Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/186 E. 2022/25 K. 31.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/186 Esas – 2022/25

T.C. “TÜRK MİLLETİ ADINA”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2020/186
KARAR NO : 2022/25

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI :…
DAVALI :…
DAVA : -FSEK’e dayalı Hak İhlali
DAVA TARİHİ : 26/06/2020
KARAR TARİHİ : 31/01/2022 Yazım Tarihi: 14/02/2022

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkilinin 2019 yılı şubat ayında “…” tarafından basılan ve dağıtılan “…” isimli roman türündeki kitabın yazarı olduğunu, ancak kitabın 2016 yılı itibariyle kamunun erişimine açık olan internet sitesi uygulaması Wattpad’da yayımlanmaya başlamakla 2016 yılı itibariyle alenileştiğini ve yine 2017 yılı içerisinde de bir kısım yayın evleri ile paylaşıldığını, “…” isimli romanın şubat 2019 itibariyle yayınlanması ile eş zamanlı olarak …TV’de … isimli dizinin yayınlanmaya başlandığını, dizinin yayınlanması üzeri okuyucuların roman kurgusuyla dizinin birebir aynı olduğunu bildirdiklerini, müvekkilinin 16 bölümlük dizinin tamamını izlediğini ve kitaptaki kurgu ile dizideki kurgunun birebir aynı olduğunu fark ettiğini, dizide roman kahramanlarının adları, olayların geçtiği yerler konularında bir takım değişiklikler yapılsa da gerek olaylar gerekse olay örgüsü bakımından söz konusu dizinin müvekkilinin eserinden iktibas edildiğini, bunun üzerine davalıya dizinin yayınının durdurulması taleplerini içeren ihtarname gönderildiğini, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, cevabi ihtarnameyle taleplerinin reddedildiğin, akabinde sürpriz bir şekilde dizinin yayından kaldırıldığını, davalının usulsüz iktibas nedeniyle elde ettiği gelirin müvekkiline verilmesi gerektiği, dizinin ulusal televizyonda yayınlanmasının yanı sıra yurt dışına da ihraç edildiğini, belirsiz alacak davası niteliğiyle 1.000 TL maddi tazminatın, müvekkilinin kişilik haklarının ihlali nedeniyle 150.000 TL manevi tazminatın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı asıl ile vekili: “İtiraz dilekçemizi tekrar ediyoruz, bilirkişi heyeti ve ek rapor hatalıdır, tespitleri de hatalıdır, itirazlarımız kapsamında yeni bir heyetten rapor alınmasını talep ediyoruz, diğer yönden dosyaya sunduğumuz uzman görüşünün de mahkemece dikkate alınmasını talep ediyoruz, ayrıca Hukuk Genel Kurulunun bir emsal kararını da mahkemenize sunuyoruz, uzman görüşü ile bilirkişi heyeti raporu çeliştiğinden yeni bir heyetten rapor alınması yönünde Yargıtay’ın ilgili Dairelerinin bu konuda net içtihatları vardır, yeni heyetten FSEK uzmanı, yayıncı ve akademisyenden oluşan 3 lü bir heyetten itirazlarımız doğrultusunda yeni bir rapor alınmasını talep ediyoruz.. Bilirkişi raporu ve ek raporu büyük oranda hatalı ve yanlıştır, eser sahibi olduğum bilirkişilerce değerlendirilmiş olmasına rağmen kitabımdan davaya konu olan dizi hakkında yapılan değerlendirme ise bütünüyle yanlıştır, kitabım ve senaryo olduğu gibi dizi tarafından alınmıştır, bunu izleyiciler ve okuyucular tarafıma iletmesi üzerine öğrendim, hak ihlali söz konusudur, bu nedenle de uzman görüşü alma gereğini duyduk, uzman görüşüne dayanarak davamızın kabul edilmesini, bilirkişi raporunun ise dikkate alınmamasını talep ediyorum.” şeklinde son duruşmada beyanda bulunmuştur.
SAVUNMA:
Davalı firma vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE müvekkilinin alanında en bilinen ve saygın prodüksiyon şirketlerinden biri olduğunu, FSEK kapsamında “film yapımcısı” sıfatını haiz olduğunu, müvekkilinin dizi ve filmlerin ortaya çıkması için hak sahibi ve komşu hak sahiplerini bir araya getiren, çekimler için her türlü maddi kaynağı ortaya koyan ve eserin ortaya çıkması ve izleyicilere ulaşması için her türlü çabayı ortaya koyan kişi statüsünde olduğunu, davadaki intihal iddiasının doğrudan senaryoya ilişkin olduğunu, müvekkilinin senaryo yazarı olmadığını, senaryoya ilişkin her türlü sorumluluğun senaristlere ait olduğunu, davanın senaristlere ihbarının gerektiğini, “…” romanı ile müvekkilinin prodüksiyonunu gerçekleştirdiği “…” isimli TV dizisinin kurgusunun kesinlikle aynı olmadığını, her iki eserin de evrensel konuları işlemiş olmaları dışında bir ortak noktaları bulunmadığını, “…” isimli roman formundaki edebi eserde, gerek “…” isimli TV dizisi formundaki sinema eserinde evrensel çatışma eksenleri olan iki dostun düşman olması, babasının intikamını almak için geri dönen oğlan çocuğu, intikam için düşmanının kızı ile aşk yaşama konularının görülmesine rağmen, bu konuların “anonim konular” niteliğinde olduğundan kimsenin koruması altında kabul edilemeyeceğini ve sırf bu konular kapsamında eserler arasında intihal iddiası ortaya konamayacağını, ana karakterlerin karakter özellikleri, yan karakterler, karakterler arasındaki sair ilişkiler, olay örgüsü, hikayenin anlatım biçiminin (kronolojik anlatım, zamanda ileri-geri sıçrayışlarla anlatım vb.) birbirlerinden oldukça farklı olduğunu ve tamamen eseri yaratanların hususuiyetlerini taşıdığını, “…” dizisinin senaryosunu oluşturan genel hikayenin, davacıya ait “…” isimli romanın alenileştiği tarihten daha erken kaleme alındığını, davacının “…” isimli romanının kitap olarak yayınlanmasından önce, Kanada menşeili “wattpad” adlı hikaye paylaşım platformunda 22.06.2016 tarihi itibariyle yayınlanmaya başladığını ileri sürse de bu uygulamanın, Türkiye’de yaygın bir bilinirliğe sahip olmadığını, müvekkilinin ya da dizi senaristlerinin uygulama üyeliklerinin bulunmadığını, haberlerinin olmadığını, kitabın basımdan önce yayın evlerine gönderilmek suretiyle alenileştiği iddiasının Yargıtayca kabul edilmediğini, dava konusu eserin alenileşme tarihinin ilk basım tarihi olan 2019 yılının Şubat ayı olduğunu, dizinin …TV yayınının 2019 yılının Şubat ayında gerçekleştiğin, ancak senaristlerin genel hikayeyi müvekkkiline e-posta ortamında gönderdiği tarihin 20 Nisan 2018’e kadar gittiğini, müvekkilinin dava konusu kitaptan 2019 yılının Nisan ayında tebliğ edilen ihtarnameyle haberdar olduğunu, senaristlerin de yazarı tanımadıkları gibi, dava konusu kitabı da hiç okumadıklarını ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunanlar… ile … vekili dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkillerinin sektörde tanınan ve bilinen, başarılı ve ünlü dizilerde de senaristlik yaptığını, Yargıtay kararlarına göre yazılı edebi eserlerin alenileşme tarihinin yayım tarihi olarak kabul edildiğini, “wattpad” adlı hikaye paylaşım platformunun Türkiye’de yaygın bir bilinirliğe sahip olmadığını, müvekkillerinin söz konusu uygulamaya üyeliklerinin bulunmadığını, müvekkillerince kaleme alınan “…” isimli TV dizisinin ilk yayınının 2019 – Şubat ayında olmasına karşın eserin tasarım, hazırlık ve hayata geçme süreçlerinin uzun zaman aldığını, müvekkillerinin hikayeyi davalı yapımcı şirketle e-posta ortamında paylaştığı tarihin 20 Nisan 2018’e kadar gittiğini, ilk hali “Ateş ve Su” olan eserin, müvekkillerinin yapımcılarla yaptıkları toplantılar neticesinde belirli revizyonlar geçirdiğini ve her yönüyle müvekkillerine ait özgün bir eser olduğunu, davacının kaleme almış olduğu “…” romanı ile müvekkilerine ait “…” isimli TV Dizisi senaryosu arasında hiçbir bakımdan intihal iddiasını ortaya koyabilecek benzerlik bulunmadığını, dava konusu iki eser arasında, her iki eserin de evrensel konuları işlemiş olmaları dışında bir ortak nokta bulunmadığını ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU :
Madde 1/B-a) Eser: “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini,
b) Eser sahibi : Eseri meydana getiren kişi,
c) İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini,
Madde 5 ” Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.”,
Madde 6 (İşlenmeler ve Derlemeler) ” Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilipte bu esere nispetle müstakil olmıyan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir:
……………………………
2. Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi;
3. Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması;
……………………………………….

İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve İşliyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır.”
FSEK 14-17.nci maddelerde MANEVİ HAKLAR ( Umuma arz -Adın belirtilmesi Eserde değişiklik yapılmasını menetmek yetkileri – zilyed ve malike karşı hakları (bazı hallerde asıllarından geçici bir süre için yararlanmayı talep etme, eserin bozulmasını-,yok olmasını engelleme, eser tek ve özgün ise kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla, koruma şartlarını yerine getirerek iade edilmek üzere eseri isteyebilme hakkı) ). 21-25.nci maddede ve 45.nci maddede ise MALİ HAKLAR (İşleme – Çoğaltma – Yayma – Temsil – Umuma İletim Hakkı ve Pay Alma Hakkı.) sayılmıştır.
Madde 52 “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” ,
Madde 66 ” Manevi ve mali hakları tecavüze uğrıyan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir.
Tecavüz, hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa işletme sahibi hakkında da dava açılabilir.
Tecavüz edenin veya ikinci fıkrada yazılı kimselerin kusuru şart değildir.
Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir.
Eser sahibi, ikamet ettiği yerde de tecavüzün ref’i ve men davası açabilir. ” ,
Madde 68/1 ” Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan,çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” ,
Madde 69 (Tecavüzün men’i) ” Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vakı olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.
66 ncı maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının hükümleri burada da uygulanır.”,
Madde 70 “Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir.
Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir.
Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrayan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.” hükmü yer almaktadır.

DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı tarafın “…” isimli roman türünde eser olduğu belirtilen kitabın yazarı olduğu ve davalı tarafın ise …Tv de yayınlanan “…” isimli dizide davacının eserinden izinsiz alıntı ve iktibas yaptığı iddiasına bağlı olarak 5846 sayılı Kanundan kaynaklı hakkın ihlali oluşup oluşmadığı ve buna bağlı olarak davacı tarafın maddi ve manevi tazminat isteminin yerinde ve doğru olup olmadığı noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf ” …” isimli ilim ve edebiyat kategorisinde sayılan roman türündeki eserinin davalının yapımcılığını üstlendiği ve dava dışı …TV kanalında “…” isimli dizi şeklinde umuma iletildiğinden FSEK’e dayalı hakkının ihlal edildiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmektedir.
Davalı taraf vekili ise müvekkilinin “…” isimli dizinin film yapımcısı olduğunu, senaryo yazarı olmadığını, senaryoya ilişkin her türlü sorumluluğun senaristlere ait olduğunu, “…” romanı ile “…” isimli TV dizisinin kurgusunun kesinlikle aynı olmadığını, her iki eserin de evrensel konuları işlemiş olmaları dışında bir ortak noktaları bulunmadığını ileri sürmektedir.
Davanın ihbar edildiği … ile … adlı kişilerin vekili ise …TV’de yayınlanan “…” isimli dizinin senaristlerinin müvekkilleri olduğunu, ilk hali “Ateş ve Su” adındaki eserin, müvekkillerinin yapımcılarla yaptıkları toplantılar neticesinde belirli revizyonlar geçirdiğini ve her yönüyle müvekkillerine ait özgün bir eser olduğunu, davacının kaleme almış olduğu “…” adlı romanı ile müvekkilerine ait “…” isimli TV Dizisi senaryosu arasında intihal olmadığını ileri sürmektedir.
Dosyaya taraflarca sunulan ve ilgili yerlerden temin edilen delil ve belgeler kapsamında ihtilaf teknik bir konuyu da içerdiğinden (davacının “Yasa dışı ” adlı kitabı ile … adlı dizinin yer aldığı yayın bantlarına ait CD’ler bilirkişilerce incelenip ve karşılaştırma tablosu da yapılarak ) bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 27.09.2021 tarihli raporda ÖZETLE ” Somut olay kapsamında; “…” isimli eserin eser sahibi tarafından 2016 yılı itibariyle Wattpad isimli uygulama aracılığıyla kamuya arz edildiğine dair davacı beyanı dışında bir delilin dosya kapsamında bulunmaması nedeniyle bu hususta Heyetimizce bir değerlendirme yapılması mümkün olmamıştır. Yine eserin 2017 yılı içerisinde bir kısım yayınevleri ile paylaşıldığına dair davacı beyanı dışında bir delilin dosya kapsamında bulunmadığı gibi, alenileşmeye ilişkin olarak sunulan dava dışı yayınevi ile imza aşamasına gelen ancak imzalanmayan 18.02.2018 tarihli sözleşme suretinin de Kanun’da lafzını bulan rızaya dayalı bir alenileşme olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla dava konusu eserin yayım tarihi olan 2019 yılı itibariyle alenileştiğininin kabul edilebileceği kanaatine varılmıştır.
Gerek kitap, gerekse dizide işlenen intikam temasına bağlı olarak gelişen düşman aile çocuklarının evliliği teması her edebiyat ya da sinema eserinde kullanılabilecek olan anonim yan tema olduğundan, bu temanın tek bir kişinin tekeline bırakılması mümkün olmadığından, kitap ya da dizide salt bu temanın işlenmesinin intihali kabule yeterli olmadığı gibi olayların kurgusundaki farklılıkların da bu değerlendirmeyi güçlendirdiği görülmüştür.
Dava konusu olay özelinde raporumuzun 5 numaralı bölümünde “… Adlı Kitap ile … Adlı Dizi Filmin Karşılaştırılması ve Tespiti” başlıklı belge, … isimli kitap aslı ve … isimli diziye ait CD’ler esas alınarak detaylıca incelendiği üzere, genel olarak gerek kitap, gerekse dizide işlenen temel konular olan; babanın öldürülmesi, intikam, mafya, düşmanlık, aşk gibi temaların, her edebiyat ya da sinema eserinde kullanılabilecek olan anonim temalar olduğu, bu temaların tek bir kişinin tekeline bırakılmasının mümkün olmadığı Yargıtay’ın “Her iki eserde baba oğul ilişkisi, beklentilerdeki çatışmanın neden olduğu olayların gelişimi, kurgusu, anlatımı, geçtiği sosyal ve coğrafi çevrenin farklı olduğu, davacının romana karakteristiğini veren unsurların filmde intihali düşündürecek biçimde işlendiğinin kanıtlanmadığı, duygu çatışması, sevginin gösterilmesindeki sorunlar, bunların aile bireyleri üzerindeki etkisi, evrensel temalar olduğu için, salt her ikisinde de bu tür çatışmaların konu edinilmesi yeterli olmayıp, bu doğal çatışmalara bağlı bazı duygu ve düşünceler aynı sonucu ama farklı üslup, ifade ve kurgu ile anlatılması intihali kabule yeterli olmadığı, eserler arasında olayların geçtiği ortam, öykü, olayların kurgusu, gelişmesi farklı olduğu gibi bunları yansıtan öykü ve sinema dilinin de farklı olduğu, dolayısıyla her iki esere orijinalliğini veren unsurların anonim konular olup üzerinde tekel oluşturulması mümkün olmayan unsurlara ilişkin olması nedeniyle intihal iddiasıyla açılan davanın reddedilmesinde isabetsizlik yoktur ( YAVUZ / ALICA / MERDİVAN: s. 1314. (Y. ….HD. T. 17.01.2013, E. 2011/1271, 2013/873 ). ” yönündeki kararı da gözönüne alınarak, kitap ya da dizide salt bu temaların işlenmesinin intihali kabule yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç :
1- “…” isimli kitabın FSEK md.2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunacağı,
2- “…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olduğu,
3- “…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının
bulunduğu,
4- “…” isimli dizinin “…” isimli eserden intihal oluşturmadığı,
” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu rapora davacı tarafca itiraz edilmesi üzerine konusunda uzman dizi ve sinema sektöründe yönetmen veya yapımcı kişi ilave edilerek davacı tarafın itirazlarına cevap verir şekilde önceki kanaatlerin de değişip değişmediği de belirtilerek aynı heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
İlave kişinin de dahil olduğu bilirkişi heyetinin sunduğu 13.12.2021 tarihli EK RAPOR’da ” TV ve dizi sektörü son dönemde izleyici beklentilerinin değişmesiyle içerik bakımından (rutin klişelerin yanı sıra) yeni klişelerle kuşanmış/kuşatılmış durumdadır. Her iki hikayenin birbirine yakınlığı kanaatim odur ki; birinin diğeri üzerinden iktibas, öykünme vb. bir yaklaşımda bulunması değil, tüm klişelere bir arada yer veren bir “mafya/çete” ve “öç alma” ilişkisi üzerine dizi film çekilmesi ve/veya kitap yazılmasından kanynaklanmasıdır. Dosyada yer alan tüm deliller incelendiğinde her iki hikayedeki benzerliklerin temel sebebinin bu klişelerden kaynaklandığı görülmektedir.
Eskiden “bilgilenmek ve keyif almak” üzerine ekran başına geçen Türk tv/dizi izleyicisi artık 2 temel sebeple ekran başına geçmektedir:
1-) İyiki o ben değilim,
2-) Keşke o ben olsaydım.
Sektörde hazırlanan tüm diziler bu beklentileri karşılama duygusuyla yazılmakta bu da senaristleri ekran başındaki izleyicilerin beklentilerini karşılayacak klişelere “seri” şekilde yer veren senaryolar yazmaya itmektedir. Yapımcılar da aynı kolaycılıkla tüm klişelerin yer aldığı bu “beklenti karşılayan” sürpriz duygusundan uzak kolaycı senaryoları yapım haline getirmektedir. Çoğunlukla sonu başından belli diziler izleyene “böyle olacağı belliydi” diyebilme lüksünü sağlamaktadır.
Mafya, çete vb. temalı suç dizilerinde çevresel faktörler önemlidir. İş bu çevresel faktörler söz konusu olduğunda, her iki hikayede de zaman zaman aynı, zaman zaman da farklı klişelere yer verilmiştir. Kentsel dönüşüme giren mahalleye sahip çıkmak uğruna her yolu (kumar dahil) mübah saymak da bu klişelerdendir. Örnek olması bakımından mafya dizilerinin klişelerini sıralamak dizide ve kitapta kullanılan argümanlarının benzerliğinin sebeplerini de ortaya koyacaktır.
Özellikle yeni neslin en büyük tutkusu; içinde çatışmaların, bolca silah seslerinin ve vuruşmaların yer aldığı, her fırsatta öfke patlamalarının ortaya konduğu, karakterlerin sürekli olarak (ve her fırsatta) silaha sarıldığı, silahlar çekilmişken dakikalarca uzun uzun birbirlerine sebep anlatıldığı, kimsenin niyet belirten cümleleri tam olarak söylemediği ve hayatı hep imalarla yaşamak gerekirmiş gibi tüm diyalogların imalar üzerine kurulu olduğu, kendilerini silahtan yoksun ifade edemeyen, mafyaların kol gezdiği (ve hem mafya karakterin rol model olacağı bir alt nesilin hikayeye konumlandırıldığı, hem de üst nesilden bir haminin hikayeye konumlandırıldığı), hangi sebepten olursa olsun (bir şekilde gerekçeler uydurularak) kumarın, bağımlılıkların, uyuşturucu temelli gelir kurgularının (izleyiciye “mecbur kaldı çocuk/baba!..”) diyerek gerekçeler arkasında suçu izleyen/izleyici/okuyucu gözünde meşrulaştırıldığı, mafyaların kol gezip racon kestiği (ana ve yan karakterlerin neredeyse tamamı için geçerli olmak üzere), büyük patronların intikam peşinde koştuğu ve birbirlerini öldürmek ve intikam almak üzerinden kurgulandığı, polis teşkilatı ile (ve/veya kolluk kuvvetlerinden suça karışmış/kirlenmiş/sair sebeplerle –eşinin ya da çocuğunun ameliyatına/tedavisine para bulmak gibi izelyici gözünde karakteri haklı çıkarma temelli sebeplerle- kirletilmiş) iyi ve kötü karakterler üzerinden kesiştiği, hem ailelerin hem de ofis hayatlarının içinde iç çekişmelere yer verildiği (klişelere yer veren değil) klişelerle bezenmiş dizileri izlemek, kitapları okumak olmuştur.
Mafya ve çete dizilerinin neredeyse tamamında “yol arkadaşı” mahiyetinde bir “liderin sağ kolu” yer alır. Bu konumlandırma; izleyiciye zaman zaman kendini ana karakterin yerine “sadık yol arkadaşı”nın yerine koyma fırsatı tanır. Bu da mafya dizilerinin olmazsa olmaz klişeleri arasındadır.
Yeni dönem mafya dizilerinin olduğu kadar eski Türk filmlerinin de bir diğer klişesi düşmanının kızına ya da oğluna aşık olmak ya da onu kendine aşık etmektir. Kitapta da romanda da bu klişe hikayenin önemli bir noktası olmuştur.
İyi bir senaryo hikayenin kurgusuyla ortaya çıkar. … dizisinin kimi zaman paralel kurgu kimi zaman da geriye dönüşlere yer veren ve hızla ilerleyen kurgusu, yapısal formu ve edebi dili romandaki dilden oldukça uzaktır. Roman didaktik ve geriye dönüşleri daha nesnel kullanmıştır. Roman böylesi bir dil benimsemişken dizi öznel geriye dönüşlerle süslenmiş ve karakterlerin çevresel faktörlerini ve karakter özelliklerini bu geriye dönüşlerde anlatan bir üslup benimsemiştir.
Babası suça karışmış masum bir çocuğun bilinçili ve/veya istemsiz olarak ailesinden uzaklaşması, (kitapta bile isteye çocuğun (öldü gösterilerek) uzaklaştırılması, dizide ise annenin seçimi (!) sebebiyle …’un ailesinden koparılması) mafya dizilerinde kendine yer bulan bir diğer klişedir. Karakterler “bu kayıplarına sebep olanlardan öç alma” duygusunu da mutlaka içlerinde yaşatır ve mutlaka öç alırlar.
Karakterlerin organ mafyası ile yollarının kesişmesi (…’un böbreğinin alınmasının ardından kayıtlara …olarak geçtiği ve yeni bir kimlik edindiği başka birine dönüşüm süreci) mafya dizilerinde olduğu kadar başka dizilerde de kendine yer bulan bir başka klişedir.
Bazı mafya dizilerinde bu kilişe hikayenin odak noktasında yer alırken bazı mafya dizilerinde ise yan unsur olarak yer alır.
Tüm mafya dizilerinde ana karakterlerin aileleri son derece mühimdir. Her ne yaparlarsa onlar için yaparlar. Onlarla görüşmemeleri bile onları korumak içindir ve eğer görüşmeye başlarlarsa bu kez de ailelerini (onlara hareket alanı sağlamayacak kadar büyük bir kontrol duygusuyla “paranoyakça”) korurlar, mutlaka peşlerine çok güvenilir korumalar ve/veya takipçiler takarlar. Bu da Türk mafya dizilerinin olmazsa olmaz klişelerindendir.
Sadece mafya dizilerinde değil neredeyse tüm dizilerde; gerçekleşmesi ve gerçekleşmemesi ikilemi uzun süre gündemde tutulan (seyircide yeter artık evlensinler) dedirtecek mertebede bir düğün olur.
Tüm mafta dizilerinde ana karakterler birbirlerine bir şekilde silah çeker ve karşılıklı silahlar çekilmişken birbirlerine “birbirlerine karşı olan sebeplerini” anlattıkları/dillendirdikleri yüzleşmeler yaparlar.
Neredeyse tüm maftya dizilerinde her söylemi aforizmalarla dolu karakterden mutlaka yaşça büyük olan “guru” mahiyetinde bir karakterleri olur. Bu “guru”lar (ya da hamiler) aynı zamanda işinin erbabı, karakteri kendi tedrisatından geçirebilecek “istisnasız her bilgiye sahip” bilirkişilerdir.
Neredeyse tüm mafya dizilerinde ana karakterin bu işlere hiç bulaşmayan, bulaşmak istemeyen ve/veya mafya işlerine mecburen sürüklenen bir kız kardeşi bulunur. Ve bu kız kardeş mutlaka toplumsal faydaya hizmet eden öğretmenlik, mihmandarlık, vakıf ya da derneklerde aktif işlere imza atan üyelik vb. işlerle ailenin günahlarını izleyici gözünde yok sayacak ya da temize geçecek işlere imza atar.
Neredeyse tüm mafya dizilerinde ana karakter, kız karakteri en az bir kez kavga ortamında korur ya da kurtarır.
Ailesine ve/veya ana karaktere karşı çıkan ve sürekli olarak yanlışlar yapan böylelikle düze çıkabilmek ve/veya doğru yolu bulabilmek adına her daim ana karaktere ihtiyaç duyan kardeşler, yaşayarak ve kötüyü deneyimleyerek doğruyu bulan yan karakterler de yine klişeler arasındadır.
Yukarıdaki değerlendirmelerde belirtilen klişeler dışında roman ve dizi kıyaslandığında farklılıklar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir;
Romanda ana karakterin (Demir’in) son derece izole bir ortamda ve birinin himayesinde korunduğunu.
Dizide ana karakterin (…) sokaklarda tek başına büyüyerek küçük yaşına rağmen ayaklarının üzerinde durduğu bir yaşam mücadelesi verdiğini.
………………………………………………….
Roman karakterimizin babasının kirli işlere bulaşmış (kumar) ortağı tarafından vurulmuş olduğunu, uyuşturucu operasyonuna da bilgisi olmadan dahil edildiğini.
Dizide (…’un babası) polis teşkilatının dürüst memuru (babasını ve onun sunduğu/sunabileceği zengin hayatı kirli işlerinden dolayı reddetmiş) özverili biri. Ortağı ise eşinin tedavisi için gerekli olan parayı temin için (kötü ortak ama iyi eş, iyi baba) …’un babasını yani iş ortağını satıyor.
…………………………………………………..
Salih Baba; Demir’in babasının sağ kolu, Demir’in Tibet’teki izole hayatını sağlayan kişi.
Terzi Derviş Baba; …’un babası tarafından reddedilen (…’un varlığından haberdar dahi olmadığı) dedesi.
………………………………………………..
Demir ülkeye dönüşünde neredeyse ilk iş olarak ailesine gitmek istiyor (annesinin görebileceği olası zararı bile umursamıyor).
… annesini reddediyor (başlangıçta) çünkü annesi onu 3 çocuğunun arasından seçip eve baskına gelenlere veriyor. Uzun süre karşılıklı evlerde ikamet ediyor olmalarına rağmen annesiyle ve kardeşleriyle iletişim kurmayı reddediyor. Ancak sonra tüm mafya dizilerinin klişelerinde olduğu gibi ailesini korumak için hiç ayrılmamışçasına bir iletişime sahip oluyor…
………………………………………………..
Demir … işler yapmak istemiyor! Ama babasının kumarhane paralarını kullanmakta beis görmüyor.

… hayatının (küçük çocukluk yılları hariç) neredeyse tamamında … işlerden geçimini sağlıyor. Sonrasında da iyi amaçlar için kötü işlerden (kolay yolla) kazanılmış kara parayı kullanmakta beis görmüyor.
……………………………………………..
Demir’in gelgitlerle dolu karakteri oturmamış.
… ne istediğini bilen baskın bir karaktere sahip.
…………………………………………….
Sonuç ;
Yukarıda detaylıca izah edilen nedenlerle, davacı ve davalının ürettikleri eserlerin birbirlerine olan benzerliğinin eserlerinde mafya dizilerinde sıklıkla rastladığımız aynı klişeleri kullanmış olmalarından kaynaklandığı, “…” isimli dizinin “…” isimli eserden intihal oluşturmadığı, bu nedenle kök rapordaki kanaati değiştirir bir durumun ortaya çıkmadığı, Görüş ve kanaatimizi, ” şeklinde ifade edildiği görülmüştür.

Davacı vekili tarafından dosyaya delil olarak sonradan sunulan 27/12/2021 tarihli UZMAN GÖRÜŞÜ’nde ise ; ÖZETLE;
“…” isimli kitabın FSEK md.2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunacağı,
“…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olduğu, eserin ilk olarak davacı tarafça sunulduğu,
“…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının bulunduğu,
“…” isimli dizi ile “…” isimli roman arasında her iki eserde ele alınan hikayelerin hususiyetini oluşturan karakterler, olay örgüsü ya da temel çatışmalar bağlamındaki hususlar itibariyle neredeyse aynı olarak nitelendiriİebilecek bir anlatım ve kurgunun mevcut olduğu, dolayısıyla her iki taraf eseri arasında esinlenmenin çok ötesinde fikir ve konsept oiarak bir benzerliğin bu|unduğu, davacıya ait romana karakteristiğini veren unsurların dava konusu dizide de intihale sebebiyet verecek şekilde işlendiğinin açık olduğu, şeklinde ifade edildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor alınması ve talimat yazılması yönündeki talebi HMK 30 uncu maddesi kapsamında değerlendirilerek sunulan rapor ve itiraz üzerine alınan ek rapor denetlenebilir ve içeriği de olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan ve getirtilen deliller, (Dayanak kitap ve diziye ait CD’ler) bilirkişi raporu ve itiraz üzerine alınan ek raporu , davacı tarafın sunduğu uzman görüşü ve dosya bütünü ile birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı taraf ” …” isimli ilim ve edebiyat kategorisinde sayılan roman türündeki eserinin davalının yapımcılığını üstlendiği ve dava dışı …TV kanalında “…” isimli dizi şeklinde umuma iletildiğinden FSEK’e dayalı hakkının ihlal edildiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmektedir.
Davalı taraf vekili ise müvekkilinin “…” isimli dizinin film yapımcısı olduğunu, senaryo yazarı olmadığını, senaryoya ilişkin her türlü sorumluluğun senaristlere ait olduğunu, “…” romanı ile “…” isimli TV dizisinin kurgusunun kesinlikle aynı olmadığını, her iki eserin de evrensel konuları işlemiş olmaları dışında bir ortak noktaları bulunmadığını ileri sürmektedir.
Teknik yönü nedeniyle sonucu aynen benimsenen bilirkişi heyet kök raporunda ” Gerek kitap, gerekse dizide işlenen intikam temasına bağlı olarak gelişen düşman aile çocuklarının evliliği teması her edebiyat ya da sinema eserinde kullanılabilecek olan anonim yan tema olduğundan, bu temanın tek bir kişinin tekeline bırakılması mümkün olmadığından, kitap ya da dizide salt bu temanın işlenmesinin intihali kabule yeterli olmadığı gibi olayların kurgusundaki farklılıkların da bu değerlendirmeyi güçlendirdiği görülmüştür.
1- “…” isimli kitabın FSEK md.2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunacağı,
2- “…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olduğu,
3- “…” isimli eser üzerinde …’in eser sahibi olarak manevi ve mali haklarının
bulunduğu,
4- “…” isimli dizinin “…” isimli eserden intihal oluşturmadığı,” ,
Ek raporda da “….. detaylıca izah edilen nedenlerle, davacı ve davalının ürettikleri eserlerin birbirlerine olan benzerliğinin eserlerinde mafya dizilerinde sıklıkla rastladığımız aynı klişeleri kullanmış olmalarından kaynaklandığı, “…” isimli dizinin “…” isimli eserden intihal oluşturmadığı, bu nedenle kök rapordaki kanaati değiştirir bir durumun ortaya çıkmadığı, ” şeklinde özetlenebilen görüşe aynı gerekçelerle iştirak edilerek; Senoryalarını ihbar edilenler … ile …’ın yazdığı ve davalı firma tarafından da film yapımcılığı şeklinde üstlenilen “…” isimli TV dizisinde davacıya ait “…” isimli eserden alıntı ya da İNTİHAL yapılmadığına kanaat getirilerek açılan davanın reddi gerekmiştir.
Her ne kadar davacı tarafın sunduğu 27/12/2021 tarihli uzman görüşü’nde “…” isimli dizi ile “…” isimli roman arasında her iki eserde ele alınan hikayelerin hususiyetini oluşturan karakterler, olay örgüsü ya da temel çatışmalar bağlamındaki hususlar itibariyle neredeyse aynı olarak nitelendiriİebilecek bir anlatım ve kurgunun mevcut olduğu, dolayısıyla her iki taraf eseri arasında esinlenmenin çok ötesinde fikir ve konsept olarak bir benzerliğin bulunduğu, davacıya ait romana karakteristiğini veren unsurların dava konusu dizide de intihale sebebiyet verecek şekilde işlendiğinin açık olduğu,” şeklinde ifade edilmiş ise de ;
Mahkememizce atanan 3 kişilik heyette ” 1)Telif Hakları Uzmanı /Yayıncı / Editör, 2) Telif Hakları Uzmanı ve 3) ,Telif Hakları Uzmanına daha sonra 4.ncü kişi olarak ilave edilen bilirkişinin aynı zamanda “Yönetmen / Yazar / Editör” şeklinde sıfata da sahip olmasından dolayı kök ve ek rapora daha çok itibar edilerek “…” isimli dizide intihal olmadığına kanaat getirilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının, peşin alınan 2.578.71 TL’den mahsubu ile, arta kalan 2.498,01‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

3-AAÜT uyarınca maddi tazminat yönünden 1.000,00 TL vekalet ücreti, manevi tazminat yönünden 7.375,00.-TL maktu vekalet ücreti olmak üzere toplam 8.375,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı asıl ile vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.31/01/2022

Katip … Hakim…
¸e-imza ¸e-imza