Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/59 E. 2021/202 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/59 Esas – 2021/202
T.C. ”Türk Milleti Adına”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2019/59 (Birleşen 20197352 esas ve karşı dava dahil)
KARAR NO : 2021/202

HAKİM ….
KATİP : ….
ASIL DAVA DOSYASI
DAVACI : ….
VEKİLİ : Av….
DAVALILAR : 1- ….
VEKİLİ :Av….
2- ….
VEKİLİ : Av…..
DAVA :2018-M-10485 sayılı YİDK Kararının İptali ve 2017/79826 sayılı Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 06/02/2019
….
DAVACI : ……
VEKİLİ ….
DAVALI :….
VEKİLİ : Av….
DAVA : 6 ayrı Markanın Kullanmama nedeniyle iptali / 1 Markanın Hükümsüzlüğü ( 7 marka hakkında )
DAVA TARİHİ : 20/08/2019
Birleşen dosyada KARŞI DAVA;
KARŞI DAVACI….
VEKİLİ : Av. ….

KARŞI DAVALI….
VEKİLİ : Av…..
KARŞI DAVA : 2 ayrı Markanın Kullanmama nedeniyle İPTALİ / 6 ayrı Marka Hükümsüzlüğü ( 8 marka hakkında )
KARŞI DAVA TARİHİ : 16/01/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2021 Yazım Tarihi : 10/07/2021

( ASIL DOSYADA)
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının “…” ibaresini ilk olarak 1993 yılında marka olarak kullandığını ve 2000 yılında marka olarak tescil ettirdiğini, bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak tescilli marka sayısını arttırdığını, seri marka oluşturduğunu, Türkiye’de ve …nezdinde tescilli çok sayıda “…”lu markasının olduğunu, “… …” ürünlerinin ambalajları için de endüstriyel tasarım tescillerinin bulunduğunu, davacının “…” markalarına global bir koruma sağlamaya çalıştığını, davalının davaya konu “…” marka başvurusunun davalının kazanılmış hakkı dolayısıyla tescile bağlanmasının, somut olayda “kazanılmış hak” talep edilebilmesi şartları gerçekleşmediği için hukuken mümkün olmadığını, zira davalının bu markayı kullanıp kullanmadığının muallak olduğunu, ayrıca davalı TÜRKPATENT’in taraf markalarının benzediğini kabul ederken, yani taraf markalarının karıştırılma ihtimali varken davalı firmanın kazanılmış hakkı olduğundan bahisle dava konusu markanın bir kısım emtialar açısından tescilinin gerektiği kararının “kazanılmış hak” şartları ile çeliştiğini, dava konusu markanın davalının eski tarihlerde tescile bağlanmış markasından farklı emtiaları kapsadığını, davalı markanın kapsamına giren “hububattan imal edilmiş tahıl unu, hamur işi ve şekerleme mamulleri; şeker, bal, melaza şurubu; çeşniler; buz, kurabiyeler, tortillalar, sandviçler, çörekler” emtiaları bakımından davalının kazanılmış hakkının mevcut olmadığını, davacının 2000/03883 sayılı “…” markasının davalının eski tarihli/kazanılmış hakkına mesnet markasından çok daha önce tescil edilmiş olduğunu, yani bahse konu marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğunu, davalının kazanılmış hakkına dayanmamasına rağmen davalı TÜRKPATENT’in kazanılmış hak hususunu re’en gözetmesinin mevzuata aykırı olduğunu, taraf markalarının aralarında sadece birkaç harf değişikliği olduğu cihetle görsel ve işitsel açılardan benzer olduğunu ve hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin (daha çok çocuk tüketiciler) dikkat düzeyinin çok düşük olduğunu ve markaların kapsamına giren ürünlerin alımı esnasında ayrılan zamanın kısa olduğunu, davacı tarafından davalı firma aleyhine açılmış bulunan ve Sayın Mahkeme nezdinde 2019/352 Esas no tahtında kayıtlı bulunan dava ile huzurdaki davanın birleştirilmesi gerektiğini ya da söz konusu davanın huzurdaki dava açısından bekletici mesele yapılmasını, zira söz konusu davanın konusunun, davalının huzurdaki davadaki müktesep hak iddialarına mesnet markalarının “kullanmama” ve “kötü niyet” sebepleriyle hükümsüzlüğü talebi olduğunu, söz konusu markalarının hükümsüzlüğünün geriye etkili olacağını ve davalının bu markalarına sağlanan korumanın hiç doğmamış sayılacağını ve davalının müktesep hak iddialarının böylelikle mesnetsiz kalacağını iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 2018-M-10485 sayılı kararının iptalini ve davalı firmanın 2017/79826 sayılı markasının tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Şirket Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Davalı firmanın merkezi Meksika’da bulunan ve kökeni 1945 yılına dayanan büyük bir gıda firması olduğunu, özellikle Meksika, Latin Amerika ve Amerika’da alanında lider konumda olduğunu, tüm dünyada toplam 24 ülkede 13.000’i aşkın ürün ve 100’den fazla markası olduğunu, dava konusu edilen “…” ibareli markanın davalı firma adına …nezdinde 7 adet, EUIPO nezdinde de 49 adet tescilinin olduğunu, TÜRKPATENT nezdinde de 85 adet marka tescilinin bulunduğunu, bu marka tescillerinin davalının özellikle dava konusu edilen “…” markasına verdiği önemi ve bu markanın bir seri marka olduğunu gösterdiğini, davalı firmanın “…” ibaresi üzerinde sahip olduğu kazanılmış hakkının, TÜRKPATENT nezdinde tescilli 2001 17562 ve 84 082907 sayılı markalarından geldiğini, dava konusu markanın bu tescilli markaların serisi olduğunu, davacının markaları ile dava konusu edilen markanın aynı/benzer emtiaları kapsamadığını, davalının müktesep hakka mesnet markalarının 30. ve 43. Sınıflara giren emtiaları kapsadığını, dava konusu edilen markada esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, markada yer alan “QSR” ibaresinin markanın kodu gibi algılandığını, davacının tescilli markaları ile davalının müktesep hakka mesnet markalarının kullanımları arasında yıllardır bir ihtilaf bulunmadığını, davalının dava konusu edilen markasının davacının markalarına yakınlaşma suretiyle oluşturulmadığını, aksine Türkiye’de ve dünyada uzun yıllardan bu yana tescilli “…” esas unsuru baz alınarak oluşturulduğunu, bu sebeplerle davalının “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının olduğunun kabulünün zorunlu olduğunu, davacının, davalı TÜRKPATENT’in müktesep hak hususunu re’sen gözetemeyeceği şeklindeki iddiasının hukuki mesneti olmadığını, zira TÜRKPATENT’in marka sicilinde hakkaniyeti ve güvenilirliği sağlamakla yükümlü olduğunu, taraf markalarının farklı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, davacının davalının 84 082907, 2001 17562, 2006 49610 ve 2007 22498 sayılı markalarının kullanılmama sebebiyle iptali ve 2016 61242 sayılı markanın da kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğü talepleri ile açmış olduğu ve Sayın Mahkeme nezdinde 2019/352 Esas no tahtında kayıtlı bulunan dava ile huzurdaki davanın birleştirilmesinin gerekmediğini, zira kullanmama nedeniyle iptal davasının açıldığı tarih itibariyle etkili olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davaya konu markayla ilgili olarak bu markaların doğurduğu müktesep hakkın, söz konusu markalar iptal edilse dahi geçerli olacağını, zaten davalının iptali istenen bu markaları Türkiye’de ciddi biçimde kullandığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuş olup davanın reddini talep etmiştir.

BİRLEŞEN 2019/352 ESAS SAYILI DOSYADA;
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davalının “…” ibareli markalarını tescil ettirmiş olduğu sınıflarda yer alan markalar ve hizmetler yönünden Türkiye sınırları içerisinde ciddi bir şekilde kullanmamasına rağmen, yine aynı ibareyi haiz markaları “müktesep hak”, “seri marka yaratma amacı” adı altında yeniden çeşitli formlarda tescil ettirme gayesinde olduğunu, halbuki markayı kullanmanın bir hak olması yanı sıra bir zorunluluk da olduğunu, ayrıca markaların tescil edildikleri ülkelerde kullanılması gerektiğini, davalının dava konusu edilen markaları, tescilli oldukları emtialarda ve Türkiye sınırları içerisinde, tescil edildikleri tarihten 5 yıl geçtikten sonra, ciddi bir şekilde ve tescillerine uygun olarak kullandığını ispat etmesi gerektiğini, böyle bir kullanımın da ancak ve sadece markanın kullanımının gerçekleştiği emtialar açısından markayı ayakta tutacağını, benzer de olsa, kullanılmayan emtialar yönünden hükümsüzlük koşullarının oluşmuş sayılması gerektiğini, davalının markalarının içerdikleri şekil unsurlarıyla birlikte kullanıldığının da ispat edilmesi gerektiğini, davalının 2016 61242 ve 2017 79826 sayılı markalarının yedekleme kastı ile yani kötü niyetle tescil edildiğini, bu markalarda 2017 79826 sayılı markanın hükümsüzlüğü talep edilen davanın yargılamanın Ankara 4. FSHHM’nin 2019/59 E. nolu dosyası tahtında devam ettiğini, söz konusu dava ile huzurdaki davanın birleştirilmesi gerektiğini, birleştirilmediği takdirde huzurdaki davanın söz konusu dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiğini, zira huzurdaki dava ile davalının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markaların kullanmama nedeniyle iptal edilmesi halinde bu kararın geriye yürüyeceğini ve davalının bu markalarına sağlanan korumanın hiç doğmamış sayılacağını, bu durumda da davalının söz konusu davadaki müktesep hak iddialarının mesnetsiz kalacağını, davalının sunduğu delillerden markasal kullanımı davacının değil, bağlantılı olduğu bir şirketin gerçekleştirdiğini iddia ettiğini, davacı ile bu şirket arasında doğrudan idari/ekonomik bir bağlantı bulunduğu hususu ispat edilmediği sürece bu markasal kullanımların markanın kullanıldığına delil sayılamayacağını, davalının markasal kullanım olarak gösterdiği kullanımların doğrudan ticaret unvanı/işletme adı şeklinde olduğunu ve herhangi bir ürünü ve/veya hizmeti temsil etme durumunun söz konusu olmadığını, davalının iptal talebine konu edilen tüm markaları ayırt edici karakterlerinin değiştirilmeden kullanıldığı yönündeki beyanlarının fiili vakıayı yansıtmadığını iddia ederek, davalının 84/082907, 84/0828073, 2001/17562, 2006/49610, 2007/22498, 2007/22572 sayılı markalarının kullanılmaması sebebiyle iptalini ve 2016/61242 sayılı markanın kötü niyetle tescil edilmiş olması nedeniyle hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı Şirket Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE; Davalının merkezi Meksika’da bulunan ve kökeni 1945 yılına dayanan büyük bir gıda firması olduğunu, özellikle Meksika, Latin Amerika ve Amerika’da alanında lider konumda olduğunu, tüm dünyada toplam 24 ülkede 13.000’i aşkın ürün ve 100’den fazla markası olduğunu, dava konusu edilen “…” ibareli markanın davalı firma adına …nezdinde 7 adet, EUIPO nezdinde de 49 adet tescilinin olduğunu, davalının “…” markasını Türkiye’deki iştiraki olan … … GIDA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ aracılığı ile kullandığını, bu şirketin %100 hissedarının davalı olduğunu, davalının Türkiye’deki iştirakinin marka kullanımlarına dayanmasının, SMK m. 9/3 hükmü uyarınca “markanın marka sahibinin izni ile kullanılması” sayıldığını, “…” markalı ürünlerini geniş bir tüketici kitlesine yiyecek/içecek sunan dünya çapında tanınmış … Gıda için ürettiğini ve bu firmalara sattığını, davalının “…” markasını bisküvi, çikolatalı bisküvi, donut, ekmek, hamburger ekmeği, donuk bisküvi hamuru, donuk pizza hamuru, sandviç ekmeği gibi ürünlerde ve bu ürünlerin satışı ve sağlanması hizmetlerinde ciddi ve yoğun bir şekilde kullandığını, 18.08.2018-20.05.2019 tarihleri arasında “…” markalı ürün satışından toplam 29.875.610,72.- TL ciro elde ettiğini, davalının dava konusu edilen markalarını, şekil unsurlarıyla birlikte, yani tescil edildiği gibi de kullandığını, kaldı ki tescilli markaların şekil unsurunun kullanılmayıp sadece asli ve ayırt edici konumda bulunan sözcük unsurunun kullanılması halinin de markayı kullanma sayılacağının SMK m. 9 hükmünde; “markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması” şeklinde ifade edilen hükümle sabit olduğunu, davalının markasal kullanımlarının sadece ticaret unvanı/işletme adı şeklinde değil, ürünlerin üzerinde/ambalaj etiketlerinde de gerçekleştiğini, davacının davalının 2016 61242 sayılı markasını, 2001 17562 sayılı markasının iptal riski altında olmasından dolayı marka yedekleme kastı ile tescil ettirmiş olduğu iddialarının asılsız olduğunu, zira davalının 2001 17562 sayılı markayı 06.06.2018 tarihinde devraldığını, zaten de davalının “…”lu markalarını dünya çapında kullandığını ve seri markalar yaratma saikinin kötü niyetli kabul edilemeyeceğini, başka ülkelerde tescilli olan markalarını Türkiye’de de tescil ettirerek korumasının ve kullanmasının kötü niyetli olamayacağını, davalının markaların iptali kararının kullanmama halinin gerçekleştiği andan itibaren geçerli olacak şekilde verilmesi talebinin birleşen dava dilekçesinde açıkça belirtilmediği cihetle iddianın genişletilemeyeceği hukuk kaidesine binaen dinlenemeyeceğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.

Birleşen 2019/352 Esas sayılı dosyanın KARŞI DAVASINDA;
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davalı adına tescilli 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaların gerek tescil tarihlerinden itibaren 5 yıl içinde ve gerekse de huzurdaki davanın ikamesinden önceki 5 yıl içinde tescilli oldukları tüm mallar yönünden kullanılmadıklarını, halbuki davacının dünya çapında tescilli ve tanınmış “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu ve bu markayı Türkiye’de de seri markalar olarak tescil ettirerek aktif bir biçimde kullandığını, davalının markalarının kullanmama nedeniyle iptali durumundabu kararın geriye yürüyeceğini ve bu markaların tescil tarihlerinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra korunmalarının sona ereceğini, davalının bu markaları ile bu markalara ilaveten 2015 100188, 2016 78038, 2017 83166 sayılı markalarının davacının önceki tarihlerde tescilli “…”lu markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, bu hususun davalı tarafından da 2019/59 E. sayılı davada kabul ve ikrar edildiğini, somut olayda karşılaştırılan markalar açısından emtia benzerliği şartının da gerçekleştiğini, davalının 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaların kullanmama nedeniyle iptali halinde, davalının diğer markaları açısından müktesep hak teşkil ettiklerinin ileri sürülmesinin de mümkün olmayacağını, davalının 2018 59246 sayılı markasının da davalı tarafından yedekleme/marka stoklaması saikiyle tescil ettirildiğinin açık olduğunu, zira bu markanın davalının iptal tehdidi altındaki 2010 54618 sayılı markası ile birebir aynı unsurları içerdiğini ve aynı emtialar için tescil edildiğini, davalının karşı davadaki kullanmama def’inin usulüne uygun şekilde ileri sürülmediğini, dava konusu edilen davalıya ait 2015 100188, 2016 78038, 2017 83166 sayılı markaların tescil tarihlerinden itibaren 5 yıldan fazla süre geçmediğinden bu markalar açısından sessiz kalma nedeniyle hak kaybı olduğunun ileri sürülemeyeceğini, davalının 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaları açısından da, davacı 82907 ve 2001 17562 sayılı markalarını 06.06.2018 tarihinde devraldığından bu devirden itibaren 5 yıl içinde dava açmış olmasının sessiz kalma nedeniyle hakkın kaybolması kapsamına alınamayacağını, ayrıca da sessiz kalma yoluyla hak kaybındaki 5 yıllık sürenin markanın kullanıldığının bilinmesinden itibaren başladığını, davalının ise 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaları kullanmadığını, dolayısıyla bu markalar açısından da sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleştiğinin söylenemeyeceğini iddia ederek, davalı adına tescilli 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaların kapsamlarında yer alan tüm emtialar yönünden kullanılmaları sebebiyle iptallerini ve davalı adına tescilli 2000 03883, 2010 54618, 2015 100188, 2016 78038, 2017 83166 sayılı markaların iltibas nedeniyle, 2018 59246 sayılı markanın da kötü niyetle tescil edilmiş olması nedeniyle hükümsüz kılınmalarını ve sicilden terkinlerini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı Şirket Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE; Karşı davaya konu markalardan 2018 59246 sayılı markanın mevcut uyuşmazlık ile ilgisi olmadığından, bu marka için yöneltilen hükümsüzlük talebinin huzurdaki dosyadan ayrılarak incelenmesi gerektiğini, karşı davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, davacının, dava konusu markaların kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kaldığı için hak kaybına uğradığını, zira davalının “…”lu ilk markasının 23.02.2001 tarihinde tescil edildiğini, davacının kullanmadığı “…” markalarına dayanarak davalının 1993 yılından beri kullanmakta olduğu markalarının hükümsüzlüğünü talep etmesinin, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, huzurdaki karşı davada davacının markaları ile ilgili olarak davalının kullanmama def’i ileri sürdüğünü, yani davacının karşı davasına mesnet aldığı markalarının ciddi bir biçimde, ülke sınırları içerisinde markasal olarak kullandığını ispat edememesi halinde huzurdaki karşı davanın reddi gerektiğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığını, zira davalının “…” markasını çok uzun sürelerden beri piyasada kullandığını ve ortalama gıda tüketicisinin bu markayı davalı ile özdeşleştirdiğini, ayrıca da davalının markalarındaki renk ve şekil unsurları itibariyle taraf markalarının farklılaştığını, bu nedenlerle karşı davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.

MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
2019/59 Esas sayılı ASIL dosyada ; Davalı firmanın 2017/79826 başvuru sayılı markasının kabul edilen kısımları yönünden davacı tarafa ait YİDK kararında geçen markaları ile 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi açısından iltibas- benzerlik- karıştırılma ihtimali oluşup oluşmadığı, başvuru ibaresi üzerinde davacı tarafın gerçek hak sahipliği, davalı başvurusunda kötü niyetli bulunulduğu iddiaları ile davalı firma açısından müktesep hak koşullarının oluşup oluşmadığı, TÜRKPATENT’in nihai olarak verdiği 2018-M-10485 sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği, dava konusu markanın da hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
2019/352 Esas sayılı BİRLEŞEN dosyada; Davalı firmaya ait 84/082907 sayılı, 84/82807 sayılı marka, 2001/17562 sayılı marka, 2006/49610 sayılı marka, 2007/22498 sayılı marka ve 2007/22572 sayılı markaların kullanılmadığı iddiasına dayalı SMK hükümlerine göre iptalinin gerekip gerekmediği yine davalı tarafa ait 2016/61242 sayılı markanın kötü niyetli marka başvurusu yapıldığı iddiasıyla SMK hükümlerine göre hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
2019/352 Esas sayılı Birleşen dosyanın KARŞI DAVADA; Karşı davalı firmaya ait 2000/03883 sayılı marka (28/02/2006 tarihinden geçerli veya sonraki bir tarihte) ile 2010/54618 sayılı markanın (02/06/2017 tarihinden geçerli veya sonraki bir tarihte) kullanılmadığı iddiasına dayalı SMK hükümlerine göre iptalinin gerekip gerekmediği;
Karşı davalı firma adına tescilli 2000/03883, 2010/54618, 2015/100188, 2016/78038, 2017/83166, 2018/59246 sayılı markaların karşı davacı firmaya ait “…” ibareli markalar ile iltibas oluşturduğu iddiasına dayalı SMK hükümleri kapsamında hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği,
Karşı davalı firma adına tescilli 2018/59246 sayılı markanın kötü niyetli tescil edildiği iddiasına dayalı SMK hükümleri kapsamında hükümsüzlüğü gerekip gerekmediği noktasında olduğu tespit edilmiştir.
Asıl davada YİDK kararının 12/12/2018 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 06/02/2019 tarihinde ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
Asıl Davada TÜRKPATENT YİDK’nun 2018-M-10485 sayılı kararında; 2017/79826 başvuru numaralı ”… qsr” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2017 83166, 2016 78038, 2015 100188, 2010 54618, 2000 03883 sayılı ”… petito …”, ”… … @ kntn”, ” … …”, ”… şekli”, ‘…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK ‘nın 6 ıncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
……………..
Başvuruya konu markada yer alan ‘…’ ibaresi ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2010 54618 ve 2000 03883 sayılı ‘… şekil’ ve ‘…’ ibareli markalarda yer alan ‘…’ ibaresinin ikinci harfleri dışında aynı olması ve başvuruya konu markada yer alan ‘qsr’ ibaresinin tüketiciler tarafından ürün kodu ya da ‘…’ markalı ürünlerin farklı bir serisi olarak algılanabilecek olması sebebiyle markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, ayrıca başvuru kapsamında yer alan 29 ve 30. Sınıflara ait mallar ile 2010 54618 ve 2000 03883 sayılı markaların eşya listesinde yer alan malların aynı veya benzer olduğu, öte yandan başvuru sahibinin 2001 17562 sayılı ‘…’ ibareli markası ile başvuru kapsamında yer alan Sınıf 30: “pirinç, tapyoka ve sago; hububattan imal edilmiş tahıl unu; ekmek, hamur işi ve şekerleme mamulleri; dondurmalar; şeker, bal, melaza şurubu; mayalar, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, çeşniler; baharatlar; buz, kurabiyeler, tortillalar, sandviçler, çörekler, çikolata, krakerler, sakızlar (şekerleme ürünleri)” malları üzerinde müktesep hakka sahip olduğu tespit edilmiştir.
Belirtilen nedenlerle söz konusu markalar arasında Sınıf 29: “dondurulmuş, kurutulmuş, pişirilmiş meyveler ve sebzeler, jöle, komposto, süt, yenilebilir peynirler, yenilebilir sıvı ve katı yağlar, meyve cipsleri, patates cipsleri, kuru yemişler, meyveli jelatinler, tereyağı” Sınıf 30: “hububattan imal edilmiş müstanzarlar, patlamış mısır” malları için karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Karar: İtirazın kısmen kabulüne ve başvurunun kapsamından (az önce sayılan mallar)ın çıkartılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Madde 9 “(1) Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.
(2) Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fıkra anlamında markayı kullanma kabul edilir:
a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması.
b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması.
(3) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” hükmü,
Madde 25 ” (1) 5 inci (mutlak red nedenleri ) veya 6 ncı ( nisbi red nedenleri ) maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. “
Madde 26 (1)……. markanın iptaline karar verilir:
a) 9 uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması.
…….” hükmü,
Medeni Kanun 2.nci maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Her iki taraf markasının AYNI işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Her iki taraf markasının benzer işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Her iki taraf markasının BENZER işareti taşımaları yanında kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/3 maddesinin uygulanması için tescilsiz olarak kullanılan işaretin MARKASAL şekilde yani işlevine uygun , ayırt ediciliği sağlanmış olarak ticaret alanında kullanılması, bu kullanımın da Türkiye hudutları için olması gerekir. Üçüncü kişinin davaya konu tescil başvurusundan veya rüçhan hakkının doğumundan önce, bu işareti kullandığı , çevresinde belli bir oranda bu işaret üzerinde hak sahibi olarak bilinip tanındığının ispatı (tüm Türkiye genelinde değil) gerekir. Diğer bir anlatımla, öncelik hakkını ileri sürenin söz konusu ibarenin başkası tarafindan kullanımını veya tescilini engelleme hakkı verecek nitelik ve yoğunlukta bu işareti Türkiye hudutları içinde ticaret alanında kullandığını ispatlaması gerekir. Gerçekten, bir işareti ilk kullanan ve ona ayırt edici nitelik kazandıran kişi onun hak sahibi olarak kabul edilir ve bu halde gerçek hak sahipliği sözkonusudur.
SMK 6/5 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir.
Tanınmış marka kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
SMK 6/6 madde kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer. Marka ve ticaret unvanı da sınaî mülkiyet hakkı olarak maddenin koruma kapsamına alınmıştır. Ancak sınaî mülkiyet hakları kapsamında korunacak bir markadan veya ticaret unvanından söz edebilmek için “tescil” şarttır. Örneğin bir ticaret unvanına dayanarak başkasına ait marka tescilinin engellenmesi isteniyorsa bu ticaret unvanının ticaret sicilinde tescilli olması gerekmektedir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Kazanılmış hak kavramı, Türk Patent kurumunda daha önceden tesçilli olan markanın aynısının önceki sahibine bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunarak yeni markayı da alabileceği düşüncesinden ortaya çıkmıştır.
Kazanılmış hak açısından ise Yargıtay uygulamalarında KRİTER “1-Kazanılmış hak sağlayan markanın tesçilli olarak uzun süre kullanılması (kullanım ve tesçilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkması- kabullenilmesi), 2-Sonradan yapılan başvurunun kazanılmış hak sağlayan markanın ASLİ UNSURU muhafaza edilerek , işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması, ( önceki markanın asli unsuru değişmiş ise yeni başvuru kabul edilir), 3- Sonraki başvurunun önceki markanın kapsadığı ve hizmet ile AYNI veya AYNI TÜR mal ve hizmetleri içermesi, ( yani kapsamını genişletmemesi)” şeklinde özetlenebilir.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
ASIL DAVA
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… QSR (2017/79826) …+şekil (2010 54618)
29,30,35,43. Sınıf 05,29,30,32. Sınıf
…+şekil (2000 03883)
Önceki markası 29,30,32,33. Sınıf
… (2001 17562 ) … … (2015 100188)
29, 30 ve 32. Sınıf 30. Sınıf
ve (2016 78038) sayılı marka

BİRLEŞEN DAVA
Davacı markaları Davalı markaları
(…) 84/082907 ( … )
84/82807
2001/17562
2006/49610
2007/22498
2007/22572
2016/61242
Birleşen dosyada KARŞI DAVA
Davacı markaları Davalı markaları
84/082907 2000/03883 (iptal ve hükümsüzlük talebi )
84/82807 2010/54618 ” “
2001/17562
2006/49610 2015/100188 ( hükümsüzlük talebi )
2007/22498 2016/78038 ” “
2007/22572 2017/83166 ” “
2016/61242 2018/59246 ” “
2017/79826
(…) ( …)

ASIL DAVADA Bilirkişi heyetinden alınan 26.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; “
1) Davacının 2016 78038 sayılı markası hariç, karşılaştırılan markaların benzer olduğu,
2) Davalının markasının kapsamındaki 30 ve 43. Sınıflara giren mal ve hizmetler açısından aynı/aynı tür/benzer olma şartının gerçekleştiği, 35. Sınıfa giren hizmetler açısından ise gerçekleşmediği,
3) (1) ve (2) nolu bentte yer alan sebepten dolayı, karşılaştırılan markalar52 arasında, 30 ve 43. Sınıflara giren emtialar açısından, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunduğu53,
4) Davacının “gerçek hak sahipliği” iddiasının dava konusu edilen markanın tesciline bir etkisinin olamayacağı,
5) Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği,
6) Davalının 2001 17562, 2006 49610 ve 2007 22498 sayılı markalarının, dava konusu edilen 2017/79826 sayılı marka başvurusu açısından müktesep hak oluşturduğu,
7) Dava konusu edilen 10.12.2018 tarihli ve 2018-M-10485 sayılı YİDK Kararının, (6) nolu bentteki değerlendirme ile uyumlu olduğu,
8) Davacının hükümsüzlük isteminin (4) ve (6) nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olmağı, ” şeklinde;
BİRLEŞEN DAVADA Bilirkişi heyetinden alınan 26.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; ” 082907, 2001 17562, 2006 4961038, 2007 22498 ve 2007 22572 sayılı markalarının “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtialarında kullanımlarının davalı tarafından ispat edilebildiği,
Bu yüzden de söz konusu markaların kullanmama nedeniyle iptali koşullarının, sadece, markaların kapsamında yer alan ve “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları haricinde kalan emtialar açısından oluştuğu,
2016 61242 sayılı markanın kötü niyetle tescili nedeniyle hükümsüz kılınması şartlarının gerçekleştiğinin ispatlanamadığı, yine de kötü niyet ile ilgili nihai değerlendirmenin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği,” şeklinde,
Birleşen dosyanın KARŞI DAVADA Bilirkişi heyetinden alınan 26.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; ” Davalı adına tescilli 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaların “portakal aromalı kakaolu bisküvi”de ciddi kullanımlarının davalı tarafından ispat edilebildiği, bu yüzden de söz konusu markaların kullanmama nedeniyle iptali/hükümsüzlüğü koşullarının, sadece, markaların kapsamında yer alan ve “bisküviler” haricinde kalan emtialar açısından oluştuğu,
Taraf markaları arasında, davalının 2016 78038 ve 2017 83166 sayılı ambalaj şekli markaları hariç, benzerlik bulunduğundan ve davalının markalarının kapsamındaki “Fırıncılık mamülleri; pastacılık mamülleri, unlu mamüller, hamur işleri; bisküviler, gofretler, krakerler, unlu tatlılar, pastalar, tartlar, petifürler, kekler, waffle (krep), hazır kek karışımları, gözlemeler, hamurlar, börekler, ekmekler, pizzalar, pideler, lahmacunlar, sandviçler. Sütlü tatlılar, sıvı tatlılar, kazandibi, sütlaç, sup, tavuk göğsü, krem karamel, muhallebiler, aşureler, mayalar, kabartma tozları, vanilyalar, her türlü un irmikler, nişastalar. Pudingler, krem şantiler. Bisküviler, pastalar, krakerler, gofretler, kekler, tartlar” ile davacının markalarının kapsamına giren ve markalarını kullandığını ispat ettiği, 30. Sınıftaki “ekmek türevleri ve donmuş/taze hamur işleri” açısından, aynı/aynı tür/benzer olma şartı gerçekleştiğinden, davalının 2000 03883, 2010 54618 ve 2015 100188 sayılı markaları ile davacının markalarının, bu emtialar açısından karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin somut olayda kısmen bulunduğu, buna dayalı olarak da davalının söz konusu markalarının söz konusu emtialar açısından (kısmen) hükümsüzlüğü nedeninin bulunduğu,
2018 59246 sayılı markanın kötü niyetle tescili nedeniyle hükümsüz kılınması şartlarının gerçekleştiğinin ispatlanamadığı, yine de kötü niyet ile ilgili nihai değerlendirmenin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği,
Davalının (sadece) 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaları ile ilgili olan, davacının (sadece) “iltibas tehlikesine/karıştırılma ihtimaline” dayalı hükümsüzlük talebi açısından, sessiz kalma yoluyla hak kaybının koşullarının mevcut olduğu,
Davacının markalarını kullanmadığı yönündeki davalı iddialarının/kullanmama def’inin Heyetimiz tarafından değerlendirilmesinin Sayın Mahkeme nezdinde, (birleşen) 2019/352 Esas No. tahtındaki yargılaması devam eden asıl dava dosyasına sunulan Bilirkişi Heyeti Raporunda yapıldığı hususunu,” şeklinde ifade edilmiştir.
Asıl ve birleşen dosyada Davacı- birleşen dosyanın ise karşı davalı vekilinin yeni bir heyetten rapor ve aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
(ASIL DAVA);
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ; davalı firmanın 2017/79826 başvuru sayılı markasının kabul edilen kısımları yönünden davacı tarafa ait yukarıda tabloda gösterilen mesnet markalarla iltibas oluştuğu, önceye dayalı hak ve davalı başvurusunun da kötüniyetli olduğu, nihayetinde de davalının 30.ncu sınıftaki bazı mallar açısından müktesep hakkı olduğu iddia edilmektedir.
Buradan hareketle; Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki veya hükümsüzlüğe konu olan işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının ” … QSR” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… ” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle ve markaların bütünselliği ilkesi de gözetilerek görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı; davalı başvurusundaki QSR ibaresi Türkçe’de yaygın olarak bulunmadığından markada yer alan … ile bütünsel açıdan bakıldığında davacının mesnet markalarından uzaklaşmasını, ayrı bir ayırt ediciliği sağladığından her iki taraf markasını farklılaştırdığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar / hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının ” … QSR” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, davacının iddia ettiği gibi hedef tüketiciler çocuklar olduğu ve yanılma oranları daha fazla olduğu iddia edilse de günümüz teknolojisi ve eğitim ve kültürel gelişme , firmaların yaygın reklam ve tanıtım faaliyetlerine bakıldığında genellikle çocukların kendilerinin tüketimlerine sunulan malları özellikle gıda ürünlerini büyüklerden daha dikkatli seçip kabul ettikleri görüldüğünden markaları da kolay karıştırmayacakları kanaati oluştuğu;
Diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının” … QSR” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak/yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;(aksi yöndeki bilirkişi görüşüne HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) ; Her ne kadar davalı kurum , YİDK kararında davalı firma aleyhine markalar arasında benzerlik oluştuğundan 29 ve 30.ncu sınıftaki bazı malları başvuru markasından çıkarmış olsa da bu davada kapsamından çıkarılmayanlar dava konusu edildiğinden YİDK kararının değerlendirilmesi de buna göre yapılmıştır.
Davacı tarafın ” … QSR” ibareli başvuru üzerinde SMK 6/3 maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği kanıtlanmadığı,
Dava konusu marka açısından SMK 6/9 maddesi anlamında kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Davaya konu olan YİDK kararında 30.ncu sınıftaki bazı mallarda davalı açısından müktesep hak oluştuğu değerlendirmesi yapılmış ise de yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere önceki marka “…” olup sonraki marka ise “… QSR” olduğundan Markalar asli unsurlarda aynı olmadığı ( sonraki markada QSR ibaresi markayı asli unsur açısından değiştirdiği) gibi kapsamları da aynı olmadığı, yani kapsam genişletildiği, diğer yönden davalının müktesep hakka dayanıldığı yönünde bir savunma argümanı olmadan nisbi red değerlendirmelerinde kurumun tarafların ileri sürmediği (kötüniyet hariç) bir durumu resen dikkate de almaması gerektiği, Ancak yukarıda izah edildiği üzere taraf markaları arasında iltibas oluşmadığından yanlış müktesep hak değerlendirmesinin de oluşan sonuca da etkili olmadığı;
Tüm bu gerekçelerle asıl davanın davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

(BİRLEŞEN DAVA);
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ;
Davalı firmaya ait 84/082907, 84/82807, 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markaların kullanılmadığı iddiasına dayalı SMK hükümlerine göre iptali talep edildiği,
Yine davalı firmaya ait 2016/61242 sayılı markanın kötü niyetli tescili yapıldığı iddiasıyla SMK hükümlerine göre hükümsüzlüğü talep edilmektedir.
