Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/119 E. 2022/49 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/119 Esas – 2022/49
T.C. ”TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2021/119
KARAR NO : 2022/49

HAKİM : …
KATİP …..

DAVACI : …..
DAVALI :……
DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali – Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 16/04/2021
KARAR TARİHİ : 14/02/2022 Yazım Tarihi : 04/03/2022
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının Türkiye ve Avrupa’nın en büyük televizyon üreticisi unvanını haiz olan ve 127 ülkeye ihracat yapan bir firma olduğunu,
elektronik, beyaz eşya ve bilgi teknolojisi alanlarında Türkiye ve uluslararası pazarlarının güçlü
oyuncularından biri konumunda olduğunu, “…” markasının Türkiye’nin en iyi bilinen ve
en prestijli markaları arasında 6. sırada geldiğini, nitekim bu tanınmışlığın davalı TÜRKPATENT
tarafından da kabul edilerek “…” markasının…
tanınmış marka statüsüne alınmış bulunduğunu, davacının aynı zamanda “…” ve …
BATARYA” markalarının da tescilli olduğunu, dava konusu edilen markada geçen “…”
ibaresinin davacının tescilli/tanınmış bu seri markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer
bir marka olduğunu, “…” ve “…” kelimelerinde 4 harfin ortak olarak ve aynı dizinde
kullanıldığını, taraf markalarının aynı/benzer/türdeş emtialarda kullanılacağını, bu durumun
taraf markaları arasında iltibas yaratacağının tartışmasız olduğunu, davalının marka tescil
başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve davacının markasının tanınmışlığından haksız olarak
yararlanılmak istenildiğini, zira davalının dava konusu marka başvurusunda bulunurken
davacının markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını iddia ederek,
TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın
tescili halinde hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Şahıs Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE:
Dava dilekçesinin davalı şahısa usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, davalı ile dava dışı bir şahıs arasında dava konusu markanın
parfüm, kozmetik ürünleri ve kolonya emtialarının toptan ticaretinde kullanım hakkının
devrine ilişkin 27.12.2019 tarihinde bir lisans sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme
doğrultusunda lisans alan şahsın davalının dava konusu edilen markasını kullandığı sabunların
önde gelen e-ticaret platformalarında satışa sunulduğunu, somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan
markaların birbirine benzemediğini, davalı şahsın markasının kendine has olarak belirli bir yazı
tipi, renk ve şekil bütünlüğünü haiz olduğunu, ayrıca taraf markalarının kapsamına giren
emtiaların da farklı olduğunu, bu nedenle de karşılaştırılan işaretlerin karıştırılma ihtimalinin
bulunmadığını, profesyonel bir astrolog olan davalı şahsın astrolojide “ocak, yuva” anlamını
taşıyan “…” asteroidinden esinlenerek dava konusu edilen markayı yaratmış olduğunu,
işaretin başında geçen “la” hecesinin de Fransızca’da sözcük başlarına konan artikellerden “dişil
isim artikeli” olduğunu, bu artikelin markada kullanılmış olmasının da girişimci kadın ruhunu
simgelediğini, işarette kullanılan pembe tonların da “kadın”ı simgelediğini, yani davalının dava
konusu edilen markayı yaratırken taklit, benzetme veya kopyalama mantığı ile hareket
etmediğinin açık olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.

MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.

DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın kurum nezdinde ileri sürdüğü mesnet markaları arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, başvuru ibaresi üzerinde davacı tarafın SMK 6/3 maddesine göre önceye dayalı kullanım, SMK 6/5 maddesine göre tanınmışlık, SMK 6/9 maddesine göre kötü niyet iddialarının yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının iptalinin, davalı markasının da hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 22/02/2021 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 16/04/2021 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; ”… sayılı ”…”, ”…”, ”… şekil”, ”vest batarya” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK ‘nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
……………
Yapılan inceleme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen … sayılı
markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere
karıştırmaya yol açabilecek düzeyde benzer olmadığı değerlendirildiğinden, …7 sayılı
‘…’ ibareli markanın ise kapsamındaki malların/hizmetlerin itiraza konu mal ve hizmetler ile
benzer olmadığı anlaşıldığından, başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında
ilişkilendirilme/ karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığından bu yöndeki
itiraz yerinde görülmemiştir.
Ayrıca, md. 6/3 gerekçeli itiraz, sunulan bilgi ve belgeler
çerçevesinde incelenmiş ve başvuru kapsamında kalan mallar veya benzerleri için ihtilafa konu
markanın ya da benzerinin işbu başvurunun tarihinden önce muteriz tarafından ciddi biçimde
kullanılageldiğini gösterir nitelikte bilgi ve belgeye rastlanmadığından yerinde bulunmamıştır.
İlaveten, muterizin md. 6/5 gerekçeli itirazı, karıştırılma ihtimaline ilişkin yukarıda yapılan
değerlendirme ve sunulan bilgi ve belgeler ışığında incelenmiş ve yerinde bulunmamıştır.
Bunun
yanı sıra, muterizin ticaret unvanına ve alan adına dayandırdığı md. 6/6 gerekçeli itirazı da, söz
konusu unvan ve alan adı işbu başvurunun tescilini engeller nitelikte olmadığından yerinde görülmemiştir.
Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia somut delillerle
ispatlanmadığından ve başkaca kouşlların varlığı bulunmaksızın, bir başvurunun sadece önceki
tarihli marka ile karıştırılma ihtimali bulunduğu iddiası, o başvurunun kötü niyetle yapılmış bir
başvuru addedilmesini gerektirecek bir husus olmadığından, kötü niyet iddiasına dayalı itiraz
kabul edilmemiştir.
Karar: İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
…+şekil(2019/128401) …+şekil (2017 10437)
03,35.Sınıf 09, 42. Sınıf
… (2014 19725)
03,05,06,07,08,09,10,11,12,14,14,19,20,21,28,29,30,
32,33,35,36,37,38,40,41,42. Sınıf
… +şekil (2012 93276)
07,09,11,35,
VEST BATARYA (2018 63705)
12,35. Sınıf

Bilirkişi heyetinden alınan 10.01.2022 tarihli raporda ÖZETLE; “
1) Karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ( Sadece işitsel açıdan, davacının 2017 10437 sayılı markası hariç.) ve kavramsal açılardan, ayrıca da genel görünümleri/kompozisyonları itibariyle birbirleriyle benzer olmadığı,
2) Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından, davacının 2014 19725 sayılı markası özelinde emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, davacının diğer markaları açısından ( Davalının markası ile sadece işitsel açıdan benzer bulunan, davacının 2017 10437 sayılı markası dahil. ) ise gerçekleşmediği,
3) Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği tüketici ve alıcıların, bu emtiaları satın aldıkları anda bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyesinin genel/ortalama seviyede olduğu,
4) (1) nolu bentte yer alan sebepten dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunmadığı,
5) Davacının “önceki kullanıma dayalı hak”, “tanınmışlık” ve “ticaret unvanından/alan adından doğan hak” iddialarının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı,
6) Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği,
7) Dava konusu edilen 19.02.2021 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, yukarıdaki değerlendirmeler ile uyumlu olduğu,
8) Davacının hükümsüzlük isteminin, yukarıdaki değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait ” … ” ibareli tescilli markası arasında arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil benzerlik oluşmuş ise de taraf markalarında mal/hizmet benzerliği oluşmadığı gibi ilişkili mallar/hizmetler de bulunmadığı;
Diğer yönden davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait ” … ” ibareli tescilli markaları arasında arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının ” … ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “…” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının ” …+şekil ” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri (yukarıda sayılan … sayılı ” … ” hariç ancak bu marka açısından emtia benzerliği oluşmadığı yukarıda izah edildiği) benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Davacı tarafın ” …+şekil ” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Davacı tarafın ” …+şekil ” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/6 maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiası kanıtlanmadığı;
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi raporu benimsenerek YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye 21,4 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar tarafa vekillerinin yüzüne karşı , 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 14/02/2022

Katip … Hakim …
E-imzalıdır E-imzalıdır