Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/254 E. 2022/141 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/254 Esas
KARAR NO : 2022/141
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 07/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/05/2022 Yazım Tarihi :08/06/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkilinin Yaşar Holding şirketi olduğunu, … esas unsurlu çok sayıda markasının bulunup bunların tescilli ve uzun süredir kullanılmakta olduğunu, bu markaların müvekkili … Kağıt ve Selüloz A. Ş. adına tescilli olduğunu, bu markaların müvekkili tarafından uzun süre kesintisiz ve fasılasız olarak kullanılarak maruf ve meşhur hale getirildiğini, davalının müvekkilinden çok sonra … sayı ile “O … …” ibaresiyle markasını tescil ettirdiğini, davalı şirket adına tescil edilen dava konusu marka ile müvekkil şirkete ait “…” ibareli markaların ayırt edilemeyecek kadar aynı olduğunu, bu doğrultuda davalıya ait markanın öncelikle 6769 sayılı SMK’nin 5/1 ( ç) bendi gereğince tescil edildiği tüm mallar ve hizmetler açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu marka İle müvekkili şirkete ait markaların bire bir aynı olmadığı kabul edilse dahi bu kez de dava konusu markanın 6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkili şirketin … ibaresini uzun yıllardır kullanmakta olup İlgili ibarenin ayırt edici unsur haline gelmesini sağladığını, bu nedenle işbu markayı maruf ve meşhur hale getirerek büyük bir tüketici kitlesi oluşturduğunu, dava konusu markanın esas unsuru olan … ibaresinin başına eklenen “… ” ibaresinin lider/çatı marka olmasının yanı sıra … ibaresine herhangi bir ayırt edicilik kazandırmadığı, dava konusu Mmarkayı müvekkilinin tanınmış markalarından uzaklaştırmadığını, … ibaresinin ürünün veya hizmetin cinsine ve/veya vasfına ithafen kullanılan bir ibare olmadığını, müvekkili tarafından ayırt edicilik kazandırılan bir ibare olduğunu, bu hususun emsal yargı kararları ile de sabit olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunu bu kapsamda davalının marka tescilinin SMK m6/4 ve 6/5’e aykırılık teşkil ettiğini, dava konusu markanın bu sebeple de hükümsüz kılınması gerektiğini, dava konusu markanın 6/3 maddesi kapsamında da hükümsüz kılınması gerektiğini, dava konusu markanın tescilinin 6769 sayılı SMK kapsamında kötüniyetli bir tescil olup hükümsüz kılınmasının gerektiğini, dava konusu markanın 6/6, 6/7 ve 6/8 gereğince de hükümsüz kılınması gerektiğini beyan ederek ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı firma Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Müvekkili firmanın 1977 yılında Brezilya’da kurulduğunu, … sayılı markalarının da usulüne uygun olarak tescil edildiğini, Müvekkilinin markası ile davacının dayanak markalarının 6769 sayılı SMK m.6/1 kapsamında benzer olmayıp markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, SMK’nin ilgili madde hükmü anlamında benzerlikten söz edebilmek için, hem markaların bütünü itibariyle benzer, hem de markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin benzer olması gerektiğini, aynı zamanda bu benzerliğin tüketici nezdinde karıştırmaya sebep vereceğine dair bir tespitin bulunmasının da gerektiğini, davacı tarafın davaya dayanak tüm markalarının esas unsuru “…” olup, ayrıca yardımcı kelime unsurları ve görsellerden ibaret şekil markalarından oluşturulmuş markalar olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının esas unsuru ise “O BOTİCARİO” ibaresi olup markada yer alan “…” ibaresinin ise “Zambak” anlamına gelen ve ayırt ediciliği olmayan, sadece müvekkilinin zambak kokulu parfümünü destekleme niteliğine sahip bir ibare olduğunu, dolayısıyla davaya konu markalar arasındaki benzerlik Değerlendirmesinde; ayırt ediciliği olmayan ve ilgili sınıflarda yer alan emtialar için tamamlayıcı bu ibare üzerinden gerçekleştirilecek bir değerlendirmenin Marka Hukukunun temel prensiplerine aykırı olacağı gibi, hakkaniyete de aykırı olacağını, davalı tarafın, 03. Sınıfta yer alan emtialar için tescilli markaları dışında kalan, 05 ve 16. Sınıflarda yer alan emtialar için tescilli, davaya dayanak markalarının, esasen davaya dayanak olamayacağını, zira SMK’nin ilgili madde hükmü anlamında hükümsüzlük talebi için gerekli ilk şartın markaların aynı/benzer emtialar için tescilli olması gerektiğinin ortada olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davada davalı tarafın dayanak markalarının sadece 03. Sınıfta yer alan emtialar için tescilli markaları olduğunun gözden kaçmaması gerektiğini, davacı tarafın tanınmışlık – başvurusunun TÜRKPATENT tarafından reddedildiğini, buna karşın, davacı tarafın dilekçelerinde, markalarının tanınmış marka olduğuna ilişkin olarak sundukları hiçbir somut delil bulunmamakla birlikte, sadece sübjektif beyanlarla tanınmış olduğunu beyan ettiğini, salt beyanın ise tanınmışlığın ispatı için hiçbir şekilde yeterli olmadığını, diğer taraftan SMK 25/7 maddesi uyarınca davacının davaya mesnet 2015 54528, 2016 68086, 2017 110638, 2017 110640 sayı ile tescilli markalarını ülkemiz içerisinde tescilli oldukları emtialar üzerinde ciddi kullanıma konu ettiğini ispat etmesi gerektiğini defi olarak İleri sürdüklerini, davacı tarafın kötü niyete ilişkin beyanlarının sübjektif ve mesnetsiz olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 5/1-ç “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler” marka olarak tescil edilmez. hükmü yer almaktadır.
Buradaki “ayniyet” olgusuyla, “bir markanın tamamen taklit edilmesi” kast edilmektedir. “Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” olgusuyla ise başvuru konusu markanın tescilli markanın birebir aynısı olmamakla birlikte, “ilk bakışta fark edilemeyecek derecede aynı” olan ve bu hususun ispatına dahi gerek duyulmayan, ancak çok dikkatli bir inceleme sonucu farkın anlaşılabileceği ibare ve şekilleri taşıyan işaretler kast edilmektedir (Pril/Pırıl örneği, Sabih Arkan, Marka Hukuku).
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (ortalama düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
Bu mal veya hizmetlerin benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
İkame imkanlarının bulunup bulunmadığı, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı
hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/4 maddesine göre tanınmış markada ;
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, işaret ve emtia açısından aynı veya benzerinin Türkiye’de aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından başvurusunun yapılması halinde itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmektedir.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır. ( Bu konuda örneğin; “Marka sahibinin, markasını tescil ettirirken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir” (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd).
Yargıtay HGK’nun 16.7.2008 tarih E.2008/11-501 K.2008/507 sayılı “RG 512 Kararı”nda da “Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
ABAD’ın 11/06/2009 tarihli C-529/07 sayılı kararında “önceki markanın varlığı hakkındaki mevcut veya muhtemel bilginin, başvurunun kötü niyetle yapıldığını tek başına göstermeyeceği ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği” hükmü verilmiştir. Yargıtay HGK’nun 09.05.2018 tarih E.2017-96 K.2018/1043 sayılı Kararında da “Kötüniyetin varlığının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği, markaların iltibasa yolaçması ve davalının uzun süredir davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin başlı başına kötüniyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı” vurgulanmıştır.)
Kullanılmama def’i; 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU’nda 6/1 maddesine göre marka başvurularında, 25.nci maddeye göre hükümsüzlük davasında ve de 29.ncu maddesindeki tecavüz davalarında iltibasa dayalı itiraz gerekçesi mesnet marka ( ya da markaları) yönünden kullanılmama def’i imkanı getirilmiştir. Buna göre kendisine ispat yükü düşen taraf ileri sürdüğü davaya konu başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde mesnet (dayanak) marka/markaların kapsamındaki mal veya hizmetler bakımından markasını Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğunu ispatlamalıdır. Aksi takdirde itiraz yapılmamış veya açmış olduğu davasını da ispat edememiş sayılması sonucu ortaya çıkacaktır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı firmanın … sayılı markasının davacı tarafın “…” ibareli tescilli markalarına dayalı davalı markasının SMK 5/1-ç maddesine göre aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik, SMK 6/1 maddesine göre iltibas, 6/3 maddesine göre önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği, 6/4-5 maddesine göre yurt içi ve yurt dışı tanınmışlık, 6/9 maddesine göre kötü niyet, 6/6 maddesine göre diğer fikri ve sinai hak iddiası ile 6/7, 6/8 maddeleri doğrultusunda SMK 25/1 maddesine göre hükümsüzlüğü gerektiği yönünde davacı taraf iddiasının yerinde ve doğru olup olmadığı noktasında olduğu, davalı taraf iddiasına göre davacının mesnet markalarından … sayılı markalar açısından SMK 19.madde kapsamında kullanmama defim talebinin davacının SMK 6/1 maddesi açısından iddiasına hangi oranda etki ettiğinin noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Davaya konu … sayılı ” … ” ibareli 03 sınıftaki markanın 29/03/2019 tarihinde başvurusu yapılıp 05/01/2021 tarihinde davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
Davacıya ait ise bu tarihten daha önce “…” ibareli 03 dahil muhtelif sınıflarda çok sayıda markası olduğu, davalının kullanım ispatına konu ettiği … tescil numaralı “…” ibareli marka 27/12/2016, 2016 68086 tescil numaralı “… ibareli marka ise 02.07.2018 tarihlerinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 23/03/2022 tarihli raporda ÖZETLE: ” … ibaresinin davalı markalarında asli unsur olarak tescil edilmesi hususu da dikkate alındığında davalı vekilinin beyanının aksine ibarenin 3. Sınıfta doğrudan tanımlayıcı olmadığı ve kısmen de olsa ayırt edici olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Davacının … ibaresini asli unsur olarak ihtiva eden … sayılı ve … sayılı markaları ile davalının … ibaresini asli unsurlardan biri olarak ihtiva eden “ …” markasının karıştırılmaya neden olacak şekilde benzer olduğu düşünülmüştür.
Davacı markalarının kapsamındaki mallarla, davalı markasının kapsamındaki malların aynılığı, davacı markaları ve davalı markası arasındaki benzerlik ve markaların ilgili tüketicilerinin ortalama tüketiciler olması hususlarının tümü bir arada dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda davacının … sayılı “… ŞEKİL” ve … sayılı “… ŞEKİL” markaları ile davalının … sayılı “ …” markası arasında seri marka içinde dahil olma veya bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunduğu, davalı markası ile karşılaşan ortalama tüketicilerin bu markayı davacı markaları ile ilişkilendirebileceği, davacı markalarının yeni bir seri markası sanabileceği veya marka sahipleri arasında bağlantı olduğunu düşünebileceği ve açıklanan nedenlerle davalı markasının benzerlik gerekçesi ile hükümsüzlüğü koşullarının davalının … sayılı “ …” markası açısından somut olayda mevcut olduğu kanaatine ulaşılmış,
Davacının, davalı markasının emtiaları açısından önceki dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı ve bu nedenle uyuşmazlıkta davalı markasının SMK m.6/3 kapsamında eskiye dayalı kullanım gerekçesi ile hükümsüzlüğü koşullarının mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Dosya içerisinde, davacının yurtdışında tescilli markalarının davalının markasındaki çekişme konusu emtialar ya da benzerleri bakımından ülkemizde tanınmış marka statüsüne ulaştığı yönünde delil bulunmadığı tespit edilmiştir. Yurt dışındaki markanın ülkemizde tanınmış marka statüsüne getirilmeden SMK m.6/4’ün uygulanması mümkün olmadığından uyuşmazlıkta davalı markasının SMK m.6/4 kapsamında yurt dışı tanınmışlık gerekçesi ile hükümsüzlüğü koşullarının mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı markalarının ülkemizde tanınmış marka oldukları yönünde bilirkişi heyetinde kanaat oluşmamıştır. Ayrıca, meğer ki davacının … markası tanınmış olsa bile davacı taraf, davalının marka tescilinin; davacı markalarının ayırt edici karakterinin zedeleyebileceğini, davacının markalarından haksız şekilde yararlanılabileceğini veya markanın itibarının zarar görebileceğini de ispatlayamamıştır. Açıklanan nedenlerle uyuşmazlıkta SMK m.6/5’in uygulama şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf SMK m.6/6 kapsamında herhangi bir fikri mülkiyet hakkı belirtmediği gibi SMK m.6/7 kapsamında ortak veya garanti markası ve SMK m.6/8 kapsamında koruma süresi sona eren ancak kullanımına devam edilen marka da ileri sürmemiştir. Diğer bir deyişle davacı taraf söz konusu maddeleri hükümsüzlük gerekçesi olarak belirtmekle birlikte söz konusu iddialarını ispatlayan somut bir delil sunmamıştır. Somut delil olmadan salt beyanla davacı iddialarının kabulü mümkün olmadığında bilirkişi heyeti ihtilafta davalı markasının SMK m.6/6, 6/7 ve 6/8 kapsamında hükümsüzlüğü koşullarının mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşmıştır.
Somut olaya ilişkin yapılan değerlendirmede; dosyada davalının kötü niyetli hareket ettiğine dair somut herhangi bir delilin bulunmaması karşısında heyetimizce SMK 6/9. Madde uygulama şartlarının oluşmadığının iddia edilebileceği düşünülmekle birlikte davalının kötü niyetli olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu” şeklinde ifade edilmiştir.
Davalı vekilinin yeni bir heyetten rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talep reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunması, dava konusu marka ile davcıya ait mesnet markaların kapsamı ve görseli, bilirkişi heyet raporu ve dosyanın bütünü birlikte ele alındığında;
Mutlak red sebebi açısından ;
Davalının markasının ” … ” şeklinde, davacı markasının ise “… ” görselini içermesi karşısında görsel ve … benzerlik oluşmakla beraber bu benzerliğin aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olarak değerlendirilmemesi gerektiği SMK 5-1-ç maddesine göre mutlak red sebebi oluşmadığı;
Nisbi red sebepleri açısından;
Önceki Tescilli bir marka ile daha sonradan tescil edilen dava konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının… sayılı ” … ” ibareli 03 sınıftaki markası ile davacı tarafın … ” markaları arasında dava konusu markanın kapsamında yer alan 3.ncü sınıftaki tüm mallar açısından ortalama tüketici kesimi nazarında görsel ve … benzerlik oluştuğu; Bu markalardaki … ibaresinin asli ve belirleyici unsur olarak öne çıktığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve dava konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu mallar yönünden ayırdığı satın alma süresi içinde davalının ” … ” ibareli markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacının … sayılı ” şekil+ … ” markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama tüketici nezdinde 3.ncü sınıftaki mallarda davacının … sayılı ” şekil+ … ” ve … sayılı ” şekil+ … ” markalı ürününü satın almak isterken davalının ” … ” markalı ürünü satın almak şeklinde bir yanılgı yaşayabileceği, bu markalardaki benzerlik nedeniyle bu her iki taraf markasının aynı işletmeye ait markalar ya da idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme markaları olarak algılanabileceği , Bu markalar arasında SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşulu dolayısıyla SMK 25/1 maddesine göre de hükümsüzlük koşulu oluştuğu ; (Diğer markalarda ise iltibas koşulu oluşmadığı);
Diğer yönden; Davacı tarafın SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği, SMK 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık hususu; SMK 6/6 maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiası , SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı; Dava konusu marka açısından SMK madde 6/7-8 .nci bentlerdeki nisbi red sebepleri de oluşmadığı;
Ancak bu durumlar yukarıda açıklanan SMK 6/1 maddesindeki iltibası ortadan kaldırmadığı;
Davaya konu … sayılı ” … ” ibareli marka 29/03/2019 tarihinde başvurusu yapılıp 05/01/2021 tarihinde tescil edildiği, Davalının kullanım ispatına konu ettiği yukarıda sayılan benzer markalardan ise 2015 54528 tescil numaralı “…” ibareli marka 27/12/2016 tarihinde tescil edildiğinden bu marka açısından kullanım ispatı defi talebi uygun bulunmadığı ;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi heyet raporu benimsenerek dava kabul edilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın KABULÜNE
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patente müzekkere yazılmasına,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
4-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı; 2,350.00 bilirkişi ücreti, 74.00 TL tebligat ücreti,59,30 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 2.483,3 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı firma vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 16/05/2022
Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza