Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/228 E. 2022/111 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/228 Esas – 2022/111

T.C. ”TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/228
KARAR NO : 2022/111

DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali- Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 09/08/2021
KARAR TARİHİ : 18/04/2022 Yazım Tarihi : 11/05/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacı müvekkili şirketin, tescil numaraları dava dilekçesinde zikredilen … ” esas unsuru markalarının hepsinin de müvekkili şirketin faaliyetleri ve hitap
ettiği geniş halk kesimi göz önüne alındığında herkes tarafından gayet iyi bilinen, “Tanınmış”
Markalar olduğunu,
davaya konu …” markasında, esas unsur durumunda olan “…” harfi ile müvekkile ait …
logosuna havi markaların, görsel olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunun
tartışmasız olduğunu, dava konusu başvuruda yer alan “TEKS” ibaresinin, markanın tescil edilmek istendiği 24. sınıf bakımından ayırt ediciliği olmayan TEKSTİL ibaresinin
kısaltması niteliğinde olup, herkes tarafından kullanılan ve anlamı bilinen bir sözcük
olduğunu, markadaki esaslı unsurun, markanın başında büyük ve dikkat çekici olarak
yazılmış olması sebebiyle “…” harfi-logosu olduğunu, markanın bu hali ile tescil edildiği
takdirde, işbu markanın, … logosu ile tanınan müvekkili şirkete ait olduğunun
zannedilmesinin kaçınılmaz olduğunu, dosyaya sunacakları deliller incelendiğinde de görüleceği gibi, davacı müvekkilin, ZORLU
ibareli markalarında ve hatta …Holding şirketleri tarafından piyasaya sürülen (Taç,
Linens, Korteks, Vestel v.s. gibi) bütün markalarında, çatı (çerçeve) marka olarak … logosunu
kullandığını, …Şirketler Grubu (…Holding) çatısı altındaki tüm şirketler ve özellikle
de müvekkili şirket tarafından, gerçekleştirilen tüm etkinlik duyuruları, reklam ve tanıtımlar,
gazete haberlerinde … logosunun sıklıkla kullanıldığını, davalı adına başvurusu yapılan … logosunu gören tüketicilerin, bu markayı davacı müvekkili marka/logolarının serisi
niteliğinde algılanmasının oldukça muhtemel olduğunu, davacı müvekkili şirketin, çok tanınmış markası … logosu, tüketicilerce bir kez görülüp
belleklere yerleştirildikten sonra, üstelik markanın sıklıkla kullanıldığı 24. sınıfa ilişkin
emtialarda, … logosunu içeren başka bir marka gördüğünde, çağrışım yaratacağını, çünkü
tüketicilerin, “Seçici Tutma” ile sahip oldukları duygu ve görüşlerini destekleyen bilgi
girdilerini hatırladığını, desteklemeyenleri ise unuttuğunu, (Arpacı vd. “Pazarlama” Gazi
Yayınları, 1992, s:22). yani tüketicilerin, “… + şekil” markasını gördüklerinde, yıllardır
bildikleri, gördükleri, … logosu ile çağrışım yapacağını ve farkında olmadan da olsa, ona göre
tercih yapacaklarını,
davacı müvekkil “… TEKSTİL TİC. VE SAN. A.Ş.”nin usulüne uygun olarak
tescil edilmiş olan ticaret unvanındaki vurgu kelimenin … ibaresi olduğunu,
müvekkil şirket, ticaret unvanının esaslı unsurunu oluşturan … ibaresini, ayrıca
markalaştırdığını, davalı şirket adına tescil başvurusu yapılan, … ibaresinin,
… markalarının kısaltması olarak algılandığını, müvekkili şirket ticaret unvanını
ve markalarını akla getirdiğini, davalı taraf adına 2019/118156 numara ile başvurusu yapılan “…” esas unsurlu markanın 24.
sınıfta tescil edilmek üzere başvurusu yapıldığını, davacı müvekkil şirkete ait markaların
hepsinin de 24. sınıfta tescilli bulunduğunu, davacı müvekkil şirket adına 1985 yılından bu yana tescilli olan “…” esas unsurlu markaların,
tescil edildikleri tarihten de önce kullanıldıklarını ve kullanımın kalıcı olması açısından
birçok reklam, promosyon çalışmaları yapıldığını ayrıca sadece yurt içinde değil yurt
dışındaki satışları ve ihracat rakamları göz önüne alındığında, tüketiciler nezdinde belli bir
ayırt ediciliğe ve tanınmışlığa kavuştuğunun kabulü gerektiğini, davacı müvekkile ait, Türk
Patent ve Marka Kurumu tarafından “… + … Şekli”, “…”
markalarının tanımış marka olarak kabul edildiğini, davalı tarafından “…” markasının
kullanılması halinde, tüketicilerin, davalının da, “…GRUP” şirketleri arasında yer
aldığını zannederek tercih yapacağını ve bu durumun, davalı şirketin, yılların getirdiği
emekten haksız olarak yararlanmasına sebep olabileceğini,
huzurdaki davada, davalı şirket tarafından, davacı müvekkili adına uzun yıllardan beri
tescilli … unsurlu markalar ile görsel açıdan çok benzer bir marka başvurusunda
bulunulmasının, davalı tarafın kötü niyetini açıkça ortaya çıkardığını, davacı müvekkili “… TEKSTİL TİC. VE SAN. A.Ş.”nin usulüne uygun olarak
tescil edilmiş olan ticaret unvanındaki vurgu kelimenin … ibaresi olduğunu,
davalı şirket adına tescil başvurusu yapılan , … ibaresinin, … ibaresinin
kısaltması olarak algılandığını, müvekkili şirket ticaret unvanını akla getirdiğini, Delilleri arasında sunacağı Ticaret sicil Gazetesinde de görüleceği üzere, davacı müvekkil
şirketin iştigal alanları ile davalı taraf markasının kapsadığı emtiaların aynı/benzer olduğunu,
itiraz aşamasında da ileri sürülen bu iddiaların, davalı Kurum tarafından göz ardı edilmesinin
hukuka aykırı kaldığını ifade ederek, davalılardan Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun
… sayılı Kararının, en genelde Hukuka Aykırılık ve Olayın özelliği itibariyle de,
davacının markalarının, mevzuatta sözü edilen “Tanınmış Marka”lardan olmaları
nedenleriyle ve 6769 sayılı Kanunun “6/1”, “6/5”, “6/6”, “6/9” ve sair ilgili maddelerine
istinaden iptaline;
davalı taraf adına 2019/118156 numara ile işlem gören marka başvurusu tescile bağlanmış
ise, tescil edilmiş bulunan markanın dahi marka sicilinden terkinine hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Firma Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Markalar arasında kesinlikle iltibas söz konusu olmadığını, müvekkili firmanın davaya
konu “… & Şekil” markasını 1998 yılından beri kullandığını, müvekkili markanın
perakende satış yapmadığını, toptan kumaş ticareti yaptığını, taraflara ait markaların, sözcük,
anlam, şekil ve verdiği mesaj itibariyle birbirinden farklı olup, benzerlik ve karıştırılma ihtimali
bulunmadığını, davacının, … harfini (tabir caizse) başka hiç kimsenin kullanmasına müsaade
etmeyecek ve sahiplenme anlamına gelecek mahiyette gerekçeler ileri sürdüğünü, davacının “…”
harfi var ise ve 24. sınıfa ilişkinse mutlaka …Holding’e ait bir marka kabulünün olacağını
savunduğunu, … ile başlayan Nice sınıfı 24 aramasında 65 kayıt çıktığını, bazı marka örneklerini
dilekçeye ekleyerek bu markaların da esas unsurunun “…” harfi olduğunu, … harfinin davacının
münhasıran sahibi olduğu bir harf (marka) olmadığını, müvekkilinin hakkı olmakla 1998
yılından beri markasını fasılasız nizasız kullandığını, amacın davacının tescilli markalarından
haksızlıkla yararlanmak değil, bilakis aynı zamanda ticaret unvanını kısmen marka olarak
kullanması olduğunu, hakkını kullanan müvekkilin davacının itibarına zarar vermediğini, bilakis
bu hukuki mesnetten mahrum davanın muhatabı olduğunu, davacının bir takım tanınmış markası
olmasının, markasında ‘…’ harfi bulunan herkesin taklit niyetiyle hareket ettiği ve markalar
arasında iltibas bulunduğu anlamına gelmediğini, davaya konu markalar arasında anlamsal,
görsel ve sescil farklılığın yeterli ayırt edicilik sağlamakta, genel izlenim itibariyle
ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesi bulunmadığını, davacının, ‘…’
harfini kendisinin husule getirmediğini, zaten evrensel olarak kullanımda var olan bir
harf+şekil’ olarak kullanarak, marka tanınmışlığı sağladığını, bu durumun, ‘…’ harfinin başkaca
markalarda kullanılamayacağı anlamına gelmediğini, önemli olanın, sonraki kullanımın tescilli
marka ile aynılık-benzerlik taşımaması olduğunu, ki müvekkilinin 1998 yılından bu yana
kullandığı markası bakımından sonradan kullanım olmadığı gibi ne aynılık ne de benzerlik söz
konusu olmadığını, davacı markasının tanınmış marka olması, mevzuata uygun olarak başkaca
şahıs- firmaların, ayırt edici vasfı taşıyan ve fakat tamamlayıcı unsur olarak davacı markasında
yer alan harf ya da şeklin bir başkası tarafından marka olarak tescil ettirilmesine mani
olmayacağını, müvekkilinin perakende satış yapacak olsa idi dahi müvekkil markasında
tamamlayıcı unsur olarak yer alan şeklin, davacı markasında yer alan şekil ile bariz farklı
olduğunu, davacı markası ile müvekkil markası arasında “görsel, işitsel, fonetik çağrışım,
bağlantı ve ilişkilendirme neticesinde, umumi intiba bağlamında ortalama tüketici nezdinde
iltibas benzerlik ihtimali olmaması” yanında, davacının, müvekkilinin yıllarca kullanımına
sessiz kalıp, itiraz etmeyip bu olguyu zımnen benimsedikten sonra huzurda açtığı davanın,
basiret ve iyiniyet ile davranma lüzumu ile bağdaşmadığını, hak düşürücü süre/zamanaşımı
def’inde bulunduklarını, davacının haksız-dayanaksız isnat ve ithamlarını kabul etmemekle
birlikte şartları mevcut olduğu takdirde hak düşürücü süre itirazında/zamanaşımı def’inde
bulunduklarını ifade ederek haksız davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı firmanın 2019/118156 başvuru sayılı markası ile davacı tarafın tescilli markalar arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı,davacı tarafın SMK 6/5 maddesine göre markalarının tanınmışlığı, SMK 6/6 maddesine göre ticaret ünvanı dahil diğer Fikri ve Sinai hak iddiası, SMK 6/9 maddesine göre kötü niyetle başvuru yapıldığı iddialarının yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının iptalinin davalı markasının da tescili halinde hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 08/07/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 09/08/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; … ‘ …. İbareli markalara dayanılarak 6769 s. SMK ‘nın 6 ıncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
…….
İtiraz sahibi başvuru konusu markanın esas unsurunun ”…” harfi olduğunu ve kendisine ait itiraz gerekçesi markalarda yer alan ”…” harf/logosu ile başvurunun benzer olduğunu ve bu benzerlik nedeniyle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu ileri sürmektedir.
Kural olarak tek taraflarda ”ayırt ediciliği” sağlayan unsur, harfin standart yazım karakterleri dışında özel bir yazım biçimine figüratif unsurlara ve/ veya tasarıma sahip olmasıdır. Bu durumda, tek harf ihtiva eden işaretler arasındaki benzerlik ve iltibas iddialarına ilişkin değerlendirmede, harflere ayırt edici nitelik katan bu unsurlar arasındaki benzerlikler ve işaretlerin bir bütün olarak bıraktığı genel görünüm ve görsel özellikler önem kazanmaktadır.
Bu genel ilke göz önüne alındığında, çekişme konusu markaların genel görünümleri ve tertip tarzları itibariyle belirgin görsel farklılıklar içerdikleri görülmektedir. Bu çerçevede, markalar arasındaki farklıların somut olayda, karıştırılma ihtimalini bertaraf edecek nitelikte olduğu ve markalar arasında 6769 s. SMK ‘nın 6(1) maddesi anlamına ilişkilendirilme / karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
……
Karar: İtirazın reddedilmesine oybirliği ie karar verilmiştir. ” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır. ( Bu konuda örneğin; “Marka sahibinin, markasını tescil ettirirken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir” (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd).
Yargıtay HGK’nun 16.7.2008 tarih E.2008/11-501 K.2008/507 sayılı “RG 512 Kararı”nda da “Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
ABAD’ın 11/06/2009 tarihli C-529/07 sayılı kararında “önceki markanın varlığı hakkındaki mevcut veya muhtemel bilginin, başvurunun kötü niyetle yapıldığını tek başına göstermeyeceği ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği” hükmü verilmiştir. Yargıtay HGK’nun 09.05.2018 tarih E.2017-96 K.2018/1043 sayılı Kararında da “Kötüniyetin varlığının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği, markaların iltibasa yolaçması ve davalının uzun süredir davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin başlı başına kötüniyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı” vurgulanmıştır.)

Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… +şekil (2019/118156) … OUTDOOR FABRICK+şekil(2018 24661)
24. Sınıf 20,22,24,26. Sınıf
… FASHION TEXTILE+şekil(2018 18032)
09,24,25,26. Sınıf
…+… (2012 103444)
23 / 24 / 25 / 26 sınıf
… ( 2002 14354 )
24,25,26.sınıf
Şekil + … (2002 1435)
24,25,26.sınıf
( ve diğerleri )
Bilirkişi heyetinden alınan 21.03.2022
tarihli raporda ÖZETLE; “
• Dava konusu marka işaretleri arasında emtia benzerliği koşulunun gerçekleştiği,
• Dava konusu marka işaretleri arasında benzerlik koşulunun gerçekleşmediği,
• Buna göre dava konusu markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
• Davalı markasının davacı tarafa ait markaların tanınmışlığından kaynaklı tescil engelinin bulunmadığı,
• Davacı tarafın ticaret unvanı dahil diğer Fikri ve Sınai hak iddiası bakımından tescil engelinin bulunmadığı,
• Dava konusu başvurunun kötüniyetli olduğu yönündeki iddiaların Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
• Dava konusu YİDK kararının iptali koşullarının oluşmadığı,” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “… +şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… ” ve ” …” asli unsur ve ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının “… +şekil” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ve ” …” asli unsur ve ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ve ” …” asli unsur ve ibareli tescilli markalı mallarından satın almak isterken davalının “… +şekil” ibareli başvuru markalı malı satın almak şeklinde bir yanılgı yaşayabileceği, Görsel ve sescil benzerlik nedeniyle ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşabileceğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunduğu kanaati oluştuğundan aksi yöndeki YİDK kararı hatalı ve yanlış olduğu;
( HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 E 2016/778 K sayılı kararı uyarınca iltibas incelemesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin gerekmesi karşısında bilirkişi raporunun iltibas değerlendirmesine ilişkin aksi yöndeki görüşüne itibar edilmemiştir.)
Diğer yönden davacı tarafın SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ; Yine davacının “… +şekil” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/6 maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer Fikri ve Sinai hak iddiası da kanıtlanmadığı; Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı; anlaşılsa da bu durumlar yukarıda anlatılan iltibası ortadan kaldırmadığından YİDK kararı yanlış olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patentin … sayılı YİDK kararının iptaline,
3-Dava konusu marka tescilli olmadığından hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,4‬ TL’nin davalılardan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı; 2.350,00 TL bilirkişi ücreti, 125,25 tebligat ücreti, 59,30 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 2.534,55‬ TL yargılama giderinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile …Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 18/04/2022