Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/253 E. 2022/105 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/253
KARAR NO : 2022/105

HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI :…
DAVALI : 2- … -… …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVA : Marka… Sayılı YİDK Kararı İptali-Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 06/09/2021
KARAR TARİHİ : 18/04/2022 Yazım Tarihi: 09/05/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının Türkiye’nin önde gelen sanayi ve ticaret toplulukları arasında anılan bir şirket olarak, başta süt ve süt ürünleri ile çeşitli gıda maddelerinin üretim ve satış faaliyetleriyle iştigal ettiğini, davacının uzun süredir kesintisiz ve fasılasız olarak “…” markasını ürünlerinde kullanarak bu markayı tanınmış ve ayırt ediciliği haiz hale getirdiğini, bu tanınmışlığın davalı TÜRKPATENT ve yargı mercileri tarafından verilmiş onlarca karar ile de teyit edildiğini, davalı başvurusunda geçen “…” ibaresinin davacının tescilli/tanınmış/seri “…”lı markalarıyla iltibas yaratacak derecede benzer bir ibare olduğunu, söz konusu ibarenin dava konusu edilen markada tek başına esas unsur olarak kullanıldığını, davalının asıl amacının yasayı dolanarak “…” markasının tanınmışlığından faydalanmak ve bu ibareyi kendi adına tescil ettirmek olduğunu, davalının kelime markasında kullanılmış olan birleşik kelimede asıl vurgunun “…” ibaresinde olduğunu, somut olaydaki gibi “…”lı ibarelerin ve tamlamaların kullanıldığı markalara karşı davacı tarafından ikame edilmiş bir çok emsal davada, davacının taleplerinin yargı makamları tarafından da kabul edildiğini, nitekim bu hususta TÜRKPATENT YİDK’nın da verdiği pek çok emsal karar olduğunu, davalının dava konusu edilen marka başvurusunu kötü niyetle yapmış olduğunun açık olduğunu, davacının “…” ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu ve bu ibarenin aynı zamanda davacının ticaret unvanının kılavuz unsuru olması sebebiyle de korunması gerektiğini ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 07.07.2021 tarih ve… sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescili talep edilen 2020/24080 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şahıs vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Davanın yasada öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını ve dava dilekçesinde eksiklikler bulunduğundan davanın usulden reddinin gerektiğini, davalı şahsın 25 yıldır Türkiye ve dünya çapında bir çok sanat sergisinde eserleri sergilenen bir ressam olduğunu, dava konusu markada da ismi olan “…” ibaresini İngilizce’de “sanatçı” anlamına gelen “artist” ibaresiyle birleştirmiş olduğunu, bu nedenle dava konusu edilen markanın kötü niyetle veya davacının markalarının tanınmışlığından faydalanmak için tescilinin istendiğinin ileri sürülemeyeceğini, davacının “…”lı markalarının süt ve süt ürünlerinde tanınmış olduğunu halbuki dava konusu edilen markanın bu ürünlere ait sektörden çok farklı hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, zaten de dava konusu markanın esas unsurunun “artist” ibaresi olduğunu, davalı şahsın ismi olan “…” ibaresini içeren bir markayı tescil ettirmek istemesinin mevzuatta ifadesini bulan “haklı bir sebep” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, davalının sunmakta olduğu ürünlerin ortalama tüketicilerin günlük kullanımı için tasarlanmamış ve bilinçli olarak seçilecek ürünler olduğunu, bu durumun da markalar arasında karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, TÜRKPATENT nezdinde davacının faaliyet gösterdiği gıda sektörü dışında kalan mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere dava dışı üçüncü kişiler adına tescilli pek çok “…”lı markanın bulunduğunu, bu durumun davacının dava dosyasına sunduğu yargı kararlarının somut uyuşmazlığa emsal olamayacağını teyit ettiğini, davacının önceki kullanımlara dayalı gerçek hak sahipliği ve ticaret unvanına dayalı iddialarının taraflar çok farklı sektörlerde faaliyet gösterdiğinden haksız olduğunu, davacının SMK m. 6/7 ve m. 6/8 hükümlerine dayalı itirazlarını gerekçelendirmediğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın 2020/24080 başvuru sayılı markasının davacı tarafın mesnet markaları arasında SMK 5/1-ç maddesine göre aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik oluşup oluşmadığı, davalı şahsın markası ile davacı taraf markaları arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas oluşup oluşmadığı, davacı tarafın başvuru ibaresi üzerinde SMK 6/3 maddesine göre önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiası, markalarının SMK 6/4-5 maddelerine göre yurt içi yurt dışı tanınmışlığı iddiası, SMK 6/6 maddesine göre ticaret ünvanı dahil diğer Fikri ve Sinai Hak iddiası, davalı başvurusunun SMK 6/9 maddesine göre kötü niyetle yapıldığı, TTK 54 ve devam eden maddelerine göre haksız rekabet oluşturduğu iddiaları ile davalı başvurusunun SMK 6/7-8 maddelerine göre nisbi ret sebebi oluştuğu iddialarının yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patentin… sayılı YİDK kararının iptalinin ve davalı markasının da hükümsüzlüğünün gerekip gerekemdiği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 08/07/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 06/09/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun… sayılı kararında; “2020/24080 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığ kararına karşı, başvurunun 2016 56485, 2016 56496, 2016,74405, 2016 87284, 2016187479, ………… sayılı, “… lezzet keyfi”, “… çılgın”, “… iyi yaşam”, “… barista”, “… protein”, ………… ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık, diğer fikri haklar ve kötü niyet gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyannca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
…….
Yapılan değerlendirme sonucıında, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar, görsel, işitsel veya anlamsal diizeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olrnak iizere kanştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığından iş bu itirazın da reddi gerekmiştir. Aynca, md. 6/3 gerekçeli itiraz sıınulan bilgi ve belgeler çerçevesinde incelenmiş ve başvuru kapsamında kalan mallar ya da benzerleri için ihtilafa konu markanın ya da benzerinin işbu başvurunun tarihinden önce muteriz tarafından marka olarak ciddi biçimde kullanılageldiğini gösterir nitelilce bilgi ve belgeye rastlanmadığından yerinde bulunmamıştu. İIaveten, muterizin md. 6/4 ve md. 6/5 gerekçeli itirazın sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde incelenmesi neticesinde, muterize ait “…” esıs unsuılu markalann “gıdalar” için belirli düzeyde bilinirlik elde etmiş olduğu kabul edilmekle birlikte, bilinirlik düeyi, işaretler arasındaki benzerlik ve benzer unsurların ayrrt edicilik vasfı, başuru kapsamındaki hizmetlerin mahiyeti ve itiraza mesnet markanın bilinir olduğu mallarla,/hizmetlerle başvuru kapsamındaki hizmetlerin ilişkisi gibi unsurlar ve itiraz dilekçesinde sunulan savlar birlikte değeılendirildiğnde, yerinde olmadığı kanaatine vanlmıştır. Aynca, muterizin ticaret unvanına dayandırdığı md. 6/6 gerekçeli itirazı, söz konusu unvan işbu başvurunun tescilini engeller nitelikte olmadığndan yerinde görülmemiştir. Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia somut delillerle ispatlanamadığından ve diğer başkaca koşulların varlığı bulunmaksızın, bir başvurunun sadece önceki tarihli marka ile karıştırılma ihtimali bulunduğu iddiası, o başvurunun kötü niyetle yapılınış bir başvuru addedilmesini gerektirecek bir husus olmadığından, kötü niyet iddiasına dayalı itiraz kabul edilmemiştir.
KARAR: İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük tarihli)
Madde 5/1-ç “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler” marka olarak tescil edilmez. hükmü yer almaktadır.
Buradaki “ayniyet” olgusuyla, “bir markanın tamamen taklit edilmesi” kast edilmektedir. “Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” olgusuyla ise başvuru konusu markanın tescilli markanın birebir aynısı olmamakla birlikte, “ilk bakışta fark edilemeyecek derecede aynı” olan ve bu hususun ispatına dahi gerek duyulmayan, ancak çok dikkatli bir inceleme sonucu farkın anlaşılabileceği ibare ve şekilleri taşıyan işaretler kast edilmektedir (Pril/Pırıl örneği, Sabih Arkan, Marka Hukuku).
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/4 maddesine göre tanınmış markada ;
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, işaret ve emtia açısından aynı veya benzerinin Türkiye’de aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından başvurusunun yapılması halinde itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmektedir.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır. ( Bu konuda örneğin; “Marka sahibinin, markasını tescil ettirirken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir” (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd).
Yargıtay HGK’nun 16.7.2008 tarih E.2008/11-501 K.2008/507 sayılı “RG 512 Kararı”nda da “Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
ABAD’ın 11/06/2009 tarihli C-529/07 sayılı kararında “önceki markanın varlığı hakkındaki mevcut veya muhtemel bilginin, başvurunun kötü niyetle yapıldığını tek başına göstermeyeceği ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği” hükmü verilmiştir. Yargıtay HGK’nun 09.05.2018 tarih E.2017-96 K.2018/1043 sayılı Kararında da “Kötüniyetin varlığının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği, markaların iltibasa yolaçması ve davalının uzun süredir davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin başlı başına kötüniyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı” vurgulanmıştır.)
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… (2020/24080) PINARLAC (2015/85151)
41. Sınıf 05,29,30,31. Sınıf
pınarım (2004/10216)
05,16,21,35,41. Sınıf
lezzet pınarım+şekil (189448)
38,41. Sınıf
(YİDK’da geçen diğer markalar)

Bilirkişi heyetinden alınan 14.03.2021
tarihli raporda ÖZETLE: ” 1) Karşılaştırılan markaların, SMK m. 5/1(ç) hükmü anlamında, herhangi bir takdir yetkisi ve şüpheye yer vermeyen bir biçimde benzer olmadığı,
2) Dava/TÜRKPATENT işlem dosyasına davacı tarafından sunulmuş olan yargı kararlarının somut olayımıza emsal nitelikte olduğu gerçeği de gözetildiğinde, davacının sırf kelime markası olan, “…” ibaresini tek unsur veya bir tamlama içinde yer alan iki kelimeden bir tanesi olarak ihtiva eden markaları açısından, SMK m. 6/1 hükmü anlamında, karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümü itibariyle benzer olduğu,
3) Davacının (2) nolu bentteki düzenlemeye de dahil olan muhtelif markaları özelinde (Davacının 201876, 2017 107080, 2001 28131, 2004 10216, 2011 40779, 2017 18091, 2018 61489 ve 2018 61497 sayılı markaları. ), davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 41. Sınıfa giren tüm hizmetler yönünden somut olayda emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleşmiş olduğu,
4) (2) ve (3) nolu bentlerde yer alan sebeplerden dolayı, (3) nolu bentte belirtilen özellikleri haiz davacı markaları ( Davacının 201876, 2017 107080, 2001 28131, 2004 10216, 2011 40779, 2017 18091, 2018 61489 ve 2018 61497 sayılı markaları. ) açısından, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunduğu;
5) Davacının SMK’nın 6/4 maddesi yönünden yönünden talep ettiği tanınmışlık korumasının şartlarının oluştuğu, SMK’nın 6/5 maddesinin, aynı madde hükmünde geçen “haklı bir sebebe dayanma hali” mevcut olduğundan, somut olayda uygulanması şartlarının oluşmadığı;
6) Davacının “önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği”, “ticaret unvanından kaynaklanan hak” ve SMK m. 6/7-8 hükümlerine dayalı iddialarının davalı markasının tesciline/hükmüne bir etkisinin olamayacağı;
7) Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği;
8) (4) ve kısmen de (5) nolu bentlerde yer verilen değerlendirmeler ile dava konusu edilen 07.07.2021 tarihli ve… sayılı YİDK kararının uyumlu olmadığı;
9) Davacının hükümsüzlük talebinin (4) ve kısmen de (5) nolu bentlerde yer verilen değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, ” şeklinde ifade edilmiştir.
GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunması, marka başvuru kapsamı ve görseli, davacı markası , ilgili birimlerden gelen yazılar, bilirkişi heyet raporu, YİDK kararı ve dosyanın bütünü birlikte ele alındığında;
Mutlak red sebebi açısından ;
Davalının başvuru markasının “… ” şeklinde, davacı markasının ise “… ” görselini içermesi karşısında başvuru ve davacı markasının AYNİYET şeklinde kabul edilemeyeceği sonucuna varılarak SMK 5-1-ç maddesine göre mutlak red sebebi oluşmadığı;
Nisbi red sebepleri açısından;
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… ” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı; 41.nci sınıftaki hizmetler açısından davalı markasındaki … ibaresi ile bütünleşen İST ibaresi birlikte ele alınıp vurgulayıcı ses ve görsellik açısından “… ” şeklindeki başvuru markasının , davacıya ait gıda mallar/hizmetleri konusunda tanınmış olan … ibareli markasından uzaklaşarak başvuru markasına başka bir ayırt edicilik sağlayarak iltibas durumunu ortadan kaldırdığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “… ” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ibareli tescilli markalı hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “… ” ibareli başvuru markalı hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
( HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir.)
Davacı tarafın “… ” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Davacı tarafın “… ” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/6 maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiası kanıtlanmadığı;
Yukarıda açıkça belirtilen madde metinleri kapsamında SMK madde 6/7-8.nci bentlerdeki hususların (koşulların) somut olayda oluşmadığı ;
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 18/04/2022

Katip … Hakim …
E-İmzalıdır E-İmzalıdır