Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/264 E. 2022/138 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/264 Esas
KARAR NO : 2022/138
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA :Marka … sayılı YİDK Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 15/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/05/2022 Yazım Tarihi:13/06/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: davacının (Küçük işletmem için) görselli markayı tescil ettirmek için davalı TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı başvurunun SMK m. 5/1(b) hükmü gereğince markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmadığından bahisle kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler açısından reddedilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira söz konusu işaretin sadece “küçük işletmem için” sloganını değil, özgün bir logoyu da ihtiva ettiğini, ayırt edici nitelik değerlendirmesi yapılırken işaretin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, zaten de davacının söz konusu markaya ülke genelinde kullanım sonucu ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandırmış olduğunu, davacının söz konusu marka altında yürüttüğü destek projesi kapsamında pandemi döneminde yeme içme sektöründe yer alan işletmelerin yanında olmayı amaçlayan faaliyetler yürüttüğünü, Nisan 2020’de başlayan bu projenin kapsamının zamanla İzmir depreminden etkilenenleri de kapsayacak biçimde genişletildiğini, bu projenin zamanla ülke geneline yayılmış bir iyilik projesi haline geldiğini ve pek çok farklı şehirdeki binlerce kişiye bu proje kapsamında destek sağlandığını, davacının bu marka altında yürüttüğü destek faaliyetlerinin sektörün önemli ödüllerini de kazandığını ve projeye ait reklamlar, videolar ve sosyal medya paylaşımları ile markanın milyonlara ulaştığını, dolayısıyla halihazırda zaten ayırt edicilik ve tanınmışlık kazanmış olduğunu, ayrıca söz konusu markanın davacının tanınmış “METRO” lider/çatı markası altında sunumunun yapılmış olması nedeniyle markanın tüketiciler nezdinde ayırt ediciliğinin ve tanınmışlığının daha da kuvvetlendirildiğini, zira davacının “METRO” lider/çatı markasının perakendecilik alanında Türkiye’nin en – bilinen markalarından biri olduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 28.07.2021 tarihli ve … sayılı red kararının ve aynı doğrultudaki Markalar Dairesi Başkanlığı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı firmanın 2020/49375 başvuru sayılı markasının ayırt edici niteliği olmadığı gerekçesiyle SMK 5/1-b maddesine göre mutlak red sebebi olduğuna dayalı Türk Patentin … sayılı YİDK kararının yerinde ve doğru olup olmadığı, davacı tarafın başvuru ibaresi açısından SMK 5/2 maddesine göre kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı iddiasının yerinde ve doğru olup olmadığı noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 30/07/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 15/09/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; “2020/49375 başvuru numaralı “küçük işletmem için” ibareli başvurunun ayırt edicilikten yoksunluk gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 5/1-b bendi uyarınca reddine yönelik Markalar Dairesi Başkanlığı kararına yapılan itiraz.
…Yapılan incelemede başvurunun geneline hakim olan görünüşü ve bütünüyle bıraktığı izlenimi önemli ölçüde etkileyen, ilgili tüketiciler tarafından akılda kalacak ve ilk bakışta göze çarpacak unsurun, diğer bir ifadeyle, başvurunun esas unsurunun “küçük işletmem için” ibaresi olduğu, bu ibareyi çevreleyen salt dekoratif işleve sahip basit figüratif unsurların markanın geneline hakim olan görünümü kelime unsurundan farklılaştırmaya yeterli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Başvurunun esas unsuru durumundaki “küçük işletmem için” ibaresinin ise ihtiva ettiği açık ve belirgin anlam itibariyle tescili talep olunan hizmetler bakımından ilk bakışta ve başlarıgıçta işletmesel köken belirten, bu hizmetlerin ticari kaynağını gösteren bir işaret olarak algılanabilir olmadığı, sadece hizmetlerin hedef tüketici grubunu gösteren bir işaret olarak ve/veya ayıri ediciliği bulunmayan bir slogan olarak algılanacağı düşünülmüştür. Bu çerçevede, başvurunun 6769 s. SMK’nın 5/1-b bendi i uyarınca reddine yönelik karar yerinde görülmüştür.
Takiben, SMK m. 5/2 kapsamında kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik gerekçeli itiraz incelenmiştir. 6769 s. SMK’nın 5/2 hükmünün uygulanabilir olması için,- Tesçili talep ediler işaretin kullanıldığı ve bu kullanım sonucunda ayırt edici nitelik kazanmış olduğu ispatlanmalıdır.İşaretin, tescil talebi kapsamında bulunan mal/hizmetlere ilişkin olarak ayırt edicilik kazandığı ispatlanmalıdır. İşaretin korumanın talep edildiği ülkede, yani somut olay açısından, Türkiye’de markasal ayırt edicilik kazandığı ispatlarımalıdır. Ülkesellik ilkesi gereğince, yurt dışında kazanılmış ayırt edici niteliğin ispatlanması işaretin Türkiye’de tescili için yeterli değildir. Bununla birlikte, işaretin fiili olarak kullanıtmış veya kullanılmaya devam ediyor olması, tek başına, ilgili tüketiciler tarafından bu işaretin, tescili talep olunan mal veya hizmetlerin ticari kaynağını belirten bir işaret olarak algılanabilmesi için yeterli değildir. Diğer bir anlatımla, başlangıçta ve kendiliğinden ayırt edici niteliği olmayan bir işaretin SMK’da öngörülen islisnai hükürn kapsamında tescil edilebilmesi için, söz konusu işaretin sadece kullanılıyor olması tek başına yeterli olmayıp, bu kullanım neticesinde ilgili tüketici kesiminin, o işaret altında sunulan mal veya hizmetlerin sadece belirli bir ticari kaynaktan geldiğini düşünmeleri gerekmektedir. Dosya kapsamında sunulan deliller incelendiğinde, “küçük işletmem için” ibaresinin başvuru sahibi tarafından, Covid-19 pandemisi sürecinden etkilenen yeme-içme sektöründeki küçük işletmelere ürün ve servis desteği sağlamak üzere Nisan 2020’de başlanılan bir sosyal sorumluluk projesinin adı olduğu; ilgili proje için “küçük işletmem için” ibaresinin başvuru sahibi tarafından fiilen kullanıldığı görülmekle birlikte sunulan delillerin, başvuru konusu işaretin salt kullanımın ötesine geçerek, ilgili tüketiciler tarafından, başvuru sahibi tarafından sunulan hizmetlerin tiçari kaynağını gösteren bir işaret olarak algılanır hale geldiğini, diğer bir ifadeyle markasal ayırt edici nitelik kazandığı yönünde bir sonuca ulaşabilmek açısından yeterli olmadığı düşünülmüştür. Dolayısıyla, SMK m. 5/2 kapsamında itiraz da haklı görülmemiş ve açıklanan nedenlerle itirazın reddi gerekmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük tarihli)
4. Maddesinde “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların biçimi veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir”,
5/1-b maddesinde ” Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” marka olarak tesçil edilemez
5/2 maddesinde “Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez “hükmü yer almaktadır.
SMK 5/1-b yönünden ;
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma kabiliyetini haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti önce soyut olarak yapılmalıdır. Yani marka olma niteliğine bakılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca sicilde gösterilebilir olması ve üzerinde kullanılacak mal veya hizmetler açısından somut ayırt edicilik özelliğini haiz olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, işareti gören ortalama tüketici kitlesinin, tescil kapsamındaki mallar veya hizmetler yönünden bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal ve hizmetlerini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal ve hizmetlerinden ayırt edildiğini algılaması zorunluluğu bulunmaktadır.
SMK 5/2 yönünden ; Kanunun 5/2 maddesindeki koşuldan yararlanmak için ise , tescili talep edilen işaretin, başvurudan önce başvuru sahibince markasal kullanıldığı ve bu kullanım sonucunda ayırt edici nitelik kazanmış olduğu ve bu işaretin, tescil talebi kapsamında bulunan mallara ya da hizmetlere ilişkin olarak ayırt edicilik kazandığı ve de işaretin korumanın talep edildiği Türkiye’de marka olarak algılanır hale gelmiş olduğu ispatlanmalıdır. Ülkesellik ilkesi gereğince, yurt dışında kazanılmış ayırt edici niteliğin ispatlanması işaretin Türkiye’de tescili için yeterli değildir.
Bilirkişi heyetinden alınan 02.03.2022 tarihli raporda ÖZETLE “
1) Reddedildiği hizmetler yönünden, marka olabilecek nitelikte soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı,
2) 36. Sınıfa giren; “kredi, leasing ve finansal hizmetler; ödeme hizmetleri; para / bağış toplama hizmetleri; sponsorluk hizmetleri; makbuzları, senetleri, belgeleri ve hediye kuponlarını, hediye çeklerini, hediye sertifikalarını tanzim etme hizmetleri” açısından, markasal anlamda kullanımı sonucu ayırt edici nitelik kazanmış olduğuna dair TÜRKPATENT işlem dosyasında yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil sunulmuş olduğu, tescil edilmek istendiği diğer hizmetler açısından ise ayırt edicilik kazanmış olduğunun, dava/itiraz dosyasına sunulan deliller doğrultusunda söylenemeyeceği,
3) Dava konusu edilen 28.07.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının (2) nolu bentteki değerlendirme ile (kısmen) uyumlu olmadığı, , ” şeklinde ifade edilmiştir.
Bilirkişi heyet raporu her iki tarafın iddia ve savunmasına, taraf delillerine, marka kapsamına , YİDK kararına , mal/hizmet tablosu göstererek denetlenebilir, içeriği olumlu veya olumsuz mahkemece değerlendirilebilir nitelikte kabul edilerek aynı heyetten ek rapor alınması yönündeki davacı vekilinin istemi HMK 30. Maddesindeki usul ekonomisi ilkesi gözetilerek yargılamanın gereksiz uzayacağına kanaat geldiğinden bu istem reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunması, marka başvuru kapsamı ve görseli, bilirkişi heyet raporu, YİDK kararı ve dosyanın bütünü birlikte ele alındığında;
6769 sayılı SMK 5/1-b yönünden değerlendirme;
“Şekil+KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN ” ibareli başvuru markasının hedef kitle yani ortalama tüketici kitlesi nazarında bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mallarını tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mallarından ayırt edildiğini algılamasına yol açan şekilde ayırt ediciliği bulunmadığı , nitekim bilirkişi raporunda bu husus ” Reddedildiği hizmetler yönünden, marka olabilecek nitelikte soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı,.” şeklinde izah da edildiği; Türk Patent YİDK tarafından davaya konu marka başvurusunun SMK 5/1-b kapsamında ayırt edicilik niteliği taşımadığı tespitinin yerinde ve doğru olduğu sonucuna varıldığı;
SMK 5/2 maddesi açısından ise ;
“Şekil+KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN ” başvuru markasının benimsenen bilirkişi raporunda da geçtiği şekilde “….dava konusu edilen “Şekil+KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN ” işaretini, marka başvurusunun yapıldığı tarihten önceki dönemlerden itibaren, Covit 19 pandemisi sürecinden etkilenen yeme-içme sektöründeki küçük işletmelere ürün ve servis desteği sağlamak üzere başlatılan ve daha sonra da İzmir depreminden etkilenen küçük işletmeleri desteklemek amacıyla da yürütülen bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında markasal hüviyette kullandığı, projenin tanıtımı kapsamında yürütülen faaliyetler ve bu faaliyetler ile ilgili yayınlanan haberler neticesinde bu markanın yaygınlaştığı ve ülke genelinde özellikle sosyal medyada milyonlarla ifade edilen bir kitleye ulaştığı ve hitap ettiği küçük işletmeler nezdinde davacı ile özdeşleştiği ve ayırt edici niteliği haiz hale geldiği görülmektedir. Bu deliller, dava konusu işaretin, “finansal destek/bağış/sponsorluk, hediye çekleri tanzimi” hizmetlerinde davacı tarafından markasal hüviyette “yaygın/yoğun/ciddi/istikrarlı bir kullanımı” olduğunu, bu kullanımın “mutad bir marka kullanımı”ndan fazla olduğunu ve “Şekil+KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN ” işaretinin söz konusu hizmetler açısından davacı ile özdeş hale geldiğini ve hitap ettiği alıcı kesimi nezdinde “KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN” tanıtma vasıtasının davacının “sosyal destek, sponsorluk, bağış” hizmetlerine ait olduğunun bilindiğini tevsik etmektedir. Dolayısıyla kanaatimiz; bu delillerin, davacının marka olarak tescil ettirmek istediği işaretinin; kapsamına alınmak istenilen (sadece) “kredi, leasing ve finansal hizmetler; ödeme hizmetleri; para / bağış toplama hizmetleri; sponsorluk hizmetleri; makbuzları, senetleri, belgeleri ve hediye kuponlarını, hediye çeklerini, hediye sertifikalarını tanzim etme hizmetleri” bakımından kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazandığını ve bu işarete, söz konusu hizmetler özelinde, markasal anlamda hukuken korunması gereken ekonomik bir değerin davacı tarafından kazandırıldığını ispatlar nitelikte/nicelikte/içerikte deliller olduğu yönündedir.
Sonuç olarak; davacının “Şekil+KÜÇÜK İŞLETMEM İÇİN ” işaretine,36. Sınıfa giren; “kredi, leasing ve finansal hizmetler; ödeme hizmetleri; para / bağış toplama hizmetleri; sponsorluk hizmetleri; makbuzları, senetleri, belgeleri ve hediye kuponlarını, hediye çeklerini, hediye sertifikalarını tanzim etme hizmetleri” bakımından kullanım sonucu ayırt edici nitelik, yani; söz konusu hizmetler özelinde, markasal anlamda hukuken korunması gereken ekonomik bir değer kazandırdığını yeterli içerik/nitelik ve nicelikte delil ile ispatlayabilmiş olduğu, yani bu hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nın 5/2 maddesinde düzenlenen “kullanım sonucu ayırt edicilik kazanılmış olması” halinin somut olayda gerçekleşmiş olduğu,” şeklinde özetlenen görüşe aynı gerekçe ile iştirak edilerek bu hizmetler açısından SMK 5/2 maddesindeki koşullar oluştuğundan bu kısımlardan davanın kabulü gerektiği;
Yine benimsenen bilirkişi raporunda da geçtiği şekilde ” davacının markasının kapsamına alınmak istenilen ve 35, 36, 41 ve 43. Sınıflara giren diğer hizmetler açısından söylenemeyecektir. Davacı, bu hizmetlerde dava konusu işareti markasal hüviyette kullandığına dair marka işlem dosyasına herhangi bir delil sunabilmiş değildir. Hal bu iken, söz konusu işaretin bu hizmetler açısından da “kullanım sonucu ayırt edicilik” kazanmış olduğunun söylenmesi mümkün görülmemiştir. ” şeklinde özetlenen görüşe aynı gerekçe ile iştirak edilerek bu hizmetler açısından ise SMK 5/2 maddesindeki koşullar oluşmadığından bu kısımlardan ise davanın reddi gerektiği; Sonucuna varılmıştır.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patentin … sayılı YİDK Kararının ”36. Sınıfa giren; “kredi, leasing ve finansal hizmetler; ödeme hizmetleri; para / bağış toplama hizmetleri; sponsorluk hizmetleri; makbuzları, senetleri, belgeleri ve hediye kuponlarını, hediye çeklerini, hediye sertifikalarını tanzim etme hizmetleri” açısından YİDK kararının kısmen İPTALİNE,
3- Diğer kısımlar yönünden davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Davacının yaptığı (2.350.00TL bilirkişi ücreti, 57,5‬ TL tebligat gideri) toplam 2.407,5‬ TL nin kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 si olan 1.203,75‬ TL ile 59,30 TL ilk harç masrafının toplam 1.263,05 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 16/05/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza