Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R
ESAS NO : 2021/303
KARAR NO : 2022/253
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … -..
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : … -… …
VEKİLİ : Av. … ..
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/10/2021
KARAR TARİHİ: 10/10/2022 Yazım Tarihi: 31/10/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkili şirketin, 1993 yılında …’de kurulduğu, kısa sürede dünyaca ünlü markaların distribütörlüğüne ev sahipliği yapmaya başladığı ve … Enstrümanları” sektörünün lideri haline geldiği, portföyündeki yaklaşık iki yüz markanın …, ….) ….distribütörü ve ithalatçısı olan müvekkili şirketin, kendisine ait online satış mağazası olan ….’ nin yanı sıra, İstanbul’da onyedi, ….da olmak üzere toplam otuzbir “Perakende Mağazası” ve altıyüzden fazla bayisi ile müşterilerine hizmet vermekte olduğu, müvekkili şirketin Türk Patent Enstitüsü nezdinde yaklaşık on tane tescilli markasının mevcut olduğu, tescilli markalarının yanı sıra, dava konusu “… markası da dâhil olmak üzere müvekkili şirketin tescilsiz olarak uzun yıllardan beri kullandığı ….” vb. markalarının mevcut olduğu, müvekkil şirketin, satışını yaptığı müzik aletleri ürünlerinin üzerinde bu tescilsiz markaları kullandığı ve …” markalı ürünlerin satışını gerçekleştirdiği, davalının, kendisine ait …da bulunan mağazasında müzik aletleri sattığı, davalının, geçmişte müvekkili şirketin bayisi olup, belli dönemlerde müvekkili şirketten toptan müzik aletleri satın aldığı, müvekkil şirketin, uzun yıllardan bu yana “…” markalı klarnetleri sattığı; 15. sınıfta tescilli bulunan “….” markasının gerçek hak sahibi olduğu, davalının, …tescil numarasıyla tescil ettirdiği, oysa müvekkil şirketin, “….” ibareli markaya ilişkin müvekkili şirketin gerçek hak sahipliği bulunduğu, marka üzerinde öncelik hakkının o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye ait olduğu, bu kişiye “gerçek hak sahibi” denildiği, burada marka hakkının tescilden önce doğduğu ve sonradan sicile yapılan tescilin açıklayıcı nitelikte olduğu, tescilsiz markadan kasıtın, sicile kaydedilmemekle birlikte fiilen markasal anlamda kullanılan işaret olduğu, gerçek hak sahipliği ilkesinin markasını tescil ettirmemiş kişilerin üçüncü kişiler karşısında korunmasını sağlayan çok önemli bir hukuki araç olduğu, müvekkili şirketin “….” ibaresi üzerinde 10.07.2013 tarihinden itibaren markasal kullanımı bulunduğu ve bu markasal kullanımının davalı markasının başvurusundan önce olduğu, müvekkili şirketin “…” markalı klarnetleri ……’nde bulunan …. ünvanlı bir üreticide ürettirdikten sonra,… pazarında bu ürünlerin satışını gerçekleştirdiği, ilk kez 10.12.2012 tarihinde ürettirdikten sonra …’ye ithal ettiği, müvekkili şirketin iştigal konusunun, davalının “…” markasını tescil ettiği ve hükümsüzlüğünü talep ettikleri “müzik aletleri ve kutuları” ürünlerinin ithalatı ve satışı olduğu, müvekkili şirketin “…” ibaresini 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 15. sınıfta “müzik aletleri ve kutuları” mal ve hizmetlerinde markasal olarak kullandığı, dava dilekçelerinde sundukları fatura örneğinden de görüleceği, müvekkili kullanımının davalının marka başvurusundan önce olduğu, müvekkil şirketin “…” markası ile davalı yana ait “…” ibareli markanın ayniyet arz etmesi ve yine müvekkil ile davalı yanın müzik aletleri ve kutuları üzerinde dava konusu markayı kullanıyor olmalarının tüketiciler nezdinde iltibasa sebep olacağı; davalı yanın, müvekkili şirkete ait markanın aynısını (görsel, biçimsel, anlamsal ve sesçil olarak) birebir tescil ettirdiği, böylece davalının, müvekkili şirket ile arasında ortalama bir tüketici nezdinde ekonomik, organik bir bağlantı bulunduğu algısını uyandırmayı amaçladığı, davalının, “…” ibareli markanın gerçek sahibinin müvekkil şirket olduğunu uzun süredir bildiği, buna rağmen dava konusu markayı tescil ettirmesinin davalının kötü niyetli olduğunun ispatı olduğu, davalının, eski dönemde müvekkili şirketin bayisi olduğu ve bayisi olduğu dönemde müvekkili şirketten müzik aletleri satın aldığı, dolayısıyla “…” ibareli markanın gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu zaten bildiği, buna rağmen davalının “…” ibareli markayı …. nezdinde 2021 yılında tescil ettirmesinin, bu markayı kullanmak amacıyla değil, marka tescilinin marka sahibine sağladığı haklardan yararlanmak suretiyle müvekkili şirketin “…” ibareli ürünlerinin çevrimiçi alışveriş platformlarında ve müvekkili şirketin mağazalarında satışını engelleme amacını taşıdığının açık olduğu, davalının, cevap dilekçesinde … numarasıyla tescilli bulunan “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu ve kendisinin 05.01.2012 tarihinde yarattığını ve piyasada maruf hale getirdiğini iddia etmesine karşın, bu iddialarını destekleyici dava dosyasına bir tane bile somut delil ibraz etmediği, dava dilekçeleri ekinde sunulan faturaların örnek kabilinden olduğu, müvekkili şirketin “…” markalı klarnetleri geçmişte sattığına dair daha birçok faturanın bulunduğu hususlarına yer verilerek davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli 2021/055868 sayılı “…” ibareli markanın; 15. sınıfta tescilli olan tüm mal ve hizmetlerde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şahıs vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Müvekkili …’in, 05.01.2012 tarihinden bu yana halihazırda işletmesinin bulunduğu …. ilçesinde müzik aletleri ve ilgili yan ürünlerin üretimi, ithalatı, pazarlaması ve satışı konusunda ihtisaslaştığı, bu bağlamda, kendine ait ürün ve hizmetler ile piyasada fazlasıyla tanınmış bir noktaya geldiği, müvekkilinin, ürettiği ürünlerin ….. çapında satışı, yurt dışından ilgili ürünlerin tedariki ve dağıtımı ile iştigal eden ve bu alanda başarılı olan bir tacir olduğu, davacı tarafın iddialarının tam aksine, müvekkil ile davacı taraf arasında en ufak bir bayilik ilişkisi dahi bulunmadığı, nitekim davacı tarafın, tanzim ettiği tüm faturaları uhdesinde muhafaza eden kurumsal bir yapı olmasına rağmen kendileri ile müvekkil arasında meydana gelen hukuki ilişkiyi ispatlayabilecek en ufak bir evrak dahi sunmadığı, davacı tarafın müvekkili ile arasında bayilik ilişkisi olduğunu ispat etmekle mükellef olduğu, müzik sektörüne 05.01.2012 tarihinde …… işletmesini açarak giren müvekkilinin sonrasında kurumsallaşmak isteyerek 19.01.2021 tarihinde ….unvanı ile tek ortaklı limited şirketini kurduğu, kurumsallaşma yoluna giden müvekkilinin basiretli bir tacir gibi açıldığı ilk günden beri işletme bünyesinde kullandığı “…” ve diğer markalarına SMK kapsamında koruma sağlamak istemesi nedeni ile de 06.04.2021 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde …” numaralı “…” ibareli markanın tescili talebi ile başvurduğu, müvekkilinin, işletmesini açtığı ilk günden beri satışını yaptığı ve markasal kullanımını kendi çabası ile Türkiye çapında maruf hale getirdiği “…” ibareli markaya haiz ürünlerin satışı konusunda tek başına hareket ettiği ve markanın yaratımında, tanıtılmasında ve satışında davacı tarafın katkıları olmaksızın müzik aletleri piyasasında etkin bir rol oynadığı, davacı tarafın iddialarının tam aksine, müvekkilinin ilgili markayı bizzat yaratan taraf olması nedeniyle gerçek hak sahipliğinin müvekkiline ait olduğu, bu noktada, önemli olan hususun ticari hayatın olağan akışına uygun olarak basiretli tacir gibi davranma yükümüne haiz olan tarafın davacı taraf olduğu ve marka hakkına tecavüz iddiası bağlamında markanın yaratımı ve kullanımında üstünlük tanıyan herhangi bir hakkı bulunmadığı, nitekim müvekkili, TÜRKPATENT nezdinde … tescil numaralı markasını tescil ettirmek istediğinde ilgili markanın tüm Türkiye çapında açık bir şekilde ilan edilen ve kamusal hale gelmiş Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı, ancak davacı tarafın ilgili markanın tescil istemine yönelik en ufak bir itirazı dahi ne taraflarına, ne de TÜRKPATENT’e sunduğu, ayrıca müvekkilinin söz konusu markayı yarattığı ve bu marka üzerinde üstün nitelikte hakka sahip olduğu TÜRKPATENT’in ilgili markanın tescil istemini reddetmemesi, herhangi bir itiraz gelmemesi ve tescil isteminin başarı ile sonuçlanması bağlamında aşikar olduğu, davacı tarafın, hiç bir somut gerekçeye dayanmadan dosyaya “…” ibareli markaya haiz ürünlerin satışını yaptığı konusunda taraflarınca tanzim edilmiş faturaları sunduğu, davacı tarafın söz konusu markaya ait ürünlerin satışını yaptığına dair ispat faaliyetinin, kendiliğinden davacı tarafın uyuşmazlığa konu marka üzerinde üstün nitelikte bir hakka sahip olduğu anlamına gelmediği, nitekim, marka hakkında ve dolasıyla üstün nitelikli fikri haklara dayanan markanın hükümsüzlüğü davalarında önemli olan hususun, markanın fiili olarak kullanımından ziyade yaratımı noktasında toplandığı, söz gelimi, ilgili uyuşmazlık için bir iddia niteliği taşımamakla ve kabul anlamına gelmemekle beraber, herhangi bir markanın sahibinin teknik yetersizliklerden dolayı markanın ibaresel kullanımına dair üretim süreçlerini tek başına yürütecek teknik kapasiteyi haiz olmayabileceği ve dolayısıyla ilgili markayı haiz ürünlerin üretimini bir başka 3. kişiye devretmiş olabileceği, bu durumun, söz konusu markayı yaratan kişi veya tarafın üretimi yapan taraf olduğu anlamına gelmediği, nitekim müvekkilinin, … ibareli markayı bizzat yaratan ve piyasada maruf hale getiren taraf olmasından kaynaklı olarak üstün hakka sahip olan taraf olduğu, Davacı tarafın “…” ibaresi üzerinde 10.07.2013 tarihinden itibaren markasal kullanımı bulunduğunu iddia etmekte ise de, sunduğu 10.07.2013 tarihli bir adet satış faturasının, müvekkili …’in müzik işletmesini açtığı 05.01.2012 tarihinden sonra olduğu, bu hususun dahi başlı başına … ibareli markayı bizzat yaratan ve piyasada maruf hale getiren tarafın müvekkili olduğunu kanıtlar nitelikte olduğu, müvekkilinin … ibaresini meşhur ve maruf hale getirmesinden sonra davacı tarafın markayı kullanmaya başladığı; markalarının Türk Patent Ve Marka Kurumu nezdinde başvuru aşamasında iken, gerçek hak sahibi olduğunu ileri süren davacı tarafından hiçbir şekilde itirazda bulunulmadığı, marka tescilinde kötüniyetin, yerleşik Yargıtay kararlarında ‘”tescil ile sağlanan korumanın amacına aykırı kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yarar sağlamak” olarak tanımlandığı, tanımda da ifade edildiği gibi başkasının markasından haksız yarar sağlamanın kötüniyet için koşul olduğu, ancak “…'” ibareli markayı bizzat yaratan ve piyasada maruf hale getiren taraf olmasından kaynaklı olarak üstün hakka sahip olan tarafın müvekkili olduğu, markayı bizzat yaratan ve maruf hale getiren müvekkilinin … markalı ürünlerin satışını gerçekleştirmesinin haklı bir kullanım olduğu ve davacı tarafın iddiasının aksine tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı, aksine davacı tarafın müvekkili …’in üstün hak sahibi olduğunun tescilli markası olan “…” markasına tecavüz ve … ibareli ürünlerin satışını gerçekleştirerek haksız rekabet oluşturduğu, marka tecavüzünün söz konusu olması için gerekli temel şartlardan birinin iki veya daha fazla markanın birbirine benzer/birbiriyle aynı olması ve bir markanın diğer markanın ününden, müşteri çevresinden kasten ve kötü niyetle faydalanma kastının bulunması olduğu, bu şartlardan ikincisi anlamında hali hazırda bir yokluğun söz konusu olduğu, yani “…” markasını yaratan ve maruf hale getiren tarafın müvekkil olduğu ve kötü niyeti olmadığı gibi kullanım hakkı olduğu için tecavüz durumunun söz konusu olamayacağı, davacının müvekkiline ait markayı tecavüz ederek haksızca kullandığı hususlarına yer verilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları için olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın…. sayılı markanın davacı taraf iddiasına göre bu ibare üzerinde SMK 6/3 maddesine göre önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği, SMK 6/9 maddesine göre kötü niyetli tescil yapıldığı iddialarına göre SMK 25/1 maddesine göre davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu …. sayılı “…” ibareli markanın 15. Sınıfta ” Müzik aletleri ve kutuları ” malları için 06.04.2021 tarihinde başvurusu yapılıp 03.09.2021 tarihinde davalı şahıs adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 27.04.2022 tarihli raporda ÖZETLE: “
DAVALI MARKASININ GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ GEREKÇESİYLE HÜKÜMSÜZ KILINMASININ GEREKİP GEREKMEDİĞİ;
… ….şirketince davacıya kesilen 10.12.2012 tarihli, …. nolu, 250 adet “… markalı klarnet müzik enstrümanı” için kesilen 29000.00 USD’lık fatura ve bu faturadaki malların aynı tarihli paketleme listesi. Bunların uyuşmazlık konusu marka, kullanıcı, tarih, mal/ hizmet ve tutar bilgilerini içerdiğinden davacı lehine kullanımı ispatlayıcı nitelikte olduğu mütalaa edilmiştir
Davacı … Tic.Ltd. Şti. tarafından 06.04.2021 tarihinden önce 3. kişilere kesilen ve incelemede dikkate alınması gereken,
-….Müzik’e kesilen 10.07.2013 tarihli, 33163 nolu faturadan,
– 2018 yılına ait 20 adet faturadan,
– 2019 yılına ait 12 adet faturadan,
– 2020 yılına ait 12 adet faturadan
– 2021 yılına ait 3 adet faturadan (toplam yaklaşık tutar 73.000 TL.lik) davacının “…” markasının “klarnet, flüt müzik aleti” emtiasında kullanımının bulunduğu yani davacının önceki tarihli hak sahibi olduğu ve bu mallar açısından en azından taraflar nezdinde ayırt edicilik kazandığı kanaatine varılmıştır. 06.04.2021 tarihinden sonraki 3. kişilere kesilen 9 adet fatura ise incelemede dikkate alınmamıştır.
Davacının kullandığı markasında yer alan İngilizce kökenli “…” ibaresi, “bohem, sıra dışı gösterişte yaşam tarzı olan kimseler” anlamı ile ayırt edici nitelikte bir ibare olup davacı markasında tüketicilerce marka olarak algılanacak esas unsur “…” ibaresidir. Davalı adına tescilli ….sayılı “…” ibareli markanın, davacının kullandığı “…” markası ile işitsel, görsel, kavramsal açıdan aynı olduğu düşünülmüştür.
Belirtilen sebeplerle dava konusu hükümsüzlüğü talep olunan ….sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu “SINIF KODU 15: Müzik aletleri ve kutuları” malları yönünden davacı tarafın önceki tarihli tescilsiz marka kullanımı dolayısıyla önceye dayalı hakkının bulunduğu ve bu nedenle davalı markasının söz konusu mallar yani tescilli olduğu TÜM mallar açısından SMK m.6/3 kapsamında hükümsüzlüğü şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatlerine varılmıştır.
DAVALI MARKASININ KÖTÜ NİYET GEREKÇESİYLE HÜKÜMSÜZ KILINMASININ GEREKİP GEREKMEDİĞİ;
Davacı vekili tarafından, davalının, “…” ibareli markanın gerçek sahibinin müvekkil şirket olduğunu uzun süredir bildiği, buna rağmen dava konusu markayı tescil ettirmesinin davalının kötü niyetli olduğunun ispatı olduğu, davalının, eski dönemde müvekkili şirketin bayisi olduğu ve bayisi olduğu dönemde müvekkili şirketten müzik aletleri satın aldığı, dolayısıyla “…” ibareli markanın gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu zaten bildiği iddia edilmiştir. Bu hususta davacı tarafından sunulan delillerden, davalı … (Kökey Müzik)’e kesilen 2015 ve 2016 yıllarına ait faturalar, başka markalı mallara ilişkin olsa da taraflar arasında geçmişte bir ticari ilişkisinin varlığını göstermektedir. Aynı sektörde faaliyet gösteren ve aralarında önceki tarihte ticari ilişki yaşayan tarafların birbirlerinden ve birbirlerinin kullandıkları markalardan haberdar olmaması mümkün değildir. Diğer taraftan dava dosyası içinde davalı vekilinin müvekkilinin ilgili markayı bizzat yaratan taraf olması nedeniyle gerçek hak sahipliğinin müvekkiline ait olduğu biçimindeki iddiayı ispatlayacak bir delil bulunmadığı gibi davalı taraf huzurdaki uyuşmazlıktan daha önce davacının kullandığı ayırt edici niteliği yüksek, orijinal ibare olan “…” markasının aynısı “…” markasını kendi adına tescil ettirmiştir. Yukarıdaki tespitler çerçevesinde davacı ile daha önceden ticari ilişkisi bulunan davalının orijinal nitelikteki markayı tescil ettirmesinin tesadüf eseri olduğunu kabul etmek kolay değildir. Bununla birlikte kötü niyet değerlendirmesi hukuki bir değerlendirme olduğundan kötü niyet iddiaları konusunda nihai takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye aittir.
SONUÇ: 1. Davalıya ait …. sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu “SINIF KODU 15: Müzik aletleri ve kutuları” malları yönünden davacı tarafın önceki tarihli tescilsiz marka kullanımı dolayısıyla önceye dayalı hakkının bulunduğu ve bu nedenle davalı markasının söz konusu mallar yani tescilli olduğu TÜM mallar açısından SMK m.6/3 kapsamında hükümsüzlüğü şartlarının oluştuğu,
2. Davacı ile daha önceden ticari ilişkisi bulunan davalının orijinal nitelikteki markayı tescil ettirmesinin tesadüf eseri olduğunun kabul edilemeyeceği kanaatine ulaşılmakla birlikte kötü niyet değerlendirmesi hukuki bir değerlendirme olduğundan kötü niyet iddiaları konusunda nihai takdirin ve değerlendirmenin Sayın Mahkemeye ait olduğu,” şeklinde ifade edilmiştir.
Davalı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.
GEREKÇE;
Davacı taraf, davalı şahsın…. başvuru sayılı “…” ibareli 15 Sınıfta tescil edilen markasının önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği bulunduğunu, davalı markasının bu şekilde tescil edilmesinin yanlış olduğunu ve marka başvurusunda bulunmasının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek SMK 6/3, 6/9 ve Medeni Kanun 2 maddesi kapsamında SMK 25/1 maddeye göre hükümsüzlük talebinde bulunmaktadır.
SMK 6/3 maddesi açısından;
Somut olayda, davacının sunduğu delil ve belgeler üzerinde bilirkişi heyetince yapılan incelemede;
Dava ….. firması tarafından davacıya 2012 tarihli 250 adet “…” markalı “klarnet müzik enstrümanı” için kesilen fatura içeriği ile bu mallarda “…” markasının kullanımını kanıtladığı;
Yine davaya konu marka başvurusundan daha önce ( yani 06.04.2021 tarihinden önce ) davacının 3.ncü kişilere kestiği değişik tarihlerdeki faturalarda “…” markasının “klarnet, flüt müzik aleti” emtiasında kullanımını kanıtladığı;
Nitekim bilirkişi heyet raporunda bu hususlar ( …. şirketince davacıya kesilen 10.12.2012 tarihli, …. nolu, 250 adet “… markalı klarnet müzik enstrümanı” için kesilen 29000.00 USD’lık fatura ve bu faturadaki malların aynı tarihli paketleme listesi. Bunların uyuşmazlık konusu marka, kullanıcı, tarih, mal/ hizmet ve tutar bilgilerini içerdiğinden davacı lehine kullanımı ispatlayıcı nitelikte olduğu mütalaa edilmiştir
Davacı … Tic.Ltd. Şti. tarafından 06.04.2021 tarihinden önce 3. kişilere kesilen ve incelemede dikkate alınması gereken,
….e kesilen 10.07.2013 tarihli, 33163 nolu faturadan,
– 2018 yılına ait 20 adet faturadan,
– 2019 yılına ait 12 adet faturadan,
– 2020 yılına ait 12 adet faturadan
– 2021 yılına ait 3 adet faturadan (toplam yaklaşık tutar 73.000 TL.lik) davacının “…” markasının “klarnet, flüt müzik aleti” emtiasında kullanımının bulunduğu yani davacının önceki tarihli hak sahibi olduğu ve bu mallar açısından en azından taraflar nezdinde ayırt edicilik kazandığı kanaatine varılmıştır) şeklinde de izah edilmiştir. Buradan hareketle;
Davaya konu “…” ibareli markanın başvurusunun yapıldığı 06.04.2021 tarihinden önce davacının “…” markası şeklinde ” Müzik aletleri ve kutuları ” emtia sınıfında (aynı mallarda veya ilişkili/bağlantılı mallarda) SMK 6/3 maddesi hükmünün gerektirdiği derecede yoğun ve yaygın kullandığı kanaatine varılarak SMK 6/3 yönünden dava haklı bulunmuştur.
SMK 6/9 ve M.K.2 maddesi açısından ;
Davalı şahsa karşı davacının 2015 ve 2016 yıllarında kestiği fatura örneklerinden taraflar arasında ticari bir ilişki/bağ bulunduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki müzik aletleri gibi herkesin ticaret yapmadığı mallar hakkında ticari bağları olan firma veya kişilerin birinin diğeri hakkında faaliyet konusu malların ne olduğunu tahmin edebilme/bilebilmesi imkan dahilinde olup bu kapsamda 06.04.2021 tarihinden önce davacının 3.ncü kişilere kestiği değişik tarihlerdeki faturalarda “…” markasının “klarnet, flüt müzik aleti” emtiasında kullanımını kanıtladığından böylesine yabancı bir köken olan ve ayırtediciliği yüksek kelime ibaresinin ayırt edilemeyecek derecede aynısını seçip marka olarak tescil iradesi tesadüf olamayacağı ve nitekim bilirkişi raporunda bu husus ” Aynı sektörde faaliyet gösteren ve aralarında önceki tarihte ticari ilişki yaşayan tarafların birbirlerinden ve birbirlerinin kullandıkları markalardan haberdar olmaması mümkün değildir. Diğer taraftan dava dosyası içinde davalı vekilinin müvekkilinin ilgili markayı bizzat yaratan taraf olması nedeniyle gerçek hak sahipliğinin müvekkiline ait olduğu biçimindeki iddiayı ispatlayacak bir delil bulunmadığı gibi davalı taraf huzurdaki uyuşmazlıktan daha önce davacının kullandığı ayırt edici niteliği yüksek, orijinal ibare olan “…” markasının aynısı “…” markasını kendi adına tescil ettirmiştir. Yukarıdaki tespitler çerçevesinde davacı ile daha önceden ticari ilişkisi bulunan davalının orijinal nitelikteki markayı tescil ettirmesinin tesadüf eseri olduğunu kabul etmek kolay değildir. ” şeklinde de izah edildiğinden davalının marka tescilinde SMK 6/9 ve MK. 2 maddesi kapsamında iyiniyetli bir davranış sergilemediği kanaatine varılarak davanın bu yönlerden de kabulü gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu …. sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patent Kurumuna müzekkere yazılmasına,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
4-AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı; 1.700,00 bilirkişi ücreti, 178,00 TL tebligat ücreti, 59,30 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 1.937,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının yatıran tarafa iadesine ,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile …. Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 10/10/2022
Katip … Hakim …
E İmzalıdır. E İmzalıdır.