Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/172 E. 2022/107 K. 18.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/172
KARAR NO : 2022/107

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : 1- … -… …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : 2-….
VEKİLİ : Av. … -….
DAVA : Marka …Sayılı YİDK Kararı İptali-Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 09/06/2021
KARAR TARİHİ : 18/04/2022 Yazım Tarihi: 09/05/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davalı …’in ”… estetik ve güzellik merkezi” ibareli marka tescil başvurusunun yayımına müvekkil tarafından itiraz edildiğini, itirazın MBD, YİDK tarafından red edildiğini, müvekkil …’ın ”my …” ibareli markasının Türk Patent nezdinde tescilli olduğunu, müvekkilinin yıllardır uzun uğraşlar ve mali yatırımlar sonrası marka değerini yükselttiğini, Balıkesir’in Karesi ilçesinde belli tanınmışlığa ulaştığını, belirli tüketici çevresi edindiğini, müvekkilinin asli ve baskın unsurunun ”Mutiye” kelimesi olan markasını yıllardır aktif ve kesintisiz olarak kullanmakta olduğunu, davalının ise tescil başvurusunda bulunduğu ve baskın unsuru olan ”…” ibareli markası ise müvekkilinin tescilli markası ile çok benzer hatta işitsel ve görsel olarak aynı olduğunu, davalının ”… estetik ve güzellik merkezi” ibareli markasının, müvekkilinin ”my …” ibareli markasıyla gerek ses ve fonetik açısından gerek görsel açıdan gerekse toplu intiba ve seri marka izlenimi bırakması açısından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, iki markanın da kapsadığı mal ve hizmet alanın da tamamen aynı olduğunu, müvekkilin markasının 05, 35 ve 44. Sınıfta tescil edildiğini, davalının ise 35. ve 44. Sınıf için marka tescil başvurusu yapıldığını, davalı tarafından ”MUTYESTETİKGÜZELLİKMERKEZİ” şeklinde instagram hesabı kullanılmakta olduğunu, harflerin bitişik ve büyüklü küçüklü yazılarak ”mutye” şeklinde yazılmış olduğunu, müvekkilinin markasının ana unsurunun ”Mutiye” şeklinde okunmasına ve anlaşılmasına sebep olduğunu, ”…. ” şeklinde yapılan yazımda kelime baş harfi olan ”e” harfinin büyük yazılması yerine ”S” harfinin büyük yazılarak mutiye olarak anlaşılması amacı güdüldüğünü, bu kelimeyi işitsel ve görsel olarak “mutiye” olarak anlayacağını, müvekkilinin “mutiye” kelimesine tıpa tıp benzeyen bir kelime ve aynı harfleri çok az eksilterek oluşturduğu “…” kelimesini öne çıkararak ve büyük puntoda yazarak kullandığını, hem marka adı hem de logo bakımından “Mutiye” ve “…” markalarının karıştırılma olasılığnın yüksek olduğunu, davalının 05 ve 44. Sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde tescilli olan…” ibareli markası mevcutken ve bu markayı kullanabilecekken müvekkilinin müşteri çevresinden yararlanmak amacıyla dava konusu olan markayı aktif olarak kullandığını, haksız kazanç elde etme amacı olduğunu ve başvurusunun kötü niyetli olduğunu, belirterek, Türk Patent YİDK’nın 01.04.2021 tarih ve …sayılı kararının iptalini ve dava konusu ”… estetik ve güzellik merkezi” markasının hükümsüzlüğüne, marka sicilinden terkin edilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şahıs vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Müvekkilinin … ibaresinin davacının … ismi ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin …’in, 25 yaşında genç bir iş kadını olduğunu, MUTEBER isminin zor söylenmesi ve bir genç kız ismini çağrıştırmaması sebebiyle yıllardır, aile, arkadaş, okul çevresi ile işyerini açtıktan sonra da iş ve müşteri çevresinde … takma adını kullandığını, … Estetik ve Güzellik Merkezi + Şekil ibareli marka tesciline yönelik başvurusunun, çevresinde … takma adıyla tanındığını, güzellik salonunda sunduğu hizmeti de bu marka ile sürdürmek istemesinde, herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, bu tescil ve kullanımın, haksız bir yarar sağlanması ya da davacının markasına zarar vermesinin söz konusu olmayacağını, davacının markasının baskın unsurunun, büyük şekilde yazılmış olan ”MY” ibaresi olduğunu, markanın kalan kısmı da davacının adı ve soyadından oluştuğunu, müvekkiline ait marka markanın görsel, işitsel-fonetik, anlamsal ve sair unsurlar itibariyle davacı markasından farklı ve ayırt edici olduğunu, davacının, müvekkilinin instagram hesabı ve … ibaresine ilişkin kullanım ile kendi markası ve faaliyeti arasında iltibas meydana geldiğini kanıtlar mesajlar ve geri bildirimler aldığını etse de sms ve sosyal medya hesapları, kimliği belirsiz kişilerce atılan ya da davacının yakın çevresinden atılmış olması muhtemel ve her nasılsa salt davacı tarafın iltibas iddiasını güçlendirme amacını güden kasıtlı mesajlar olduğunu, instagram ve google üzerinden, davacının ve müvekkilinin markaları ya da isimleri yazıldığında, biri diğerini çağrıştıran ya da yönlendiren herhangi bir sonuç çıkmadığını, müvekkilinin instagram adresindeki kullanımının müvekkilinin kendi marka tesciline de uygun olduğunu, davacının iddia ettiği şekilde davacı yan markasını çağrıştıran bir kullanım olmadığını belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın …başvuru sayılı markası ile davacı tarafın 2018/103627 sayılı markası arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, başvuru ibaresi üzerinden davacı tarafın önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiası, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddialarının SMK 6/3 ve 6/9 maddelerine göre yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in …sayılı YİDK kararının yerinde ve doğru olup olmadığı, hükümsüzlük talebi açısından yukarıdaki iddialara ilaveten dava dilekçesinde belirtilen kurum nezdinde ileri sürülmeyen davacı tarafın markasının tanınmışlığı iddiasının SMK 6/5 maddesine göre yerinde ve doğru olup olmadığı noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 09/04/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 09/06/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun …sayılı kararında; “… başvuru numaralı “… estetik ve giizellik merkezi” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yöniindeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … saylı “my …” ibareli marka ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’run 6/l, 6/9 maddeleri uyannca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
….Kurul’da, ilgili tüketicilerin başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markayı bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış ve başvuru ile itiraz gerekçesi olarak gösterilen marka bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmamıştır. Bu itibarla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde somut ve elle tutulur delillere rastlanmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yöniinde bir kanaat de oluşmadığından, bu iddiaya dayalı itiraz haklı görülmemiştir.
Sayılan nedenlerle, itirazın reddi gerekmiştir.
KARAR İtirazın reddedilınesine oybirliği ile karar verilmiştir. ” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır. ( Bu konuda örneğin; “Marka sahibinin, markasını tescil ettirirken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir” (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd).
Yargıtay HGK’nun 16.7.2008 tarih E.2008/11-501 K.2008/507 sayılı “RG 512 Kararı”nda da “Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştır.
ABAD’ın 11/06/2009 tarihli C-529/07 sayılı kararında “önceki markanın varlığı hakkındaki mevcut veya muhtemel bilginin, başvurunun kötü niyetle yapıldığını tek başına göstermeyeceği ve tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiği” hükmü verilmiştir. Yargıtay HGK’nun 09.05.2018 tarih E.2017-96 K.2018/1043 sayılı Kararında da “Kötüniyetin varlığının her somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerektiği, markaların iltibasa yolaçması ve davalının uzun süredir davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin başlı başına kötüniyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmayacağı” vurgulanmıştır.)
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı başvuru Markası Davacı Markası
Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi (2020/06273) my … (2018/103627)
35,44. Sınıf 05,35,44. Sınıf

Bilirkişi heyetinden alınan 18.01.2022 tarihli raporda ÖZETLE; “Dava konusu …sayılı “Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi ” ibaresinin davaya mesnet gösterilen marka ile her ne kadar kapsamlarındaki hizmetler aynı olsa da taraf markalar görsel ve işitsel anlamda benzer olmadığı ve bu nedenle 6769 SMK’nın Md. 6/1 anlamında iltibas tehlikesinin söz konusu olmadığı,
Davaya mesnet gösterilen markanın tanınmış marka olduğu tespit edilmediğinden 6/5 maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı,
Kötü niyetin ispat edilmediği ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının ” Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “my …” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi ” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının”my …” ibareli ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “my …” ibareli ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi ” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Davacı tarafın “Şekil +… Estetik ve Güzellik Merkezi ” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi raporu da benimsenerek YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 18/04/2022

Katip … Hakim …
E-İmzalıdır E-İmzalıdır