Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/433 E. 2021/92 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C. “Türk Milleti Adına”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2019/434 (2019/435 dahil)
KARAR NO : 2021/19

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : 1-Marka … sayılı YİDK Kararı İptali
2-Marka … sayılı YİDK Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 30/12/2019
KARAR TARİHİ: 25/01/2021 Yazım Tarihi: 25/02/2021
İDDİA: (Asıl ve birleşen dosyalar)
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacının medikal sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu, ve işaretlerini 05, 10 ve 44. Sınıflara giren emtialar açısından marka olarak tescil ettirmek üzere yaptığı başvuruların TÜRKPATENT tarafından, işaretlerin ülkemizin önemli turizm merkezlerinden … ile ilişkilendirilebileceği gerekçesiyle reddedilmesinin TÜRKPATENT’in eski tarihli kararları ve yer adlarının marka olarak tesciline ilişkin genel ilkelerle çeliştiğini, zira TÜRKPATENT’in dava konusu edilen kararlarında il ve ilçe isimlerinin tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağı kaidesinin çok katı ve mekanik bir biçimde uygulanmış olduğunu, halbuki …’un ilaç ürünü veya tıp hizmetleri ile bilinen bir ilçe olmadığını, “…” ibaresinin TÜRKPATENT nezdinde başkaca kişi ve kuruluşlar adına tekstil ve yiyecek-içecek dahil, bu ibare ile ilişki kurulabilecek emtialar açısından dahi marka olarak tescile bağlanmış olduğunu, bu kararların somut olaya da emsal niteliğinde olduğunu, aynı şekilde Yargıtay’ın, coğrafi yer adlarının tek başına tescil engeli teşkil etmediği, ancak belirli mal veya hizmetler yönünden meşhur olan yer adlarının tescilinin kabul edilemeyeceğine dair emsal kararları da olduğunu, yer adlarının marka olarak tescil edilemeyeceğine dair herhangi bir hükmün bulunmadığını, hal böyle olunca dava konusu edilen markaların tescil edilmesi gerektiğini iddia ederek, asıl davada TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini, … numaralı markanın tescil işlemlerinin devamını ve yayınlanmasını, birleşen davada da TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptalini, … numaralı markanın tescil işlemlerinin devamını ve yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA: (Asıl ve birleşen dosyalar)
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; 2019/434 Esas sayılı dosyada; davacı tarafın … başvuru sayılı ibarenin 6769 sayılı SMK 5/1-b maddesi kapsamında mutlak red sebebine bağlı olarak marka başvurusunun nihai olarak reddi konusunda verilen TÜRKPATENT’in … sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği; 2019/435 Esas sayılı birleşen dosyada; davacı tarafın … başvuru sayılı ibarenin 6769 sayılı SMK 5/1-b maddesi kapsamında mutlak red sebebine bağlı olarak marka başvurusunun nihai olarak reddi konusunda verilen TÜRKPATENT’in … sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği; noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 01/11/2019 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 30/12/2019 tarihinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; “… başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 5/1-b bendi gereğince reddedilmesi kararına karşı yapılan itiraz incelenmiştir.
…………
Ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örneğin, İstanbul, Ankara, İzmir veya İstanbul’un maruf bir ilçesinin adı olan sadece ‘Pendik’ sözcüğünün tek bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır.
Münhasıran il adından oluşan başvuruların yanı sıra, Türkiye’deki önemli turizm merkezleri gibi maruf ilçe ve yerleşim yerlerinin isimlerini tek başına içeren markalar da ayırt edici nitelikte değildir.
Belirtilen gerekçelerle başvuruya konu markanın tüketiciler tarafından rahatlıkla ‘…’ şeklinde okunacak olması ve …’un ülkemizin yaygın bilinen, önemli turizm merkezlerinden biri olması sebebiyle ayırt edici nitelikte bir ibare olmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubununun özellikleri, markanın tescili kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından, ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden ve her bir başvuruya ilişkin mümkün olan itiraz süreçlerinin yürütülüp yürütülmediği ve verilen kararın hangi aşamada, hangi gerekçeyle verildiği, sunulan delillerin mahiyeti gibi hususlar farklılık arz ettiğinden, dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de yerinde görülmemiştir.”,
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; “… başvuru numaralı “… şekil” ibareli başvurunun 6769 s. SMK’nın 5/l-(b) bendi gereğince reddedilmesi kararına karşı yapılan itiraz incelenm iştir. …..
Ükemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafindan markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örneğin, İstanbul, Ankar4 İzmir veya İstanbul’un maruf bir ilçesinin adı olan sadece “Pendik” sözcüğünün tek bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkalan tarafindan markalarında kullanılamayacaktır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 1999/5790 E.,1999/9590 K., 26.11/1999 tarihli “Pendik” kararı)
Münhasıran il adından oluşan başvuruların yanı sıra, Türkiye’deki önemli turizm merkezleri gibi maruf (herkesçe bilinen, tanınan) ilçe ve yerleşim yerlerinin isimlerini tek başına içeren markalar da ayırt edici nitelikte değildir.
Belirtilen gerekçelerle başvuruya konu markanın tüketiciler tarafından rahatlıkla “…” şeklinde okunacak olması ve “…”un ülkemizin yaygın bilinen, önemli turizm merkezlerden birisi olması sebebiyle ayırt edici nitelikte bir ibare olmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından, ancak tüm bu unsurlarrn birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden ve her bir başvuruya ilişkin mümkün olan itiraz süreçlerinin yürütülüp yürütülmediği ve verilen kararın hangi aşamada, hangi gerekçeyle verildiği, sunulan delillerin mahiyeti gibi hususular farklılık arz ettiğinden, dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de yerinde görülmemiştir
KARAR ; İtirazın ve başvurunun reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük tarihli)
4. Maddesinde “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların biçimi veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir”,
5/1-b maddesinde “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”, marka olarak tesçil edilemez
SMK 5/1-b yönünden ;
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma kabiliyetini haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti önce soyut olarak yapılmalıdır. Yani marka olma niteliğine bakılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca sicilde gösterilebilir olması ve üzerinde kullanılacak mal veya hizmetler açısından somut ayırt edicilik özelliğini haiz olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, işareti gören ortalama tüketici kitlesinin, tescil kapsamındaki mallar veya hizmetler yönünden bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal ve hizmetlerini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal ve hizmetlerinden ayırt edildiğini algılaması zorunluluğu bulunmaktadır.
Yukarıdaki kriterler, dava konusu markalar, kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
(Asıl dava )
Davacı başvuru Markası Redde Gerekçe Madde
… (…) 5/1-b
(05,10,44.sınıf)
( Birleşen dava)
Davacı başvuru Markası Redde Gerekçe Madde
Şekil(renk)+… (…) 5/1-b
(05,10,44.sınıf)

Bilirkişi heyetinden alınan 14.12.2020 tarihli raporda ÖZETLE “… işaretlerinin;
1) Marka olabilecek nitelikte soyut ayırt ediciliğinin bulunmadığı,
2) Tescil edilmek istendiği tüm emtialar yönünden ise somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, ancak soyut ayırt ediciliği bulunmadığından marka olarak tescillerinin mümkün olmadığı,
3) Asıl davada dava konusu edilen 30.10.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararının (1) nolu bentteki değerlendirme ile uyumlu olduğu,
4) Birleşen davada dava konusu edilen 31.10.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararının (1) nolu bentteki değerlendirme ile uyumlu olduğu,” şeklinde ifade edilmiştir.
Bilirkişi heyet raporu her iki tarafın iddia ve savunmasına, taraf delillerine, marka kapsamına , YİDK kararına , mal/hizmet tablosu göstererek denetlenebilir, içeriği olumlu veya olumsuz mahkemece değerlendirilebilir nitelikte kabul edilerek yeni heyetten rapor alınması yönündeki davacı vekilinin istemi HMK 30. Maddesindeki usul ekonomisi ilkesi gözetilerek yargılamanın gereksiz uzayacağına kanaat geldiğinden bu istem reddedilmiştir.
GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunması, marka başvuruları kapsamı ve görseli, bilirkişi heyet raporu, YİDK kararları ve dosyanın bütünü birlikte ele alındığında;
6769 sayılı SMK 5/1-b yönünden değerlendirme;
Asıl ve birleşen dosyada “…” ibareli başvuru markalarının kapsamında yer alan (05,10,44.sınıf) mal/ hizmetler açısından hedef kitle yani ortalama tüketici kitlesi nazarında bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal/ hizmetini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal/hizmetlerden ayırt edildiğini algılamasına yol açan şekilde ayırt ediciliği bulunduğu, zira her iki markadaki “…” ibarelerinde geçen Δ (üçgen) işaretini kesin şekilde A olarak okumak ve algılamak yani … şeklinde bir ilçe adı kabul etmek mümkün görülmediği, bununla birlikte turizm bölgesi olan … isminden esinlenmek mümkün görülmekle beraber başvuru kapsamındaki mallar/hizmetlerin turizm ile ilgisi olmadığı, SMK 4.ncü maddesinde geçen “şekiller, renkler, harfler, …. her türlü işaretten oluşabilir”, deyiminin alfabatik harfların şekiller ile bir araya getirilmesinde ayırtedicilik sağlanabileceği, … sayılı markada yer alan Turuncu renk unsurunun da bu markaya ayrı bir ayırt edicilik kattığı, (aksi yöndeki bilirkişi görüşüne HMK 282 .nci maddede “Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) ;Bu açıdan Türk Patent YİDK tarafından davaya konu marka başvurularının SMK 5/1-b kapsamında ayırt edicilik niteliği taşımadığı tespitinin yerinde ve doğru olmadığı sonucuna varıldığı;
Neticeden her dava dosyası açısından davanın kabulü gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu Türk Patentin 2019-M- 9283 sayılı YİDK kararının İptaline,
3-Dava konusu Türk Patentin … sayılı YİDK Kararının İptaline,
4-Asıl davada harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,90 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
5- Birleşen davada harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,90 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
6-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
7-Davacının yaptığı; 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 132,00 TL tebligat ücreti, 44,40 TL ilk harç masrafı olmak üzere toplam 1.976,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 25/01/2021

Katip … Hakim …
E. İmzalıdır. E.İmzalıdır.