Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/329 E. 2022/4 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. ”TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2020/329
KARAR NO : 2022/4

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
DAVALI …
DAVA : Marka… Sayılı YİDK Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 16/10/2020
KARAR TARİHİ : 17/01/2022 Yazım Tarihi : 31/01/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE:Müvekkilinin Adana’da
20 yıla yakın süredir restaurant alanında faaliyet gösteren saygın firmalardan biri
olduğunu, ticaret hayatına başladığı ilk günden bu yana kullanım ve ihdas yolu ile meşhur
ve maruf hale getirdiği ana unsuru “…” ibareyi TÜRKPATENT’e 2004/37593
numara ile 05/ 29/ 30/ 43. Sınıflarda başvuru yaparak tescil edildiğini, 07.05.2019
tarihinde davalılardan … tarafından yapılan … başvuru
numaralı marka başvurusu fark edilerek itiraz edildiği, “…” markası tescilli iken
“ÖK … RESTAURANT” adının marka olarak tescilinin mümkün
olmadığını, davalı tarafın davacı tarafın faaliyetlerinden ve emeğinden yararlanmak gayesi
ile “ÖK … RESTAURANT adı altında marka tescil başvurusu yaptığını,
2004/37593 başvuru numaralı dosya ile tescilli “…” markasının, davaya konu
… başvuru numaralı “ÖK … RESTAURANT” isimli markanın
içinde barındırdığı “…” kelimesi ile birebir aynı olduğunu, yapılan başvuru
sınıflarının da birebir aynı yani 43. Sınıfı içerdiğini, Davalılardan …’nun
marka tecavüzü teşkil eden kullanımına karşı Alanya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
2019/327 E. Sayılı dosyası ile Marka Tecavüzü davası ikame ettiğini ancak davacı taraf ile
davalının anlaşması sonucunda feragat edildiği ve davalı … ile
2004/37593 başvuru numaralı “…” ibareli markasının kullanılmasına ilişkin
franchise sözleşmesi yapıldığını iddia ederek … başvuru numaralı marka
dosyasında verilen… sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Davalı tarafından 07.05.2019 tarihinde 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek
sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon
hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer
sağlama hizmetleri, gündüz bakımı (kreş) hizmetleri, hayvanlar için geçici barınma
sağlanması hizmetleri.” kapsayacak şekilde, “ ÖK … RESTAURANT “ ibareli marka
için … sayısıyla başvuruda bulunulduğunu, müvekkilinin 1960’lı yıllardan bu
yana ilk olarak dedesi Şaban …’ndan kalan ve daha sonra müvekkilin babası İrfan
… ve müvekkilin amcası Hasan … tarafından devam ettirildiğini ve ortak
olarak kullanılan “… RESTAURANT” markasının gerçek sahibi olduğunu, Öztürk
…’nun amcası Hasan …’nun 1981 yılında “…” olan soyadını
“…” olarak değiştirdiğini (Adana … Hukuk Mahkemesi’nin 10.03.1981
tarihli 1981/76-141 sayılı kararı.) 2004/37594 sayılı “HASAN …” ibareli ve
davacı tarafın işbu davaya gerekçe olarak gösterdiği 2004/37593 sayılı “…”
ibareli markaları kendisi adına tescil ettirdiğini, Hasan …’nun aile soyadını hiçe
sayarak söz konusu markayı aileyle hiç ilgisi olmayan … ’ya
1.000 TL. gibi muvazaalı olduğu açıkça belli olan bir fiyat karşılığında devretmiş olduğunu,
daha sonra markanın davacı tarafa devrolunduğunu, …’nun, 1980’li
yıllarda bahsi geçen ortaklığın bozulmasıyla birlikte babasından ve diğer büyüklerinden
öğrendiği aile mesleğine 1988 yılından bu yana kendi adı olan “ÖK …
RESTAURANT” olarak devam ettirdiğini, aile içerisindeki çatışmalardan daha fazla
etkilenmemek için Antalya ili Alanya ilçesine yerleşerek aile geleneğini ve faaliyetlerini
Alanya ilçesinde devam ettirdiğini, SMK’nın 7/5. maddesinin a bendine göre dürüstçe
kullanımına izin verilen işaretlerin ilk grubu kişinin adı veya adresi olduğunu, adın
korunması esasen kişiliğin korunmasının bir parçası olup bir kimsenin adını kendi ticari
faaliyetinde kullanması kişilik haklarından kaynaklanan, sınırlanamayan ve bertaraf
edilemeyen bir hak olduğunu, Hiç bir şekilde itirazla karşılaşmadan tescil edilen 2016
95444 tescil nolu markanın kişi ad ve soyadından oluştuğunu yani hukuka uygun kullanım
olduğunu, Temyiz ve karar düzeltme süreçlerinden de geçerek kararı onanmış 2010 84463
tescil nolu marka da kişi ad ve soyadının yer aldığını, “…” ibaresinin
davalının adı ve soyadı olduğunu, bu ibarenin markada esaslı unsur olacak kullanılmasına
hiçbir sakınca olmamasına rağmen “ÖK” ibaresine nispetle markada küçük puntolarla,
davalının ad ve soyadı olduğu algısını ilgili tüketici nezdinde oluşturacak şekilde, “hiçbir
şekilde … ibaresini ön plana çıkarmadan” kullanılmakta olduğunu belirterek açılan
davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın ileri sürdüğü mesnet markalar arasında SMK 6/1 maddesi açısından iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, davacı tarafın önceye dayalı kullanım, tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının SMK 6/3, 6/5, 6/9 maddeleri açısından yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in… sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği, iltibas değerlendirilmesi açısından kullanım ispatının yerine getirilip getirilemediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 17/08/2020 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 16/10/2020 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun… sayılı kararında; ”… başvuru numaralı ”öz … restaurant” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvrunun 2004 37594, 2004 37593 sayılı ”hasan …”, ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK ‘nın 6 ıncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
2004 37594 sayılı marka farklı kişiler adına kayıtlı olduğundan iş bu karara da incelemeye alınmamış ve muteriz adına kayıtlı 2004 37593 sayılı marka bakımından karıştırılma ihtimali incelemesine geçilmiştir.
Başvuru sahibi yayına itiraza cevaben sunduğu karşı görüş dilekçesinde, 6769 s. SMK ‘nın 19(2) maddesi hükmü kapsamında, itiraza gerekçe olarak gösterilen 2004 37593 sayılı ”…” ibareli markanın 43. Sınıftaki hizmetler bakımından kullanımının ispatlanmasını talep etmiştir.
Somut olayda, yukarıda yer verilen Yönetmelik maddesi hükmünde belirtilen süre içinde kullanım ispatına ilişkin delillerin sunulduğu tespit edilmiştir.
Delilerin incelenmesi neticesinde, üzerinde ”…” markasına ilişkin 2015 tarihli bir Lisans Sözleşmesi’nin ve 2017 yılının Kasım ve Aralık aylarına ilişkin 5 adet faturanın itiraz ekinde sunulduğu tespit edilmiştir.
Kullanımın ispatlanması gereken süreç 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında ”……itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir”. Hükmü ile düzenlenmiştir. Marka mevzuatında ”ciddi biçimde kullanma” kavramına ilişkin açık bir düzenleme yer almamasına rağmen, söz konusu kavramla; markadan işlevlerine uygun bir tarzda yarar elde edecek, yani üzerinde kullanıldığı malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayrılmasını sağlayacak şekilde ve yoğunlukta piyasada veya piyasaya hitap eden, piyasayı etkileyen yerlerde kullanılması kastedilmektedir.
Bu anlamda marka tarafından sağlanan hakların elde tutulması amacıyla markanın sembolik (göstermelik ) kullanıma konu edilmesi ciddi kullanım olarak değerlendirilmemektedir. Dolayısıyla ciddi kullanım kriteri, sembolik kullanmaya ilişkin hareketlerle marka hakkının haksız biçimde devamını ve rekabet açısından işletmelerin hareketlerini kısıtlayıcı tavırları engellemektedir. Bu noktada, marka sahibinden beklenen davranış, şüphe yaratmayacak biçimde, düzenli ve kurallara uygun ve mümkünse süreklilik arz eden bir kullanımda bulunmasıdır.
Ciddi kullanım, markanın esas işlevine, yani tescile konu mal veya hizmetlerin kaynağının ayırt etme işlevine uygun biçimde gerçekleştirilmelidir.
Kullanımın ciddi kabul edilebilmesi için her zaman miktar olarak çok büyük olması gerekmez, bu husus ilgili piyasada, inceleme konusu mal ve hizmetlerin özeliklerine bağlıdır.
Bu ilkeler çerçevesinde ,sunulan belgelerin itiraz gerekçesi markanın yeterli bir sürede ve yoğunlukta ciddi
kullanımını ispatlamayacağı kanaatine ulaşmış ve bu nedenle SMK’nın 19(2) hükmü uyarınca
2004 37593 sayılı “…” ibareli markaya dayalı olarak SMK’nın 6(1) maddesi
çerçevesinde yapılan itirazın reddi gerekmiş, aynı yöndeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararı
yerinde görülmüştür. Son olarak, her markaya ilişkin inceleme, kullanım ispatı talebinin veya
kullanım ispatına tabi markaların varlığı açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve
ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar
oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu
itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır. Sayılan
nedenlerle, itirazın sunulan tüm gerekçeleriyle reddi gerekmiştir.
Karar: İtirazın reddedilmesine
oy birliği ile karar verilmiştir.” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 19/2 ” 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir. “,
SINAİ MÜLKİYET KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK;
Madde 29 ” (1) Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için başvuru sahibinin, yayıma itiraza ilişkin görüşünü sunması gereken süre içinde kullanımın ispatına ilişkin talebini açıkça ve yazılı olarak Kuruma bildirmesi gerekir. Belirtilen koşulları taşımayan ve süresi içinde yapılmayan kullanımın ispatına ilişkin talepler yapılmamış sayılır.
(2) Kullanımın ispatı talebi açık, net ve koşulsuz olarak yapılır. Bu talepte, kullanımın ispatı istenilen markaların tescil numaralarının açıkça belirtilmesi zorunludur. Aksi halde talep yapılmamış sayılır.
(3) Başvuru sahibinin talepte bulunması halinde Kurum, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması için itiraz sahibine bir aylık süre verir. İtiraz sahibi tarafından süresi içinde delil sunulmaması veya sunulan delillerin itirazla ilgili olmaması halinde ve ayrıca başka bir itiraz gerekçesi veya itiraza gerekçe gösterilen başka bir marka da yoksa Kurum itirazı reddeder.” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Taraf markalarında AYNI işaret olması ve kapsamlarındaki emtia (mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları için olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesine göre tanınmış markalarda;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Kullanılmama def’i; 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU’nda 6/1 maddesine göre marka başvurularında, 25.nci maddeye göre hükümsüzlük davasında ve de 29.ncu maddesindeki tecavüz davalarında iltibasa dayalı itiraz gerekçesi mesnet marka ( ya da markaları) yönünden kullanılmama def’i imkanı getirilmiştir. Buna göre kendisine ispat yükü düşen taraf ileri sürdüğü davaya konu başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde mesnet (dayanak) marka/markaların kapsamındaki mal veya hizmetler bakımından markasını Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğunu ispatlamalıdır. Aksi takdirde itiraz yapılmamış veya açmış olduğu davasını da ispat edememiş sayılması sonucu ortaya çıkacaktır.
YİDK davalarında, 6769 sayılı SMK’nın Uygulanması Yönetmeliği 29/1-2 maddede belirtilen kullanımın ispatına dayanan taraf yayına itiraza ilişkin görüşünü sunması gereken süre içinde kullanımın ispatına ilişkin talebini açıkça ve yazılı olarak ve de kullanımın ispatı istenilen markaların tescil numaralarının açıkça belirtmesi gerekmektedir. Aksi halde talep yapılmamış sayılacaktır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markası
ÖK öztürkkolcuoğlu restauant (…) … (2004 37593)
43. Sınıf 05,29,30,43. Sınıf

Bilirkişi heyetinden alınan 04.11.2021 tarihli raporda ÖZETLE; ” Davalıya ait … sayılı ibareli marka ile davaya mesnet gösterilen … markası arasında taraf markaların kapsamlarında yer alan 43. Sınıftaki hizmetlerin de birebir aynı olsa da markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığından 6769 S. SMK m.6/1 anlamında iltibas tehlikesinin olmayacağı,
Davaya mesnet gösterilen … ibareli markanın bir farkındalığının olduğunun ispat edilmediği,
Davacının … ibaresi üzerinde dava konusu 43. Sınıfta yer alan hizmetler bakımından SMK m.6/3 hükmüne göre öncelik hakkının olmaması nedeniyle davaya konu olan markanın tesciline engel bir durum oluşturmayacağı,
Davaya konu olan marka ile davacının ticaret unvanın çekirdek unsurunun farklı olması nedeniyle SMK m.6/6 hükmünün uygulanabilmesi için gereken koşulların oluşmadığı,
Dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiası ispata elverişli delilin dosyada mevcut olmadığı, bununla birlikte bu hususun Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu,” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait ” …” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı; Davalı başvurusundaki ÖK ibaresinin baskın ve asli unsur olarak ön plana çıktığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının ” …” ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının” …” ibareli tescilli markalı hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” ibareli başvuru markalı hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Diğer yönden ; davacı taraf, her iki markalar arasında benzerlik olduğunu ileri sürmüş ise de; davalı kullanım ispatı talebinde bulunmuş olup davacının buna yönelik sunduğu “”…” markasına ilişkin 2015 tarihli bir Lisans Sözleşmesi, 2017 yılının Kasım ve Aralık aylarına ilişkin 5 adet faturanın” SMK 19/2 maddesi kapsamında davacı markasının Türkiye’de ciddi kullanımı olarak kabul edilemeyeceğinden markalar arasında SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşulu da oluşmayacağı;
Davacı tarafın “ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” şeklindeki başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanımı ve gerçek hak sahipliği de kanıtlanmadığı,
“ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” şeklindeki başvuru nedeniyle SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” hususları kanıtlanmadığı ) ;
Dava konusu “ÖK öztürkkolcuoğlu restauant ” şeklindeki başvuru markası açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi heyet raporu da benimsenerek YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye 26,3‬ TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin ve davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.17/01/2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır