Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/47 E. 2021/84 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/47 Esas – 2021/84
T.C. ”Türk Milleti Adına”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2020/47
KARAR NO : 2021/84

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI …
DAVALI …
DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 14/02/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021 Yazım Tarihi : 17/04/2021

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının “…” ibaresini de ihtiva eden markalarının bulunduğunu, bu markaların muhtelif mal ve hizmet sınıflarında tescilli olduğunu, davalı firmanın … sayılı marka başvurusunun da “ig istgüven” işaretlerini ihtiva ettiğini, bu başvurunun ilanına davacının SMK m. 6/1, m. 6/5 ve haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak itiraz ettiğini, bu itirazın davalı TÜRKPATENT tarafından sadece 41. Sınıfa giren hizmetler açısından kabul ve diğer emtialar açısından reddedilmesinin hukuka ve fiili vakıaya aykırı olduğunu, zira taraf markalarının ayniyet derecesinde benzediğini, markaların aynı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, davalı firmanın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve aynı zamanda davacının tescilli markalarıyla haksız rekabet yarattığını, davacının 1974 yılından bu yana “…” markası altında dünya standartlarında sağlık hizmeti sunmakta olduğunu, günümüzde “… Hastanesi” ve “… …” olarak iki şubesiyle faaliyet gösterdiğini, “…” markasının sağlık sektöründe ön sırada yer alan tanınmış bir marka olduğunu, taraf markalarının “benzer” olduğunun davalı TÜRKPATENT tarafından da kabul edildiğini, ancak davalı firmanın dava konusu marka başvurusunun kapsamından sadece 41. Sınıfa giren hizmetlerin çıkartılmasının haksız olduğunu, davalı firmanın markasında “İstanbul” ibaresini geçirerek İstanbul’da faaliyet gösteren, davacıyla bağlantılı bir firma intibası yaratmaya çalışmasının da davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, böyle kötü niyetle yapılmış olan bir marka başvurusunun tescile bağlanmasının haksız rekabet yaratacağını, davalı firmanın davacının tanınmış “…” markasını bilmemesinin mümkün olmadığını, davalının markasında esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, diğer unsurların birer yardımcı unsur olduğunun tartışmasız olduğunu, davacının “…”li markalarının aynı zamanda seri marka oluşturduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda davacının ticaret unvanının özü olduğunu, bu nedenle davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi bulunduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 02.01.2020 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Firma Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Davalı firmanın…Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve diğer iştiraklerine güvenlik hizmeti vermekte olduğunu, 10.000’e yakın güvenlik görevlisi istihdam ettiğini, bu yüzden de davacının “sanki hastanelerin İstanbul’da yer alan bir şirketi izlenimi verilmeye çalışıldığı” yönündeki kötü niyet iddialarının doğru olmadığını, tarafların birbirlerinden çok farklı iki sektörde, sağlık ve güvenlik sektörlerinde faaliyet gösteriyor olmasından dolayı davalının davacının markasının tanınmışlığından haksız yarar elde etmesinin ve haksız rekabet yapmasının da mümkün olmadığını, davalının marka başvurusunun “ig istgüven” değil “ig istgüven aş…güvenlik anonim şirketi” ibarelerini ihtiva ettiğini, davacının markalarında geçen “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin son derece düşük olduğunu, bu ibarenin davacının faaliyetleri nedeniyle anlamını kazanmış bir ibare olmadığını, davacının markasının TÜRKPATENT nezdinde de “tanınmış marka” statüsüne alınmamış olduğunu, taraf markalarının birbirinden çok farklı emtia sınıflarını kapsadığını, davalının markasını davacının markasını kullandığı 44. Sınıfa giren hizmetler için tescil ettirmeye çalışmadığını, TÜRKPATENT nezdinde bugüne kadar tescili için başvurulmuş 5750 adet “…” ibareli marka olduğunu, bu hususun da “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin ne kadar düşük olduğunu ispat ettiğini iddia ederek, davanın reddini talep etmiştir.

MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.

DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı firmanın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın YİDK sürecinde ileri sürdüğü mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi açısından iltibas-benzerlik-karıştırılma iddiası ile gerçek hak sahipliği, tanınmışlık, kötü niyetli başvuru, haksız rekabet iddialarına bağlı olarak itirazın nihai olarak reddi konusunda verilen Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 06/01/2020 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 14/02/2020 tarihinde ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; ”… başvuru numaralı ‘ig istgüven aş…güvenlik anonim şirketi” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, yayına itiraz sahibi firma tarafından, başvurunun ….. sayılı ” …. ……. İbareli markalar ile karıştırılma ihtimali, gerçek hak sahipliği ve tanınmış marka gerekçesiyle 6769 s. SMK ‘nın 6 ıncı maddesi uyarınca tümden reddi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
……. ihtilaflı ‘…’ ibaresi dışında markasal ayırt ediciliği bulunan ibareler de ihtiva eden başvuru markası ile … asli unsurlu itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından orta-düşük düzeyde benzer olduğu hususu, itiraz gerekçesi markaların bilinir olduğu ‘tıbbi hizmetler’ sektörünün ve tescil kapsamındaki hizmetlerin ihtilaf konusu mal ve hizmetler ile olan benzerlik düzeyi ile birlikte değerlendirilmiş, kalan mal ve hizmetler bakımından markalar arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin ortaya çıkmayacağı; başvurunun tescili halinde 6/5’te belirtilen koşulların oluşmayacağı kanaatine varılmıştır.
Karar: İtirazın reddine oybirliği ile karar verilmiştir.”” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”, hükmü ,
6102 sayılı TÜRK TİCARET KANUNU (14.02.2011 tarihli yayınlanan);
Madde 54 “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Madde 55 “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak;
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek;
e) İş şartlarına uymamak;
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.; ” hükmü yer almaktadır.

SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları için olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir.
Tanınmış marka kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
İG İSTGÜVEN AŞ+ şekil (…) …+şekil (2016 55766)
09, 35, 37, 42, 45. Sınıf 41. Sınıf
… YAŞAM(2016 70710)
41,44. Sınıf
( ve … ibareli diğerleri )

Bilirkişi heyetinden alınan 02.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; “1) Karşılaştırılan markaların/işaretlerin birbirleriyle benzer olmadığı,
2) Karşılaştırılan markaların 09, 35, 42 ve 45. Sınıflara giren emtialar açısından, yani kısmen, aynı/aynı tür/benzer emtialarda kullanılacağı,
3) (1) nolu bentte yer alan sebepten dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunmadığı,
4) Davacının markasının sağlık/tıbbi hizmetler sektörlerinde tanınmış bir marka olduğu, ancak, taraf markalarının hedef kitlesi çok farklı olduğundan, SMK 6/5 maddesi hükmünde aranan durumların somut olayda gerçekleştiğinin/gerçekleşme ihtimali olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenlerle davacının tanınmışlık iddiasının davalının … sayılı markasının tesciline bir etkisi olamayacağı,
5) Davacının ticaret unvanından kaynaklanan gerçek hak sahipliği iddiasının davalının … sayılı markasının tesciline bir etkisi olamayacağı,
6) SMK m. 6/9 hükmü kapsamında kötü niyet ve haksız rekabet değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği,
7) Dava konusu edilen 02.01.2020 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, (3), (4) ve (5) nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki veya hükümsüzlüğe konu olan işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “İG İSTGÜVEN AŞ+ şekil” ibareli marka başvurusu ile davacının “… ” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının “… + şekil” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ibareli tescilli markalı mallarından / hizmetinden satın almak / yararlanmak isterken davalının”… + şekil” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Davacı tarafın başvuru ibaresi üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Davalının marka başvurusu dolayısıyla davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” hususları ise kanıtlanmadığı ;
Dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi raporu da benimsenerek davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 17/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır