Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/174 E. 2022/97 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/174 Esas – 2022/97

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/174
KARAR NO : 2022/97

DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali-Sicilden Terkin
DAVA TARİHİ : 11/06/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022 Yazım Tarihi: 06/05/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkil …Mağazacılık A.Ş mağaza adı/markası ile işlettiği mağazalarda kendi adına tescilli yüzlerce markalı ürün ile tüketici nezdinde tanınır hale gelmeye çalıştığını, davalı yan 2020/19237 başvuru numarası ile kayıtlı “…” markasının ilanına itiraz edildiğini bu itirazın YİDK tarafından red edildiğini, davalı yan markasının hiçbir ayırıcı vasfı, baskın unsuru, orijinal niteliğinin bulunmadığı ve davalı yanın dava konusu markanın bu sınıflar için tescilinde hiçbir üstün hakkının bulunmadığını, davalı yan markasının müvekkil yan markası ile aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı yanın “…” markası ile müvekkil yan “…” markaları kapsam dışında bırakılan emtialar bakımından da benzerlik içerdiğini, davalı yanın “…” markası ile müvekkil yanın “…” markasının tescilleri dikkate alındığında SERİ MARKA, bu markayı taşıyacak davalı yan ürünlerinin ise piyasalarda tanınan, itibarlı müvekkil şirket malları imajı verecek olup bu şekli ile tüketiciler ve 3. Kişiler nezdinde müvekkil ile bağlantılı olduğu kanaatinin oluşacağını, davalı yan tarafından tescil için başvurusu yapılan “…” markasının müvekkil yanın “…” markası ile açıkça iltibas yarattığını, kulağa hitap ve telaffuz açısından ayniyet gösterdiğini, davalı yanın kötü niyetli olduğunu belirtilmiş olup; 2020/19237 başvuru numaralı “…” markası hususunda müvekkil yan tarafından yapılan itiraz üzerine haksız ve hukuka aykırı şekilde verilmiş … sayılı YİDK’nin kararın iptalini, 2020/19237 sayılı “…” markasının tüm tescil sınıfları dâhil olmak üzere iptali ile sicilden terkinini, talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şahıs Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: marka oluşturma çalışmaları esnasında “gerçek hakiki zeytinyağı”nı ifade eden bir marka bulmaya çalışırken Latincede gerçek yağ anlamına gelen “…” kelimesine ulaşarak markalarını oluşturduklarını, “…” markası ile zeytin ve zeytinyağından üretilen tamamen doğal butik ürünleri pazarlama amacında olduklarını, satışını yaptıkları ürünlerin… olduğunu, “…” markası ile kasıtlı olarak bir benzerlik oluşturmak gibi bir amaçlarının bulunmadığını, davacı firma markası ile markaları arasında sadece dört harf dışında ne isim, ne ürün, ne yazı karakteri, ne de pazarlamada hitap edilen kitle ile ilgili bir benzerlik bulunmadığını, ürünler arasında fiyat karşılaştırması yapılması halinde taklit ve tağyir ithamlarının mümkün olmadığının görüleceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın 2020/19237 başvuru sayılı markası ile davacı tarafın kurum nezdinde ileri sürdüğü mesnet markalar arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, davacı tarafın önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiası, markalarının tanınmışlığı iddiası, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının SMK 6/3, 6/5, 6/9 maddeleri açısından yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının iptalinin davalı markasının da sicilden terkininin gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 14/04/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 11/06/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun…. sayılı kararında; “… ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddebilmesi talebiyle yapılan itiraz….
…… Yapılan incelemede, başvuru ile itiraz gerekçesi markaların ihtiva ettikleri tüm unsurlarla birlikte kelime uzunlukları, içerdikleri toplam harf ve hece sayıları, başlangıc kısımlarındaki farklılıklar da göz önüne alındığında, görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadığı ve markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varıldığından itirazın reddi gerekmiştir. ” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… (2020/19237) Şekil+…
29.Sınıf
Bilirkişi heyetinden alınan 25.01.2022
tarihli raporda ÖZETLE; “Davalıya ait 2020/19237 sayılı … ibareli marka ile davaya mesnet gösterilen davacının markalarının kapsamlarında yer alan malların birebir aynı olduğu taraf markaların görsel ve işitsel olarak benzer olması nedeniyle 6769 S. SMK m.6/1 anlamında iltibas tehlikesinin oluşacağı,
Davaya mesnet gösterilen markaların belirli bir bilinirliliğe sahip olsa da uyuşmazlığın çözümü 6/1 anlamında yapıldığı,
Davacının … ibaresi üzerinde dava konusu mallar bakımından SMK m.6/3 hükmüne göre öncelik hakkının ispat edilmediği,
Dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiası ispata elverişli delilin dosyada mevcut olmadığı,” şeklinde ifade edilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının ” …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… ” asli unsur ve ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu,
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının ” …” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” asli unsur ve ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” asli unsur ve ibareli tescilli markalı mallarından satın almak isterken davalının ” …” ibareli başvuru markalı malı satın almak şeklinde bir yanılgı yaşayabileceği, Görsel ve sescil benzerlik nedeniyle ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşabileceğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunduğu kanaati oluştuğundan aksi yöndeki YİDK kararı hatalı ve yanlış olduğu;
Diğer yönden davacı tarafın ” ” …” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı, SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ; Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı; anlaşılsa da bu durumlar yukarıda anlatılan iltibası ortadan kaldırmadığından YİDK kararı yanlış olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu 2020/19237 sayılı markanın tescilli olması nedeni ile iptali ile sicilden terkin edilmesine, karar kesinleştiğinde Türk Patent’e bu konuda müzekkere yazılmasına,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davalılardan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Davacının yaptığı; 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 204,5‬ tebligat ücreti, 59.30 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 2.363,8‬ TL yargılama giderinin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şahsın yokluğunda, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.06/04/2022