markasıyla iltimas ettiğini
ifade ederek, tecavüzünün tespitine, men’ine, davalı markasının (… ) hükümsüzlüğüne, ürünlerin imhasına,
kararın yayınlanmasına, şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ile 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan
alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalıya usulüne uygun tebligatın yapıldığı, cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. .”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. “
Madde 29 ” (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. ( 7.nci maddede sayılan haller 2.nci FIKRADA ; a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması., b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. 3.ncü FIKRADA ; a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.)
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek, ” hükmü,
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU (14.02.2011 tarihli yayınlanan);
Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmü yer almaktadır.

SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/5 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir.
Tanınmış marka kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; 1- Davacı tarafın 2… tescil sayılı “… …” ibareli tescilli marka haklarının davalı tarafça internet ortamı dahil satışa sunduğu ürünler üzerinde kullandığı iddiasına bağlı marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşup oluşmadığı, maddi ve manevi tazminat talebinin yerinde ve doğru olup olmadığı,
2-Davalı tarafın … sayılı markasının davacının önceki tescilli markalarına dayalı iltibas ve tanınmışlık ve haksız rekabet iddialarına bağlı hükümsüzlüğü gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın , Dava tarihinde korunan;
…sayılı 26.02.2013 tarihinde 35 sınıfta (tekstil ürünlerinin satışına dair) tescil edilen “…-…” ibareli markası olduğu;
… sayılı 14.01.2013 tarihinde 25 ve 35 sınıfta (tekstil ürünlerinin satışı dahil) tescil edilen “… …-…” ibareli markası olduğu;
… sayılı 28.03.2019 tarihinde başvurusu yapılan 31.10.2019 tarihinde 35 sınıfta (tekstil ürünlerinin satışı dahil ) tescil edilen “…-…” ibareli markası olduğu;
Davalı tarafın ise 13.05.2019 tarihinde başvurusu yapılan 26.08.2019 tarihinde 25 / 35 / sınıflarda tescil edilen “… …” ibareli markası olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 10.01.2022 tarihli raporda ÖZETLE; “1-Davalının tescilli markasına dayalı kullanımlarının davacıya ait markaların tescilinden doğan hakların ihlali olarak SMK 7. ve 29. maddeleri kapsamında değerlendirilemeyeceği,
2-Davalı markası açısından hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı,
3-Davacının üstün ve öncelikli hakkının bulunmadığı,
4-Tanınmışlık koşullarının oluşmadığı,
5- Davalı kullanımlarının davacı adına tescilli markalar açısından haksız rekabet oluşturmayacağı,
6-Davacı lehine maddi tazminat hesabının mümkün olmadığı,
7-Davacı lehine manevi tazminat değerlendirmesinin mümkün olmadığı,,” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni heyetten rapor veya aynı heyetten ek rapor alınması talebi ile HMK 30 uncu maddesi kapsamında ele alınıp değerlendirildiğinde sunulan rapor karşılaştırma tablosu da göstererek denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir nitelikte bulunarak yargılamanın gereksiz uzamaması için bu taleplerin reddine karar verilmiştir.
GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka (davacıya ait olan) ile sonraki tesçilli marka (davalı markası) arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Marka Hükümsüzlüğü yönünden;
Davacının “…-…” ibareli markalarıyla davalının “… …” ibareli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, her iki taraf markalarında “…-…”ibaresinin asli ayır edici unsur olarak kullanıldığı, diğer yönden bilirkişi raporundaki tablo da da görüleceği üzere mal/hizmet benzerliği de oluştuğu;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, önceki markadaki ve sonraki markadaki işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma/yararlanma süresi içinde, davalının “… …” ibareli markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacıya ait “…-…” ibareli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı ; asli unsurlardaki işaret benzerliği nedeniyle her iki marka arasında yanılgı yaşayabileceği, hedef kitle açısından ise asli unsurlardaki işaret benzerliği nedeniyle davalı markası ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşabileceği , bu açıdan taraf marka işaretleri arasında 6769 sayılı SMK 6/1 iltibas nedeniyle (aksi yöndeki bilirkişi görüşüne HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) davalı markası hakkında SMK 25/1 maddesindeki hükümsüzlük koşulu da oluştuğu;
Diğer yönden davacının SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmasa da ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ; bu durum var olan iltibası ortadan kaldırmadığından tüm bu gerekçelerle SMK 25/1 .nci maddedeki hükümsüzlük koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.

Marka tecavüzü/ haksız rekabet yönünden;
Davacının “…-…” ibareli markalarıyla davalının “… …” ibareli markasal kullanımı arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmakla beraber 6769 sayılı SMK 7.nci maddeye göre “tescilli marka sahibine kullanım dahil münhasır bazı haklar sağladığından ve kanunla koruma da tescil yoluyla elde edildiği” hükmünden hareketle davalının terkin edilmediği sürece tescilli olan “… …” ibareli markasını markasal anlamda kullanmasında marka tecavüzü/Haksız Rekabet koşulları oluşmadığından nitekim bilirkişi raporunda bu husus” Davalının tescilli markasına dayalı kullanımlarının davacıya ait markaların tescilinden doğan hakların ihlali olarak SMK 7. ve 29. maddeleri kapsamında değerlendirilemeyeceği,” şeklinde de ifade edildiğinden bu kısım açısından ise davanın reddi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalı tarafa ait … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patent’e müzekkere yazılmasına,
3-Diğer kısımlar yönünden davanın reddine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,4‬ TL’nin davalılardan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Davacının yaptığı (2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 142,5‬ TL tebligat gideri) toplam 2.242,5‬ TL nin kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 si olan 1.121,25 TL ile 59,30 TL ilk harç masrafının toplam 1.180,55‬ TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı şahsın yokluğunda6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 14/02/2022
Katip … Hakim …
E-imzalıdır E-imzalıdır