Buradan hareketle;
a) 84/082807 sayılı marka davalı firmaya değil dava dışı kişi adına tescilli olduğundan bu marka açısından açılan davanın husumetten reddi gerekmiştir.
b) 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markalar açısından ise dosyaya yansıtılan kullanıma yönelik delil ve belgeler bilirkişi heyetince incelenmiş olup bu kapsamda sunulan 26.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; ” 082907, 2001 17562, 2006 4961038, 2007 22498 ve 2007 22572 sayılı markalarının “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtialarında kullanımlarının davalı tarafından ispat edilebildiği,
Bu yüzden de söz konusu markaların kullanmama nedeniyle iptali koşullarının, sadece, markaların kapsamında yer alan ve “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları haricinde kalan emtialar açısından oluştuğu,,” şeklinde kullanım konusundaki görüş ve kanaate mahkemece aynen iştirak edilerek 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı dava konusu markaların kapsamında yer alan “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları HARİCİNDE KALAN EMTİALAR açısından kullanılmamaları nedeniyle iptaline karar verilmiştir. (bu kısımlardan dava kabul)
ç) Yukarıda bilirkişi heyetinin 26.11.2020 tarihli raporunda izah edildiği ve mahkemece de bu görüşe aynen iştirak edilerek 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markaların kapsamında yer alan “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları yönünden davalı firmanın kullanımı kanıtlandığından bu kısımdan ise dava reddedilmiştir.
d) Davalı firmaya ait 2016/61242 sayılı markanın kötü niyetli tescili yapıldığı iddiasıyla SMK hükümlerine göre hükümsüzlüğü talep edilmiş ise de bu husus davacı tarafca somut ve inandırıcı delil ile ispatlanamadığından bu kısımdan da dava reddedilmiştir.
Neticeden birleşen dava kısmen kabul edilip kısmen de reddedilmiştir.

(Birleşen dosyada KARŞI DAVA);
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ;
Karşı davalı firmaya ait 2000/03883 sayılı marka (28/02/2006 tarihinden geçerli veya sonraki bir tarihte) ile 2010/54618 sayılı markanın (02/06/2017 tarihinden geçerli veya sonraki bir tarihte) kullanılmadığı iddiasına dayalı SMK hükümlerine göre iptali talep edildiği;
Karşı davalı firma adına tescilli 2000/03883, 2010/54618, 2015/100188, 2016/78038, 2017/83166, 2018/59246 sayılı markaların karşı davacı firmaya ait “…” ibareli markalar ile iltibas oluşturduğu iddiasına dayalı SMK hükümleri kapsamında hükümsüzlüğü talep edildiği;
Karşı davalı firma adına tescilli 2018/59246 sayılı markanın kötü niyetli tescil edildiği iddiasına dayalı SMK hükümleri kapsamında hükümsüzlüğü talep edilmektedir.
Buradan hareketle;
a) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markalar açısından dosyaya yansıtılan kullanıma yönelik delil ve belgeler bilirkişi heyetince incelenmiş olup bu kapsamda sunulan 26.11.2020 tarihli raporda ÖZETLE; “Davalı adına tescilli 2000 03883 ve 2010 54618 sayılı markaların “portakal aromalı kakaolu bisküvi”de ciddi kullanımlarının davalı tarafından ispat edilebildiği, bu yüzden de söz konusu markaların kullanmama nedeniyle iptali/hükümsüzlüğü koşullarının, sadece, markaların kapsamında yer alan ve “bisküviler” haricinde kalan emtialar açısından oluştuğu, “şeklinde kullanım konusundaki görüş ve kanaate mahkemece aynen iştirak edilerek 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı dava konusu markaların kapsamında yer alan “bisküviler” emtiası HARİCİNDE KALAN EMTİALAR kullanılmamaları nedeniyle iptaline karar verilmiştir. (bu kısımlardan dava kabul),
b) Yukarıda bilirkişi heyetinin 26.11.2020 tarihli raporunda izah edildiği ve mahkemece de bu görüşe aynen iştirak edilerek 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı dava konusu markaların kapsamında yer alan “bisküviler” emtiası yönünden davalı firmanın kullanımı kanıtlandığından bu kısımdan ise dava reddedilmiştir.
c) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markaların iltibas iddiasına dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davanın bu markaların tescil tarihleri ile dava tarihi dikkate alındığından davacı açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğundan bu kısımdan dava reddedilmiştir.
d)2015/100188 , 2016/78038 ve 2017/83166 sayılı markaların iltibas iddiasına dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davada ise ;
Davalının “…” ibareli tescilli markalar ile bu markalardan daha önce tescil edilen davacıya ait “… ” ibareli tescilli markalar arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle ve markaların bütünselliği ilkesi de gözetilerek görsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı; sesçil benzerliğin ise düşük derecede olduğu;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar / hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının “…” ibareli tescilli markalarını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “… ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “… ” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “…”ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak/yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davalının tescilli markaları ile davacının tescilli markaları arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
İltibas değerlendirmesi yapılırken her iki tarafın kısmen sesçil benzerlik gösteren …-… şeklinde çok önceden süregelen tescilli markaları olması nedeniyle sessiz kalarak piyasada birlikte var olmayı da zımmen de kabul ettikleri de varsayıldığı;
Diğer yönden ” Taraf markaları arasında, davalının 2016 78038 ve 2017 83166 sayılı ambalaj şekli markaları hariç, benzerlik bulunduğu ve davalının 2000 03883, 2010 54618 ve 2015 100188 sayılı markaları ile davacının markalarının, bu emtialar ( YUKARIDA “Fırıncılık mamülleri; pastacılık mamülleri, ……….. “sayılanlar ) açısından karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin somut olayda kısmen bulunduğu, buna dayalı olarak da davalının söz konusu markalarının söz konusu emtialar açısından (kısmen) hükümsüzlüğü nedeninin bulunduğu, “şeklinde aksi yöndeki bilirkişi görüşüne HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) ;
e) 2018/59246 sayılı markanın iltibas iddiasına ve kötüniyetli tescil edildiğine yönelik dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davanın ise davalının yetki itirazı haklı (diğer markalara yönelik ise haklı bulunmadığı) bulunup ( zira davalının yukarıda sayılan asıl ve birleşen davada bu marka MESNET GÖSTERİLMEDİĞİNDEN tarafları aynı olsa da kendisine yönelik açılan dava açısından SMK 156/5 ve HMK 6 ve 19/2 maddeleri gözetilerek) bu dosyadan TEFRİK edilerek ayrı esas üzerinden YETKİSİZLİK kararı verilmiştir.
Neticeden birleşen dosyanın karşı davası kısmen kabul edilip kısmen reddedilmiş, kısmen de 1 marka açısından yetkisizlik kararı verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Asıl Davanın REDDİNE,
2-Birleşen dosyadaki asıl davada;
a) 84/082807 sayılı dava dışı kişi adına tescilli markaya yönelik açılan davanın HUSUMETTEN REDDİNE,
b) 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markaların kullanılmadıkları istemleriyle açılan davanın KISMEN KABULÜNE,
c) 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markaların kapsamında yer alan “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları HARİCİNDE KALAN EMTİALAR açısından KULLANILMAMALARI NEDENİYLE İPTALİNE; (Kabul kısmı)
ç) 84/082907 , 2001/17562 , 2006/49610 , 2007/22498 ve 2007/22572 sayılı markaların kapsamında yer alan “donmuş/taze fırıncılık ürünleri; bisküvi, ekmek türevleri (hamburger, sandviç için), donmuş bisküvi/pizza/ekmek hamurları” emtiaları yönünden açılan davanın REDDİNE,
d)2016/61242 sayılı markaya yönelik (hükümsüzlük istemli) açılan davanın REDDİNE,
3- Birleşen dosyada karşı davada ;
a) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markaların kullanılmadıkları istemleriyle açılan davanın KISMEN KABULÜNE,
b) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markaların kapsamında yer alan “bisküviler” emtiası HARİCİNDE KALAN EMTİALAR açısından KULLANILMAMALARI nedeniyle ayrı ayrı İPTALİNE;
c) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markaların kapsamında yer alan “bisküviler” emtiası açısından kullanılmadıkları iddiasıyla açılan davanın ise REDDİNE;
ç) 2000/03883 ve 2010/54618 sayılı markaların iltibas iddiasına dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davanın sessiz kalma yoluyla hak kaybı nedeniyle REDDİNE,
d)2015/100188 , 2016/78038 ve 2017/83166 sayılı markaların iltibas iddiasına dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davanın iltibas koşulları oluşmadığından REDDİNE, 4-Birleşen dosyada karşı davada ;
a) 2018/59246 sayılı markanın iltibas iddiasına ve kötüniyetli tescil edildiğine yönelik dayalı hükümsüzlüğü istemli açılan davanın bu dosyadan TEFRİK edilerek ayrı esasa kaydı yapılmasına, tefrik masraflarının birleşen dosyanın karşı davacısının yatırdığı avanstan karşılanmasına,
b)2018/59246 sayılı marka ile ilgili tefrik edilen dosyanın da 6769 sayılı Kanunun 156/5 maddesi ile HMK 6 ve 19/2 maddesine göre davalı tarafın YETKİ İTİRAZININ KABULÜNE ve mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
c)- Dosyanın görevli ve yetkili ESKİŞEHİR ASLİYE HUKUK (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görevlendirilen ) Mahkemesine gönderilmesine,
ç)-HMK 20. Maddesine göre birleşen dosyada karşı davacının kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde yetkisizlik verilen dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde yukarıda belirtilen 2018/59246 sayılı markanın iltibas iddiasına ve kötüniyetli tescil edildiğine yönelik dayalı hükümsüzlüğü istemli davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
d)- 2018/59246 sayılı marka ile ilgili tefrik edilen dosyada yapılan yargılama masrafları ve vekalet ücretinin HMK 331 maddesi gereğince yetkili mahkemece karar altına alınmasına,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Asıl Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,9‬ TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
BİRLEŞEN DOSYADAKİ ASIL DAVADA;
1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,9‬ TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
2-AAÜT uyarınca; 84/082807 sayılı dava dışı kişi adına tescilli markaya yönelik açılan davanın HUSUMETTEN RED yönünden 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
4-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
5- Davacının yaptığı (2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 102,5 TL tebligat gideri) toplam 2.502,5‬ TL nin kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 si olan 1.251,25‬ TL ile 44,40 TL ilk harç masrafının toplam 1.295,65 TL nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,

BİRLEŞEN DOSYADA KARŞI DAVADA ;
1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,9‬ TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
2-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretini davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı (2.400,00 TL bilirkişi ücreti’ nin kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 si olan 1200 TL ile 44,40 TL ilk harç masrafının toplam 1.244,4‬ TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar Davacı-Birleşen dosyada davacı-birleşen dosyada karşı davalı … firma vekili Av…ile asıl ve birleşen dosyada davalı-birleşen dosyada karşı davacı firma vekili Av. Zeynep Bahadır ile asıl dosyada davalı kurum vekili Av. Gökhan Ergül’ün yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.16/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır