Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/257 E. 2022/13 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. ”TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2020/257
KARAR NO : 2022/13

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … -… …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali -Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 20/08/2020
KARAR TARİHİ : 19/01/2022 Yazım Tarihi : 03/02/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Dava konusu markanın 39.
Sınıfta yer alan hizmetler için 19.06.2019 tarih ve …sayı ile başvuru yaptığını, bu
markanın ilanına yapılan itirazın YİDK ve MDB tarafından red edildiğini, “…” markasının
müvekkilinin IGA markası ile benzer olduğunu, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin
bulunduğunu, “…” ibareli seri markalarla davaya konu “…” markasının karıştırılma
dahil iltibas tehlikesinin bulunduğunu, “…” markasının, “…” markasından türetilmiş
özgün ve ayırt ediciliği yüksek ve markaya ilişkin yoğun reklam, tanıtım ve yatırım yapılmış
olması sebebiyle tüketici zihninde yer ettiği ve refleks olarak hatırlattığını, 6769 sayılı SMK
6. maddesi kapsamında önceki markanın tescilinden doğan hakların korunması ve karıştırılma ihtimali suretiyle marka hakkının ihlal edilmesinin önlenmesi gerektiğini,
davaya konu “…” ibaresinin anlamsız olduğunu, vurgunun “…” ibaresi üzerinde
gerçekleştiğini, müvekkiline ait “… VALET- … LOUNGE- … FAST TRACK…” vs. iştirak
şirketlerin “…” ibaresiyle markalaşma sürecini yürüttüğünü ve “…” ibaresinin esaslı
unsur olduğu seri markaların mevcut olduğunu, markaların hitap ettiği tüketici kesimin
dikkat ve özen seviyesinin düşük olması nedeniyle tüketici nezdinde markaların karıştırılma
ve ilişkilendirilme ihtimalinin bulunduğunu, “…” markasının tanınmış marka olması
sebebiyle “…” marka müracaatının haksız yarar sağlayacağı yahut “…” markasının
ayırt ediciliğini zedeleyeceğini belireterek, 17.04.2020 tarihli ve … karar sayılı YİDK kararının iptaline, …sayılı “…” marka müracaatının tescil edilmesi
halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligatın yapıldığı, cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şahsın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın YİDK kararında belirtilen mesnet markaları arasında SMK 6/1 maddesine göre iltibas koşulları oluşup oluşmadığı, davacı tarafın markalarının yurt içi ve yurt dışı tanınmışlığı, ticaret unvanı ve diğer fikri hak iddiası ve davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddialarının SMK 6/4-5, 6/6, 6/9 maddeleri açısından yerinde ve doğru olup olmadığı, Türk Patent’in … sayılı YİDK kararının iptalinin ve davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 27/04/2020 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 20/08/2020 tarihinde ve 6769 sayılı SMK 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; ”…başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki
Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … sayılı “… “, ….. ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, itiraz gerekçesi “…”
markasının tanınmışlığı, itiraz sahibine ait ticaret unvanına dayalı haklar ve kötüniyetli başvuru
gerekçeleriyle başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz
incelenmiştir.
……
Belirtilen genel ilkeler çerçevesinde yapılan incelemede, “…” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesi
markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle iltibasa yol
açabilecek düzeyde benzer olmadığı kanaatine varılmıştır. Şöyle ki, başvuru konusu “…” ibaresi ile
itiraz gerekçesi markalarda esas unsur veya ana unsurlardan birisi olarak yer alan “…” ibareleri kelime
uzunlukları, içerdikleri harf ve hece sayıları itibariyle birbirinden ilk bakışta farklılaşmış durumdadır.
Başvuru konusu markanın tek kelime unsurunu oluşturan “…” ibaresi niteliği ve yapısı itibariyle tek bir
kelime biçiminde okunup algılanmakta olup, bu kelimenin yapay parçalara ayrılıp içerisinden “…”
ibaresinin seçilip ön plana çıkartılması makul ve beklenebilir değildir. Markaların -tüketicilerin dikkatinin
yoğunlaştığı- başlangıç kısımları da birbirinden farklı olup markaların bir bütün olarak zihinde ve kulakta
bıraktıkları izlenim de birbirinden farklıdır. Diğer yandan, itiraz gerekçesi markaların bir bölümünde
“…” ibaresi dışında başka kelime unsurları da bulunmakta olup bu unsurların varlığı markalar arasındaki
görsel, işitsel ve kavramsal benzerliği daha da belirgin hale getirmektedir. Ayrıca, markalar arasında
işletmesel bağlantılandırmayı tesis edecek başkaca bir ortak/benzer unsurun da bulunmadığı
görülmektedir. Dolayısıyla, markalar iltibasa yol açabilececek düzeyde benzer olmadığından markalar
arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.

Markalar arasında benzerlik bulunmadığından itiraz gerekçesi “…” markasının tanınmışlığı gerekçe
gösterilerek SMK m. 6(4) ve 6(5) kapsamında yapılan itirazların da reddi gerekmiştir. Başvuru konusu
marka itiraz sahibine ait ticaret unvanını içermediğinden ticaret unvanı gerekçeli itiraz da haklı
görülmemiştir.

Markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığından herhangi bir somut bilgi veya belgeye
dayanmayan kötüniyet iddiası da haklı görülmemiş ve açıklanan nedenlerle itirazın tüm gerekçeleri
bakımından reddi gerekmiştir.

KARAR
:İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları içinde olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/4 maddesine göre tanınmış markada ;
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, işaret ve emtia açısından aynı veya benzerinin Türkiye’de aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından başvurusunun yapılması halinde itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmektedir.
SMK 6/5 maddesi anlamında tanınmışlıktan bahsedebilmek için ;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları

…+şekil(2019 58430) … İstanbul Grand Airport+şekil (…)
39. Sınıf 37,39. Sınıf
…+şekil (2014 68781)
37,39. Sınıf

( ve YİDK geçen diğerleri )
Bilirkişi heyetinden alınan 28.10.2021 tarihli raporda ÖZETLE; ” Davalıya ait “TAIGA” ibareli marka ile davaya mesnet gösterilen davacının mesnet gösterdiği “IGA” markaları her ne kadar 39. Sınıftaki hizmetler bakımından benzer olsa da, taraf markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak farklı olması nedeniyle 6769 S. SMK m.6/1 anlamında iltibas tehlikesi bulunmadığı,
Davacının davaya mesnet gösterdiği markaların davaya konu olan marka ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak farklı olması nedeniyle 6769 S. SMK m.6/4 ve 6/5 hükmünün uygulanabilmesi için gereken koşulların oluşmadığı.
Aynı şekilde, taraf markalarının SMK m.6/1 kapsamında benzer olmamaları sebebiyle, SMK m.6/6 hükmünün uygulanabilmesi için gereken koşulların oluşmadığı,
Dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiası ispata elverişli delilin dosyada mevcut olmadığı, bununla birlikte bu hususun Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki marka işareti arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… ” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “…+şekil” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Davacı tarafın “…+şekil”ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Davacı tarafın “…+şekil” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/6 maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiası kanıtlanmadığı;
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;

1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile bakiye 26,3‬ TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 19/01/2022

Katip … Hakim …
E-imzalıdır E-imzalıdır