Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/31 E. 2022/10 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/31 Esas – 2022/10

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/31
KARAR NO : 2022/10

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACI :….
DAVALI :….
DAVA : Marka …Sayılı YİDK Kararı İptali – Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 03/02/2021
KARAR TARİHİ: 19/01/2022 Yazım Tarihi : 03/02/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkilinin 2002 yılından bu yana Türkiye’de ilaç sektörünün lideri olduğunu, reçeteli ve reçetesiz ilaç kategorilerinde orijinal ve eşdeğer üretim, tanıtım ve satış yapan bir kuruluş olduğunu, 2007 yılında dünyanın en büyük 100 ilaç şirketi arasına giren ilk Türk şirketi unvanını elde ettiğini, 50’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdiğini, Avrupa Birliği ülkelerinden Kanada’ya, Kuzey Afrika’dan Asya’ya 60’tan fazla ülkeye ürünlerini ulaştırdığını, … ülkelerinde gerek kendi markasıyla gerekse iştirakleri ile satış yaptığını, müvekkilinin Türk Patent nezdinde pek çok tescilli markası olduğunu, “…” ibareli markanın da yine müvekkili adına … tescil numarası ile “Kozmetik ve parfümeri ürünleri ile sabunların üretiminde kullanılan doğal ürünler Odalar, taşıt araçları ve diğer mekanlar için koku gidericiler, koku vericiler, kişisel kullanım dışındaki deodorantlar…mallarında tescilli olduğunu, dava konusu “…” ibareli markanın ilanına yapılan itirazın MDB ve YİDK tarafından red edildiğini, …” marka başvurusu ile müvekkilin “…” markası arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markalardaki ortak ibarenin ‘’…’’ olduğunu ve dolayısıyla bu ibarenin birebir aynı olduğunu, davaya konu olan markanın başına ayırt edicilik katmayan bir harfin eklenmesi suretiyle oluşturulan itiraza konu markanın müvekkil markası ile benzerlik oluşturmadığının kabulü mümkün olmadığını, tüketici gözünde karıştırılacağının çok açık olduğunu, müvekilinin 6 harften oluşan müvekkilinin markasının 5 harfinin aynen itiraza konu olan markada yer aldığını, davaya konu olan marka sahibi müvvekil markasından H ve A harflerini çıkartarak yerine yalnızca E harfini ekleyerek markaları farklılatırmadığını markaların işitsel anlamda benzer olduğunu, müvekkilen ait markanın bilinen bir anlamının olmadığını, müvekkilinin markası ile itiraz konu markanın 05. sınıfta yer alan aynı ve ilintili malları kapsadığını, müvekkilinin piyasadaki ‘’…’’ markasına ait krem ürününün piyasaya sürülmesi 25.07.2003 yılında Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nden alınan onay ile gerçekleştiğini, davalının ‘’…’’ marka başvurusu, henüz piyasaya sunulmamış olmasından dolayı ürünün ne olacağı, ne için kullanılacağını belirlemek mümkün olmayacağını, müvekkiline ait ‘’…” markası ile dava konusu ‘’…’’ markasının karıştırılması, müvekkilin seri markası sanılması ve müvekkilin tanınmış olan markasının sulanmasına sebebiyet vermesinin mümkün olacağını, ’…’’ markası müvekkil markaları ile aynı sınıf olan 05. sınıfta tescil edilmesi halinde haksız rekabet oluşturacağını, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu belirterek Türk Patent YİDK’nın 30.11.2020 tarih ve 2020-M-9653 sayılı kararının iptaline, 2019/122779 başvuru no’lu “…” marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde 05. Sınıfın tümü bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı firma vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Müvekkil firmanın tescil başvurusuna konu “…” markası ilaç markası olarak kullanılacağını, davacı firma adına tescilli “…” markasının 03 üncü sınıf kapsamında birden fazla alt sınıfta tescil edilirken 05. sınıfta yalnızca “Kozmetik ve parfümeri ürünleri ile sabunların üretiminde kullanılan doğal ürünler. Odalar, taşıt araçları ve diğer mekanlar için koku gidericiler, koku vericileri kişisel kulanım dışındaki deodarantlar” şeklindeki emtialar için tescil edilmiş olduğunu ve krem formundaki kozmetik ürünlerinde kullanıldığını, müvekkil şirket tarafından antiemetik tablet için tescili istenen “…” markası bu alanda kullanılan pek çok ilaç markasında yer alan “EME” ibaresi ile kimyasal bir bileşik olan “…” ibaresinin birleşimi ile oluşturulduğunu, “…” ibaresinin organik bir bileşik olduğunu, davacı firmanın “…” ibaresinin bilinen bir anlamı bulunmayan yaratıcılık ürünü olduğu, bu nedenle doğrudan bir anlam taşımayan “EMOTOL” ibaresinin tüketicilerde “…” ibaresini çağrıştıracağı yönündeki iddiası kabul edilir olmadığını, 05. sınıfta yer alan emtianın tüketici kitlesini doktor, eczacı, diş hekimi, ilaç mümessilleri gibi meslek mensuplarının oluşturduğu dikkate alındığında dava konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığının açık olduğunu, “…” markası ile satışa sunulacak olan bulantı-kusma karşıtı ilaçla, davacı yanın “…” markasıyla satmakta olduğu krem formundaki ürünler arasında orta düzey bilinçlenmiş tüketicilerin de ticari ya da hukuki bağ kurulma olasılığının bulunmadığını, müvekkil şirket tarafından tescili istenen “…” ibaresi ile davalı şirket adına tescilli “…” markasında harf farkı bulunduğu gibi yazım tertibatı ve telaffuz açısından da fark bulunduğunu, “…” ibaresinin yalnız ilaç markası olarak değil ticari bir marka olarak da “…” markası ile iltibas tehlikesi içerisinde bulunmadığını, markanın farklı ürünler için kullanılmasının da haksız rekabet teşkil etmeyeceğini belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı firmanın 2019/122779 başvuru sayılı markası ile davacı tarafın 2014/76333, … sayılı markaları arasında SMK 6/1 maddesi açısından iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, başvuru ibaresi üzerinde davacı tarafın önceye dayalı kullanım, markalarının yurt içi, yurt dışı tanınmışlığı, davalı başvurusunun kötü niyetli ve haksız rekabet oluşturduğu iddialarının SMK 6/3, 6/4-5, 6/9 ve TTK 54 ve devamı maddeleri kapsamında yerinde ve doğru olup olmadığı, TÜRKPATENT’in …sayılı YİDK kararının iptalinin, davalı markasının 5. Sınıfta yer alan tüm emtialar açısından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 10/12/2020 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 03/02/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun …sayılı kararında; “…….. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itirazlara gerekçe olarak gösterilen 2014 76333, 2003 13637 sayılı ve “memethol”, “…” ibareli markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu nedenle, markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki itirazlar yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan başvuruya konu “…” markasının başvurunun eşya listesinde yer alan mallar ve hizmetler açısından 6769 s. SMK’nın 6/III maddesinde tanımlanan ve reddini gerektirecek düzeyde itiraz sahibi lehine hak sahipliği doğuracak nitelikte tescil başvurusundan önce Türkiye’de markasal olarak aktif ve yoğun kullanımının ispatlanamadığı kanaatine varılmış olduğundan bu yöndeki iddianın da reddi gerekmiştir.
….. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/IV ve 6/V maddeleri hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir.
Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır.
Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır. Sayılan nedenlerle, her iki itirazın da reddi gerekmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü;
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU (14.02.2011 tarihli yayınlanan);
Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” ,
Madde 55 “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.; “hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/4 maddesine göre tanınmış markada ;
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, işaret ve emtia açısından aynı veya benzerinin Türkiye’de aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından başvurusunun yapılması halinde itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmektedir.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markası
… (2019/122779) … (…)
05. Sınıf 03,05. Sınıf

Bilirkişi heyetinden alınan 13.12.2021
tarihli raporda ÖZETLE; ” Davalıya ait 2019 122779 sayılı ibareli marka ile davacının mesnet gösterdiği “…” markaları arasında her ne kadar bazı mallar benzer olsa da taraf markalar görsel ve işitsel olarak benzer olmadığından 6769 S. SMK m.6/1 anlamında iltibas tehlikesinin oluşmadığı,
Taraf markalar arasında görsel ve işitsel anlamda benzerlik olmadığından davalı başvurusunun, davacının tanınmış olduğu iddia edilen markasından SMK 6/4 ve 6/5 maddesi anlamında haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt ediciliğini zedeleyebileceği koşulların oluşmayacağı,
Davacının … ibaresi üzerinde dava konusu 05. Sınıfta yer alan mallar bakımından SMK m.6/3 hükmüne göre öncelik hakkının olmaması nedeniyle davaya konu olan markanın tesciline engel bir durum oluşturmayacağı,
Dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiası ispata elverişli delilin dosyada mevcut olmadığı, bununla birlikte bu hususun Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu,
Taraf markalar arasında iltibas ihtimalinin olmadığından haksız rekabet hükümlerinin de oluşmayacağı, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talep reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacının ” … ” ibareli markası arasında dava konusu edilen 2019/122779 sayılı markanın kapsamında yer alan ”05.06: İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. 05.07: Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” malları yönünden ortalama tüketici kesimi ( bu mallar ilaç ve benzeri ürünler olmadığı için bilinçli hedef tüketiciye sunulan mallar olmayıp toplumun her kesimine sunulan , serbestçe herhangi bir satış yeri veya marketin raflarında satış için teşhir edilebilen mallar olup) nazarında görsel ve sesçil benzerlik oluştuğu;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu yukarıda belirtilen mallar yönünden ayırdığı satın alma süresi içinde davalının başvuru markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacının ” … ” ibareli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama tüketici kesimi nezdinde başvuru kapsamındaki yukarıda belirtilen mallarda davacının ” …” ibareli markalı ürününü satın almak isterken davalının “… ” ibareli başvuru markalı ürünü satın almak şeklinde bir yanılgı yaşayabileceği, işaretsel benzerlik nedeniyle başvuru kapsamındaki yukarıda belirtilen mallar yönünden her iki taraf markasının aynı işletmeye ait markalar ya da idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme markaları olarak algılanabileceği , taraf markaları arasında bu mallarda SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşulu oluştuğu;(aksi yöndeki bilirkişi görüşüne HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) ;
Yukarıda belirtilen emtia dışında kalanlar açısından SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşulları oluşmadığı gibi başvuru markasındaki mallar açısından davacının başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı, Yine SMK 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulu ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan davalı marka başvurusu nedeniyle ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ) kanıtlanmadığı; Ayrıca , dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Neticeden dava kısmen kabul edilip kısmen de reddedilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patentin …sayılı YİDK kararının dava konusu edilen 2019/122779 sayılı markanın kapsamında yer alan ”05.06: İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. 05.07: Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” malları yönünden YİDK kararının KISMEN İPTALİ ile markanın bu mallar yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patente müzekkere yazılmasına,
3-Diğer kısımlar yönünden davanın reddine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalılardan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
6-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Davacının yaptığı (2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 95,00 TL tebligat gideri) toplam 2.195,00 TL nin kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 si olan 1.097,50 TL ile 59,30 TL ilk harç masrafının toplam 1.156,8‬ TL nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı firma vekilinin yokluğunda 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 19/01/2022

Katip … Hakim …
E-İmzalıdır E-İmzalıdır