Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. …4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R
ESAS NO : 2021/213
KARAR NO : 2022/133
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI :
DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 27/07/2021
KARAR TARİHİ : 16/05/2022 Yazım Tarihi: 06/06/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının “…” kılavuz unsurlu ticaret unvanını yıllardır kullanmakta olduğunu, bu ibareyi ihtiva eden markayı tescil ettirmek için davalı TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı görselli markanın SMK m. 5/1(b) ve (c) hükümleri gereğince bir takım mal ve hizmetler için kısmen reddedilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira söz konusu işaretin sadece “…” ibaresini değil, özgün bir logoyu ve yazım fontunu da ihtiva ettiğini, ayırt edici nitelik değerlendirmesi yapılırken işaretin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, zaten TÜRKPATENT’in “euro” veya “key” ibarelerini ihtiva eden dava dışı kişi ve kuruluşlara ait markaları tescil ederken bir tereddüt göstermiyor olduğunu, “…” ibaresinin reddedildiği emtialar açısından ayırt ediciliği yüksek bir marka ve davacı firma tarafından yaratılmış bir ibare olduğunu, markadaki şekil unsurunun da işarete ayırt edicilik kattığının kabul edilmesi gerektiğini, markada geçen “…” ibaresinin ortalama tüketici nezdinde Avrupa’da anahtar işi ile alakalı bir marka çağrışımı yapmasının mümkün olmadığını, davacının ticaret unvanı da olan bu ibarenin zaten yeterli bir ayırt ediciliğe sahip olup piyasada da tanınırlığının bulunduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 26.05.2021 tarihli ve … sayılı kısmi red kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı firmanın 2020/100406 başvuru sayılı markasının red edilen kısımları açısından SMK 5/1-b-c maddelerine göre ayırt edici olmadığı, tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle mutlak red sebebi oluşturduğundan bahisle Türk Patentin … sayılı YİDK kararının yerinde ve doğru olup olmadığı noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 27/05/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 27/07/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; “… başvuru numaralı”…” ibareli bşııırunun 6769 s. SMK’nın 5/1-(b,c) bentleri uyarınca “06. SINIF: Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dığcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantılan ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, kapı ve pencere kollan, metal menteşeler, ispanyoletler, metal kilitler, kilit anahtarlan, metalden anütar taşıma halkalan, metalden makaralar. 35. SINIF: Muşterilerin mallan elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Metalden hırdavatçr (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılaı için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantılan ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, kapı ve pencere kollan, metal menteşeler, ispanyoletler, metal kilitler, kilit anahtarlan, metalden anahtar taşıma halkalan, metalden makaralarmallannın bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazalan, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizırıetleri bakımrndan kısmen reddine yönelik Markalar Dairesi Başkanlığ karanna karşı yapılan itiraz incelenmiştir.
…..Yapılan incelemede, başvuruya konu marka ömeğnde yer alan “EURO” ibaresinin Türkçe karşılığı, “avrupa , avrupaya ‘ya ait” anlamına geldiği ve Türkçe’de “anahtar’ anlamına gelen “key” ibaresinin vasfını bildiren bir sıfat olduğu belirlenmiştir, Bu itibarla, söz konusu ibarenin ilgili tüketiciler tarafindan, redde konu mallar ve hizmetler açısından, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağı, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremeyeceği ve tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğu kanaatine varılmıştır. . Sayılan nedenlerle, başvurunun 6769 s. SMK’nın 5/l-(b,c) bentleri uyannca kısmen reddine yönelik karar isabetli bulunmuştur.
Son olarak her marka özgünlük derecesi, tasarımı , tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayrrt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazm değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır.
Sayılan nedenlerle işbu itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük tarihli)
5/1-b maddesinde ” Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”,
5/1-c maddesinde ” Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler “, marka olarak tesçil edilemez
SMK 5/1-b yönünden ;
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma kabiliyetini haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti önce soyut olarak yapılmalıdır. Yani marka olma niteliğine bakılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca sicilde gösterilebilir olması ve üzerinde kullanılacak mal veya hizmetler açısından somut ayırt edicilik özelliğini haiz olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, işareti gören ortalama tüketici kitlesinin, tescil kapsamındaki mallar veya hizmetler yönünden bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal ve hizmetlerini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal ve hizmetlerinden ayırt edildiğini algılaması zorunluluğu bulunmaktadır.
SMK 5/1-c yönünden ;
Marka başvurusundaki ibare ortalama tüketici nezdinde yukarıda belirtilen “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten “tanımlayıcı, vasıf bildirici özellikleri varsa marka olarak tesçili mümkün bulunmamakta ve mutlak red engeline takılmaktadır. Marka hakkı münhasır olarak sahibine tekel / inhisari hak bahşettiğinden tanımlayıcı bir işaret bir kişiye verilirse ticari rekabet sağlanamaz.
Buna göre, bir malın ya da hizmetin cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak gibi özelliklerine (iyi / güzel / süper / büyük / vb.) atıf yapan tanımlayıcı işaretlerin marka olarak tescil edilebilmesi mümkün değildir. Marka başvurusundaki ibare içerdiği emtia sınıfındakilerden ne kadar uzak ise tanımlayıcı, vasıf bildirici halinden de uzaklaşmış sayılır.
Davacı başvuru Markası Redde Gerekçe Madde
şekil+… (2020/100406) 5/1-b-c
03,05,06,07,11,35,40. Sınıf
Bilirkişi heyetinden alınan 25.02.2022
tarihli raporda ÖZETLE “
A. Davacının 2020/100406 Başvuru sayılı Markasının kısmen reddedildiği Emtialar bakımından Soyut ve Somut ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme:
şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markalarda markanın ayırt edici unsurunun, yani esas unsurunun ne olduğunun tespiti, önem arz etmektedir. Konu işarette; çaprazlama konuşlandırılmış üç tanesi kare olarak bir tanesi bir oka benzer şekilde tasarlanmış geometrik şekillerden oluşturulmuş bir şekil unsurunun sağ tarafına birleşik olarak, düz yazı karakterinde siyah renkli ve küçük harflerle “…” ibaresi yazılmıştır. İşaretin kelime ve şekil unsurlarıyla bütünleşik bir kompozisyonu olduğu görülmekle birlikte; işarette dikkat çeken/baskın unsurun birleşik yazılmış olan “…” ibaresi olduğu, işarette kullanılan basit ve geometrik şekillerin birer yan unsur olduğu değerlendirilmektedir.
Dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin, bütünleşik olarak algılandığı kompozisyonun içinde, markanın esas unsuru olduğu kanaatine varılmıştır.
“euro” ve “key” ibareleri, İngilizce kökenli birer sözcük olup, “euro” ibaresinin Türkçe’deki anlamı “Avrupa Birliği anlamı veren ön ek”, “key” ibaresinin de en yaygın anlamı “anahtar”dır. ( Kaynak: … ) “…” ibaresinin birleşik olarak yerleşik bir anlamı/kullanımı yoktur, dolayısıyla bu ibarenin birleşik olarak orjinal bir ibare olduğu söylenebilecektir. Dava konusu işarette geçen “…” ibaresinin, tüketicilerinin zihninde, ilave bir çaba olmaksızın doğrudan “Avrupa’ya ait/özgü anahtar” algısını uyandırdığı kabul edilse dahi, bu anlamı ile herkes tarafından bilinen/bilinebilecek bir ürün/hizmet mevcut olmadığından, işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının doğrudan bir ürünü/hizmeti işaret etmesi ihtimali görülmemektedir. Yani; “…” ibareli bir markayla karşılaşan tüketicilerin, bu ibareyi duyduğunda veya gördüğünde, ilave bir zihni çabaya gerek olmaksızın “anahtarın Avrupa’dan geldiği” yönünde bir intibaya ulaşması düşük bir ihtimaldir. Böyle bir intibaya ulaşabileceği düşünüldüğünde dahi, bu işaretin üzerinde markasal hüviyette kullanıldığı “anahtarlar”ın “Avrupa’ya ait/özgü” olmasının bir anlamı olmadığından, bu ibarenin marka olarak kullanımının ancak ve sadece mal veya hizmetin coğrafi menşei açısından “halkı yanıltıcı olduğu” ileri sürülebilir ki, dava konusu edilen marka, davalı TÜRKPATENT tarafından incelenirken, markaların mutlak red nedenleri arasında yer alan böyle bir durum kapsamında nitelendirilmemiş, yani “halkı yanıltıcı nitelikte” bulunmamıştır, dolayısıyla ibarenin bu niteliği, somut uyuşmazlığın konusu değildir. Ayrıca, işarette kullanılan basit şekillerle oluşturulmuş kompoziyon da, işaretin “Avrupa’ya ait/özgü bir anahtar olduğu” yönünde bir algı/ilişkilendirmeden ziyade tüketicilerin belirli bir firmanın ürününü diğer firmaların ürünlerinden ayırt etmeye yarayan bir işaretle, yani bir markayla karşılaştığını anlamasını sağlayacak ilave unsurlardır. Yani davacı, dava konusu edilen işarette, “…” ibaresini, başkaca firmaların ticari faaliyetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak biçimde tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle özgün bir kompozisyonda ve ayrı yazarak bir sıfat tamlaması hüviyetinde değil, birleşik ve orjinal bir kelime hüviyetinde kullanmıştır ve aslında “Avrupa’ya ait olmayan/olamayacak” anahtarlarda markasal hüviyette kullanılabilecek hale getirmiştir. Dolayısıyla dava konusu edilen işareti gören bir tüketicinin zihninde “Avrupa’ya ait bir anahtar” algısının doğması ihtimali, tüketicinin bu işareti ayırt edici bularak marka olduğunu anlama ihtimalinden daha düşüktür. Hatta yukarıda da bahsedildiği üzere, tüketicinin bu işareti görünce “yanılarak”, markanın üzerinde kullanıldığı anahtarların “Avrupa’da üretilmiş, Avrupa’dan gelmiş” olduğunu düşünme ihtimali bile, işareti “ayırt edici bulmayarak marka olduğunu anlamama” ihtimalinden daha yüksektir.
Bu nedenlerle; dava konusu edilen şekil+… işaretinin, tümüne hâkim olan görünüş itibariyle ve dahi içeriğinde yer alan birleşik olarak yazılmış “…” ibaresinin mevcudiyetine rağmen, aranan asgari soyut ayırt edici niteliği haiz olduğu değerlendirilmiştir.
Aynı değerlendirme, işaretin somut ayırt ediciliği açısından da yapılabilmektedir, yukarıda da değinildiği üzere, söz konusu işaret, 06. Sınıfa giren metal nalburiye eşyaları ve dahi anahtarlar ve bunların perakende/toptan satışı/mağazacılık hizmetleri açısından (Dava konusu işaretin hangi emtialar açısından reddedildiği hususunda daha ayrıntılı liste için bknz. Raporumuzun 3. Sayfasındaki tablo ) başka herhangi bir ibareden veya işaretten daha az ayırt edici niteliği haiz görülmemektedir.
Sonuç olarak; “şekil+… ” görselli marka başvurusunun gerek soyut olarak ayırt edici niteliği olmadığı ileri sürülebilecek bir işaretten oluşmadığı, gerekse emtia listesinden çıkartılan mal ve hizmetlerle, spesifik bir ilişkisinin bulunmadığı, bu emtialardan fonksiyonel ve kavramsal açılardan bağımsız olduğu, “…” ibaresinin söz konusu emtiaların (olabilecek) bir özelliğini ya da kompozisyonunu doğrudan doğruya ve derhal düşündürmediği, bu ilişkinin tüketicinin algısında ekstra bir irdeleme veya analize gerek olmadan doğrudan kurulamayacağı gerçekleri gözetildiğinde, dava konusu edilen marka başvurusunun kısmen reddedildiği emtialar açısından da “marka olabilecek nitelikte somut ve soyut ayırt ediciliği haiz bir işaret” olduğu kanaatine varılmıştır.
B. Davacının 2020/100406 başvuru sayılı markasının kısmen reddedildiği emtialar açısından tanımlayıcı/tasviri nitelikte olup olmadığı hususunda değerlendirme:
Yukarıda, 5/1-b bendi ile ilgili değerlendirmelerimiz esnasında da belirttiğimiz üzere, dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin, şekil unsuruyla birlikte bütünleşik olarak algılandığı kompozisyonun içinde, markanın esas unsuru olduğu düşünülse de, Türkçe’de ayrı yazıldığı zaman ve takdirde “Avrupa’ya ait/özgü anahtar” anlamına gelen bu ibarenin “anahtarın gerçekten Avrupa’ya özgü özellikte bir anahtar olabileceği” algısını yaratmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, zira “Avrupa’ya özgü” olarak bilinen bir anahtar türü bulunmadığı, bu nedenle de işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının “Avrupalı vasfını haiz bir anahtar”la ilişkili olmasının muhtemel olmadığı, ayrı yazılsa dahi “euro key” şeklinde bir tamlamanın İngilizce’de/yabancı bir dilde (dahi) yerleşik olarak kullanılmadığı ve bu nedenlerle tanımlayıcı/vasıf bildirici bir kelime olmadığı değerlendirilmiştir.
Nitekim Yargıtay da olayımıza emsal teşkil edebilecek bir kararında (Yargıtay 11. HD’nin 03.06.2014 tarihli ve E. 4470-K. 10387 sayılı kararı ) “…anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik bir özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna varılamaz….” demekle; “özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran bir emtianın karakteristik bir özelliğini belirten işaretlerin” marka olarak tescilinin mümkün olmadığına işaret etmiştir. Halbuki; şekil+… markası, “…” şeklindeki esas/kelime unsuru itibariyle, doğrudan, zihni bir çabaya gerek olmaksızın, herkes tarafından bilinen ve ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek olan bir anlamı zihinde uyandırmamakta, kavramsal olarak anahtarların veya 06 ila 35. Sınıflara giren diğer mal ve hizmetlerin hiçbirinin karakteristik ve bilinen bir özelliğini betimlememekte ya da bu emtiaların cinsini, vasfını ve türünü belirtmemektedir.
Sonuç olarak; dava konusu edilen şekil+… işaretinin, reddedildiği mal ve hizmetleri tanımlayıcı/tasviri olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
SONUÇ; şekil+… ; işaretinin, kısmen reddedildiği emtialar yönünden;
1)Marka olabilecek nitelikte soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunduğu,
2)Tanımlayıcı nitelikte olmadığı,
3) Dava konusu edilen 26.05.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının (1) ve (2) nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı,
” şeklinde ifade edilmiştir.
GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunması, marka başvuru kapsamı ve görseli, bilirkişi heyet raporu, YİDK kararı ve dosyanın bütünü birlikte ele alındığında;
6769 sayılı SMK 5/1-b yönünden değerlendirme;
“şekil+… ” ibareli başvuru markasının kapsamında yer mal/ hizmetler açısından hedef kitle yani ortalama tüketici kitlesi nazarında bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal/ hizmetini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal/hizmetlerden ayırt edildiğini algılamasına yol açan şekilde ayırt ediciliği bulunduğu şeklinde algılanacağı, nitekim bilirkişi raporunda bu husus ” “şekil+… ” görselli marka başvurusunun gerek soyut olarak ayırt edici niteliği olmadığı ileri sürülebilecek bir işaretten oluşmadığı, gerekse emtia listesinden çıkartılan mal ve hizmetlerle, spesifik bir ilişkisinin bulunmadığı, bu emtialardan fonksiyonel ve kavramsal açılardan bağımsız olduğu, “…” ibaresinin söz konusu emtiaların (olabilecek) bir özelliğini ya da kompozisyonunu doğrudan doğruya ve derhal düşündürmediği, bu ilişkinin tüketicinin algısında ekstra bir irdeleme veya analize gerek olmadan doğrudan kurulamayacağı gerçekleri gözetildiğinde, dava konusu edilen marka başvurusunun kısmen reddedildiği emtialar açısından da “marka olabilecek nitelikte somut ve soyut ayırt ediciliği haiz bir işaret” olduğu kanaatine varılmıştır. ” şeklinde izah edildiği; Bu açıdan Türk Patent YİDK tarafından davaya konu marka başvurusunun SMK 5/1-b kapsamında ayırt edicilik niteliği taşımadığı tespitinin yerinde ve doğru olmadığı sonucuna varıldığı;
6769 sayılı SMK 5/1-c yönünden değerlendirme:
“şekil+… ” ibareli başvuru markasının kapsamında yer alan mallar/ hizmetler açısından hedef kitle yani ortalama tüketici kitlesi nazarında cins, vasıf bildiren, yani tanımlayıcı bir durum olarak algılanmayacağı , nitekim bilirkişi raporunda bu husus “…. dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin, şekil unsuruyla birlikte bütünleşik olarak algılandığı kompozisyonun içinde, markanın esas unsuru olduğu düşünülse de, Türkçe’de ayrı yazıldığı zaman ve takdirde “Avrupa’ya ait/özgü anahtar” anlamına gelen bu ibarenin “anahtarın gerçekten Avrupa’ya özgü özellikte bir anahtar olabileceği” algısını yaratmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği, zira “Avrupa’ya özgü” olarak bilinen bir anahtar türü bulunmadığı, bu nedenle de işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının “Avrupalı vasfını haiz bir anahtar”la ilişkili olmasının muhtemel olmadığı, ayrı yazılsa dahi “euro key” şeklinde bir tamlamanın İngilizce’de/yabancı bir dilde (dahi) yerleşik olarak kullanılmadığı ve bu nedenlerle tanımlayıcı/vasıf bildirici bir kelime olmadığı değerlendirilmiştir.
Şekil+… markası, “…” şeklindeki esas/kelime unsuru itibariyle, doğrudan, zihni bir çabaya gerek olmaksızın, herkes tarafından bilinen ve ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek olan bir anlamı zihinde uyandırmamakta, kavramsal olarak anahtarların veya 06 ila 35. Sınıflara giren diğer mal ve hizmetlerin hiçbirinin karakteristik ve bilinen bir özelliğini betimlememekte ya da bu emtiaların cinsini, vasfını ve türünü belirtmemektedir.
” şeklinde ÖZET olarak izah da edildiği; Bu açıdan Türk Patent YİDK tarafından davaya konu marka başvurusunun SMK 5/1-c kapsamında tanımlayıcı tespitinin yerinde ve doğru olmadığı sonucuna varıldığı;
Neticeden bilirkişi heyet raporu benimsenerek davanın kabulü gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patentin … sayılı YİDK kararının iptaline,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
4-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı; 2.350,00 TL bilirkişi ücreti, 40,50 TL tebligat ücreti, 59,30 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 2.449,80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile …Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 16/05/2022
Katip … Hakim …
E-İmzalıdır E-İmzalıdır